Ölüye Saygı İnisiyatifi, “Farklı İnançlar Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” sloganıyla Ölüye Saygı ve Adalet Panellerinin 2'ncisini online sistem üzerinden düzenledi. Halkların Demokratik Partisi Milletvekili Hüda Kaya’nın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Navenda Mal û Komele Êzidîya (NAV-YEK) Eşbaşkanı Hecî Çelik, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Yöneticisi Mele Ali Fuat Hatipoğlu, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Yöneticisi Menşure Doğan, Ermeni Gazeteci Pakrat Estukyan ile İlahiyatçı-Yazar Recep İhsan Eliaçık konuşmacı olarak yer aldı. 

Panele, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri,  Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, HDP milletvekilleri Hişyar Özsoy, Fatma Kurtulan, Mehmet Rüştü Tiryaki, Remziye Tosun, Nuran İmir, Kemal Bülbül, Meral Danış Beştaş, Tülay Hatimoğulları, Hüseyin Kaçmaz, HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ali Şeker, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Saime Topçu, Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri, Cumartesi İnsanları,  Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, Anadolu Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER) Eş Başkanı Sultan Karasu, çok sayıda hukuk kurumu, sivil toplum örgütü temsilcisi ve yöneticisi, gazeteciler, insan hakları aktivistleri katıldı.

KAYA: AKP CENAZEYE İŞKENCE İLE TARİHE GEÇTİ

Açılış konuşmasını yapan Hüda Kaya, paneli olabildiğince geniş katılımlı ve farklı kimlikleri kapsayacak şekilde yapmaya çalıştıklarını ifade ederek, ileriki zamanlarda paneller serisinin devam edeceğini belirtti. İslam hukukuna göre de savaş hukukuna göre de cenazelerin dokunulmaz olduğunu söyleyen Kaya, “AKP iktidarı cenazeleri kaçıran bir iktidar olarak tarihe geçti. Mezarları bozma, cenaze kaçırma, Hanım Tuğluk’un cenazesine müdahalede gördüğümüz gibi defnedilirken müdahale, Taybet Ana örneğinde gördüğümüz gibi öldürüp cenazeye yaklaştırmama, Cizr’de Cemile Çağırga örneğinde görüldüğü gibi çocuk bedenlerin defnine bile engel olma, kadın bedenlerini çıplak olarak teşhir etme gibi şeyleri AKP iktidarı döneminde gördük. İnsanların yas tutma hakkı bile gasp edildi. Cenaze namazlarının kılınması bile engellenirken, yas tutmak bile yasaklandı. Cumartesi annelerinin kayıp yakınlarının kemiğini istemesi bile suç sayıldı. Yarın anneler günü ama Cumartesi Anneleri çocuklarının kemiklerini bile soramıyor” diye konuştu.

ÇELİK: SALDIRILAR AKP’NİN İCRAATI

NAV-YEK Eşbaşkanı Hecî Çelik, Êzîdilere yönelik saldırıları, cenaze ve mezarlıklara saldırılara dikkat çekerek, büyük acılar yaşadıklarını ifade etti. Êzidî inancında insan hem doğarken hem de ölürken kutsandığını söyleyen Çelik, insanların kendi cenazelerine gösterdiği saygıyı başkalarının da cenazelerine göstermesi gerektiğini kaydetti. Şengal’de, Efrin’de, Serêkanîyê’de Êzidî mezarlıklarına yönelik saldırıları hatırlatarak, Êzidîlere ait tarihin yok edilmeye çalışıldığını belirtti.

Çelik, Garzan Mezarlığı’nda PKK’lilerin cenazelerine saldırıyı hatırlatarak, hiçbir inancın böylesi saldırıları kabul etmeyeceğini kaydetti. Saldırıların inançların değil iktidarların bir marifeti olduğunu, toplumların tarihini ve belleklerini silmeyi hedeflediğinin altını çizen Çelik, “İktidarlar öyle bir saldırgan davrandılar ki Êzidîleri tarihten silmeye çalıştılar. Özellikle son fermanda kadınları Musul’a götürüp yakan bir hale geldi insanlar. Bu hangi inançta yazıyor. Bunlar iktidarların uygulamaları. AKP iktidarı özellikle böylesi saldırılara yol açtı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in miğferlerden sergi yapması örneğinden gördüğümüz gibi insanlıktan çıkmış bir hal var. İnançlı insanlar buna karşı durmalı. Halkların buna karşı ses yükseltmek zorundayız” diye konuştu.

HATİPOĞLU: İNSANLIK SORUNU

DİAYDER Yöneticisi Mele Ali Fuat Hatipoğlu, saldırıların bir insanlık meselesi olduğuna vurgu yaparak, Kuran’da ölüye işkencenin kesin olarak yasaklandığını kaydetti. Saldırıların inanç meselesi değil insanlık meselesi olduğunu dile getiren Hatipoğlu, mezarlıkların insanlığın tarihi ve hafızası olduğunu söyledi. Bir hadiste ölünün kemiğini kırmak ile onun kemiğini yaşarken kırmanın eşdeğer olduğunu aktaran Hatipoğlu, “Osmanlıca şu anda dünyanın hiçbir yerinde konuşulan bir dil değil. Oysaki AKP hükümeti döneminde Osmanlıca müfredeta seçmeli olarak yerleştirildi. Bunun nedeni de özellikle Ahmet Davutoğlu bu nesil kendi atalarını mezarındaki yazıları okuyamayacak hale geldi demesiydi. Eğer mezarlar da insanlığın tarihi hafızasıysa kendisini için öğrenci yetiştirmeyi planlayan bir zihniyet neden sıra Kürde, Ermeni’ye Êzidîye geldiğinde bunu yapmıyor. Defalarca tanık olduk. İnsanları katledilerek araçlara bağlayıp sokaklarda sürüklüyorlardı. Oysaki Kürt halkı hiçbir zaman böyle bir şeyi hakketmedi. Kimse hak etmez. Varto’da bir şehitliğe gitmiştim, bombalarla tarumar etmişler. Hiçbir mezar taşındaki yazı okunmuyor. Bunlar asla kabul edilebilecek bir şey değildir” ifadelerini kullandı.

DOĞAN: ÖLÜYE KİMLİK SORULMAZ

DAD Yöneticisi Menşure Doğan da, cenazeye bakışın insanlığa bakış olduğunu ifade ederek, Alevi inancına göre bir insana verilen değerin hakka yürürken de verilmesi gerektiğini kaydetti. İnançlarına göre kişiye inancı, ırkı, rengi sorulmaksızın aynı nazarla bakıldığını dile getiren Doğan, ölüye de niyet ve kimlik sorulmadan saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı.  

İnançlarına göre bedenin bu dünyada emanet olduğunu söyleyen Doğan, “Bir cenazeye zarar verirsen, mezarlığı yıkarsan emanet olan o bedenin hakkını gasp etmiş oluyorsun. Böylesi saldırılar insanlık ayıbıdır. İnsan öldükten sonra artık savunmasızdır. Ona zulüm etmek kul hakkıdır. Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesi defnedildikten sonra gelişen saldırılar ile topraktan çıkarılıp başka bir yere getirildiğinde hepimiz şok yaşadık. Halen bunun acısını yaşıyorum. Bunu asla kabul etmemek gerekiyor” dedi.

ESTUKYAN: AKP’NİN NEFRET SİYASETİNİN BAŞARISI

Daha sonra söz alan Ermeni Gazeteci Pakrat Estukyan, da meselenin inançların dışında insanlık sorunu olduğunu belirterek, ölülere eziyet ederken amaç geride kalanlara acı çektirmek olduğunu söyledi.

Ermenilerde ölülerin cenaze toprağa verildikten sonra papazın “Mühür dokunulmaz olsun” dediğini söyleyerek, “Bu zannediyorum ki bütün dinler için de böyledir. Bir insan öldüyse ne yaptığı önemli değildir, ona yapılacak saygısızlık kalanlara saygısızlıktır, verilecek değer kalanlara verilen değerdir.

1915’te gömülemeyen cesetlere yapılan işkenceler var. Daha yakın bir tarihte 1955 6 Eylül’de Balıklı Rum Mezarlığında henüz yeni gömülmüş bir mezarlık çarmıha gerilerek göğsüne Türk bayrağı saplanmıştı. Bundan tatmin olan insanlar üzgünüm ama barbar diye tarif edilir. Bunun arkasındaki duygu nefret duygusu. Garzan mezarlığında yapılanları, Aysel Tuğluk’un annesinin mezarının yerinden çıkarılmasını gördüğümüzde aynı duyguyu yaşıyoruz. Demekki iktidarın nefret siyaseti belli bir noktaya ulaşmış. Bunlar insan onunun kabul etmeyeceği şeylerdir.  Bu hal içerisinde nereye varacağımızı kestirmek zor. Kin ve nefret cenazeler üzerinden sergileniyor. Cenazeler saklama kaplarına gömülüyor, kemikler saklama kaplarında annesine gönderilliyor. Bunlar çok ağır ve üzücü şeyler. Bu şartlar altında yapmamız gereken insanlık değerlerine daha fazla sahip çıkmaktır” diye konuştu.

ELİAÇIK: AŞAĞI BARBARLIK SEVİYESİ

Daha sonra söz alan İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık ise yargılanıp 6 yıl 3 ay ceza aldığı ve şu an Yargıtay’da bulunan dosyasının konusunun da cenazelere saldırılara ilişkin yapmış olduğu konuşma olduğunu belirtti. Zıhlı araçların arkasından sürüklenen, öldüğü halde yerlerde bırakılanlara ilişkin konuşması nedeniyle ceza aldığını hatırlatan Eliaçık,  “Mahkemede insanlık suçu işlendiğini, bırakın islamiyeti insanlıktan bile çıkıldığını söylemiştim. Ölmüş insanlara eziyet etmek, mezarlıkları bombalamak, öldüğü halde zırhlı araçlar arkasında sürükleme Cenevre Anlaşmasına göre savaş suçudur. Mevcut ceza kanununa göre de suçtur. Hatta ceza yasasında ölüye karşı işlenen suçlar diye bir bölüm var. Ölen bir kişiye işkence etmek suçtur. Bunu yapanlar suç işliyor. Bu aynı zamanda İslamiyete de aykırıdır. Bunu anlamayan insanlar, iktidar ellerine geçince barbarlaştılar. Bunların islam ile de insanlık ile de alakaları yoktur. Bu Emevi dinidir. Bunları İslam’ı çiğnemden yapmak mümkün değil. Bunları söylediğim için ceza aldım. Korkum yok, söylemeye devam edeceğim. Bu aşağı barbarlık seviyesine inenler ile insan kalmak arasındaki bir mücadeledir. Buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

Daha sonra inisiyatif Eş Sözcüsü Derya Aydın, çalışmalarına ilişkin bilgilendirmelerde bulundu.

Panel, katılımcıların da söz alarak, fikirlerini ifade etmelerinin ardından son buldu.