DAİŞ’in 15 Eylül 2014 tarihinde Kobanê’ye yönelik saldırılarıyla başlayıp, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın “düştü, düşüyor” açıklamasıyla büyüyen eylemler sırasında çoğu Halkların Demokratik Partili (HDP) 54 kişi hayatını kaybetti. Buna rağmen AKP iktidarı yaşananların sorumluluğunu yargı eliyle HDP’nin üzerine yıkmaya girişti. Hayatını kaybedenlerin sayısının resmi kayıtlara 37 kişi olarak geçirildiği eylemler, partiye yönelik açılan kapatma davasının gerekçelerinden biri haline dönüştürüldü.

Diyarbakır’da yaşanan eylemlerde 13 kişi yaşamını yitirmesine rağmen sadece Hür Dava Partili Yasin Börü ile diğer 3 kişinin ölümleriyle ilgili için dava açıldı. 41 sanık hakkında Ankara 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava skandallara sahne oldu. Gizli ve açık tanık ifadelerine dayanılarak suçlanan sanıklardan Ersin Adıyaman’ın olaylar sırasında askerde, Ahmet Arif Yusufoğlu’nun cezaevinde, Yıldız Doğanay’ın ise hastanede olduğu ortaya çıktı. Mahkemeden 25 sanık hakkında çıkan kararlar Yargıtay’ca bozulmasına rağmen yeniden yapılan yargılamada sanıklar hakkında farklı hapis cezaları verildi.

Olaylar yaşanırken henüz 14 yaşında olan dava sanıklardan Mazlum İçli’nin, o gün 140 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen 124 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılması, yargılamaya dair durumun en çarpıcı örneği oldu.

Dava sanıkları arasında yer alıp, müebbet hapse mahkum edilen Hasan Uyanık’ın karşılaştığı hukuksuzluk da Mazlum’dan çok farklı değil.

HTS KAYITLARI DOĞRULADI

Uyanık, söz konusu suçlama sebebiyle olaylardan iki ay sonra ailesiyle yaşadığı Kaynartepe Mahallesi’ndeki evlerine 6 Aralık 2014 akşamı yapılan baskınla gözaltına alındı. Alınan ifadesinde olay günü saat 14.00 sıralarından bir arkadaşıyla Hatboyu’nda bir kafede oturduğunu, daha sonra saat 17.00 sıralarında evine gittiğini, akşam 21.00 sıralarında da sigara almak için evine 5 dakika uzaklıkta bulunan bir bakkala uğradığını beyan etse de tutuklandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında “gizlilik” kararı alınarak yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianame, 10 Mart 2015 tarihinde mahkemeye sunulup, dava açıldı. Bu tarihe kadar sanık avukatlarından hiçbiri dosyaya müdahil olamadı.

4 kişinin ölümüyle suçlansa da Uyanık’ın olay yerinden 7 kilometre uzaklıkta bulunduğunu cep telefonuna ait HTS kayıtları da doğruluyordu. Dosya içerisindeki mevcut kamera ve video görüntülerinde yer almadığı gibi, 30 Kasım 2014 tarihli Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü Raporu’nda göre olay yerinde bulunan swap, şüpheli leke, tırnak altı delilleri, atlet lekeleri, pantolon, cüzdan vs. gibi bulgular üzerinde Uyanık’ın orada bulunduğuna dair hiçbir ize rastlanamadı.

FOTOĞRAFLAR ÜZERİNDEN TEŞHİS 

Uyanık’a yöneltilen suçlamaya ilişkin dosyada yer alan tek delil, S.Ç ve M.A. isimli tanıkların şahısların hakkındaki beyanları oldu. Bu kişilerden M.A. daha sonra mahkeme dinlendiğinde, Emniyet’te kendisine gösterilen fotoğraflardaki kişileri “tanıyıp”-tanımadığına” dair sorular sorulduğunu ve bunlara cevap verdiğini anlattı. Polislerin ‘teşhis yaparsan az ceza alırsın’ baskısı ile tanımadığı şahıslarla ilgili de beyanda bulunduğunu belirten M.A., yine “Emniyet’te polis bana şantaj yaptı, baskı yaptı bayıldım. Avukat olmadan bana bir şeyler imzalattılar, benim okuma yazmam yok. Savcılıkta da polisle orada olduğu için kendimi hep baskı altında hissettim. Tutuklu olduğum süreçte zorla ifade alındığına dair mahkemeye yazdım. Ben bu şahısların hiçbirini tanımıyorum, olay yerinde görmedim” dedi.

Dosyada yer alan ve Mazlum İçli için "orada olduğunu duydum" şeklinde beyanda bulunan tanıklardan S.Ç.'nin ise teşhis ettiği bazı sanıkların olay tarihinde başka yerlerde oldukları ortaya çıktı. Dava dosyasına 1 buçuk yıl sonra dahil edilen üç gizli tanıktan “Kanarya” ve “Zümrüt” da beyanlarında Uyanık’ın olaylar sırasında orada bulunduğunu iddia etti. 

Olay yerinde bulunmadığına dair delillere rağmen çelişkili tanık beyanları ile ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Uyanık, 7 yıldır cezaevinde tutuklu bulunuyor. Annesi Nazime Uyanık ile ablası Avşin Uyanık, suçsuz yere cezalandırıldığını ifade ettikleri Hasan’ın yaşadığı hukuksuzluğu anlattı.

‘KURBAN ARADILAR’

O günlerde halkın Kobanê’deki katliamlara sessiz kalmayıp, demokratik tepkilerini göstermek üzere sokağa çıktığını dikle getiren abla Avşin Uyanık, “Biz de en az herkes kadar kızgınlık. Çünkü Kürtlere dönük bir saldırı söz konusuydu. Bu dönemde sokakta birçok insan öldürüldü. Ancak bunlardan hiçbirinin ölümü teşhir edilmedi. Sadece öldürülen birkaç kişi vardı ve onlar için kurban arandı, o kurbanlardan bir tanesi de benim kardeşim Hasan’dı” dedi. 

HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEDİ

Kardeşinin hikayesinin Mazlum İçli ile hemen hemen aynı olduğunu ifade eden abla, olaylar yaşandığında kardeşinin evde olduğunu kanıtlayan MOBESE kayıtları olduğunu ancak bunların mahkemeye verilmediğini söyledi. Kardeşinin olay gecesi evde ve evlerinin yakınlarında olduğu saptanmasına rağmen 7 senedir cezaevinde olduğunu belirten Uyanık, “O gece çıktı sigarasını aldı ve eve geldi. Olayın gerçekleştiği yer ile burası arasında uzun bir mesafe var. Şahsi araçla bile gidilse 30 dakika sürüyor. Olayın olduğu saatlerde sadece telefonu yanında değil, aynı zamanda telefonla bir akrabamızla konuşuyor. Bu da dosyada yer alıyor ama hiçbir şey değişmedi. Dosya daha sonra Yargıtay’a gitti oradan da bir şey çıkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideriz dedik, çünkü kendimizden eminiz. İnsanın bu kadar emin olduğu bir şeyden bu şekilde ceza alması bizi kahrediyor” şeklinde konuştu.

Abla Uyanık, dosyada yer alan bazı tanıkların kardeşini olay yerinde görmedikleri yönünde beyanları olduğunu ancak buna rağmen hala kardeşinin cezaevinde tutulduğunun altını çizdi. 7 sene boyunca birçok cezaevine sevk edilen kardeşinin, son olarak Kayseri Bünyan Kapalı Cezaevi’nden Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ne sevk edildiğini paylaşan ablası, kardeşinin sadece mahkeme sürecinin değil, bugün cezaevinde yaşadıklarının da kendilerine işkence gibi geldiğini söyledi. 

ANNESİ: YERİ DE KAZSAK ADALET ÇIKMIYOR

Nazime Uyanık’ın dilinden ise suçsuz olduğunu söylediği oğluna dair, “Adaleti bekliyoruz” cümlesi dökülüyor. Kendileri gibi oğlunun da yıllardır içeride olmasından yakındığını dile getiren anne, “Allah bile kabul etmez. Oğlum sadece bir kişinin ‘ben onu gördüm’ demesiyle içeride. Ancak o kişi de sonradan verdiği ifadeden vazgeçti. Tek isteğimiz cezaevi kapılarının açılması. Urfa’da Emine  Şenyaşar'ın dediği gibi, adalet nerede? Yeri de kazsak çıkmıyor” diye konuştu.

MA / Ceylan Şahinli