Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan AKP’li kayyım rektör Melih Bulu’ya karşı protestolar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Akademisyenler her gün rektörlüğe sırt çevirerek protestolarını sürdürürken, Türkiye’nin birçok ilinden öğrenciler sokaklarda “kayyım rektör istifa” diye haykırıyor. İktidar ise öğrencileri hedef alarak direnişi bastırma çabasında. Öğrenciler yaşam alanlarında kayyımları istemediklerini belirterek, direnişin devam edeceği mesajını verdi. 

KÜLTÜRLERİ KALDIRIYOR

Kayyımların yalnızca eğitim alanlarından değil tüm ülkeye yayıldığına dikkati çeken Gençliğin Devrimci Güçleri (Dev-Güç) Üyesi Esra Can, kayyım politikalarının altındaki fikriyatı, “İktidarın seçimle kazanamadığı ya da kazanamayacağını bildiği yerlerde çeşitle kesimlerin haklarını gasp ederek iradelerini yok sayarak gerçekleştirdiği ve hiçbir meşruluğu olmayan uygulamadır” diye yorumladı. 

İktidarın, muhalif herkesi varlığının devamlılığı karşısında tehdit olarak gördüğünü vurgulayan Can, “Karşıt gördüğü her türlü kültürü ortadan kaldırmak istiyor. Kürt illerine baktığımız zamanda o illere atanan kayyımlar sonucu dili, kimliği, kültürü hiçbir şekilde tanınmıyor. Yine aynı şekilde üniversitelere atanan kayyımlar da bilimsel çalışmalar kontrol altında tutulmaya çalışılıyor, öğrenci guruplarının faaliyetleri denetlenmeye çalışılıyor. Müfredatlar dahi mevcut siyasi haklara yönelik revize edilmeye çalışılıyor” dedi.

EĞİTİM KARANLIĞA HAPSEDİLDİ

Üniversitelere atanan kayyım rektörler ile eğitim kurumlarının karanlığa hapsedilmek istendiğini dile getiren Can, “Atanan rektörler ile hedeflenen durum, bilimsel eğitimi üniversitelerden tasfiye ederek üniversiteleri iktidarın aklına sermayeye hizmet edecek bir forma büründürme çabasıdır” diye konuştu. 

GENÇLİĞİN ÖFKESİ

Boğaziçi ile başlayan direnişin aslında bir başlangıç olduğunu sözlerine ekleyen Can, şöyle devam etti: “Uzun süredir gençlik ablukalara karşı büyük bir öfke besliyordu. Bu birikmiş öfkenin dışa vurmasını öğrencilerin baskılara ve ablukalara karşı tahammülünün kalmayışını ve artık bu zora dayalı aklı kabul etmediklerini gördük. Bu ablukayı dağıtana dek mücadelemiz sürecek. Süreci ileri taşıyacak önemli noktalardan birinin eşit söz hakkıyla mevcut durumları birlikte tartışabileceği zeminler yaratmaktır. Bu bağlamda Birleşik Gençlik Meclisleri olarak öğrenci meclislerinin ilan edilmesi gerekliliği üzerinden bu inşa sürecine başladık. Kurulacak meclislerde veya dayanışmalarda ortak bir akıl oluşturup birlikte hareket etmesinin bu direnişin yükselmesinde sıçrama tahtası olacağını öngörüyoruz.” 

‘FAŞİZM TARAFINDAN ESİR ALINIYORUZ’

Protestolara destek verdiği için ev hapsi verilen öğrencilerden Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB) Üyesi Muhammed Hizmetçi de, şunları dile getirdi: “Kayyım rektör, eğitim sisteminin faşizm tarafından tahakküm altına alınmasıdır.  İktidara başkaldıran, biat etmeyen muhalif devrimci demokrat öğrencilerin bulunduğu üniversitelerin hedef alınmasının özel bir sebebi var. Bizleri faşizm altında esir almaya çalışıyorlar.” 

KAYYIM HEDEF GÖSTERİYOR

Kayyımın yaptığı ilk uygulamanın, muhalif öğrencileri hedef göstermek olduğunun altını çizen Hizmetçi, şunları söyledi: “Aynı zamanda okuldaki kendi egemenliğini güçlendirebilmek için güvenlikçi almak, kameraları arttırmak yani okulun bütünlüğünü bozacak uygulamalar oldu. Özerk üniversite talebiyle kayyım meselesi ile birlikte daha da güncel sorun haline gelmiş durumda. Akademik taleplerin, öğrencilerin taleplerinin gerçekleşmesi için kayyım rektörün gitmesi, okuldaki söz yetki kararın okulun öznesi olanlarda olması gerekiyor.”