Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıyla amacıyla tutukluların başlattığı süresiz dönüşümlü açlık grevinin 100’üncü gününde federasyon binasında basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, MED TUHAD-FED ile Tutuklu Yakınları ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAY-DER) üye ve yöneticileri katıldı. Açıklamada konuşan MED TUHAD-FED yöneticisi Ahmet Oğuz, Olağanüstü Hal (OHAL) bitmesine rağmen cezaevlerinde etkisinin hala sürdüğüne dikkat çekerek, pandemi ile birlikte cezaevlerinde daha katı uygulamaların yaşandığını ve 2020 yılının cezaevleri açısından hak ihlalleri yılı olarak geçtiğini ifade etti. Oğuz, “Zira cezaevlerinde pandemi tedbirleri adı altında, mutlak bir tecrit hali ve ceza içinde ceza politikası uygulanmaktadır. Mevcut veriler ve yıl boyunca Sivil Toplum Örgütleri tarafından yayınlanan raporlar bir arada değerlendirildiğinde; cezaevlerinde bırakın pandemi tedbirleri uygulamayı, pandemi mevcut ceza infaz rejimi tarafından bir fırsat olarak değerlendirilmiş ve cezaevleri tümden tecrit altına alınmaya çalışılmıştır” dedi. 

‘TECRİT İNSANLIK SUÇUDUR’

Oğuz, cezaevlerinde bulunan tutukluların 27 Kasım 2020 tarihinde, Öcalan şahsında geliştirilen tecrit politikası başta olmak üzere tüm cezaevlerine ve topluma yayılan tecrit ile bir bütünen hak ihlallerine karşı açlık grevine başladıklarını hatırlatarak, “Tecrit uygulaması hukuksuz bir uygulamadır. Tecrit insanlık suçudur ve bir an evvel tecride son verilmesi gerekmektedir” ifadesinde bulundu. 

HAK İHLALLERİNİ SIRALADI

Oğuz, cezaevinde yaşanan hak ihlallerini şöyle sıraladı: 

“* Cezaevlerinde tutukluların yasal talepleri neticesinde keyfi bir şekilde birçok disiplin soruşturmasının başlatıldığı, tutukluların sürekli disiplin cezası almaktadır. 

* Yine cezaevlerinde sağlık hakkına erişim tamamen kısıtlandığı gibi hasta tutuklu ve hükümlülerin hem tedavi koşulları ortadan kaldırılmış hem de infazlarının durdurulması politik gerekçeler ile engellenmiştir. Bu temelde, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi başlıklı 16’ncı maddesine dayanarak cezaevlerinde bulunan birçok siyasi tutuklu ve hükümlünün toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike gerekçesi ile infazlarına devam edilmektedir. 

*Güvenlik gerekçesi adı altında cezaevlerinde birçok sürgün yaşanmaktadır. Yine tutuklu-hükümlüler hem ailelerinden hem de yargılanmaları yapılan illerden çok uzak yerlere sevk edilerek, adil yargılanma hakkı, aile ve özel hayata saygı hakkı başta olmak üzere temel hakları ihlal edilmektedir.

*Yine sürekli gündemde olmasına rağmen çözümsüz bırakılan çıplak aramalar-çıplak arama dayatmalara artarak devam etmektedir. 

*Cezaevlerinde Kürtçeye erişimin kısıtlandığı ve özellikle birçok cezaevinde Kürtçe mektuplar açısından çeviri ücreti altında fahiş ücretler talep edildiği hususu kamuoyunca yakından bilinmektedir. 

*Pandemi gerekçesiyle bütün cezaevlerinde yaşanan temel ihlallerin başında ortak alan, sosyal faaliyetlerin yaşanmaması durumu gelmektedir. Aynı koşullar altında bulunan tutuklu ve hükümlülerin, sosyal faaliyetlerinin engellenmesi hem hukuka hem de temel insanlık kurallarına aykırıdır.” 

‘HÜKÜMLÜLER TAHLİYE EDİLMİYOR’

Yeni çıkan 5275 sayılı yeni infaz yasasına dayanılarak oluşturulan iyi hal kurulu ile birlikte cezaevlerinde tutuklulara karşı hak ihlallerinin arttığına dikkat çeken Oğuz, “Ocak ayı itibari ile idare ve gözlem kurulunun bahane içerikli, taraflı ve keyfi raporları ile koşullu salıvermeden faydalanıp tahliye olması gereken onlarca hükümlü tahliye edilmemektedir” ifadelerini kullandı.

TALEPTE BULUNULDU

Oğuz, dernek olarak taleplerde bulundu:

“* İmralı Adası’nda Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen tecrit politikasına son verilerek açlık grevi eylemcilerinin yasal ve hukuki olan talepleri yerine getirilmelidir.

* Uygulamadaki başta iyi hal kurulu olmak üzere, adil-hukuki olmayan ve toplum vicdanını zedeleyen tüm uygulamalardan vazgeçilmelidir. 

* Cezaevlerinden yaşanan her türlü hak ihlaline son verilmeli ve hak ihlalleri kapsamında suç işleyenler hakkında yasal işlem başlatılmalıdır.

* Adil ve eşit bir infaz yasası ile toplumun ihtiyaçlarına cevap olunmalıdır.”