Son yıllarda gözaltında yaşanan işkence vakalarında ciddi artışlar olurken, sorumluların cezalandırılmıyor. Bunu ortaya çıkaranlar ise sürekli hedef haline getiriliyor. Son olarak 11 Eylül günü Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alınıp ağır işkencelerden geçirildikten sonra helikopterden atılan Osman Şiban ve Servet Turgut olayını ortaya çıkaran Mezopotamya Ajansı ve Jinnews muhabirleri tutuklanması da bu örneklerden biri. Yaşanan olayın ardından Van’a gidip incelemelerde bulunan Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon üyeleri yaptıkları incelemelerin raporunu geçtiğimiz günlerde kamuoyuna duyurdu. 

CEZASIZLIK POLİTİKASI 

Yaşananları değerlendiren DİB Koordinasyon Üyesi Perihan Koca, artık Türkiye’de anayasanın askıya alındığının herkes tarafında bilinen bir gerçeklik olduğunu söyledi. Türkiye’nin adaletsizliğin normalleştiği bir ülke haline geldiğini dile getiren Koca, “Yurttaşların yaşam haklarını korumak devlet yükümlülüğüdür” ibaresinin sadece kağıt üzerinde kaldığını ifade etti. 

Tecavüzcü Musa Orhan vakasında, kadın cinayetlerinde, çocuk istismarı vakalarında, hayvan katliamlarında, doğa yağmalarında, Kürtlere ve Alevilere yönelik sistematikleşen şiddet vakalarında cezasızlık politikasının kalıcılaştırılmaya çalışıldığın da ifade eden Koca, siyasal bir iklimle karşı karşıya olunduğunu söyledi. Koca, ünlü düşünür Georg Lukacs’ın “Bu dünyanın insanı irkiten yanı korkunçluğu değil, olağan görünüşüdür” sözünü anımsatarak, “Tam olarak böyle bir memleket ahvaliyle karşı karşıyayız” diye belirtti. 

KÜRTLERE MESAJ VERİLDİ

Van’da yaptıkları incelemeler ile ilgili genel izlenimlerini de aktaran Koca, “1990’lı yıllarda yaşanan köy boşatmaları, faili meçhul cinayetler nesilden nesille aktarılan toplumsal travmanın izleri bölgeye hakim. Savaş halinden kaynaklı yasaklı bölgeler ve iş olanaklarının tamamen bittiğini gözlemledik. Bu durum sadece Van için geçerli değil tüm bölge şehirleri için benzer bir durumdan söz edebiliriz. Normalleştirilmeye çalışan bir şiddet, baskı ve zor politikası söz konusu. Servet Turgut ve Osman Şiban olayı başlı başına başta Kürtler olmak üzere topluma verilmiş bir mesaj” diye konuştu. 

TOPLUM NEFES ALAMIYOR 

Hükümetin iktidarda kalabilmek için faşist uygulamalar dışında yapabileceği başka bir şeyinin kalmadığını sözlerine ekleyen Koca, “İktidar faşizmin kurumsallaşmasında gaza basmış durumda.  Bunu yaparken cezasızlık politikalarına başvuruyor. Helikopterde köylülerin atılması bu uygulamaların en son örneği. Toplumsal-siyasal tarihimiz ağır işkence ve zulüm politikalarıyla dolu. Olağanüstü Hal (OHAL) öylesine süreklileşti ki, devlet bugün çıplak bir şiddet aygıtına dönüşmüş durumda. Bir yandan devletin tüm organları ve yetkileri iktidar politikalarına dönüştürülüyor. Toplumsal zemin de bunun için şekillendiriliyor. Tecavüz suçluları, çocuk katilleri aklanıp kollanabiliyor. Gazeteciler, milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi hedef gösteriliyor.  Adapazarı, Afyon, Samsun gibi kentlerde Kürt işçilerine yönelik ırkçı saldırılar gerçekleşti. En son Van’da yaşanan bu olayla birlikte tüm topluma ‘kimse güvende değil’ mesajı verildi. Toplum nefes alamıyor. Bugün en temel insan hakkımız olan yaşama hakkımız için bile mücadele etmemiz gerekiyor” diye belirtti. 

IRKÇI UYGULAMALAR 

Son dönemde yapılan ırkçı uygulamaların Kürt halkında bir kırılma yarattığını ifade eden Koca, “Kürt sorunu bu memleketin çözüm bekleyen ana sorunlarından bir tanesi. Kürt halkına karşı yürütülen asimilasyon politikaları çözümsüzlüğü derinleştiriyor. Eşit yurttaşlık temelinde demokratik ve barışçıl yöntemlerle sona erdirebilecek ve ortak yaşam hukuku kurulabilecek bu sorun bugün kaşındıkça kaşınıyor. Milliyetçilik ve ırkçılık politikalarıyla Kürt düşmanlığı iktidar için kullanışlı bir aparat haline getirilmeye çalışılıyor. Toplumsal kutuplaşma derinleştirilmek isteniyor” diye konuştu. 

TEPKİLER YETERSİZ

Van’da yaşananlara verilen tepkilerin önemli ancak yetersiz olduğunu ifade eden Koca, demokrasi güçlerinin verilen tepkilerden daha fazlasını yapması gerektiğini vurguladı. Gelinen aşamada bu tür olaylar karışışında kınama siyasetinden daha fazlası yapılması gerektiğini belirten Koca, “Halkın haklarını güvence altına almak için demokratik bir güce dönüşmek gerekiyor” dedi.   

‘DEVLET HESAP VERMELİ'

Olayı duyuran gazetecilerin tutuklanmasına da değinen Koca, şöyle devam etti: “İktidar medyasının yazdıkları başka, gerçekte olanlar başka. İki yurttaşımızdan biri normal olmayan bir ölümle yaşamını kaybetti.  Halka gerçeği ulaştırmakla yükümlü olan gazeteciler ‘devlet aleyhine propaganda’ yaptıkları iddiasıyla tutuklandılar. Artık ülkemizde haber alma özgürlüğü ve basın özgürlüğü gibi temel özgürlüklerden bile bahsedemediğimiz bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Ama bu durumu normalleştirmemek gerekiyor. Gazeteciler gazetecilik yaptığı için bugün siyasi iktidarın rehin alma politikalarına maruz kalıyorlar. Bir devlet gözaltına alınan yurttaşlarının başına gelenlerin peşine düşmek hesabını vermekle yükümlüdür. Gazetecilerin bir an evvel serbest bırakılması Turgut ve Şiban’ın gördükleri işkencenin ve helikopter vakasının aydınlatılması gerekiyor.” 

ORTAK EYLEM PLANI 

Ülkede yeni tip bir faşizmin inşa edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Koca, bu sürecin 1990’lı yıllardaki sürecin aynısının olmayacağını söyledi. Bu dönemin kaotik iklimine has bir durumun yaşandığını dile getiren Koca, bu kaotik durumun sınırlarına doğru sürüklendiklerini ifade etti. AKP-MHP iktidarının politikaları ve uygulamalarını normalleştirmemek gerektiğinin altını çizen Koca, “Van’da iki köylünün helikopterden atılma olayını bir an evvel aydınlatılmasını talep ediyoruz. Bunu talep ederken de anayasal, hukuksal bir düzlem içinde olmadığımızı görerek bu talebin ancak demokratik halkçı kurumların ortak mücadelesiyle mümkün olacağını biliyoruz. Böylesi bir dönemde demokrasi güçlerinin yan yana gelme zeminlerini yaratmamız gerekiyor. Kriz dinamikleri giderek derinleşiyor, faşist kurumsallaşmanın basıncını hissettirdiği ama bir yandan da politikleşme olanaklarının açıldığı bir dönemden geçiyoruz. Halkın acil sorun ve taleplerini, halkın itirazını ve arayışını politik özneyle buluşturma ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissediliyor. Bunun için somut talepler etrafında ortak eylem pratiklerini inşa etmemiz gerekiyor” diye konuştu. 

MA / Erdoğan Alayumat