DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 9’uncu duruşması, 6’ncı gününde devam ediyor. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasına, HDP MYK üyeleri, milletvekilleri, HDP Ankara İl Örgütü üye ve yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. Bir kısım siyasetçiler de duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.

Duruşma, kimlik tespitinin ardından HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın savunmasıyla başladı.

Konuşmasına, ulusalcı ile milliyetçi çizginin uzlaştığı noktalardan birinin Kürt sorunu olduğunu belirterek başlayan Parmaksız, “Sağcısı-solcusu, ulusalcısı-devrimcisi Kürt meselesinde kendini demokrasi karşıtı olarak konumlandırmaya devam ediyorlar. Çöken Osmanlının ardından kurulan ulus devlet Türkiye’de birçok Gayri Müslim topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Farklı kültürlerin problem olarak görülmesi İstanbul’un yoksullaşması ve tektipleşmesiyle sonuçlandı” dedi.

‘MİLLİYETÇİLİK KÜRTLERLE BARIŞMALI’ 

Türk ulus devletinin kuruluşunun üzerinden 100 yıl geçtiğini ve bu süreçte oluşan kaygıların aşılması gerektiğine vurgu yapan Parmaksız, “Osmanlı devletinin son 50 yılında balkanlardan Afrika’ya kadar kaybedilen topraklar travmalar yarattı. Bu travma Cumhuriyet kurucularına da geçti. Devlet de bu travmalarla kuruldu. Türk milliyetçiliği ilk ortaya çıktığı 20’nci yüzyıldaki gibi konumlandıramaz artık. Bunun için ilk olarak bölünme ve küçülme travmasının aşılması zorunludur. Aynılaştırma ve homojenleştirme hedefli asimilasyon politikalarından vazgeçilmeli” dedi. Milliyetçiliğin içeriğinin yeniden tanımlanmasının şart olduğunu belirten Parmaksız, “Irkçılaşan ve yayılmacılığı hak gören anlayış reddedilmeli. Anti-emperyalizm milliyetçiliğin ana fikri olmalıdır. NATO’yla geliştirilen ilişkilerin ardından anti-komünist ve emekçi karşıtı politikalara son vermelidir. Devlet aygıtından bağımsızlaşmalı ve devletin aparatı olmaktan çıkmalıdır. Milliyetçilik Türkçülüğe indirgenerek sınırlarını daraltmamalıdır. Türkçülüğü ilk baştaki programıyla devam ettirmek milliyetçiliği geriletir ve çürütür. Milliyetçilik Kürtlerle barışmalıdır. Ancak bunlar olursa milliyetçilik kurtulacaktır” diye konuştu.

EMPERYALİZM APARATI: TÜRKÇÜLÜK

Türkçülüğün çok kez bir araç olarak kullanıldığını hatırlatan Parmaksız, “Türk milliyetçiliği ve Türkçülük kendisini emperyal güçlerin aparatı olmaktan da kurtarmalıdır. Birkaç örnek verirsem: İngilizlerin başlattığı Türkoloji çalışmaları ile ulusal bilinci geliştirerek bunu Ruslara karşı kullandı. Türkiye NATO’ya girdikten sonra bu sefer de ABD Türk milliyetçiliğini, Sovyetlere karşı kullandı. Fransa’nın Cezayir işgaline, sömürgesine destek verdi ve itiraz etmedi. İsrail devletini tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. Bugün de somut bir durumla karşı karşıya kaldık. Şayet Afganistan’da Taliban kabul etseydi, Türkiye Afganistan’dan çekilecek NATO birlikleri yerine Afganistan havalimanını korumaya gidecekti. Afganistan’a konumlanma görevi Çin’in bölge planlarının baltalanması ve Rusya-Çin arasında tampon bölge kurulması demek olacaktı ancak Türkiye’nin bunlardan bir çıkarı yoktu. Buna rağmen çok istedi ancak yine de Taliban kabul etmedi. Taliban kabul etseydi, Türkiye NATO’nun ayakçılığını yapacaktı. Türk milliyetçiliği Kürtlere karşı değil, güçleri yetiyorsa ABD’ye karşı konumlanmalıdır” şeklinde konuştu.

‘SORUN HALKLAR ARASINDA DEĞİL’

“Kürtler Çin’de bile bir şey yapsa rahatsız ediyor” diye belirten Parmaksız, Kürtlerin, Türk devletinin dış politikasını da birçok yönden etkilediğine değindi. Parmaksız, “Türkiye, ABD gibi güçlü bir devleti bile Kürt politikaları yüzünden karşısına aldı. Onurlu bir barış zorunluluktur. Kürtlerin talep ettiği hakların teslim edilmesi ve Kürtlerin bu topraklarda Türklerle birlikte yaşamayı kendi iradesiyle istemeleri gerekir. Türk yönetenleri, barış çizgisini devlet politikası haline getirmelidir. Tarihte Kürt-Türk ilişkileri her iki toplumun egemenleri arasında hep barış ve ittifak temelinde gelişti. Anadolu’ya girişte Mervaniler’in Türklere büyük desteği oldu. Yavuz Sultan Selim Anadolu Kızılbaşlığına karşı Kürtlerle ittifak yaptı ve Kürtlere bulundukları bölgelerde muhtariyetler verildi. Tanzimat’ın her bölgeyi vergiye bağlama ve Kürt emirliklerini tasfiye etme sonrası ayaklanmalar oldu. Botan emirliği bölgede bir süre daha egemenliğini sürdürdü fakat daha sonra bastırıldı. Bu gerilim de dahil olmak üzere Türkler ve Kürtlerin arasında yaşanan geçmişteki tüm sorunlar hepsi egemenler arasında, halklar arasında değil” ifadelerini kullandı. 

YÜZLEŞME 

Cumhuriyet döneminde büyük katliamlar yaşandığını hatırlatan Parmaksız, “Osmanlı ile Kürt beylikleri ittifakı 19’uncu yüzyılda bozulmuş olsa bile, o dönemde büyük kıyımlar yaşanmadı. Bunun nedeni uluslaşma sürecidir. Bizim derdimiz bu gerilimin ve sorunun çözülmesidir. Sopa zoruyla kimseyi Türkleştirmeyeceğiz. Birinin size zorla elbise giydirmesini bile istemezken, Kürtlerin kökünü inkâr etmesini istemek ne demektir? Bütün eksikliklerimize rağmen biz bu toprakların çocuklarıyız, tarihimizden utanmıyoruz fakat tarihimizde yanlışlarımız var. Onlarla yüzleşeceğiz” dedi. 

‘SON BAĞ HDP’DİR’

“Türklerle Kürtler arasında kalan son bağ HDP’dir” diyen Parmaksız, şöyle devam etti: “Yüzyıllar boyunca egemen sınıflar üzerinden kurulan Kürt-Türk ilişkisi tarihte ilk kez emekçiler üzerinden HDP’de kuruldu. HDP’ye sosyalist bir dünya görüşüne sahip olduğum ve ezilen bir halk olarak Kürtlerin yanında olmak için, emekçilerin yeniden bir düzen kurmaları için, kadın erkek eşitliğine inandığım için, bu toprakların kültürlerine bağlı olduğum için katıldım. HDP sadece Kürtlerin değil, Türklerin de partisi olduğu için katıldım. Olup bitenlere neden karşı çıkmadın sorularına maruz kalmamak için katıldım. Türk halkının ve sosyalistlerinin onurunu korumak için buradayım. HDP; DBP gibi sadece Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde örgütlenen bir bölge partisi değildir. 8 yıl önce birçok farklı çevrelerin ortak bir çatı örgütlenmesi olarak kuruldu. Ezilenlerin talepleri parti programını belirledi. Emekten yana ve halklar arasında gönüllü bir ilişkiyi esas alan bir program oluşturuldu."

NEDEN ÇÖZEMİYORSUNUZ?

Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) HDP’ye karşı tutumuna değinen Parmaksız, “Siz bizi Kürtçülükle yaftalarken, onlar da yeteri kadar Kürtçü değilsiniz diye yaftaladı. HDP’nin programını okumanızı öneririm. Toplumsal mutabakat sürecinin bozulmasında Saray’ın ve ABD’nin eli olduğunu düşünüyorum. Çözüm süreci saraya oy kaybettirirken HDP’ye oy kazandırıyordu. Kürtler ABD’yle ilişkilendi diye çeşitli eleştiriler var. Sorun şu: Siz bin yıldır birlikte olduğunuz bir halkla neden sorunlarınızı çözemiyorsunuz? Çözemezseniz emperyalistler gelir çözmeye çalışır. Gelinen noktada Kürtlerle Türkler arasındaki duygusal bağlar zayıflıyor. Uzun bir süredir aradaki bağlar sadece sol demokrat güçler aracılığıyla kuruluyor. Tutuklanan 17 kişilik MYK üyelerinin çoğunun Türk sosyalistlerden oluşması da bir göstergedir” diye belirtti.

Duruşma, verilen aranın ardından 13.30'da Parmaksız'ın savunmasıyla devam edecek.