Suriye'de 2011 yılının Mart ayında başlayan ve "Arap baharı" olarak lanse edilen protestolar, kısa sürede tüm ülkeye ayıldı. Silahlı çatışma ve işgallere dönüşen süreçte Kürtler, 19 Temmuz 2012’den itibaren öz yönetimlerini oluşturarak, yaşadıkları toprakları savunmaya başladı. 2014 yılında kantonlar oluşturan Kürtler, sürekli saldırılara maruz kaldı. Saldırıların en büyüğü ise Türkiye’nin göz yumarak desteklediği DAİŞ’in, 15 Eylül 2014 tarihinde Kobanê Kantonu'na saldırısı oldu. Bu saldırının yoğunlaştığı Ekim ayının ilk günlerinde, , Türkiye’nin kışkırtıcı politikası Kürt illerinin tamamında kitlesel protestolara yol açtı. 6 Ekim’de başlayan ve 9 Ekim’e kadar süren protestolar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla durdu. Çoğu Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi 54 kişinin yaşamını yitirdiği olayların üzerinden 7 yıl geçti. 

EYLEMCİLERİN TALEBİ, HÜKÜMETİN TAVRI

Kürt illeri başta olmak üzere Türkiye metropollerinde de binlerce kişi, Kobanê’yle dayanışma amacıyla kitlesel şekilde çadırlar kurarak, basın açıklaması ve yürüyüşlerle devletin saldırıları görmezden gelmesini protesto edip, bu tavrından vazgeçmeye çağırdı. Eylemlerde Suriye'nin kuzeyindeki diğer bölgeler ve Federe Kürdistan Bölgesi üzerinden gelecek askeri yardımın ulaşması için Türkiye toprakları üzerinden Kobanê'ye bir koridor açılması, Türkiye'nin DAİŞ’e verdiği desteği kesmesi ve Türkiye'nin Kobanê'ye operasyon yapmaması talep edildi. Yurttaşların bu tavrına karşılık ise devlet olayların yaşandığı birçok ilde polis ve askerleri devreye koyup açılan çadırlara el koyup halka gaz bombası ve plastik mermilerle cevap verdi. Türkiye’nin Kobanê olaylarına olan yaklaşımının altında ise Suriye sınırında bulunan İdlib, Halep ve Kobanê hattında güvenli/tampon bölge oluşturmak istemesiydi. Türkiye’nin oluşturmak istediği tampon bölge talebini Kürt kazanımlarını tehlikeye atacağı gerekçesiyle, Kürt güçleri tarafından uygun bulunmadı. 

ÇÖZÜM SÜRECİ ELEŞTİRİSİ

Hükümet ile Kürt güçleri arasında HDP aracılığı ile yapılan görüşmeler “çözüm süreci” olarak anılan dönemdi. HDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken, Pervin Buldan ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'den oluşan HDP heyeti, İmralı PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı bu görüşme sonrasında 18 Eylül’de KCK yetkilileri ile görüştü. KCK yetkilileri, “Böyle bir girişim içerideki çözüm sürecini de tehdit eden ciddi riskleri beraberinde getirir" uyarısında bulunarak, Türkiye’yi bu talepten vazgeçmeye çağırdı. Yetkililer ayrıca hükümeti “çözüm sürecini” ağırdan alıp zamana yaydığı ve üzerine düşen görevleri yerine getirmemesi nedeniyle eleştirdi. 

REHİNE PAZARLIĞI 

DAİŞ’in 11 Haziran’da Musul'da rehin aldığı Türkiye konsolosluğunun 49 çalışanını 20 Eylül’de Girê Spî'de teslim etmesi, kamuoyuna bomba gibi düştü. Bu olay Türkiye ile DAİŞ'in Kobanê üzerinde anlaşmaya vardığı söylentilerini yaydı. Rehine pazarlığı Kürtler tarafından "Türkiye'nin IŞİD'e karşı sessiz kalışına ve destek vermeye devam etmesine bir ödül" şeklinde yorumlandı. 

HDP DİPLOMATİK MEKİK DOKUDU 

DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırıları ve hükümetin başta Kobanê sınırı olan Suruç ve olmak üzere birçok ilde direnişte olanlara karşı kolluk kuvvetleri sert müdahaleler bulunurken HDP heyeti, devlet yetkilileri ile yaptığı görüşmeleri hızlandırdı. Adeta İmralı, devlet ve KCK arasında mekik dokuyan HDP’li heyet, hükümet yetkilileri ile yaptığı tüm görüşmelerden Kobanê olayları için sonuç ve sürdürülen çözüm sürecine ise bir ivme kazandırmayı planladı.     

'ROJAVA SİYASETİ SAVAŞ SİYASETİDİR'

Kobanê’ye saldırılar her geçen gün artarken PKK Lideri Öcalan ile görüşen vasisi Mazlum Dinç üzerinden 23 Eylül günü yaptığı açıklama ile dört parçadaki Kürt halkına Kobanê için seferberlik çağrısı yaptı. Öcalan, Rojava ve DAİŞ saldırılarına karşı şu açıklamayı yaptı: “Türkiye'nin Rojava siyaseti Kürde karşı savaş siyasetidir. Zaten Davutoğlu iki üç yıl önce açıklamıştı, Rojava'yı ve onun özerkliğini tanımayacağını söylemişti. Tanımama ne demek, size karşı savaşacağım demektir. Orada bir yönetimin oluşmasına müsaade etmeyecek, çökertmek için her şeyi yapacak demektir.”  

ÖCALAN’IN ÇAĞRISI 

Öcalan, hükümetin Rojava’ya karşı tutumunu “Rojava’daki durum ateşkesin ihlalidir” ifadesini kullandı. Öcalan, devletin Musul konsolosluk çalışanları için DAİŞ ile siyasi müzakereye oturmasını işaret ederek, “Çıkıp açıkça DAİŞ’le siyasi müzakere yürüttüklerini söylüyorlar ama bizimle müzakereye yanaşmıyorlar” eleştirisinde bulundu. Devlet ile DAİŞ arasında gelişen bu olayı örnek gösteren Öcalan, Rojava’ya dönük saldırıların artacağı uyarısında bulunarak tüm Kürt halkına “Kürdistan halkı topyekûn bu saldırıya karşı direniş halinde olmalıdır" ifadeleriyle direnişe çağırdı.

HDP'DEN KOBANE GENELGESİ 

HDP MYK’sı ise Kobanê de yaşanan gelişmeleri ele almak üzere 21 Eylül'de İstanbul'da toplandı. MYK 24 Eylül günü Kobanê için kriz merkezi oluşturduğunu belirterek, genelge yayınladı. Genelgede, Kobanê halkının yaşadığı vahşete dikkat çekmek, kamuoyunda duyarlılığı arttırmak amacıyla toplantının yapıldığını belirtti. Ayrıca genelgede toplantı sonrası alınan kararlara ve kararlar doğrultusunda çıkarılan planlamaya yer verildi. HDP MYK'sı planlamanın tüm il ve ilçe teşkilatlarının bulunduğu bölgelerde yaşama geçirilmesine ilişkin çağrıda bulundu.

CHP’DEN YARDIM MALZEMELERİ 

Tüm ülke siyasetinin dört gözle izlediği Kobanê olaylarına ilişkin ise Cumhuriyet Halk Partili (CHP) birçok milletvekili Kobanê sınırında direnişte bulunan Suruç’taki yurttaşları ziyaret edip Kobanê’ye tırlar dolusu yardım malzemesi göndermeye devam etti.  Ayrıca CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Dersim Milletvekili Hüseyin Aygün, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı Abdullah Der'den oluşan heyet, Murşitpınar Sınır Kapısı'ndan geçerek Kobanê’ye geçti. Heyet burada Kanton hükümeti Başbakanı Enver Müslim, Hükümetin Dışişleri Bakanı İbrahim Kûrdo ve PYD Eş Başkanı Asya Abdullah ile görüştü.

ZORLANAN SÜREÇ!

HDP heyeti, son günlerde "çözüm süreci"ne ilişkin hükümet yetkilileriyle gerçekleştirdikleri görüşmelere ilişkin 25 Eylül günü yazılı açıklama yaparak çözüm sürecinin geleceği için Rojava’daki gelişmelerin normalleşmesi gerektiğini vurguladı. 

PYD'NİN ACİL ÇAĞRISI

Demokratik protesto hakkını kullanan halka sert bir şekilde kollukla cevap veren devletin bu tavrı uzunca bir süre sürdü. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim,  DAİŞ’in Kobanê’ye dönük yoğun saldırıları altında 26 Eylül’de kamuoyuna “Öyle görülüyor ki Kobanê'nin düşürülme kararı verilmiş bulunuyor. Şu anda Türk devleti desteği ile IŞİD çeteleri 3 koldan, tank ve top gibi ağır silahlar ile Kobanê'ye saldırıyor. Başta NATO, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği olmak üzere bütün dünya kamuoyuna Kobanê’de yaşanması muhtemel katliamın önüne geçmek için acil bir şekilde harekete geçmelerini istiyoruz” çağrısında bulundu. Bu çağrının ardından Türkiye’nin birçok ilinden on binlerce Kürt harekete geçerek Kobanê’ye sınır olan Urfa’nın Suruç ilçesine doğru yola koyuldu. İlçede günlerce süren dayanışma gösterileri burada da devletin sert tavrına maruz kaldı. Gösteriler devam ederken binlerce kişi Kürt sınırı geçip havan topları altında savaşan Kobanê halkına destek verdi.

DEVLETİN DİLİ 

HDP, çözüm sürecinin sekteye uğramaması ve Kobanê düğümünün çözülmesi için devlet-Öcalan-KCK yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştirirken, Kobanê’de yaşanan saldırılar tarafların dilini de değiştiriyordu. Eylül ayının sonlarına doğru AKP hükümeti yetkilileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm sürecinin yeni bir ivmeye girmesi gereken bir dönemde yeniden eski söylemlerine geri döndü. Bu yaklaşım Kürt sorununda eski çatışmalı süreci akıllara getirdi. 

NAMLULAR KOBANE’YE DÖNDÜ

Siyasi arenada bu olaylar yaşanırken, Kobanê-Suruç sınır hattında askeri hareketlilikte arttı. TSK, IŞİD çetelerinin saldırılarını yoğunlaştırdığı Kobanê sınırının sıfır noktasına 40 adet tank yerleştirdi. Tanklar, Mürşitpınar Sınır Kapısı'nın hemen üstünde bulunan ve Kobanê'yi gören tepeye yerleştirilirken, tankların namlularının Kobanê’ye dönük olması saldırı hazırlığı olarak yorumlandı. 

‘HÜKÜMET ALGISINI DEĞİŞTİRMELİ’

Hükümet yetkililerinin söylemlerinin değiştiği, Kobanê sınırına tank yerleştirilmeleri ve mecliste Suriye’ye yönelik tezkere çıkartma politikaları birçok çevrede çözüm süreci karşısında “hükümet eski kodlarına geri döndü” şeklinde yorumlanırken, HDP Eş Genel Başkanı Salahattin Demirtaş, 1 Ekim tarihinde dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile görüme gerçekleştirdi. Demirtaş bu görüşmede, “Türkiye Kobanê'de yaşanan katliama sessiz kalırsa, çözüm süreci önemli oranda zarar görür. Hükümetin, 'IŞİD'e destek veriyorlar' algısını yıkması için pratik adımlar atması gerekiyor" uyarılarını yaptı. Ertesi gün yani 2 Ekim tarihinde ise HDP heyeti Öcalan ile görüşme gerçekleştirdi. Öcalan, Rojava’da olası bir katliam girişiminin amacına ulaşması takdirde yeni ve uzun sürecek darbenin temelleri atılacağı uyarısında bulundu. Yine Öcalan “çözüm süreci”ne ilişkin, “Burada dar anlamda yürütülen görüşmelerden, müzakere yanı ağır basan bir kararlılık ortaya çıkmış ve bu düzeyde mutabakata varılmıştır. Gelinen noktada yol haritasının eylem planı da ortaya çıkmış bulunmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.

AKPM’DEN KOBANÊ ÇAĞRISI

Öte yandan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) bünyesinde kurulmuş olan Siyasi Sorunlar ve Demokrasi Komitesi, genel olarak Ortadoğu'da özelde de Irak ve Suriye'de IŞİD tehdidine yönelik 12 sayfalık bir rapor yayınladı. IŞİD'in, Irak'ta Êzidîlere, ve Kobanê'ye yönelik IŞİD saldırılarına dikkat çekilen raporda, tüm dünya kamuoyunun buralardaki vahşeti durdurmak için herkesi harekete geçmeye çağırdı. Komitenin hazırladığı rapordaki en önemli anekdot ise Türkiye’nin DAİŞ’ten rahatsız olmaması bilgisiydi. 

KOBANÊ DÜŞERSE... 

Meclis Genel Kurulu'nda ise Irak ve Suriye'deki terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıların bertaraf edilmesini öngören Başbakanlık tezkeresi tartışmaları yürütülüyordu. Tüm dünyanın DAİŞ saldırılarına karşı tavır aldığı bir dönemde meclis gündeminin tezkere olması ise tepkilere neden oluyordu. Mecliste HDP adına konuşan Ertuğrul Kürkçü, tezkerenin hukuka aykırı olduğunu belirterek hükümete “Kobanê düşerse Kürtler ayağa kalkar” uyarılarında bulundu. 

ERDOĞAN: İŞİD BİZİM İÇİN NEYSE PKK DE O DUR

Başbakan Ahmet Davutoğlu ve hükümet yetkililerinin, "çözüm sürecini kararlıkla devam ettiriyoruz" açıklamalarını tekrarlarken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kobane’ye yönelik üç bölgeden yapılan saldırılarının olduğu 4 Ekim Bayram Namazı çıkışında "IŞİD neyse bizim için PKK odur" demesi hem de arkasında "Bizim için çözüm süreci bozuldu diye bir şey yoktur" sözlerini sarf etmesi sokaklarda sürdürülen protestoları da hareketlendirdi.  

DİRENİŞ ÇAĞRILARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çözüm süreci”ne dönük ifadeler kullandığı günlerde Kobane’ye yönelik saldırılarda şiddetlendi. Saldırıların artmasıyla PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, 5 Ekim günü DAİŞ'in, Kobanê'ye yönelik saldırıların giderek şiddetlendiğine dikkat çekerek “Kim ne yapacaksa şu anda yapsın. Halkımız her tarafta ayağa kalksın” dedi. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ise yaptığı görüşmede ağabeyi Öcalan’ın “Kürtlerin yaşadığı bölgede nerede bir IŞİD varsa sonuna kadar direnilecek” dediğini kamuoyuna aktardı. PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim’in ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrıları, bütün dünyada protestoları artırarak uluslararası koalisyon güçlerini Kobanê’ye dönük saldırılar yapan DAİŞ’e karşı hava saldırısı düzenlemeye zorladı. Saldırıların arttığı günlerde devlet ise yaralanan Kobanêlilere sınırı kapattı.

HDP’NİN MYK TOPLANTISI

Dönemin HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başkanlığında Eğitim Sen Genel Merkezi’nde 6 Ekim’de toplanan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Kobanê'deki son durum ile ilgili sanal medyadan “Şu anda toplantı halinde olan HDP MYK’dan halklarımıza acil çağrı” notuyla, “Kobanê’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobanê’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz” bilgisi paylaşıldı.  

ERDOĞAN’IN KOBANÊ ÇIKIŞI 

DAİŞ’in koalisyon güçleri tarafından havadan vurulmasına Erdoğan’ın, 7 Ekim’de Antep’te yaptığı, "Havadan bombalayarak bu sorunlar çözülmez. Bununla ilgili yerde mücadele eden yapılarla işbirliği kurulmadan netice alınamaz. İşte aylar geçti ve herhangi bir netice yok. Şu anda Kobanê de düştü düşüyor” şeklindeki açıklaması gerilim ve protestoların artmasına neden oldu.  Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından 6 Ekim’de başlayan kitlesel halk gösterileri daha da arttı. Protestolar sürerken başta bölge kentlerinde halk kepenk kapatarak eylemlere dâhil oldu. 

Bölge kentlerinin yanı sıra İstanbul, İzmir, Ankara, Antep, Adana gibi metropollerin de yer aldığı 35 kentte protesto eylemleri giderek arttı. Daha sonra kentlerden ölüm haberleri gelmeye başladı. Bölgenin 7 kentinde sokağı çıkma yasağı ilan edildi. Sokaklardaki tansiyon, ancak PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 8 Ekim’de yaptığı çağrıyla düşmeye başladı.  

BAŞBAKANIN TEHDİTLERİ 

Olaylar devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ise yaptıkları açıklamalarla Kobanê protestolarında katılanları suçladı. Başbakan Davutoğlu’nun 8 Ekim tarihinde gerçekleşen ‘Güvenlik zirvesi’ ardından yaptığı açıklama ile "Kamu düzeni ne suretle olursa olsun sağlanacaktır. Tüm birimler ve valiler gerekli talimatları almıştır" eylemlerde hayatını kaybedenleri görmezden gelerek protestocuları suçladı. 

DEMİRTAŞ: OLAYLARI ERDOĞAN BAŞLATTI

HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüsekdağ ile DTK ve DBP yetkililerinin de yer aldığı heyet, yaşananlara ilişkin 9 Ekim günü Diyarbakır’da kameraların karşısına geçti. Heyet yaptığı açıklamada Kobanê olaylarının sorumlusu olarak hükümeti suçladı. Bu açıklamada Demirtaş, Kobanê olaylarının büyümesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” sözlerine bağlayarak olaylarda silahlı sivil kişilerin protestoculara saldırı gerçekleştirdiğini hatırlattı. 

54 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ

Olaylar yatıştıktan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü, 36 ilde meydana gelen 2 bin 389 olayda, 48 sivil ve 2 polisin yaşamını yitirdiği, 438 sivil ve 331 polisin yaralandığı, 4 bin 291 kişinin gözaltına alındığı, bunlardan bin 105’i tutuklanarak cezaevine konulduğunu açıklardı.  Yine İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından hazırlanan ve 2-12 Ekim 2014 tarihlerini kapsayan raporda ise 46 kişinin hayatını kaybettiği bilgisi yer aldı. Fakat daha sora yapılan detaylı araştırmalarda ise olaylarda 54 kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi. 

FAİLLER BULUNMADI

Gösterilere dair etkin bir soruşturma yürütülmediği için yaşamını yitirenlerin failleri bugüne kadar bulunmazken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık dillendiği Bağlar ilçesinde yaşanan olayda Yasin Börü’nün de aralarında olduğu 4 kişinin yaşamını yitirmesine ilişkin dava açıldı. 

6 YIL SONRA HDP’YE YÖNELDİLER

Soruşturmaların yürütülmediği Kobane olayları nedeniyle dönemin HDP yürütmesinde yer alan siyasetçiler 6 yıl sonra hedef haline getirildi. HDP eski Eş Genel Başkanları, MYK üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 siyasetçi hakkında 25 Eylül 2020’de soruşturma başlatıldı. Gözaltına alınanlardan çoğu tutuklanırken, 108 siyasetçi hakkında Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 108 kişi hakkında 29 ayrı suçlamayla 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680’er yıl hapis cezası talep ediliyor. 

MA / Ergin Çağlar