DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırılara karşı 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında yapılan protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan davanın 3’üncü duruşması, bugün Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Duruşma öncesi Kobanê Davası savcısının, gizli tanık “Ulaş”ın ifadeleri üzerinden başka soruşturma dosyası hazırladığı ortaya çıktı. Savcılığın, 25 Mayıs’ta Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’na (SES) yönelik yapılan gözaltı operasyonu soruşturmasında da gizli tanık “Ulaş”ın ifadelerini temel suçlama konusu yaptığı öğrenildi.

Söz konusu gizli tanığın ifadeleri, HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan ve Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iade edilen ilk iddianamede de yer almıştı.

YÜZLERCE SAYFALIK İFADE

HDP Hukuk Komisyonu üyesi Kenan Maçoğlu, aynı gizli tanık ifadeleri üzerinden hem partilerine hem de SES üyeleri hakkında iddianame hazırlanması ve Kobanê Davası sürecinde yaşananları değerlendirdi. Kobanê iddianamesini hazırlayan savcının toplumsal muhalefete yönelik başka dosyalar hazırlığı içerisinde olduğunu kaydeden Av. Maçoğlu, “Kobanê dosyasının gizli tanığı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2020/5580 sayılı soruşturma kapsamında yüzlerce sayfa ifade vermişti. Bu ifadeler içerisinde yüzlerce insanın ismini verdiğini tahmin ediyorduk” dedi. 

Partilerine yönelik açılan ilk kapatma iddianamesinde en az 15 HDP yöneticisinin isminin yer aldığını anımsatan Maçoğlu, “Dosyayı incelemek istediğimizde gizlilik kararı olduğunu öğrenmiştik. Bu karara itirazımız reddedildi. HDP yöneticisi Bedriye Yorgun da bu isimler arasındaydı. Kendisinin ifadesinin alınması için yazılı olarak başvurduk ama dönüş yapılmadı. Sonrasında Bedriye Yorgun SES operasyonunda gözaltına alındı ve hakkında gizli tanık Ulaş'ın ifadesi olduğunu gördük” diye aktardı.

AYNI TANIKLA ONLARCA DOSYA

HDP’li siyasetçilerle başlayan ve sendika üyelerine uzanan soruşturmaların benzerlerinin devam edebileceğine dikkati çeken Maçoğlu, “Kobanê dosyasını yürüten savcının elinde sadece bu dava vardı. Başka bir dosya yoktu. Ek olarak bu sendikacıların gözaltına alındığı soruşturma aynı savcı tarafından yürütülüyor. Gizli tanık Ulaş’ın ifadeleri üzerinden de tefrik suretiyle birden fazla dosyanın oluşturulduğunu ve yüzlerce kişi hakkında aynı savcı tarafından soruşturma yürütüldüğünü düşünüyoruz. Buna dair bilgi ve belgeler var elimizde. Savcı devamını getirecek. Zaten savcı özel yetkili olmasına rağmen bir de özel dosyalarla görevlendirilmiş durumda. Tek savcı tek gizli tanık ve 10’larca dosya. Bu şekilde cemaat dönemindeki gibi operasyonlarla tüm toplumsal muhalefetin baskı altına alınmaya çalışılacağını düşünüyoruz” diye kaydetti.

MAHKEMEYE BASKI 

Kobanê Davası sürecinde yaşananları ve dosya içeriğine de değinen Av. Maçoğlu, mahkeme üzerinde siyasi baskı olduğunu ve bu durumun duruşmalara yansıdığını kaydetti. Mahkemenin hızlıca yol almaya çalıştığını ve davanın hızlıca bitirilmek istendiğine dikkati çeken Maçoğlu, “Fakat önlerinde usulen engeller var. Bugüne kadar özellikle savunma hakkına dair bizlerin ve yargılananların önemli talepleri oldu. Reddi hakim talebi ve bazı itirazlarımız olduğu için sorguya geçemediler. Bir nevi mahkemenin planlarını bozduk diyebiliriz” dedi.

EK KLASÖRLER TASNİFLENMEDİ

Mahkemenin tensip zaptında “3 bin 530 sayfa iddianameyi ve 324 ek klasörü titizlikle inceleyip iddianamenin kabulüne karar verildi” diye belirtildiğini hatırlatan Maçoğlu, bir haftalık sürede 3 bin 530 sayfalık iddianameyi okumanın mümkün olmadığını kaydetti. Dava açıldıktan sonra dosyadaki 324 ek klasörün herhangi bir şekilde tasniflenmediğini aktaran Maçoğlu, “Biz kendimiz bazı dosyaları ayırıp belge bulmaya çalıştık. Mahkemenin o klasörleri bugüne kadar aralıksız incelemiş olsa bile bitirme şansı yok. Ankara’da savunma grubunda yer alan onlarca avukat hala ek klasörleri incelemeye devam ediyoruz. Fakat mahkeme bunları incelemiş gibi kabul etti. İncelemedikleri klasörler üzerinden daha ilk duruşmada sorguya geçmeye çalıştılar. Reddi hakim talebi nedeniyle geçemediler” ifadelerini kullandı.

YARGILANANLAR KLASÖRLERİ İNCELEYECEK

Mahkeme heyetinin bu duruşmadan itibaren sorguya geçmek isteyeceğini dile getiren Maçoğlu, “Hakim olmadıkları ve bilmedikleri dosya üzerinden sorgu başlatacaklar. Geçen duruşma yargılanan arkadaşlarımızın bir kısmı kendilerine ek klasörlerin de tamamının tebliğ edilmesini istediler. Cezaevinde bilgisayar ortamında inceleyip ona göre savunma yapmak istediler. Mahkeme duruşma sonrası talebi kabul ederek, ek klasörleri dijital ortamda cezaevlerine tebliğ etmeye başladı. Tebliğden sonra yargılanan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı muhtemelen savunma için süre isteyecekler. Çünkü cezaevi koşullarında bu klasörleri incelemek de zor. Her gün cezaevi idaresi tarafından bir iki saat süre tanınıyor” diye konuştu.

Maçoğlu, ek klasörlerin dava için önemli olduğunu ve incelenmesinin aylar süreceğine işaret etti. Ek klasörlerin çoğunun 6-8 Ekim 2014’te meydana gelen ölümler, yaralanmalar, mala zarar verme olaylarını içerdiğini aktaran Maçoğlu, yöneltilen suçlamalara karşı ayrıntılı savunma için bu delillerin incelenmesi gerektiğini ifade etti.

AİHM KARARI DOSYADA

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararın Adalet Bakanlığı tarafından Mart ayında dosyaya eklendiğini de paylaşan Maçoğlu, “Mahkeme heyeti, bu kararının kendisi için bağlayıcı olmadığını söyledi. Ama AİHM kararı gayet net. Sadece Demirtaş’la ilgili değil, dosyanın temelini oluşturan HDP Genel Merkez sayfasından atılan tweetlerin de suç unsuru içermediğine dair kesin ve net bir karar” dedi.

MAKTULLERLE İLGİLİ BİLGİLER  

Davaya dair hazırlıklarının devam ettiğine dikkati çeken Maçoğlu, “Ek klasörleri inceliyoruz. Özellikle müşteki ve maktullerle ilgili dosyalar üzerinde çalışıyoruz. Maktullerle ilgili dosyalar önemli çünkü 37 insanın ölümünden yargılananlar sorumlu tutuluyor. 37 maktulle ilgili tüm dosyalar elimizde. Onlara ilişkin ayrıntılı inceleme yapıyoruz. Ölen 37 kişinin 27’sinin HDP’li olduğu zaten biliniyordu. Ölüm şekilleri, kimlerin ölümlerine sebep olduğuna dair de dosyada ciddi belge ve bilgiler var. Ayrıntılı çalışmadan sonra yargılama aşamasında bunları söyleyeceğiz” şeklinde konuştu.

TASFİYENİN SON HALKASI

Kobanê Davası’nın, HDP’nin barajı aştığı ve AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası başlayan sürecin devamı olduğunu kaydeden Maçoğlu, şöyle devam etti: “7 Haziran-1 Kasım arasında yüzlerce insanın hayatını kaybettiği katliamlar yaşandı. Mafya ve DAİŞ gibi cihatçı örgütler eliyle mitinglere saldırarak, bombalamalar gerçekleştirdiler. HDP’nin birçok il ve ilçe binası saldırıya uğradı. Bir yandan bu linç girişimleri yapılırken yargı eliyle de HDP’ye yönelik tasfiye operasyonları yapıldı. Kobanê Davası da bu tasfiye operasyonun en ciddi parçasından biridir. Devamında açılan kapatma davası da sürecin son halkası oldu. Fakat bizler tüm bunları yargılama aşamalarında ayrıntılı bir şekilde dile getirerek, hukuk mücadelemizi de sonuna kadar vereceğiz.” 

Mezopotamya Ajansı / Zemo Ağgöz