Kobanê Davası'nda avukat Kenan Maçoğlu, Salahattin Demirtaş’ın Mürşitpınar’da yaptığı açıklamasının savcının bulduğu tanıklara ezberletildiğini belirterek, “Tanıklar nasıl oluyor da 5 yıl önceki açıklamayı unutmamış" diye sordu. 

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 5’inci duruşmasının 6’ıncı oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde başladı. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davaya avukatların yanı sıra HDP milletvekilleri, il ve ilçe yöneticileri katıldı. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, diğer siyasetçiler ise duruşmaya tutuklu bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Tutuksuz yargılanan siyasetçiler ise bulundukları ilerdeki adliyelerde sorun olduğundan SEGBİS’le duruşmaya bağlanamadı.

‘SORULARINIZ KURACAĞINIZ HÜKMÜ GÖSTERİYOR’

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, dün savunmasını bitiren HDP Parti Meclisi (PM) üyesi Nazmi Gür’ün avukatı Kenan Maçoğlu söz aldı. Burada bir yargılama yapılmadığına dikkati çeken Maçoğlu, “Burada sürekli belgeler sunuyoruz, savunma yapıyoruz ama siz bunlara kulaklarınızı kapatmış, burada oluşturmuş olduğunuz hat üzerine yargılama yapıyor ve müvekkillere soru soruyorsunuz. Burada sorduğunuz sorular ileride kuracağınız hükmü de gösteriyor” diyerek mahkeme heyetinin dün Gür’e yönelttiği sorulara tepki gösterdi.  

‘BUNLARI SORMANIZ GEREKİYOR’

PYD’nin attığı maile ilişkin konuşan Maçoğlu, “Biz o dönem defalarca PYD’nin kendisinin Türkiye’ye geldiğini söyledik. Siz o dönem PYD’lilerin gelmesini sorgulamıyorsunuz, gelen mail üzerinden arkadaşlarımızı 37 kişinin ölümünden sorumlu tutuyorsunuz. ‘Mürşitpınar sınır kapısının düştüğünü nereden biliyorsunuz?’ diye sordunuz. O dönem hepimiz biliyorduk TV’ler canlı 24 saat yayın yapıyordu. Bundan haberdar olmamamız mümkün mü? Mümkündür belki ama bu yargılamayı yapıyorsanız biraz araştırma yapın, o dönem neler olduğuna dair. O dönem IŞİD’e karşı Kobanê’de kimler direndi? Bu barbar sürüsüne karşı savaşırken insanlar yaşamını yitirdi. Bunların hiçbirini sormuyorsunuz. Burada arkadaşlarımız 37 insanın ölümünden yargılarken saçma sapan sorular soruyorsunuz. Eğer yargılama yapacaksanız sorun bakalım, PYD ne zaman terör örgütü olarak kabul edildi? PYD eşbaşkanları kaç kere Türkiye'ye geldi, devlet yetkilileriyle görüştü? Bunları sorun. Bunları neden sormuyorsunuz? Yargılama yapacaksanız bunları sormanız gerekiyor. Bunun için defalarca talepte bulunduk” şeklinde konuştu.  

AYNI DOSYADAN 2 YARGILAMA 

Çözüm sürecinde PKK Lideri Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmeler ve Kandil’e gidiş gelişlerle ilgili soruların sorulduğunu kaydeden Maçoğlu, “Müvekkile Irak giriş çıkışlarını soruyorsunuz. O kadar ülkeye giriş çıkışları var, sadece Irak giriş çıkışını soruyorsunuz. Sorun bakalım her gün kaç kişi girip çıkıyor Irak'a? Bunları soruyor musunuz? Bu yargılama faaliyeti olağan değil. Bakın Figen Yüksekdağ’ın dosyası geldi, bununla birleştirildi. Onun içinde de bu davada olanlarla aynı belgeler var. Aynı olmasına rağmen ikinci kez yargılama yapılıyor. Aynı dosyalar aynı bilgiler, 6-8 Ekim olaylarına dair soruşturmalar. Siz şu an mükerrer klasörlerle yargılama süreci yürüteceksiniz” ifadelerini kullandı.

‘SAVCI AÇIK TANIK ARAYIŞINA GİRDİ’

Dosyanın en başından bu yana gizli tanıklara ne şekilde ulaşıldığını sorduklarını hatırlatan Maçoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Hala sormadınız. Açık ve net bir şekilde bu tanıkların yaratıldığını söylüyoruz. Demirtaş ve Yüksekdağ ikinci defa tutuklandığında savcı ulaştı bu tanıklara. 2019 Aralık ayında gizli tanık Mahir’i buldu savcı. Tanık koruma kararı gereğince bu tanıkların ifadesi tek başına esas alınamayacağı için açık tanık arayışına girdi. Türkiye’de cezaevlerine tutuklu bulunan tüm itirafçılara gittiler ve itirafçılık yapın dediler. Aralık sonunda Kerem Gökalp’e ulaştılar. Bu ifadeleri okudunuz mu?

İFADELERİ VİRGÜLÜNE KADAR AYNI

Tüm iddianame bu ifadeler üzerine kurulmuş. Bunlar istihbaratın yazıp çizdikleri. Bakın gizli tanık Mahir’in ifadesi 6, Kerem Gökalp’in ifadesi 5 sayfa. Mahir’in ifadesi ve Gökalp’in ifadeleri aynı. Dosyaya koymuş olduğunuz Demirtaş’ın 2014 tarihinde yaptığı Mürşitpınar açıklamasını ezberlemişler ve virgülü virgülüne anlatıyorlar ifadelerinde. Tanıklar nasıl oluyor da 5 yıl önceki açıklamayı unutmamış. De-da yazım yanlışlarına kadar her şeyi aynı söylemişler. Bunlar nasıl oluyor da 2014’teki konuşmasını yazım yanlışlarına kadar aynısını ezbere biliyorlar. Alın okuyun lütfen.

BU SUÇA ORTAK OLMAYIN

Bundan öte kumpasın belgesi olabilir mi? Bu dosya size tevzi edildi üzerinizde baskı var, yargılamayı hızlandırmanız için baskı var. Bu duruşmada da hareketlerinizden bunu gözlemledik. Ama burada suç işleniyor, siz de buna ortak oluyorsunuz. Tahliye talep etmiyoruz, ‘bu suça ortak olmayın’ diyoruz.”

Maçoğlu'nun konuşmasının ardından duruşma HDP MYK üyesi Alp Altınörs’ün savunmasıyla devam ediyor. 

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davada tutukluluk incelemesine dair savunma yapan HDP MYK Üyesi Alp Altınörs, “İki duruşma arası dönemde önemli bir gelişme yaşandı. Afganistan’da Kabil şehri Taliban çetelerine verildi. Tıpkı 2014’te Musul’un IŞİD’e teslim edildiği gibi. Yine Amerika tarafından teslim edilmişti. Tüm dünya bir kez daha halkların şeriatçı barbarlıktan duydukları korkuya tanıklık etmişlerdir. Mutlaka izlemişsinizdir, ama bu davanın da heyeti olduğunuzdan mutlaka daha dikkatli izlemişsinizdir. Çünkü bu davada yargılama konusu yaptığınız 2014’te yine Musul’da yaşanan vahşetlerin aynısıydı. İnsanlar Taliban zulmünden kaçmak için uçakların tekerleklerine asıldılar. Yeni doğan bebekleri, Amerikan askerlerine verdiler. Bu böyle bir vahşet. Afganistan sınırlarını aşıp binlerce kilometre yürüyerek aşarak Türkiye’ye gelen sığınmacı insanları gördük. Binlerce kilometre yürüdüler, çünkü zulmünden kaçıyorlardı” ifadelerini kullandı. 

‘ÇAĞRI BAHANESİYLE TUTUKLUYUZ’’

“Kobanê DAİŞ canilerinin eline düşmesin” diye yapılan tweet çağrısında dolayı yargılandıklarını ifade eden Altınörs, “1 yıl 1 aydır bu çağrı sebebiyle bizi tutuklu tutuyorsunuz. Belki Kabil’deki görüntüleri izlerken 7 yıl önce IŞİD kuşatması altındaki insanların o hawar çığlıklarını siz de işitmiş olabilirsiniz. O çığlıklar bizim kulağımıza gelmiştir, o yüzden buradayız. Dün Musul'da, Şengal’de, Kobanê’de yaşatılan bugün Kabil’de yaşatılıyor. Tüm dünya vahşeti seyrediyor. Biz hala IŞİD teröründe karşı bir çağrı yaptığımız bahanesiyle tutuklu bulunuyoruz. Ama Kabil vahşetine bakan herkesin bizim haklılığımızı bir kez daha göreceğine inanıyoruz” dedi.  

‘HESAP VERMELERİ GEREKİYOR’

Yargılamanın herkesten önce DAİŞ’e cesaret verdiğine dikkati çeken Altınörs, “Zira burada IŞİD’e karşı çağrı yapmak müebbet hapis cezasının istenmesine neden oldu. Şu da çok dikkat çekicidir;  6-8 Ekim’de yaşanan ölümlere dair IŞİD’e dair bir soruşturma yapılmış değil. Hükümet o süreç neden IŞİD’e karşı kurulan koalisyona dahil oldu. HDP’nin bu çağrısının makul bir gerekçeye dayandığını hükümetin bu adımları da teyit etmektedir aslında. Burada IŞİD’e karşı çağrı yapan bizlerin değil; IŞİD'e yol verip Suruç'ta 33 gencin katledilmesine, Ankara’da 103 barış güvercinin bombalanmasına seyirci kalanların hesap vermesi gerekiyordu” diye belirtti. 

‘GEREKÇELER EVLERE ŞENLİK’

Tutukluluk deva gerekçelerinin “evlere şenlik” olduğunu söyleyen Altınörs, “Bize yöneltilen suçlamalara dair delil yok. Kimi öldürmüşüm, hangi suçu gizlemişim, kime nerede yakalanmamak amacıyla insan öldürmüşüm? Devletin ülke bütünlüğü bozma. Ne zaman, nerede bunun delili. Sırf HDP MYK  üyesiyiz diye müebbet hapsimizi istiyorsunuz. Yasal bir partinin üyesi olmak müebbetlik olmuş haberimiz yok. 3 tweetle 37 kişinin öldürüldüğünü iddia ediyorsunuz . TCK’daki tüm suçları getirip 3 tweete sığdırmaya çalışıyorsunuz, sığar mı, sığmaz. Benim bu dosyada görebildiğim yegane hile, bize karşı olan hiledir. Hangi yolu kesmişiz, hangi gece vakti, nereyi yağma etmişim ben. Bunların hiçbiri yok bu dosyada. 6-10 Ekim günlerinde ben hep Ankara’daydım nasıl oluyor da hiç alakam olmayan bu suçlardan sorumlu tutuluyorum. 4’üncü yargı paketiyle katalog suçlarda bile somut delil getirilmesi şartı getirilmesine rağmen siz hala bizi suçsuz delilsiz tutuyorsunuz. Sadece AİHM kararlarını değil çıkan yasaları da uygulamıyorsunuz” ifadelerini kullandı. 

BARIŞ ÇAKAN TWEET’İ 

Tutuklanmasına gerekçe yapılan hususlara da değinen Altınörs, “Tutuklama gerekçelerine bakın. Kapatılan Özgür Gündem gazetesine dayanışma ziyaretinde bulunmuşuz. Bu nasıl oluyor da tutuklamaya gerekçe yapılıyor. İlk sırada da o var. Basın özgürlüğünü savunmak ne zamandan beri suç oldu. 37 kez müebbetle yargılandığım bu dosyayla bunun ne alakası var. Ayrıca Anayasa Mahkemesi tam da bu ziyaretle ilgili gazetenin kapatılmasına dair düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırıdır dedi. Siz daha hangi gerekçeyle beni suçluyorsunuz. Ama siz muhtemelen bir sonraki tutuk devam gerekçesine aynısını koyacaksınız. Bir diğer tutuk cevap gerekçesi Ankara Etimesgut’ta katledilen Barış Çakan’la ilgili attığım tweet tutuklama devam gerekçesi yapıldı. Çakan’ın katledilmesi değil, bunu yazmak suç olmuş. Bu tweette ne var. Vurmadılar mı vurdular. Öldürülmesi sorun değil de bunu gündeme getirmek mi suç oluyor. Bu suçun adı da ‘algı yapılmak’ olarak yazılmış ki böyle bir suç tanımı TCK’da yok” şeklinde konuştu. 

‘GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ’

Altınörs, tutuklandıklarında AKP’nin anketlerde yüzde 40’larda göründüğünü, bir yıl sonra bunun yüzde 35’e düştüğünü, MHP’nin ise baraj altına gerilediğini belirterek, şunları söyledi: “AKP-MHP rant ittifakı erimiş HDP ise ilerlemiştir. Bizleri içeride tutmakla HDP’nin yükselişi durdurulamadı. Herkes şunu bilsin ki güneş balçıkla sıvanmaz, binlerce suçu üzerimize yıkmaya çalışsanız da, bunlar bizi kirletmez. IŞİD terörüne karşı bir çağrı yapmak gerekçesiyle bir yıl bir ay tutuklu kalmak bizden ziyade yakınlarımıza bir eziyettir.

BERAAT EDECEĞİMDEN ŞÜPHEM YOK

Savcı bey geçen tutuk devamını isterken aynı suçun ikinci kez işlenebilir olmasını gerekçe göstermiştir. Suç nerede? Suç IŞİD’e karşı çıkmak mı? Ayrıca bu gerekçe bizi yargılamadan suçlu durumuna koymak, masumiyet karinesini çiğnemek değil midir? Bir diğeri kaçma şüphesi ama biz ‘ya sev ya terketçilere’ inat bu ülkede kalma gibi bir meselemiz var. Bu ülkede doğdum, büyüdüm, evlendim, çocuğum bu ülkede okuyor, tüm çevrem burada neden gideyim sebep? Bu basmakalıp bir gerekçe. Suçlama istediği kadar ağır olsun, bizimle bir alakası yok ki. Bu suçlamaların şahsımla illiyet bağı kuran hiçbir şey yok ki. Bakın bunun politik bir kurgu olduğunu emniyetin yazdığı yazıda ortaya koyuyor zaten. Her davada haklılığımızı savunmaya devam edeceğiz. Bundan şüpheniz olmasın. Bu dosyadan beraat edeceğimden hiçbir şüphem yok ama bu tutuklama süreci peşinen bir infaza dönüşmüş durumda.”

Altınörs’ün savunmasının ardından duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.