DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu 108 kişi hakkında açılan davanın üçüncü duruşmasının üçüncü oturumu, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu'nda görülen duruşmaya, HDP milletvekillerinin yanı sıra yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı. 

HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Meryem Adıbelli, tutuklu bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Tutuklu yargılanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna ve HDP eski milletvekili Gülser Yıldırım mazeret bildirerek, duruşmaya katılmadı. 

Tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, Ahmet Türk, Gülfer Akkaya ve Altan Tan da mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. 

17 SİYASETÇİ DURUŞMA SALONUNDA

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, HDP yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Zeynep Ölbeci, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz, duruşma salonunda hazır bulundu. 

PROVAKASYON GİRİŞİMİ

Duruşmanın başladığı sırada, ırkçı bir grup ellerinde bayraklarla duruşma salonlarının bulunduğu koridorda HDP aleyhine sloganlar atarak yürüdü. Polisler gruba müdahale etmezken, sloganlar duruşmanın görüldüğü salondan da duyuldu. 

Dün tahliye edilenlerden HDP eski MYK üyeleri Berfin Özgü Köse, Cihan Erdal ve Can Memiş, duruşmaya İstanbul’dan SEGBİS ile katılırken, yerine kayyım atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen de duruşmada hazır bulundu. 

  

Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada savunmaya yapan HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Bircan Yorulmaz, 20 Mayıs tarihinde tahliye talebinde dava eklerinin kendine ulaşmadığını aktardığını kaydetti. Dava eklerinin kendine ulaşmadığını aktaran Yorulmaz, eklerin gönderilmesini istedi. Yorulmaz, “Avukatlarımla savunmama ilişkin yaptığım konuşmada, savunma konuşmalarında farklı nasıl anlatabileceğimi endişe içerisinde sorduğumda tekrardan kaçınılmaz olduğunu anlattılar.  Sonuçta toplu dava ve arkadaşlarımla aynı şeyi anlatacaktır. Zira tek bir gerçek var, bu gerçeği anlatmam lazım. 20 Mayıs’taki konuşmalarımı anlatacağım” dedi. 

HAKİKATİ ANLATMAK 

Kobanê olaylarından 6 yıl 3 ay sonra kabul edilen iddianameyle binlerce yıl hapis ve müebbet hapis cezasıyla yargılandığını dile getiren Yorulmaz, “Savunma durumu olarak, hakikati anlatmanın savunmamı güçlü kılacağına inanıyorum. Sanık sıfatıyla ilk kez bir davada bulunuyorum. 25 yıldır siyasetle ilgileniyorum. Uluslararası siyaseti takip ederek, bazı dönemlerde siyasette yer aldım.  Evrensel ilkeler çerçevesinde barış, çoğulculuğu benimseyen, insan hakları aktivisti olarak yer aldım ve siyasete bu çerçeve de dahil oldum” diye konuştu. 

GERÇEKLER DEĞİŞMEZ 

Savcılığın suçlamalarda kendisini konumlandırdığı yerin kimliğiyle örtüşmediğini kaydeden Yorulmaz, “İddianame ile ilgili HDP yargılanıyor. Tweetler yargılanıyorsa, AİHM buna ilişkin karar verdi. AİHM kararı sonrası sözü geçen tweetlerin iddianameden çıkması gerekiyor. Ama HDP'yi yargılıyoruz. Savcılık nasıl göstermek isterse istesin, bazı gerçekler değişmez. HDP’nin seçim barajını aşan, 6 milyon oy alan ve Meclis’in üçüncü partisi olduğu gerçeğini değiştiremez. Ne kadar illegalize edilmek için suçlar icat edilmeye çalışılsa da HDP hiçbir zaman şiddet çağrısı yapmamıştır” ifadelerinde bulundu. 

HÜKÜMETLE GÖRÜŞMELER

Dünya’da ve Avrupa’da DAİŞ yaptığı saldırılara değinen Yorulmaz, DAİŞ’in Kobanê’ye saldırdığı dönemlerde Türkiye’de yaşanan siyasi atmosferi anlattı. Kobanê eylemleri başlamadan önce Türkiye’de çözüm süreci için görüşmelerin yapıldığını anımsatan Yorulmaz, “Binlerce katliam yapan ve saldırı düzenlenen bu örgüt neden iddianamede yok? Yüzbinlerce insan IŞİD’in vahşetine dur demek için sokak eylemleri gerçekleştirdi. Avrupa Birliği (AB) Kobanê’de direnenlere duyarlılık çağrısında bulundu. Türkiye’nin IŞİD’e karşı adım atmaması ve Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiği algısını kırmak için dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve HDP arasında sürekli görüşmeler gerçekleştiriliyordu.  Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, HDP ile yaptığı görüşmede, Türkiye’nin IŞİD’e destek olduğu algısını kırılması gerektiğini belirtti” diye belirtti.  

ERDOĞAN’IN SÖYLEMLERİ

Yorulmaz, savunmasına şöyle devam etti: “Sadece Suriye’de bir insanlık dramı yaşanmamış, kadınlara toplu tecavüz edilmiyormuş gibi, orada bir şey yokmuş da HDP’nin çağrısı ile insanlar sokağa çıkmış algısı yarattılar. Bunlardan önce insanlar IŞİD’e karşı yürüyüşler ve açıklamalar yapıyordu. HDP’nin çağrısı ile değil, Erdoğan’ın ‘Kobanê düştü düşecek’ sözlerinden sonra şiddet olayları başladı. Özellikle iddianamede temel teşkil eden HDP tarafından atılan tweet. Ben o dönem MYK üyesi değildim ve sözü geçen toplantıya da katılmadım. Suçlamalar 6 Ekim’de atılan MYK toplantıları üzerine kurulduğundan, bunu ifade etmek istedim. HDP’nin kuruluş döneminde özellikle iletişim faaliyetlerinde ben bulunuyordum. İletişim meselelerini ben takip ediyordum. Dün Can Memiş’e soruyordunuz ama bendim o. Daha sonra bunu profesyonel arkadaşlara devredinceye kadar sürdürdüm görevimi. Partiden iş nedeniyle istifa ettiğim dönemde de adminliğini yaptığım sayfalar oldu. 

AÇIK KAYNAKLAR SUÇ SAYILDI

İddianamelerde suç delili olarak sunulan ve benim mailime gelen Figen Yüksekdağ'ın kamuoyuna açık konuşmasının linki. Bu konuşma TBMM çatısı altında yapıldı. Başka bir link ise yine açık kaynaklarda yayınlanan sonuç bildirgesini basın mensuplarıyla paylaşmak da suç unsuru sayılmış. Başka bir mail ise iddianamenin temelini oluşturmuş. Bu mailin PYD’den geldiği belirtiliyor. Adıma konulan tüm deliller iç yazışmalar, haber linkleri... Ancak 6 Ekim 2014’te Nazmi Gür’e, sonra da Nazmi Gür tarafından MYK üyelerine gönderilmiş. Mailde şunlar yazıyor: Acil çağrı Kobanê’ de binlerce sivil tehdit altında. Kürt savunma güçleri YPG güçleri IŞİD’in saldırısına karşı halkı savunuyor. Kobanê’de binlerce sivil halkın bir katliam tehdidi altında. Binlerce insan gözlerimizin önünde katlediliyor. 

SUÇ UNSURU NERDE?

Mail PYD’den geliyor ve ben gelen mailden sorumlu tutuluyorum, bu hukuken olabilecek bir şey değil. Mail kutularına her gün yağan kumarhane oyun maillerini ne yapacağız. Bilgilendirme amaçlı olarak birçok yere gönderilen içerik olan mailden söz ediyoruz. Sadece HDP’ye değil, genel her yere gelen bir mail. Kobanê'de binlerce sivile katliam tehdidi olduğu ve böyle giderse Türkiye sınırına ulaştığı bildirildi. Buradaki suç unsuru nedir? Türkiye IŞİD’in eline geçmesini mi istiyor? Bir bültenle ilgili içeriğinden kişiye özel olmamasında, benden gitmemiş toplu gidilmiş bir mail beni örgüt yönetici yapar. Savcılık makamı böyle bir maili suçlama konusu yapmış, heyetiniz de iddianameyi kabul ederek, bizi suçlu ilan etti. PYD Eş Başkanı Salih Müslim Türkiye'ye geldi ve hükümetle görüştü. O döneme ait her kaynaktan görülebilecek, Türkiye hükümeti ile Salih Müslim arasında görüşmeler gerçekleştirmiştir.”

Süleyman Şah türbesinin nasıl taşındığını da anlatan Yorulmaz, “IŞİD tehdidi altında olduğu için taşınan türbe PYD-YPG tarafından ortak operasyonlar ile güvenli bir yere taşındı. Ama şimdi PYD’nin attığı mail benimle ilgili suçlama konusu yapılmakta. Asya Abdullah defalarca Türkiye’de programlara katılarak açıklamalar yaparken, bu iddianamede onunla çekilen bir fotoğraf suç sayılıyor. Bunu anlamak mümkün değil” diye belirtti.

HDP’YE  YÖNELİK DELİLLERİ KABUL ETMİYORUM

Legal siyasi bir parti olan HDP’nin suç unsuru olarak neden görüldüğünü soran Yorulmaz, “Dosyama HDP’ye dönük konulan delileri kabul etmiyor ve suç olmadığını düşünüyorum. HDP’nin kongre divanına katılan, evimde bulunan ama bulunan notlarda yazıda bana ait değil. Bu notlarda Kürtçe, Türkçe yazıların isimler ve Ethem Sarısülük aramızda yazsının neden suç olduğunu anlamıyorum. Bütün bunlar nasıl 38 kez ağırlaştırılmış müebbet almamıza sebebiyet verir anlamıyorum” ifadelerinde bulundu.  

KONGREYE KATILMAK SUÇ!

HDP’nin bir kongresine katılanlara ilişkin listenin de suç unsuru olarak iddianameye eklendiğini belirten Yorulmaz, “PYD üyelerinin hükümetle görüşmeleri suç olmuyor da HDP kongrelerine katılması mı suç oluyor?” diye sordu. Kobanê ile dayanışma için düzenlenen bir oturma eylemine dair bir fotoğrafın da iddianameye eklendiğini belirten Yorulmaz, “HDP’nin tweetlerine hiç değinmiyorum keza AİHM kararında bunun şiddet çağrısı olmadığını karara bağlamıştır” şeklinde konuştu.

SOMUT DELİL YOK

Bu davanın siyasi bir dava olduğunu vurgulayan Yorulmaz, “Dosyaya dair soruşturma olaylardan çok sonra yani 7 Haziran ve 1 Kasım’da yapılan seçimlerde HDP barajı geçtikten sonra açıldı. Soruşturmanın davaya dönüşmesi ise 6 yıl sonra oldu. Yani HDP’nin ne olursa olsun baraj altında kalmayacağı görüldükten sonra. Her şeye rağmen hukuki zemini korumaya devam etmek ve mahkeme heyetini de buna davet etmek istiyorum. 6 yıl sonra dava açılması başta olmak üzere iddianamede yer alan o kadar çok sorularak soru var ki. İlki kanunda öngörülemezlik ilkesi. O döneme dair hiçbir somut delil teşkil etmeksizin o döneme hükümetle de görüşen PYD’li yetkililerlle  yapılan görüşmelerin suç sayılması tam da bu kanunda öngörülmezlik ilkesini gösteriyor" dedi. 

YARGILANAN TÜRKİYE’NİN GELECEĞİDİR

Bu davada sadece kendileri ya da HDP’nin yargılanmadığını ifade eden Yorulmaz, “Türkiye’nin geleceği yargılanıyor. Tutuklamanın hukuka bir koruma kararına yer alır.  Ama günümüzde bir cezalandırma sürecine evrilmektedir. Yurt  dışına gidip geldim ama döndüm. Hiçbir zaman yurt dışında yaşamayı düşünmedim. Yurt dışında olanlar yüzünden tutuklu bulunmayı adil bulmuyorum. Tedbir amaçlı olarak tutuklu yargılanma pandemi nedeniyle tam bir cezaya dönüştü.  Tahliyemi istiyorum” diye ekledi. 

PROVOKASYON SALONDAN DUYULDU

Ardından mahkeme heyeti tarafından avukatlara söz verildi.

Avukatlar konuştuğu sırada salon dışından ırkçı bir grubun slogan sesleri salonda duyuldu. Bu duruma dair rahatsızlıkları ile getiren avukatlar ile grubun uzaklaştırılması talimatı vermeyen mahkeme heyeti arasında tartışma yaşandı. 

 Avukatlar ve tutuklu siyasetçilr heyetten duruşmanın güvenliğini sağlanmasını istedi. Heyet başkanının yanıtı "Suç duyurusunda bulunursunuz" şeklinde oldu.

Avukatlar ve mahkeme heyeti arasında şu diyaloglar yaşandı: 

" Avukatlar: Burada yargılanan insanlar açısından baskı yaratıyor. Duyulan sesler bile adil yargılanma ihlali.

Siyasetçiler: Duruşma güvenliğini sağlayacak mısınız? 

M. Başkanı: Duruşma güvenliğinde sorun yok. Bütün güvenlik görevlileri burada.

Avukatlar: Koridorda gelen sesler yasal mı?

 Hangi şartlar altında yargılama yaptığımız kayıt altına alınmalı. Dışarıda basın açıklamasına izin verilmezken, neden koridorda yapılmasına izin veriliyor?" 

Yaşanan bu tartışmalar sonrasında söz alan Yorulmaz’ın avukatı Sönmez, müvekkiline dair şu savunmayı yaptı: “Bu olaylarda ölen kişilerle ilgili dosyalara ne oldu acaba? Bu ölümlere ilgili hukuka uygun bir yargılama yapıldı mı da bugün benim müvekkilim bu suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Bir yargılama yapılmadığını biliyorum. Deliller arasında alınan ve bu da 2020 Kasım ayında düzenlenen bir bilirkişi raporu var. Müvekkilimin de aralarında bulunduğu bir tetkik inceleme yapılıyor ve 6 yıl sonra birden bire yapılan incelemede maillere yer verilmiş. Filistin’de İsrail'e karşı zulme uğrayan halklar için çağrı yapılıyordu. Şengal'den Gazze’ye iç savaşın mağduru olmuş kadınlar ve çocuklarla ilgili insani yardım zinciri oluşturmuş bu insanlara ilişkin nasıl bir suç kanıtı olarak dosyaya sunuluyor. Biraz önce AKP vekili olduğunu iddia eden meslektaş bir gönderme yaptı ve MYK’dan nedense istifa etti dedi. Oysa müvekkilim bunu çok güzel bir şekilde açıkladı. Bu nedenle de zaten 2014 6 Ekim MYK’sında yer almadığını söyledi. O toplantıya katılmış olması da suçlu olduğu yönünde bir bilgi vermez bize. Biz madden ceza yargılamanın temelin madi gerçeklik oluşturuyorsa o maddi gerçeklerin ortaya konulması lazım. Ekim ayından bu yana müvekkilim tutukludur dün aynı şekilde tutuklu yargılanan kişiler hakkında tahliye kararı verdi. hukukta tutukluluk koruma tedbiri aslolan özgürlüktür. bu iddianameye dayanarak bu kadar tutukluluk süresi bile ağır hak ihlalidir bu nedenle tahliye talebinde bulunuyoruz.”

MİLLETVEKİLİ TEHDİT EDİLDİ

Duruşma devam ettiği sıradan salona giren HDP Milletvekili Garo Paylan, dışarıdaki ırkçı grubu kast ederek, “Burada güvenlik yok. Mahkeme koridorlarında milletvekillerine saldırılıyor hakaret ediliyor. Burada güvenlik almıyorsunuz. Basın açıklaması yapamıyoruz ama onlar bizi tehdit edebiliyor ve güvenliğimiz alınmıyor” diyerek duruma tepki gösterdi.

Yaşanan provokasyon tehlikesi karşısında kayıtsız kalan mahkeme başkanı, Paylan'a ilişkin tutanağa “İzin almadan söz aldı” kaydı düştü. Sonrasında duruşmaya ara verildi. 

 Tutuklu siyasetçiler tepkilerini “HDP susmadı susmayacak” sloganı atarak gösterdi.

Kampüs dışına çıkarıldıkları sırada ırkçı grup içerisinde yer alan bir şahıs, “Ben Selahattin Eyyubi'nin evladıyım, Ermeni köpekler” şeklinde ırkçı sözler sarf etti. HDP Urfa Milletvekili Nusrettin Maçin, “Para karşılığında slogan atanlar HDP’yi susturamazsınız. Parayla slogan atanlar bunlar” diyerek  gruba tepki gösterdi.

Kobanê Davası’na izleyen bir grup, taşkınlık yapıp HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’a saldırı girişiminde bulundu. 

HDP’li siyasetçilerin yargılandığı Kobanê Davası duruşmasında provokasyon girişimi yaşandı. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma  salonunda görülen salonunda devam eden yargılamaya verilen ara sırasında duruşmayı izleyen ırkçı bir grup HDP’li siyasetçilere saldırı girişiminde bulundu. 

Mahkeme heyetinin duruşmaya  ara vermesi üzerine salondan dışarı çıkan HDP siyasetçiler, o sırada “HDP susmadı susmayacak” sloganı attı.

Cezaevi kampüsü dışına çıkarıldıkları sırada grup içerisindekiler Ermeni toplumuna yönelik hareket içeren sözler sarf etti. 

Bunun üzerine HDP Urfa Milletvekili Nusrettin Maçin gruba yönelik, “Para karşılığında slogan atanlar HDP’yi susturamazsınız. Parayla slogan atanlar bunlar” ifadelerini kullandı.

KAÇMAZ’A SALDIRI GİRİŞİMİ

Duruşma salonun önünde slogan atan grup, HDP’li vekillerine saldırmak istedi. Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz bu durum üzerine bir polis amiri ile görüşmek istedi.

Bu sırada grubun içerisinde bulunup, “Emniyet Şehit Aileleri Vakfı’ndanım” diyen bir şahsın yanına geldiği sırada saldırmaya çalıştığı Kaçmaz, “Sizinle değil, yetkili memurla görüşmek istiyorum” yanıtı verdi. Polisleri Kaçmaz’a saldırmak isteyen kişiyi uzaklaştırdı ama grubun taşkınlıklarını sürdürmeye ve slogan atmalarına engel olmadı. 

Polisler duruma tepki gösteren Kaçmaz’dan salonun içerisine girmesinin istedi. Kaçmaz ise, “Hayır hayır onları çıkaracaksınız. Kamu binası içinde nasıl eylem yapabiliyorlar. Burası muz cumhuriyeti mi? Mevzuata aykırı bir şekilde içeri alıyorsunuz, gücünüz sadece işçiye emekçiye yetiyor değil mi?” yanıtı verdi.

Kobanê Davası’nda yaşanan provokosyanla ilgili mahkeme heyetine uyarılarda bulunan avukat Atilla Bahçıvan, "Bugün provokasyon oldu ve önlem alınmazsa, başka bir şeye dönüşebilir. Bunu dikkate alın" uyarısında bulundu.

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine gerçekleşen 6-8 Ekim Kobanê eylemleri gerekçesiyle yargılanan Halkların Demokratik Partili (HDP) yöneticilerinin yargılandığı davanın üçüncü duruşmasının üçüncü oturumu, verilen aranın ardından devam etti. HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Bircan Yorulmaz’ın avukatı Atilla Bahçıvan söz aldı. Bahçıvan, müvekkilinin savunmasını yaptığı esnada dışarıda sloganlar atıldığını söyledi. Provokasyon girişimlerine engel olmayan mahkeme heyetinin, “Duruşma salonu dışındaki olay beni ilgilendirmez” sözlerini eleştiren Bahçıvan, “Ama burası adliye salonu ve salonun kapısının önünde olanlar da sizi ilgileniyor. Bugün koridorda olanlar, bizim savunma görevimize dair bir fiil oluşturanların bulunmasını istiyoruz. Bu kişilerin kayıtları yapılmıştır. Bir hukuki işlemin yapılmasını, suç duyurusunun yapılmasını istiyoruz. Mahkeme yine de ‘benim sorumluluğumda değil’ diyorsa, biz suç duyurusunda bulunacağız. Giren çıkanların kaydı yapılmıştır. Bu kişiler kimlerdir ve neler yapmışlardır? Mahkeme tarafından bu tespit edilerek işlem yapılmalıdır. Bizler de suç duyurusunda bulunacağız. Kamera kayıtlarının ve ses kayıtlarının bizlere verilmesini ve muhafaza edilmesini talep ediyoruz” dedi. 

Yaşanan provokasyon sırasında alınan kayıtların gizli bir el tarafından kaybedileceği şüphesi duyduğunu ifade eden Bahçıvan, “Dışarıdaki grup bir kişiye müdahale de bulunmuşlar. Kendisi HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan’dır. Kendisi bu dosyada işlem başlatılmış biridir. Bu davayı izleyen biridir, sıradan biri değildir. Katılan olup olmayacağı belli olmayan, sadece iddianamede müşteki olarak yazılanlar salona girip soru sorabiliyorsa, ileride HDP’li milletvekillerinin de bu duruşmaya katılarak söz alma hakları vardır” diye belirtti. 

PROVOKASYONU ÖNGÖREBİLDİNİZ Mİ?

Mahkeme heyetinin provokasyona müdahale etmesi talebinde bulunan Bahçıvan, şöyle devam etti: “Siz ‘Bizi ilgilendirmez’ dediniz ve suç oluştu. Şimdi dönüp size diyebilir miyiz bunu ön göremediniz mi? Müvekkillerinin diğer savunmayı yapan arkadaşların tamamı yargılama konusu Kobanê olaylarında başka güçlerin sorumluluğu olduğunu vurguladılar. Biz diyoruz ki bir provokasyon var ve bu adil yargılama açığa çıkarılsın. Tam da kastettiğimiz buydu. Bugün provokasyon oldu ve önlem alınmazsa, başka bir şeye dönüşebilir. Bunu dikkate alın. 

İDDİANAME DÖKÜLÜYOR

İddianame tel tel dökülüyor. Birçok müşteki şikayetçi olmadığını dile getiriyor, muhtemelen buradan gerçek sorumluların yargılanmadığını düşündükleri için şikayetçi olmuyorlar. Sizin açınızdan da dökülüyor. Dün kurduğunuz kararda suç vasfının değişmesinden bahsettiğiniz. Oysa bütün bu sorgu denilen şeyde müvekkillerimiz tutukluluk incelemesinde ve sonrasında aynı şeyi söylediler. Dolayısıyla, önceki taleplerimin baki kalması kaydıyla, müvekkil açısından 2-3 temel problem vardı. Kendisi bunu iyi ifade etti. Mevcut deliller ve ulaştığımız aşama itibariyle müvekkilin özgürlük hakkının ciddi ihlal edildiği kanaatindeyiz. Hepimiz aynı hukuk fakültelerinde okuduk ama sonrasında farklı kaynakları okuduğumu sanırım. O yüzden farklı değerlendiriyoruz. Gelen aşamada müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum.”

ÇELİK: İNSANİ TEPKİ VERDİM

Duruşma, HDP eski Saymanı Zeki Çelik’in savunmasıyla devam etti. Savunmasını 3 bölüme ayırdığını dile getiren Çelik, savunmasının ilk bölümünün HDP’de görev aldığı bir buçuk yıla, ikinci bölümünün Kobanê eylemleri dönemine ve üçüncü bölümünün ise sanal medya paylaşımlarına ilişkin olduğunu söyledi. Hayatı boyunca kanuna aykırı hiçbir eylemde bulunmadığını belirten Çelik, “Tam tersine kanunlara riayet eden biriyim. Ben 22 Haziran 2014 tarihinde HDP’nin emek, barış, eşit, kadın özgürlükçü, ekolojik programına sahip olduğundan her vatandaşın hakkı olduğu gibi 22 Haziran 2014’te gerçekleşen HDP Olağan Kongresinde yönetimine seçildim. Yine 15 Ağustos 2015 tarihinde HDP Genel Saymanı olarak resmen göreve başladım. Ancak 20 Ocak 2016 tarihinde saymanlık faaliyetlerim nedeniyle gözaltına alınıp, tutuklandım. Tutuklandığım gün HDP’nin kongresi vardı. Görev süremin bittiği gündü. O gün kongrede kendi çalışmalarımı sunmam gerekirken, İstanbul Adliyesi’nde savcıya ifade vermekle meşguldüm. Daha sonra tahliye oldum” diye anlattı.

DAİŞ’in saldırılarına tüm kamuoyunun tanıklık ettiğini kaydeden Çelik, “Ben de bu paylaşımları görmüş ve duyarlı biri olarak yorumsuz bir şekilde paylaştım. Yaşanan vahşete karşı insani tepkimdir. Kaldı ki söz konusu 2014-2015 tarihlerinde YPG henüz Türkiye tarafından ‘terör örgütü’ olarak tanımlanmamıştı. O süre de ayrıca PYD yetkileri Türkiye’deki yetkililerle de görüşmeler yapmıştır. Eğer YPG 2014-2015 yılında terör örgütü sayılsaydı, eş başkanları gelip Türkiye’de görüşmeler yapabilir miydi?” diye sordu. 

Savunmanın ardından Çelik’in çapraz sorgusuna geçildi: 

“Mahkeme başkanı: MYK toplantısına katılmadığınız söylediniz PM toplantısına katıldınız mı? 

Çelik: Zaman zaman katılıyordum. 

Mahkeme başkanı: MYK toplantısının yapılacağına kim karar verdi?

Çelik: Genelde her PM’den sonra MYK toplanıyordu. 

Mahkeme Başkanı: Bunlar karar defterine yazılıyor muydu?

Çelik: Dışarıda bazen yapılınca karar defteri getirilmeyebiliyordu. 

Mahkeme başkanı: Usulü eksiklikler sonra gideriliyor muydu?

Çelik: Anında gideriliyordu. 

Mahkeme başkanı: Paylaşımların yapıldığı hesap size mi ait

Çelik: Evet bana ait. 

İddia Makamı: MYK toplantısı yaptığınız sırada dışarıda olaylar başlamış mıydı?

Çelik: O ara bir şey izleme şansımız yoktu. Biraz koşturma içerisindeydim. Bir şey duymadım. Ancak bir ara Muş Varto’da bir olayın gerçekleştiği ve bir polis tarafından bir gencin vurulduğu söylendi ama tam olarak toplantı günü müydü hatırlamıyorum. 

İddia Makamı: Partinin iktidar yetkilileriyle, başbakanla görüştüğü söylendi. Sizin bu konuda bir bilginiz var mı?

Çelik: Ben toplantıda değildim ama görüştüler. 

Mahkeme başkanı: Toplantı kaçta başladı kaçta bitti?

Çelik: Akşam 18.30’du sanırım toplantı salonunu teslim etmem lazımdı.  

Mahkeme başkanı: Her iki toplantıda mı 18.30’da bitti. 

Çelik: Hayır, MYK toplantısı geç bitti ama net saatini hatırlamıyorum. Sanırım iki saat sürdü. 

İddianamede müşteki olarak geçen ancak mahkeme tarafından katılma talepleri henüz karara bağlanmayan kişilerin avukatı Recep Tayip Özdoğan: MYK’ya katılmadınız ancak toplantının yapılacağı yeri siz ayarladınız. Toplantıya kaç kişi katıldı, normal şartlarda MYK kaç kişidir, o gün kaç kişi katıldı. 

Çelik: MYK’mız 31 kişiydi, o gün toplantıyı küçük salonun olup olmadığını sorarken, toplantı salon yetkilisine 25 kişilik toplantı salonunu sordum. Ama net kaç kişi katıldı hatırlamıyorum.”

AVUKAT ATAŞ: BU FOTOLAR SUÇ OLAMAZ

Çapraz sorgunun ardından söz alan Zeki Çelik’in avukatı Fikret Aktaş, müvekkiline isnat edilen iki eylem olduğunu, birinin HDP tarafından atılan ve iddianamenin temelini oluşturan tweet olduğunu vurgulayan Aktaş, “Tweetin içeriği konusunda AİHM’in net kararı var bunun suç unsuru olmadığına yönelik. İkinci suçlama ise 4 adet fotoğraf paylaşımı. Bu paylaşımların ikisi 2014’te, 2’si de 2015’te yorumsuz bir şekilde paylaşılan YPG’ye ait olduğu iddia edilen görüntüler. 2014-2015 yılında PYD Eş Genel Başkanlarının Türkiye’ye defalarca geldiği ve üst düzey devlet yetkilileri ile görüşmeler yaptığı biliniyor. En son 2015 yılı itibariyle değerlendirildiğinde Asya Abdullah, TBMM’de günün siyasal konjonktürü konusunda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Demek ki bu tarihlerde Türkiye tarafından YPG yasa dışı bir örgüt olarak tanımlanmıyordu. Bu nedenle paylaştığı bu fotoğraflar suç olamaz” dedi. 

Müvekkili ile ilgili toplanacak herhangi bir delil kalmadığına dikkati çeken Aktaş, tahliye talebinde bulundu. 

Çelik’in avukatı Turgut Gerçek de müvekkiline yönelik hangi delillerin konulduğunun belirtilmediğini söyledi. 

Duruşma HDP eski Parti Sözcüsü Günay Kubilay’ın savunmasıyla devam ediyor.