DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası’nın 6’ncı duruşmasının ilk oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başladı. 

Duruşmaya HDP milletvekilleri, partinin Ankara il ve ilçe yönetici ve üyelerinin yanı sıra Almanya, Amerika, İtalya, İsveç ve Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu’ndan temsilciler katıldı. 

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya Sincan Cezaevi’nde tutulan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP eski MYK üyeleri Sibel Akdeniz ve Dilek Yağlı, siyasetçi Ayla Akat Ata, mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. 

Antalya Cezaevi’nden talebi doğrultusunda Sincan 3 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’ne getirilen kadın aktivist Aynur Aşan da mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. 

Mazeret bildirenlerin dışında Sincan Cezaevi’nde kalan tutuklular duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) bağlandı. 

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada mahkeme başkanı dosyaya eklenen evrakları okudu. 

İki duruşma arasında meydana gelen mahkeme başkanının görevden alınması ve duruşma periyotlarına dair konuşan avukat Aydın Erdoğan, “Anayasaya göre hakimler ve savcılar arz olunamaz. Kendileri istenmedikçe anayasada görüşen yaştan önce emekli olunamaz. Bir kimse ya da bir topluluk yargılanan kişi özel bir mahkemede yargılanmak üzere görev teşkil edilemez” dedi.

DAVA ANAYASAYA AYKIRI

Davanın en başından itibaren anayasanın emredici hükümlerine aykırı olarak heyetin teşkil edilmiş heyet olarak görevlendirildiğinin altını çizen Erdoğan, “Heyet sadece bir tek davaya bakmak üzere görevlendirildi. Dolayısıyla olağan yargılama periyotlarından farkı bir yargılama periyodu için görevlendirildiniz. Buna bağlı olarak sadece anayasanın tabii yargıçlık ilkesi ihlal edilmedi, duruşma günlerine ilişkin temel haklar da ihlal edildi. Anayasanın yasaklanan mahkemelerin kuruluşu sadece bir kanun çıkararak böyle bir mahkeme kurmakla ilgili değildi. Böyle bir mahkemenin kurulamayacağı gibi uygulamada hakim ve savcıların görevlendirilmesiyle bir kişi ya da müvekkilleriyle ilgili böyle bir mahkeme kurulamaz. Bu yargı bağımsızlığına aykırıdır” şeklinde konuştu.  

GÖREVDEN ALINDI

Önceki mahkeme başkanının rahatsızlandığı belirtilerek duruşmalara katılmaması hakkında net bir bilgi verilmediğini söyleyen Erdoğan, “Mahkemenin sayın başkanının, bizce tam olarak bilinmeyen sözlü açıklamalardan öğrendiğimize göre, önce Covid-19 sebebiyle rahatsız olduğu söylendi sonra ameliyat olduğu söylendi, ne kadar süre sonra göreve döneceği belli değil denildi, arkasından da görevden alındı. Ne zaman göreve başlayacağı belli değil sorgulamaya devam edeceğiz denildiğinde sanki başkanı bir daha göreve gelmeyeceğini biliyormuş gibi duruşmaya olduğu yerden devam etti. Bazı müvekkillerimiz biz savunma vermek istemiyoruz demişlerdir” ifadelerini kullandı. 

MAHKEMEYE MÜDAHALE EDİLDİ

Bu gelişmeler ışığında mahkemede kuruluş aşamasında müdahalelerin sürdüğünü ifade eden Erdoğan, “Hakimlerin ve savcıların arz edilmesi meselesi ise sadece görevlerine son verilmesiyle ilgili değildir. Bir hakimin baktığı davadan el çektirilmesi yargıçlık teminatı bakımında ön görülen anayasal ve AİHM tarafından öngörülen teminatların ortadan kaldırılmasıdır. Bu tamamen bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldıran objektif bir gerçekliktir. Mahkemeye yapılan, hukuka aykırı ve adil bir yargılama teminatını ortadan kaldıran bir müdahaledir” sözlerine yer verdi.  

YARGILAMANIN SÜRDÜRÜLEMEZ 

Duruşma periyotlarına dair de konuşan Erdoğan, “Önceki duruşmada, duruşma periyotlarının belirlenmesinde savunma hazırlıkları ve avukatların durumunun gözetilmesi gerektiği ifade edildi. Yargı bakımından savunma yargının ayrılmaz bir parçasıdır. Bizim, yargılama yürütülürken ortaya çıkan haksızlıkları ve hukuksuzlukları zamanında uyarmak ve bunların düzeltilmesini talep etme yükümlülüğümüz var. Savunma hakkı elbette yargılananlarındır ama o hakkın kullanılmasında avukatlar onların adına görev yapmaktadır. Öze teşkil edilmiş bir mahkeme olması sebebiyle duruşma periyotlarının, avukatların ve müvekkilimizin durumu gözetilmeden belirlenmesiyle yargılamanın sürdürülebilmesi ortadan kaldırmıştır” şeklinde konuştu. 

SAVUNMA HAKKI KULLANILMADI

Mahkemenin dosya eklerinin müvekkillerine tebliğ edilmesini kabul ettiğini ancak müvekkillerinin cezaevinde yeterli sürelerde elektronik imkanlardan yararlanma imkanı olmadığını sözlerine ekleyen Erdoğan, “Buna rağmen bazı müvekkillerimiz hazırlanabildikleri kadarıyla ve ileride hazırlandıkça söz alma haklarını saklı tutarak bir kısım beyanlarda bulundular. Ama bu savunma hakkının tam olarak kullanıldığı anlamına gelmez. Bu davanın dosyalarının fiziksel olarak ulaştırılması mümkün değildir. Bu kadar dosya için ne konulacak yer var ne de fotokopi çekilme imkanı vardır. Dosyanın kapsamı ortada” ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, uygun periyotlarda duruşma tarihlerinin belirlenmesi talebinde bulundu. 

Avukat Ruken Gülağacı, Sebahat Tuncel ve Sibel Akdeniz’in bilgisayar kullanımı için cezaevine gönderilen yazıya gelen yanıtın okumasını istedi. Mahkeme başkanı, gelen yazıda cezaevinin haftada 13 ile 16 saat arasında mevcut olan bilgisayar odasında yararlanmalarının sağlandığını söyledi. 

DOSYAYA ERİŞİMİ HAKKI YOK

Gülağacı, “Cezaevinde yaşanan olaylardan dolayı 2 ayrı soruşturma açıldı ve 2 ayrı duruşmaya da katılmak zorundalar. Başkaca birçok davaları da var. Geçen celse bazı dosyaların ayrılmasını talep ettiniz, müvekkiller açısından dosyalar artacak. Müvekkilimizin ne tek bir dosyası var ne de sınırsız bir şekilde dosyaya erişim ne de avukatlara erişim imkanı yok. Mahkemenin evraklarının ellerine ulaşması dahi bir iki haftayı buluyor. Dolayısıyla bir savunma hakkı ihlali bu dosyanın başından beri var. Son celsede tutukluluk hakkında verdiğiniz kararda çok fazla makul süreden bahsetmişsiniz. Makul süre böyle bir dosya için hazırlanma süresiyle de ilgilidir. Müvekkilimizin sizin kadar dosyaya erişim hakkı yok. Örneğin 29 Ekim’de bilgisayara çıkma hakları olduğu halde tatil olduğu gerekçesiyle izin verilmedi” diye anlattı. 

‘BİR EVRAK YARIM SAATİMİZİ ALIYOR’

Duruşma periyotları arasında 1 haftanın yeterli olmadığını ifade eden Gülağacı, “Müvekkillerimin 7/24 bu dosyayla ilgilenme zorunlulukları yok. Hayatları var, kitap okuma, görüşe çıkma, yemek yeme, spor yapma gibi hakları var. Bizim de çalıştığımız tek dosya bu değil ki bu dosya için UYAP’ı açıp bir evrak indirmemiz bile yarım saati alıyor. Sizinle bizim aramızda bir denge sorunu var. Duruşma periyotlarını kabul etmiyoruz. Bu şekilde devam etmeyi doğru bulmuyoruz. Yargılamanın artık işkence haline gelmemesini talep ediyoruz” dedi. 

YAŞAM ALANINA MÜDAHALE

Avukat Çiğdem Kozan, “Mahkemenizin bu şekilde bir duruşma periyoduna devam etmesi, müvekkiller üzerinde bir işkence ve adil yargılamanın engellenmesi anlamına gelecek. Mevcut yargılama periyodu doğrultusunda müvekkillerimiz en temel haklarından bile yararlanamıyor. Müvekkillerin iki hafta boyunca burada kalmaları, sağlık durumlarını zor duruma getirecek. Hastaneye bile gidemeyecek hale geldiler. Orası müvekkillerimizin yaşam alanı. Müvekkillerimiz cezaevinde en temel ihtiyaçlarını gidermek zorundalar. Siz burada kişilerin yaşam alanına müdahale ediyorsunuz” ifadelerini kullandı. 

‘GEREKLİ ZAMAN VERMİYORSUNUZ’’

Dosyanın hacminin sürekli arttığını ifade eden Kozan, “400’ün üzerinde ek klasörü bulmuş durumda. Gerekli zamanın verildiğini ifade ediyorsunuz ama dosya kapsamını göz önünde bulundurduğumuzda gerekli zamanı vermiş olmuyorsunuz. Mahkemeniz normal bir yargılama yapıyormuş gibi gerekli sürenin sağlandığını söylüyor. Bilgisayar odalarında uzun süre kalamadıklarını, bilgisayarların çok yavaş çalıştığını ifade ettiler. Ancak mahkeme buna dair taleplere kulaklarını tıkadı. AİHM gerekli zamanın ve imkanların aslında dosyaya vakıf olmanızla birlikte başlayacağını ifade ediyor. Sizlerin tensip zaptını hazırladıktan sonra bu yargılama başlamadı. Bizler bu dosyaya ulaşmaya başladık, ek klasörlerin müvekkillere ulaştırılmasını bekledik. Aslında dosyaya vakıf olma bu saatten sonra başladı” diye konuştu. 

İTİRAZLAR ALINMADAN BAŞLANDI

Tutukluluk devam gerekçelerinin çok geç UYAP’a işlendiğini belirten Kozan, “Müvekkilimize 7 gün içinde dahi tebliğ etmediniz. 7 gün bittikten sonra tebliğ edildi. Bizim tutukluluk devam kararına itirazlarımız da henüz üst mahkemece incelenmedi. Yani tutuk devam kararına yapılan itirazlarımız değerlendirilmeden siz yeni bir duruşmaya başladınız. Tutuk itirazı 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesine ne zaman göndereceksiniz? SEGBİS çözüm tutanağı olmadan ya da bizim beyanlarımız olmadan 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi neyi inceleyecek? Onlar da sizin gibi bakmadan mı değerlendirecek” diye sordu. 

‘ŞİKAYETİN SONUÇLANMASINI BEKLEYECEĞİZ’

Mahkeme başkanının değiştirilmesiyle duruşma periyotlarının da değiştirildiğini ifade eden Kozan, “Böyle bir yargılama usulünü şimdiye kadar görmedik. Bu yargılama biçimi bile hukuksuzluğu çok net ortaya koyuyor. Duruşmayı doğru bir periyotla belirleyerek devam ettirmenizi istiyoruz. Bu talebimizin karşılıksız kalması durumunda gerekli HSK şikayeti yapacağımızı ve şikayet sonuçlanana kadar da bu duruşmalara katılmayacağımızı ifade etmek istiyoruz” diye belirtti. 

‘KİMİN TALİMATI?’

Avukat Cahit Kırkazak, mahkemenin davayı hızlı bir şekilde bitirme kararlılığının olduğunu aktararak, “Bu yargılamayı acil bitirme motivasyonunuz niye? Devlet Bahçeli’nin mi Erdoğan’ın mı, Süleyman Soylu’nun mu talimatını yerine getiriyorsunuz? Adil yargılama hakkının ihlal edildiğini, bu duruşma periyotlarının insan hakkı ihlali olduğunu biliyorsunuz. Bunları bilmenize rağmen iktidarın talimatları doğrultusunda hareket ettiğiniz ortaya çıkıyor. Eğer ki kararınız hazırsa ve dosyayı bir an önce bitirmek istiyorsanız dosyayı savcıya verin onunda mütalaası açıktır. Kararınız hazırsa bugünden kararı verin ama bizi bu oyuna karıştırmayın. Bizim bu temel haklarımızın ihlaline, siyasal iktidarın temsilcileri pozisyonuna rıza vermeyiz” şeklinde konuştu. 

HUKUKİ YARDIM HAKKI İHLALİ 

Nuray Özdoğan, “Duruşma takvimleriyle usulü ihlal ediyorsunuz. Hangi sürelere dikkat ettiniz de bu kadar kısa süreye duruşma tarihi verdiniz? Bu kararlarınızın hiçbir makam tarafından denetlenmeyeceğini düşünüyorsunuz ama biz hukukçular olarak bu kararları denetleyeceğiz. Hangi koşullarda bu duruşmalara iki hafta boyunca katılabileceğimize inanıyorsunuz? Bu dosyaların tüm evrakları, tüm işlemleri bir bütün bu nedenle tüm günler burada olmamız gerekiyor. Diğer mesleki faaliyetlerimizi ihlal mi edelim? Şu an müvekkilimizin hukuki yardım alma hakkını ihlal ettiğiniz gibi bizim de avukatlık mesleğimizi yapma hakkımızı ihlal ediyorsunuz” ifadelerini kullandı. 

AMAÇ HIZLI KARAR VERME 

Mahkemenin hızlı bir şekilde karar verme amacında olduğunu dile getiren Özdoğan, “Siz de hiçbir evrakı kontrol etmediniz. SEGBİS bağlantıları alınmıyor, bunlara dikkat etmiyorsunuz. Anladık karar hazır ama bu şekilde yapamazsınız. İnsanlık dışı koşullarda bizi savunma yapmaya zorlayamaz, bu duruşmayı devam ettiremezsiniz. Bu süre içinde hangi evrakları incelediniz? Bizim 24 saat çalışmamız lazım. Bizi zaman baskısı altında dosyadaki hukuka aykırı süreci devam ettirebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Elinize tutuşturulan kararı getirip hemen okuyabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu kadar kolay değil. Bu şekilde sürdüremezsiniz. Makul süre vermek zorundasınız. Aksi halde hukuki yardım sunamayacağız, bu haliyle sorumlu da sizlersiniz” diye belirtti. 

Ardından söz alan avukatlar da makul sürenin verilmesi gerektiğine vurgu yaparak aksi halde yargılamaya devam edemeyeceklerini belirterek, mahkeme heyeti hakkında hürriyeti tahdit suçundan şikayette bulunacaklarını ifade etti. 

Duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.