DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları karşısında 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 8’inci duruşması 5’inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. 

Duruşma verilen aranın ardından, avukatların beyanlarıyla devam etti.

‘SORUMLULUĞU AKP’YE AİT’

Dava avukatlarından Aydın Erdoğan, AKP’lilerin davaya katılma talebi ile ilgili beyanda bulunarak, “Bu davanın esasını oluşturan 6-8 Ekim tarihli olaylar AKP iktidarı zamanında işlenmiş, sorumluluğu AKP’ye ait olan olaylardır. Bu olaylar süresince, HDP Merkez Yönetim Kuruluna atfedilen çağrı metni, barışçıl bir çağrıdır. Bu olayların sürdüğü üç gün boyunca HDP yetkilileri zamanın başbakanı Ahmet Davutoğlu ve İçişleri Bakanı ile sayısız görüşmeler yaparak olayların sonlandırılması için çaba göstermişlerdir” dedi. 

‘SORUMLULAR MÜDAHİL OLAMAZ’

6-8 Ekim olaylarından 5 ay sonra AKP iktidarının İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığına işaret eden Erdoğan, “Bu olaylardan 5 ay sonra hükümetin İmralı'da Abdullah Öcalan ile vardığı mutabakat sonucu 28 şubat 2015 te Dolmabahçe’de geleceğe dönük ortak metin yayımlandı. Şimdi bugün katılma talebinde bulunan AKP HDP’nin çözüm ortağıydı. Kürt sorununun barışçıl çözümü için ortaktı. Bütün bu olayların faili ise AKP’nin ta kendisidir. Günü geldiğinde bu dokunulmazlık zırhları kalktığında bağımsız yargı önünde hesap verecek olanlar şimdi, teşkil edilmiş bağımsızlığı örselenmiş, hırpalanmış mahkemeler önünde her düzeyde HDP’den hesap sormaya çalışmaktadırlar. Bugün bu suçların asıl sorumlusu olanlar burada müdahillik talebinde bulunamazlar. Bu gerçekleri ortaya dökmek için de biz onların müdahillik talebini fırsat olarak değerlendireceğiz” ifadelerini kullandı. 

‘TALEPLERİMİZ ISRARLA REDDEDİLİYOR’

Avukat Hürrem Sönmez ise duruşma periyotlarına ilişkin şu şekilde konuştu: “Biz duruşma düzenine ilişkin olarak hem avukatlar olarak mesleki sorumluluklarımızı, iş yükümüzü, ben de dahil olmak üzere meslektaşlarımızın başka şehirde olduğumuzu mahkemenize aktararak bu periyodun insani koşullarda olmadığını ısrarla söyledik. Buna rağmen ısrarla bizim buna ilişkin talep ve mazeretlerimizi reddetdi. Bu hafta meslektaşlarımız çarşamba günü İzmir’de görülmeye başlayacak olan Deniz Poyraz davası nedeniyle son derece haklı ve geçerli bir mazeret sundular. Mahkemeniz ısrarla bu konuda da aynı tavrını sürdürdü. Biz davalar arasında bir önem sıralaması hiyerarşisi yapabilecek durumda değiliz. Deniz Poyraz öldürüldüğünde biz bu salonda duruşmadaydık. Şu anda meslektaşlarımız yarın o davaya katılacaklarını söylemelerine rağmen siz ısrarla bu hafta sürdürmek istediniz.”

‘KABUL ETMİYORUZ’ 

Sönmez, bu zamana kadar sunulan katılma taleplerine ilişkin birçok kez avukatların beyanda bulunduğunu ve mahkeme tarafından göz ardı edildiğini hatırlatarak, “Meslektaşlarımız ısrarla söz istediğinde ısrarla söz vermeyi reddettiniz. Mahkememiz için tahliye talepleri, tutuklu yargılanan kişilerin müdafileri dinlemeniz daha öncelikli. Şunun vurgulanması önemli, 6-8 Ekim olayları yaşanırken görevleri gereği bunu engellemek durumunda olanı yurttaşların canını malını korumakla yükümlü kişilerin burada zarar gören kişiler olarak katılma talebinde bulunması ve mahkemenizin bunu dinlemesi hakkaniyete ve maddi hukuka aykırı. Bu nedenle bu zamana kadar ki katılma taleplerine ilişkin beyanları biz kabul etmiyoruz” diye konuştu. 

‘ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM’ 

İşyerinin zarar gördüğü gerekçesiyle daha önce şikayette bulunan Müşteki Sedat Sarıkaya söz aldı. “Kimin ne yaptığını bilmiyoruz, karakola başvurmuştuk. Daha öncesinde İstanbul’da yargılamalar oldu onlara da katıldım. Çok fazla vaktimi aldığı için davacı olmadığına dair dilekçe vermiştim” diye konuşan Sarıkaya, şikayetini geri çekme talebinde bulundu. 

Mahkeme Başkanı Sarıkaya’nın daha önce verdiği dilekçeyi okuyarak tekrar ‘Şikayetçi değil misin?’ demesi üzerine Sarıkaya şikayetçi olmadığını tekrar etti.

‘YAŞANANLAR İRONİK’

Avukat Cemile Turhallı Balsak, dinlenen müştekilerin çoğunlukla polis olduğuna dikkati çekerek, “Ve ilginçtir ki müştekilerin olayları önleme yükümlülüğü varken mağdur olarak ifade vermesi çok ironik. Olayların gerçekleştiği yerde söz konusu zarar ve yaralanma fiilleri gerçekleşmişken orada beyanda bulunmayıp, şimdi beyanda bulunmaları da çok ilginç. Burada açık bir şekilde bu davanın tarafı yapılmaya çalışılan şeklen de olsa beyanları alınmaya çalışılan müştekiler var” dedi. 

‘NEDEN DEMİRTAŞ’IN ÜZERİNDEN SORDUNUZ?’

Balsak sözlerine şöyle devam etti: “Öğleden önce görülen duruşmada bir müşteki beyanda bulunurken, meslektaşımızın soru sorması üzerine dinlenen müşteki şikayetçi olmadığını söyledi, buna rağmen siz araya girmek suretiyle, ‘Bunlardan şikayetçi misiniz?’ diye soruyu tekrardan yönelttiniz ve ardından gelen cevap ‘şikayetçiyim’ oldu. Buradaki müdahaleniz, almak istediğiniz cevabı tutanağa geçmek istediğiniz cevabı ortaya koydu. Neden Selahattin Demirtaş’ın ismini özellikle belirttiniz? Neden iddianamede bulunan alfabetik sıraya göre değil de neden Selahattin Demirtaş’ın ismini kullanarak müştekiye şikayetçi misiniz? diye sordunuz. Yargılamayı nasıl yürüttüğünüze dair bir olgudur bu bizim açımızdan. Soru sorduğunuz kişi bir polis memuru. Bu soruya o kolluğun ‘Demirtaş’tan şikayetçi değilim’ deme şansı var mı? Bunu bildiğiniz için kendi hakimliğinizi ve orada bulunma amacınızı da çok bilinç altı bir şekilde gösterme ihtiyacı duydunuz. Bu soru bile ne kadar bu mahkemeye ne şekilde bir yön verilmeye çalışıldığının da bizim açımızdan kısa bir izahıdır.”

Balsak, Ayşe Yağcı hakkında tahliye talebini yineledi.

‘AKP BU DAVANIN HER YERİNDE’ 

Daha sonra söz alan avukat Ali Bozan ise Cuma günkü duruşmada söz talebinde bulunmalarına rağmen ısrarla mahkeme başkanı tarafından reddedildiğini belirterek, “AKP vekilinin beyanları ardından Nazmi Gür söz aldı. AKP’li vekil Gür’ün konuşmasına müdahalelerde bulunarak cevap verdi. Mahkemeniz buna izin verdi. Mahkemeniz açık tutmuştu mikrofonu, biz mikrofonlarımızı açıkta tutmak için dakikalarca çabalıyorduk. Beş müşteki dinlendi sabahki oturumda, biraz önce de bir müşteki dinlendi. Müşteki sıfatıyla dinlenen ve Cuma günü katılma talebinde bulunan kurumların talebinin reddedilmesini talep ediyoruz. Bu üzücü olayların olduğu dönemde iktidarda olan AKP, önlemesi gereken AKP, yine mahkeme üzerine ısrarla baskı kuran AKP, heyete müdahale edip mahkeme başkanını görevden alıp yeni heyet atayan da AKP, katılma talebinde bulunan yine AKP. AKP zaten bu davanın her yerinde” diye konuştu. 

Bozan Zeynep Ölbeci hakkında tahliye talebinde bulundu. 

‘MÜŞTEKİLERİ YÖNLENDİRDİNİZ’

Avukat Veysi Eski ise sabah dinlenen müştekilerin dinlenme usulüne dair avukatların beyanlarına iştirak ettiklerini belirtti. Eski, “Siz adeta müştekileri yönlendirdiniz ve bunu hepimiz bir tespit olarak zabıtlara geçmesini talep ediyoruz. Ben müştekiye soru sordum, müşteki ben bu kişilerden şikayetçi değilim dedi siz dönüp Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’dan şikayetçi misiniz? dediniz. Süleyman Soylu’nun emrinde çalışan bir memurun ‘ben Selahattin Demirtaş’tan şikayetçi değilim’ deme şansı yoktur siz bunu bilerek bu soruyu sordunuz” diye ekledi. 

‘AKP GİZLİ SANIKTIR’

“AKP bu iddianamede aslında gizli sanıktır” diye konuşan Eski sözlerini şöyle sürdürdü: “Müvekkillerimiz eninde sonunda beraat edecekler ama 6-8 Ekim olaylarını önleyemeyenler, sokaktaki paramiliter güçleri sokaklara salanlar muhakkak bir gün yargı önünde hesap verecekler. Tüm müştekilerin SEGBİS ile de olsa mahkeme salonuna bağlanmasını, savunma makamı ve müvekkillerimizin soru sorma hakkını talep ediyoruz. Hiçbir müşteki kendi zararıyla müvekkillerimiz arasında bir delil sunamayacak. Bunu sabah fark ettik. Bunun tespitinin sağlanması sizin göreviniz. Dinlenecek müştekilerin önceden tespit edilmesi, şehir dışında olan müştekilerin SEGBİS ile bağlanarak soru sorma hakkımızı talep ediyorum.”

‘ÇELİŞİYOR’

Avukat Kazım Bayraktar ise şu ifadelerde bulundu: “Olayların somut kanıtları ki o da zaten toplanmamış tümüyle, çuvallara doldurulmuş mahkemenin önüne atılmış ve sonra falancı partinin MYK’sı bu olayları azmettirdi denilmiş. İlliyet bağı olduğu iddiası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir illiyet yoktur dedi. Tezgahlanan bu mahkemede ve tutukluluğun devam gerekçelerinde şu cümle yer alıyor, ‘AİHM’in incelemesinden geçmeyen sanık ifadeleri’ ama davanın konusuna baktığımızda ölümler, yaralanmalar, binlerce olay var. Bu kadar olay ile HDP MYK’sı arasında illiyet bağı kurmaya çalışıyorsunuz. AİHM’in kararını baypas etmek için sadece iki tane gizlenmiş ne olduğu belirsiz tanık ifadelerine dayanarak tutukluluğa devam gerekçesi veriyorsunuz. Gizli tanıklardan birisi bulunamıyor. Tutukluluğa devam gerekçesinde gizli tanığın bulunmaması gerekçe yapmışsınız. Bir tezgahlanmış sanık var kim olduğunu biz bilmiyoruz ama devlet de bu tanığı bulamıyor. Bulamıyorsa bunun suçu müvekkillerimiz mi?”

DURUŞMA PERİYOTLARI

Ardından tutukluluğa dair konuşan HDP eski Milletvekili Nazmi Gür, duruşma periyotlarının kendilerine uygun olmadığını belirtti. Duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade eden Gür, “Diğer ağır ceza mahkemeleri hangi periyotları uyguluyorsa sizin de bunu uygulamanız gerekiyor. Biz bu şekilde savunmalarımıza hazırlanamıyoruz ve diğer davalarımıza hazırlanamıyoruz. Bu periyotlardan zarar görüyoruz. Tarafımıza gönderdiğiniz tutanakları dahi incelemeye zaman bulamadık ve dilekçelerimizi yazamadık. İnatla hukuk yürümez, dosya yürümez. Evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda kendi içinde de barışçıl bir şekilde duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesini istiyoruz” diye belirtti. 

İLLİYET BAĞI

İlliyet bağı meselesinin çözülmesi gerektiğini kaydeden Gür, “325 klasörün hiçbirinde kişisel olarak bizim ismi geçmiyor. Müşteki olan güvenlik güçleri dahi bunu söylüyor. AİHM Demirtaş kararını reddediyorsunuz ama bunun siyasi sonuçları çok ağır olacak. İhlal sürecinde göreceksiniz sonuçlarını. Türkiye Avrupa Konseyi’nden atılma aşamasında. Krizin ötesinde bir süreç yaşanacağını göreceksiniz. AİHM kararına uymanız ve bizi tahliye etmeniz gerekiyor” şeklinde konuştu. 

‘PYD MAİLİ HALA TUTUK DEVAM GEREKÇESİ’

Avukat Kenan Maçoğlu da müştekilerin mahkemeyle bir alakası olmadığını vurgulayarak, “Bugün 5 müşteki salona gelmişti. Kendileri de ifade ettiler. Bu iddianameyi niye iade etmeniz konusunda sıklıkla dile getirdik. 2014 yılında soruşturma başlatıldığında hiçbirinin ifadesine başvurulmamış. Olayların meydana geldiği illerden bilgi mahiyetinde dosyalar istenmiş. Savcı Ahmet Altun tarafından bunlar hakkında soruşturma işlemi yürütülmemiştir. Ancak buna rağmen arkadaşlarımız tutuklanmış ve siz de hala tutuk devam kararı veriyorsunuz. Tutuk devam kararlarında MYK üyeleriyle ilgili beyanlarınız hemen hemen aynı. Şiddetli suç kapsamında gizli tanıkların beyanlarını esas alıyorsunuz. PYD’den gelen mail apaçık ortadayken bunu suç delili sayıyor ve tutuk devam gerekçesi yapıyorsunuz” dedi.  

Maçoğlu, rahatsızlığı ileri boyuta varan Aysel Tuğluk olmak ile hasta tutuklular başta olmak üzere yargılananların tümünün tahliye edilmesi talebinde bulundu.

‘ALEYHİMİZE DELİL ÜRETİYORSUNUZ’

Ardından söz alan HPD eski MYK üyesi Bircan Yorulmaz, delil olarak dosyaya konulan PYD mailine dikkat çekti. Bu mailin Suriye’de resmi bir siyasi parti olan PYD’den gelen bir duyarlılık çağrısı olduğunu vurgulayan Yorulmaz, “Bu mail talimat içermediği gibi şiddete teşvik etmek yerine şiddeti önlemeye yöneliktir. En önemlisi bu mail gelen bir mail. HDP size bir mail atsa siz HDP’li mi olacaksınız? Siz bugünkü hukuki zeminiyle 6 yıl önceki olayları yargılamaya çalışıyorsunuz. Katıldığım hiçbir MYK toplantısında MYK üyeleri dışında kimse katılmadı, katılamaz. Kimin katıldığını sormayın aleyhimize delil üretmeye çalışıyorsunuz” sözlerine yer verdi.

Avukatların beyanları ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.