DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan davanın üçüncü duruşmasının ikinci oturumu, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu'nda görülen duruşmaya, HDP milletvekillerinin yanı sıra yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı. Duruşmanın görüldüğü cezaevi kampüsündeki polis ablukası bugün de devam etti. Duruşmaya izleyici olarak sadece 60 kişi alınırken, diğerleri ayrılan başka bir salona alındı. 

HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, HDP eski milletvekili Gülser Yıldırım, HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri Zeynep Ölbeci, Cihan Erdal, Can Memiş, Meryem Adıbelli, tutuklu bulundukları cezaevlerinden, tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder İstanbul’dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Tutuksuz yargılanan Ahmet Türk, Gülfer Akkaya ve Altan Tan mazeret dilekçesi göndererek, duruşmaya katılmadı. 

Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Berfin Özgül Köse,Meryem Adıbelli, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz, duruşma salonunda hazır bulundu. 

EK SÜRE TALEBİ 

Kimlik tespitinin ardından duruşma, HDP’nin tutuklu RTÜK üyesi Ali Ürküt’ün savunmasıyla başladı. Ürküt, çok kapsamlı olan Kobanê dosyasına ilişkin kısa sürede savunma hazırlamanın mümkün olmadığını belirtti. Pandemi nedeniyle avukatlarıyla görüşmelerinin de kısıtlı olduğunu dile getiren Ürküt, ek süre talebinde bulundu. 

Mahkeme başkanının diğer siyasetçilerin savunmasına geçmek istemesi üzerine avukatlar, usule yönelik itirazda bulunacaklarını söyledi. 

İDDİANAMEYİ ANF HAZIRLAMIŞ! 

Söz alan Ürküt’ün avukatı Cihan Aydın, “Ali Ürküt hakkında hazırlanan iddianamenin çok trajik komik yanları var. 2011’den başlanarak alınan bazı ANF haberleri var. Anlaşıldığı üzere bu iddianame Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından değil, ANF tarafından hazırlanmış durumda” dedi. 

‘SUSTURARAK ENGELLEMEYİN’ 

Savcılığın araştırma gereği duymadan sadece ANF çıktıları üzerinden dosyayı hazırladığının altını bir kez daha çizen Aydın, “2021’e kadar bu iddialar neden beklendi, bunu biz biliyoruz. İkincisi altı yıl boyunca devam eden sözde soruşturma boyunca etkinlikler gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi? Yetkililer tarafından herhangi bir suç ihbarı var mı? Yok mu? Bunların hiçbiri savcı tarafından araştırılmamış. İşin kolaylığına kaçarak, bu iddianame yığınını önümüze koydu. Ali Ürküt’ün DBP PM üyesi olduğunu yazmışlar ama bugün HDP MYK’nın attığı bir tweetten dolayı bir suçlama var. Bunları konuşmak istiyoruz. Her defasında bizi susturarak bunları engellemeyin. Bu salonda bir yargılamanın olduğunu düşünmüyoruz. Tıpkı bu iddianamenin kimler tarafından hazırlandığını bildiğimiz gibi” diye konuştu.

Duruşma avukat Aydın’ın beyanlarıyla devam ediyor.

YAKILAN HDP BİNALARINA İLİŞKİN TESPİTİNİZ VAR MI?

 “2011 yılında atılan tweetlerle 2014’te yaşanan olaylar arasına nasıl bir illiyet bağı kurdunuz” diye soran Aydın, şöyle devam etti: “Bu davada asıl tartışmamız gereken usul bu. Dün bu salonda konuşan müdahil vekillerin ya da katılan vekillerin ne tür bir zararla karşılaştığını biliyor musunuz? Biz bilmiyoruz sizin de bildiğinizi düşünmüyorum. 2 bin 900 müşteki koymuşlar önümüze. Bu dönemde aynı tarihler arasında yakılan yıkılan binlerce HDP binasına ilişkin olarak bir tespitiniz ya da girişiminiz var mı? Devletin var mı? Hayır yok. Başından sonuna kadar tartışmamız gereken meseleler bunlar. Ama müvekkillerimiz savunmasını yaptıktan sonra. Çabamızı başından sona etkin bir şekilde sürdürmeye çalışacağız, mikrofonlarımızı kapatmayın.” 

Aydın, “Ali Ürküt’ün katıldığı iddia edilen yürüyüşler hakkında yerel savcılık ve kolluk birimleri tarafından yürütülen soruşturmalar var mı? Bunların istenmesini istiyoruz. Çıkan haberler üzerine yargılama yaparsak bu hamur çok su kaldıracak. Bu bilgiler geldikten sonra biz de davaya ilişkin görüşlerimizi paylaşacağız” dedi. 

Aydın’ın sözünü kesen mahkeme başkanı, “Usule ilişkin beyanlarınız varsa alırım” dedi. Aydın, da “Bu dosya içine konulan bazı medya çıktılarından dolayı müvekkillerimize suçlama yöneltiyorsunuz. Bunların hukuka uygun olarak toplanıp toplanmadığını sormamız lazım” yanıtını verdi. 

Mahkeme başkanı Aydın’ın taleplerini delil kısmında alacaklarını kaydetti. Mahkeme heyetinin tutumuna tepki gösteren Aydın, “Dün sordunuz. Savcı iddianamede olmayan haberleri çıkarıp getirdi onlarla ilgili sorular sordu” cevabı verdi. Mahkeme başkanı ise “Ben sormadım, cevap vermek zorunda da değilsin dedim” dedi.

‘YASAYI HATIRLATMAYA ÇALIŞIYORUZ’

Sorgulama yapıldığı sırada söz siyasetçilerin avukatlarına da söz verilmesini talep eden Aydın, “Biz burada söz almak istiyoruz, dosyaya girmeyen, bulunmayan sözüm ona bir delilden dolayı sorgulama yapamazsınız. Ama Cumhuriyet Savcısı sordu. Biz elimizi kaldırdığımızda tutanağa geçiniz.  Dosyaya konulan haber çıktılarının soruşturmada olup olmadığını, bilmeden müvekkilime susma hakkının olup olmadığını nasıl söyleyebilirim. Sorguya geçilmeden önce müvekkillerimize ve size ilişkin olarak yasayı hukuku hatırlatmaya çalışıyoruz. Lütfen mikrofonlarımızı açın. Biz sizinle delil tartışmıyoruz. Sadece delillerin elde edilme süreçlerine ilişkin olarak hukuka uygun davranılıp davranılmadığı konusunda hem size hem de müvekkillerimize hatırlatma yapıyoruz” ifadelerinde bulundu. 

TUTANAKLAR GERÇEĞİ YANSITMIYOR

Siyasetçi Ürküt’ün avukatı Sezin Uçar da hem bugün hem de dünkü duruşmanın yönetim biçimi ve tutanağa yansıma biçimine ilişkin eleştirileri olduğunu belirtti. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun (CMK) 190’ncı maddesine ilişkin maddeyi mahkeme heyetine bildirmek istediğini ancak tutanağa “sanık müdafileri usulsüz söz aldı” diye geçildiğini dile getiren Uçar, “Burası bir sınıf değil siz de öğretmen değilsiniz. Her durumda müvekkillerimize yardım etme durumumuz var. Ama bizde savunma makamı olarak yargılamaya etkin olarak katılma hakkımızı kullanmak istiyoruz. Sizden söz istediğimizde, verilmesi gerekiyor. İtiraz edeceğimiz çok fazla şey var 26 Nisan’dan bu yana. Ama bazı şeyleri özetlemek gerekiyor. Duruşma tutanaklarına burada ne olduysa olduğu gibi yazılması çok önemli. 26 Nisan’daki duruşma tutanağı var ve bu duruşmada yaşananlara aykırı bir SEGBİS çözümü var. SEGBİS kayıtlarının bize verilmesini talep ediyoruz” diye belirtti. 

‘TUTANAKLAR GERÇEĞE UYGUN TUTULSUN’

Hem bugün hem de dünkü oturumda tutanaklara geçilenlerin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Uçar, şöyle devam etti: “Makamın objektif incelemesi gerekiyor. AYM bu tutanakları baz alacak bu nedenle tutanakların SEGBİS çözümlerinin delil niteliğinin kazanılması gerekiyor. Tutanağın gerçeğe uygun bir biçimde tutulmasını istiyoruz. 26 Nisan’da iddianamenin özeti okundu ve SEGBİS tutanağında tek satır sadece ‘iddianame okundu’ diye geçildi. 26 Nisan’daki duruşmada avukatların duruşmaya alınmaması, kimlik tespitinin usulsüz yapılmasını dışarıda bırakıyorum. Sanık sorgusu yapılmadan duruşmaya devam edilemez ama dosyada herhangi bir illiyet bağı olmaksızın çoğu kişi müşteki olarak addedildi ve sanık sorgusundan önce dinlendi.” 

ÇOK SAYIDA KİŞİ BİZİ ARADI

Dosyada kendi ismini katılan olarak gören birçok kişinin kendilerini aradığını dile getiren Uçar, “Sayısız telefon geldi bize ve kendini müşteki olarak görenler bizi arıyor bizim bu dosya ile ilgili ‘ne işimiz var’ diyor. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ı siyasetçi olarak tanıyor ama arıyorlar. Bu dosya ile alakalarının ne olduğunu soruyorlar. Dosya bakımında hiçbir illiyet bağı olmayanlar müşteki olarak alınmış ve ifadeleri alınmış bir durumda. Müvekkillerimizin sorgusu ile devam edeceksiniz. Ama bu sorulara son vermeniz gerekiyor.  Delil niteliğini söz konusu olmadığı için müvekkillerimize bu kişilerin ifadelerini sormamanız gerekiyor. Talimatla dinlenen müştekiler ve sanıklar hakkında sorulmaması gerekiyor.  Savunma makamı olarak esasta CMK’de düzenlenen katılma müessesesinin geniş olarak yorumlanmasından yanayız. Ama hiçbir müştekinin bu dosyada müşteki sıfatının olup olmadığını dahi tespit etmeniz gerekiyor. Taleplerimizden birisi CMK’ye göre dinlenme, müştekiler ve tanıklar sanık sorgusundan önce dinlendi” diye konuştu. 

REDDEDİLEN HAKİM

Mahkeme heyetinin dünkü duruşmada avukatlara “‘mikrofonu kapatırım” şeklindeki tehdidini de hatırlatan Uçar, şöyle devam etti: “Bunu kabul edemeyiz. Arkadaşlarımız AİHM kararını okuyordu. AİHM kararın tanımayan ender yargıçlardan birisiniz. Bu kadar aleni bir şekilde bu kararını uygulamayacağınızı söyleyemezsiniz. Bizim tarafımızda reddedilen bir hakimsiniz. Türkiye hakları sizin objektif karar veremeyeceğinizi biliyor. İnsanlar sizin vereceğiniz karara güvenmiyor. Ama siz şekilsel anılmada dahil bunu düzeltecek bir şey yapmıyorsunuz. Dolaysıyla biz AİHM kararını sizinle tartışacağız. Siz ısrarla hukuksuzluğa devam ediyorsunuz. Müvekkillerimizin pek çoğu yüksek güvenlikli hapishanelerde kalıyorlar ve dijital ortamda dosyaya erişimleri çok sınırlı. Dolayısıyla sanık sorguları bakımından yeterli sürenin verilmesini talep ediyoruz. Dosyaya sürekli erişmemize rağmen dosyanın tüm eklerini okuyamadık. Ayda sınırlı bir şekilde dosyaya erişen müvekkillerimizin bunu okumaları için daha fazla süre gerekiyor.”

İddia makamı, CMK’ye uygun bir şekilde davanın devam ettiğine dair taleplerin reddine, katılma talepleri bulunan müştekilerin de bu aşamada duruşmaya katılma taleplerinin kabul edilmesini talep etti. 

OYBİRLİĞİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ

İddia makamının taleplere ilişkin mütalaasını karara bağlayan mahkeme başkanı, heyetteki diğer üyelere sormadan verdiği kararın oybirliğiyle alındığını belirtti. 

SEGBİS KAYITLARINI VERİLMESİ TALEBİ REDDEDİLDİ

Avukatların taleplerini reddeden mahkeme başkanı, şu kararları aldı: “Katılma taleplerini sanık savunmaları alındıktan sonra değerlendirilmesine, Ali Ürküt’ün  hakkında müşteki beyanlarının yeniden alınması talebinin müştekiler şehir dışında olduğundan yeniden alınması ve eski haline getirilmesi talebinin usule uygun olmaması nedeniyle reddine, CMK’nin 201 maddesine soru sorulabilecek olarak müdafi ve vekillerin soru sorması belirtildiğinden katılmasına karar verilmezse bile müvekkil  olarak duruşmaya katılan avukatların soru sorma hakları yasa gereği bulunması nedeniyle talebin reddine, Ceza Muhakemesinde SEGBİS’in  kullanılması hakkında yönetmelik gereğince talep eden ilgililer tarafından izlenebileceği belirtilmiş olup bir örneğinin verilmesine dair düzenleme bulunmaması nedeniyle SEGBİS kayıtlarının verilmesi talebinin reddine oy birliği ile karar verildi.”

Mahkeme başkanı iddianamedeki sıralamaya göre sorguyu sürdürmek istedi. Tutuklu siyasetçiler ek klasörleri inceleme şansları olmadığını belirterek süre talebinde bulunmak istediler. Sesini yükselten mahkeme başkanı ise “Savunma yapacaksanız yapın dedi. Size ek klasörleri gönderdik bakmadınız mı“ dedi. 

EK KLASÖRLER BİZE GELMEDİ 

Bülent Parmaksız söz alarak, savunma yapmayacağını ama birkaç söz söyleyeceğini ifade etti. Parmaksız, “Savunma yapmayacağım. Bugün 15 Haziran 1970 yılında büyük işçi direnişinin yıldönümü.  İşçi konfederasyonu Demirel hükümetinin, işçilerin örgütlenmesine karşı Kocaeli’nde ve İstanbul'da büyük direniş sergilediler. 3 işçi yaşamını yitirdi.  Örgütlenme bir haktır insanlık ve emekçi sınıflar için. Egemen sınıflar her fırsatta bunu engellemeye çalışıyorlar bu direnişi. İnsanlık için büyük bir kazanımdır.  Ek klasörler bize gelmedi. Bize tebliğ edilen bir şey de yok klasörlerin bize verilmesi ve savunma için de makul bir süre talep ediyorum” diye kaydetti.

Avukatlar, söz almak istedi. Mahkeme başkanı ise, “Çıkaralım cübbeyi siz gelin oturun. Sanık savunma yapacağım dedi” dedi. Avukatlar yanlış bir anlaşılma olduğunu belirterek, açıklama yapmak istedi. Ardından söz alan Berfin Özgül Köse de avukatıyla görüşmek istedi. Köse, duruşma salonunda ayrılan yerde avukatıyla görüştü. 

ALTINÖRS: SÖZÜMÜ KESMEYİN

Söz alan Alp Altınörs ise, mahkeme başkanı tarafından sözünün kesildiğini belirterek, tepki gösterdi. Altınörs, “Söz hakkımı kullanmak istedim buna engel olmamanızı istiyorum. Ayağa kalkmadan neden savunmama engel oluyorsunuz” dedi.

Altınörs’ün sözlerini kesen mahkeme başkanı, “Söz hakkını kesmiyoruz. Söz hakkını nereden kestik Ayhan Bilgen savunma yaparken, kestik mi?  Sırayla veriyorum” diye yanıt verdi. 

  

Altınörs ile mahkeme başkanı arasında şu tartışma yaşandı: 

“Altınörs: Sırada ben varım.  

Mahkeme başkanı: Savunma yapacak mısınız yoksa ek süre mi isteyeceksiniz? 

Alp Altınörs: Birincisi 9 aya yakındır süren haksız ve hukuksuz tutukluluğumun dayandığı bir dosya var. Bu dosyaya dair incelemeleri henüz yapmış değiliz. Siz bu konuda karar alındığını ve hapishane yönetimine haber verildiğinizi söylediniz ancak bize gelen giden bir şey yok. İkincisi zaman konusunda dilediği kadar süre verileceğini yazdınız, söylediniz ancak bize bunlar tebliğ edilmiş değil ve ek klasörlere erişimimiz yok. Savunmamız ancak bu ek klasörleri inceledikten sonra yapacağım. Pek çok şey çıkıyor bu klasörler içinden bu nedenle ek süre istiyorum. “

MAHKEME BAŞKANI: AVUKATLARI DİNLEMİYORUZ

Mahkeme başkanı, avukatlara söz vermeden sorguyu sürdürmek istedi. Araya giren avukatlar, “Müvekkillerimize her söz hakkı verdikten sonra bize de vermek zorundasınız. Usulen bunu yapmak zorundasınız” dedi. Mahkeme başkanı avukatları dikkate almadan “Can Memiş buyurun sorguya geçelim” dedi.  Memiş, “Avukatlar söz istiyor bu koşulda nasıl savunma yapacağım” dedi.  Mahkeme başkanı ise “Biz sizi dinliyoruz onları dinlemiyoruz” diyerek yanıt verdi ve sorguya geçmekte ısrar etti. 

Avukatlar ise “Söz hakkı verilmeyeceği nerede yazıyor” diye tepki gösterirken, mahkeme başkanı, “Duruşmayı ben yönetiyorum” diye kendini savundu. 

AVUKATLARIN MİKROFONU KAPATILDI 

Mahkeme başkanı avukatların mikrofonunu kapattı. Avukatlar seslerini duyurmak için bağırmak zorunda kalırken, mahkeme başkanı söz hakkının sonra verileceğini belirtti. Mahkeme başkanı “Söz hakkı vermiyorum savunmada istediğiniz kadar söz hakkınız olacak” dedi.

Avukatlara söz hakkı vermeyen mahkeme başkanı tutanaklara sadece, “Söz almadan konuştular” diye geçti. 

Avukatlar duruma bir kez daha tepki gösterdi.

Kobanê Davası’nda konuşan HDP eski MYK üyesi Can Memiş'in avukatı Fikret İlkiz, “Siz bu iddianameyi mahkeme olarak kabul ettiniz. Ama biz neyle suçlandığımızı bilmiyoruz. Bu ANF iddianamesidir” dedi. 

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı Türkiye genelinde yapılan eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partili (HDP) siyasetçilerin yargılamasının 3’üncü duruşmasının 2’nci oturumu siyasetçilerin savunmalarıyla devam ediyor. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sincan Cezaevi Kampüsü’nde yaptığı duruşmada HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Can Memiş savunma yaptı. 

OBJEKTİF DEĞİL

İddianameye ilişkin konuşan Memiş, “İddianamede, aleyhe değerlendirileceği hiçbir delil bulunmamakta. Sanık lehine değerlendirilmesi gereken bir iddianame karşı karşıyayız.  Soruşturma makamının iyi niyetini göremiyorum. Bu noktada yalnızca bir iyi niyet tartışması değil, bir iddianamenin nasıl olması gerektiği hukuk maddeleri önümüze koyuyor. Bir iddianamede yalnızca aleyhte değil lehte de dikkate alınacak hususların yer alması gerekiyor. Objektif olma gibi sorumluluğu olan bir makam tarafından hazırlandı iddianame. Ama bu makam objektif davranmamıştır” dedi. 

'NEDEN BU KADAR BEKLEDİLER?'

Soruşturmanın 2014’te açıldığını hatırlatan Memiş, şöyle devam etti: “Bu anlamda ifadeler 2015 yılında alınmaya başlanıyor. Ben ise ifadeye 2017’de çağrıldım ve herhangi bir kısıtlamaya kalmadan hayatıma devam ediyorum. Sonra Demirtaş ve Yüksekdağ’ın bu dosya kapsamında tutuklandığını öğreniyoruz. Buna rağmen herhangi bir kaygı ve şüpheye geçemeden hayatıma devam ettim. Bir gizli ve açık tanık beyanları var iddianamede. Gizli tanık Mahir kod adlı bir gizli tanığın 2019'da verdiği bir beyan ve açık bir tanığın verdiği ifadeler. Bu soruşturmada Murat Karayılan’la eş pozisyon da tutularak, 37 kere ağırlaştırılmış müebbet sorumlu olma sıfatıyla yargılanıyorum. 9 buçuk ay sonra ne oluyor ki bu gözaltılar başlıyor? Savcılığın gözaltıları bu ayda başlamasının sebebi nedir? Mesele kamu düzeni ise anında güvenlik alınır. Dolayısıyla bu kadar ağır suçlamaları olan bir insan 9 buçuk ay dışarıda bırakılmaz.  Bu 9 buçuk aylık sürenin kendisi bize iddianamenin temelden sarsıldığını gösteriyor. İddianamede ev aramaları neticesinde alınan kitaplar, mailler var. Bizim evimize geldiklerinde savcının önünde sadece iki tanık beyanları var. O beyanlara rağmen neden 9 buçuk ay bekledi. Gözaltı alma meselesi hiçbir ek delil bulunmadan 9 buçuk ay ertelenmiş. Gözaltına alınmadan 4 gün önce bakanların katıldığı bir etkinliğe katılıyorum ama 4 gün sonra gözaltına alınmama sebep olan iddianamede suçlandığım konulara bak. O zaman neden bu kadar ay beklediler.”

Kobanê eylemlerinde HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer’in dükkanın zarar gördüğünü ve şikayetçi olduğunu vurgulayan Memiş, “İmam Taşçıer, 4 ay sonra HDP‘de milletvekili oldu. HDP sorumluysa olaylardan zarar görmüş biri neden HDP’de milletvekili olsun” dedi. 

‘MUHALİFLER TERÖRİST İLAN EDİLİYOR’

İddianamenin 18 Ocak’ta eline ulaştığını ifade eden Memiş, şahsıyla ilgili bir ifade olmadığını belirtti. Kendisine ait olduğu ileri sürülen ve 2014 Ekim ayında gelen mailden haberi olmadığını kaydeden Memiş, “Buna ilişkin AYM’nin delilere ilişkin verdiği bir karar var. Kişi üzerine atılan suçun ya da delilin kişiyle illiyet bağı kurulmadan suçlu olarak görülmez. 1889 Roko yasaları bizim açımızdan kaynaklık ettiğimiz yasalar. Bu anlamada terörle mücadele kanunu madde birde aynen bu maddeyi benimser. Sonuç itibariyle ‘şiddet cebir’ yönetimini esas unsur sayar. Bunun akabinde muhalif partilerde yer alanlar terörist ilan edilmiştir. Herkesin terörist ilan edildiği rejimlerde sözde meşrutiyet ilan ediliyor” diye ekledi. 

‘İDDİALAR TEMELSİZ’

İddianamede birtakım eylemler sıralandığını vurgulayan Memiş, şöyle konuştu: “Eskişehir’de Emek ve Demokrasi güçleri oturma eylemi yapmış ve savcı bunu delil olarak iddianameye koymuş. İddia eylemleri ne gibi suç teşkil eden unsuru vardır. Buradaki insanlar olarak 6 yıl önceki bir suçlamaya ilişkin illiyet bağı kurulması bahanesiyle evlerimizden alındık ve bize yöneltilen suçlar en ağır suçlamalar. Her birimimizin sabit hayatlarının olması da bu iddiaların temelsiz olduğunu da gösteriyor.”

 AİHM KARARI HATIRLATMASI

Demirtaş’a ilişkin AİHM kararını da hatırlatan Memiş, “Cezaevinde olmak kolay değil. Pek çok mağduriyete yol açtı. Öğrenci olduğuma dair belgemi de sunayım. Belirttiğim hususlardan kaynaklı olarak bir illiyet bağı söz konusu olamayacağı için, bir siyasi partinin çalışmalarında yer almanın bu ağır suçlamaların sebebi olamayacağını AİHM ve AYM tarafından güvence altına alınan haklar bağlamında beraatımı talep ediyorum” diyerek, savunmasını sonlandırdı. 

İDDİANAMEYE KARŞI SORGU YAPTINIZ

Memiş’in avukatı Fikret İlkiz, şunları söyledi: “Sorgu yaptınız mahkeme heyeti bir savunma almadınız. Ceza mahkemesinde iddianameye ilişkin sorgu yapılır. İddianamenin kabul kararından sonra sanık sorgusuna başlanır. Sanık sorgusu ile bu koşullarda daha sonra taleplerimizden kaynaklı ‘ne diyorsunuz?’ diyemezsiniz. Sanık sorgusu bittikten sonra savunma makamına söz verirsiniz.  Yapılan işlem savunma değil iddianameye ilişkin sorgulamadır. Başka bir deyişle 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi olarak bu davayı yönetirken her sanık sorgusundan sonra, yeni sorguya başlanmadan önce usule ilişkin pek çok itiraz ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Çünkü CMK hükümlerine göre yapılması gerekenlerin dışında başka bir talebimiz yok. Memiş’in sorgusu yapıldı. Bu iddianameye karşı soru sordunuz. MYK dışında başkaca bir göreviniz var mı diye sordunuz. Halbuki siz mahkeme heyeti olarak bu dosyayı çok iyi bildiğinizi yazdınız. Bunu bir eleştiri olarak değil. Açıkça her kararınıza böyle yazmanı hem de açıkça yanlışlıkla bile olsa bu soruyu soramazsınız. Ama sordunuz.” 

ANF İDDİANAMESİDİR

Müvekkili hakkında tahliye talebinde bulunduklarını vurgulayan İlkiz, “Ama siz bu iddianameye önümüze getirdiniz. Bu iddianame değildir. Bu iddianamenin herhangi bir dili olmadığı kanaatindeyim. Siz bu iddianameyi mahkeme olarak kabul ettiniz. Ama biz neyle suçlandığımızı bilmiyoruz.  Bu ANF iddianamesidir. Eğer öyleyse ve 3 bin 530 sayfa içinde bize ne anlatıyorsunuz. Ya da tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararınızı yazarken gerekçeli bir iddianame kararını kaleme aldığınız mı sanıyorsunuz. İddianamenin dili yoksa ve sanıklar neyle suçlandıklarını bilmiyorsa bu hukukta açıkça adil yargılama hakkına aykırıdır” ifadelerinde bulundu. 

‘BİZİ NEYLE SUÇLADIĞINIZI BİLMEK ZORUNDAYIZ

Kişi temel hak ve özgürlerini korumaktan kaynaklanan temel yükümlülükleri yerine getiren bir iddianame olmadığının altını çizen İlkiz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tam aksine hemen yetişmesi gerektiğine siyaseten inandıkları için böyle bir iddianame geldi. İddianamenin 356 sayfası sürekli bir haberin aktarılması, bir haberin yorumu ve bir cümle ile ‘o halde şöyle olmaktadır’ ile geçiyor. Bu sayfaları atlattıktan sonra sonuç olarak her kişi ile ilgili sanki varmış gibi bir illiyet bağı gerçekleştiriliyormuş gibi savcı bu iddianameyle bizim karşımıza çıktı. Bu nedenle bu iddianameyi anlamak için bizi neyle suçladığınız mutlaka bilmeliyiz. Heyetiniz biliyor, bildiğini de kararına yazıyor. Hassasiyetinizden kendi mahkeme kararında bahsediyorsunuz. Ama 170’inci maddeye aykırı bir iddianamedir. 

PARALEL SORULAR

Bağırmamız, çağırmamız size göre ya da bir an önce ifade ettiğiniz gibi ‘biz o tarafı dinlemiyoruz’ diyerek benim müvekkilimi bu kargaşa içinde sorgulamaya zorladınız. Sonuç olarak savunmanın usule ilişkin olan talepleri dinleyecektiniz ama sonra savunma dediniz. Biz her aşamada savunma olarak varız ve bunları heyetinize aktarırız dosyada bulunan hakikatlerin ortaya çıkması için. Bizim anlamadığımız sorular sordunuz dünkü celsede. İddia makamı sorularıyla paralel sorulardı. Birbirlerini tamamlayan sorulardı. Sormuş olduğunuz soruların diğer sanıklarla da soracağınız anlaşılmaktadır. 

DÜŞÜNCELERİNİ SORAMAZSINIZ

Her soruyu sorabilirsiniz, soruyorsunuz ve sordunuz. Bu sorularınızın içerisinde özellikle diyorsunuz ki; ‘sizin istediğiniz rejim nedir bize bunu açıklar mısınız?’  İddianamede rejim nedeniyle suçlanmıyor. Bundan yapılacak olan savunmalarda aynı soruyu sormak gibi yöntemini kabul edersiniz bu çok eski bir anlayıştır. Bu iddianamenin anlayışıdır. Yine soruyorsunuz; ‘Attığınız tweetlere ne demek istediniz? İlk tweetin ölüm olabileceğini düşünüyor muydunuz?’ Başka bir deyişle düşüncesini soruyorsunuz? Düşündüklerini sormazsınız.  Zaten iddianame üzerinden düşündükleri yargılanıyor.  KCK’yi soruyorsunuz, savcı sizin sormuş olduğunuz soruları tekrar soruyor.  HDP üye olma tarihini soruyor. Siz araştırmadıysanız, bu soruyu soruyorsunuz savcı olarak görevini yapmamışsınız siz bulacaksınız. Bu iddianame burada bulunan herkesi kendisini suçsuz olarak kanıtlamak için açılan bir ceza davasıdır. Aynı şekilde bu suç bu anlamdaki suçlamaları çok gördünüz diyor iddia makamı başka suçtan ceza aldınız mı? Diyor ben mi araştıracağım ceza alıp almadığını, az önce de müvekkilim hakkında İstanbul’da devam eden davayı sordunuz. 

YENİDEN YARGILAMA

Can Memiş hakkında açılan başka davaların olup olmadığını sordunuz. Can Memiş hakkında açılan iki ayrı dava var. Aynı sanık hakkında aynı eylemlerinden dolayı bir hukuk kurulmuş ya da herhangi bir ceza davası varsa ikinci açılan dava reddedilir. Yani bunun savcılık aşamasında reddedilmesi gerekiyordu. Bunun için soruyorum,10 yıl sonra yani sanığı aynı eylemlerinden dolayı yeniden mi yargılayacaksınız? Daha önce soruşturması, kovuşturması yapılmış aynı fiillerden dolayı yeniden soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulması hukuka, sözleşmelere aykırıdır. 

  

KANUNA AYKIRI 

Bu koşullar altında biraz daha bekleyip 3’üncü bir ceza davasında da yargılanmayı mı bekleyelim yoksa bunun daha soruşturma aşamasında reddi gerekirken şimdi reddedilmesi gerektiğini söyleyelim mi? Biz bunu ne zaman istersek söyleriz. Bizim görüşümüz alınmadan kabul edilmiş bir iddianame üzerinden insanları sorgulamak geçmiş zihniyetlerin sorgulama biçimidir. Tahliye konusunda da talebimi ifade ediyorum. Diyorsunuz ki, ‘324 klasör, 2 bin 676 müşteki 37 maktul var bu dosya büyük bir dosya ve biz titizlikle incelendi’ dediniz. Tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamı ile ilgili verdiğiniz kararda bunları söylediniz. Ancak biz de inceliyoruz, bu dosya savunma tarafından incelenmeden asal bir hukuk kurulmamalıdır bu adil yargılama hakkının gereğidir. 23’ncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafında sürekli ‘ret’ ile sonuçlanan ve itirazların asla değerlendirmeden verilen kararlara kanuna aykırıdır.

SABAH ÇIKTILARI DOSYADA 

İddia makamının Ayhan Bilgen’in sorgusu sırasında Sabah Gazetesi’nden aldığı çıktıları dosyaya sonradan eklediğini dile getiren İkiz, “Biz bu belgeleri göremedik, incelemedik. Ama bunlar şu an dava dosyasında. Kaçma şüphesinde bahsetmemin bir gereği yok. Sözleşmenin 5’nci maddesinde yer alan kişi özgürlüğünden bahsetmeme de gerek yok. Müvekkilim Memiş’in tahliye edilmesini talep ediyorum.” 

Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi.