İzmir’de 30 Ekim günü yaşanan ve 115 kişinin hayatını kaybettiği 6.9 şiddetindeki deprem felaketinin ardından bir gözlem raporu hazırlayan İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, hazırladıkları raporu kamuoyu ile paylaştı. Mimarlık Merkezi’nde, bir çok sivil toplum kuruluşunun temsilcisi katılımı ile düzenlenen basın toplantısında raporu DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı okudu.

'TALEPLER YERİNE GETİRİLMELİ' 

Sarı, 115 insanın yaşamını yitirdiği depremde Bayraklı ilçesindeki 17 apartman ile birlikte adliye, sağlık kurumları, okullar başta olmak üzere çok sayıda kamu binası ve işyerinin kullanılamaz duruma geldiğini belirtti.

Deprem sonrasında dayanışmayı engellemeye çalışan iktidarın, sağlık koşullarını ve pandemiyi gerekçe göstererek STK’leri ve diğer gönüllüleri sahadan çıkarmaya çalıştığını söyleyen Sarı, “Pandemi koşullarında yaşanan depremde, pozitif olan ve karantinada bulunan depremzedeler için bir çözüm üretilmedi. Çadır alanlarında semptom taraması, gerektiğinde test yapılması, izolasyon alanlarının oluşturulması gibi talepler yerine getirilmedi. Pandemi bir sağlık sorunu olmaktan çıkarılıp hükümetin elinde siyasi bir enstrüman haline getirildi. Bu hususta , Sağlık Bakanlığı gerçek bir sağlık sorunu olan salgın ile mücadelede tam olarak yetersiz kalmış , bilimsel gerçeklerden kopmuş , birinci basamakta salgın yönetimi tam bir kaos haline gelmiştir" diye belirtti. 

'TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ' 

Depremin yaralarını sarmak için uzun bir sürecin gerektiğini söyleyen Sarı, geçici barınma alanlarının bir an önce belirlenmesi gerektiğini kaydetti. Sarı, " Deprem bir felaket ve bağlı sorunlar kümesi olmaktan çıkarılıp, hükümet için bir şov enstrümanı haline getirilmektedir. Geçmişte yaşadığımız pek çok deneyim hasarlı binaların artçı depremde felakete yol açtığı yönünde. Bu nedenle TMMOB ve İzmir Tabip Odası başta olmak üzere ilgili kurumlar doğrudan sürece dahil edilmelidir. Hasarlı kamu binaları ve işyerlerinde çalışmaya izin verilmemelidir. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri olarak depremden etkilenen halkın yanında olmaya, dayanışmaya, yaraları birlikte sarmaya devam edeceğimizi ve yaşanan tüm mağduriyetlerin giderilmesinin, sorumlularının açığa çıkarılmasının takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyururuz" dedi.   

Sarı, yaptıkları tespit ve gözlemler sonucunda depremzedelere dair öncelikli ihtiyaçları şöyle sıraladı: 

“* Geçici barınma alanlarının yerleri bir an önce belirlenmeli, önümüzdeki kış koşulları da dikkate alınarak bu alanlar sağlıklı ve güvenli yaşam için gerekli alt yapıya kavuşturulmalıdır.

* Pandemi koşullarında sağlık ve hijyen şartlarının sağlanması yaşamsal önem taşımaktadır. Alanda çalışan görevli personel ve yurttaşlarımızın salgından korunma açısından güvenliği sağlanmalıdır. Kişisel korunma araçlarının temini, maske kullanımının teşvik edilmesi ve denetimi, sosyal mesafe kuralının uygulanmasının, korunmasının sağlanması ile yeterli ve düzenli dezenfektan ihtiyacının giderilmesi gerekmektedir.

* Hasar görmüş veya boşaltılmış binaların yarattığı risklere karşı öncelikle yurttaşların can güvenliği sağlanmalıdır. Aynı zamanda yurttaşlarımızın bu binalarda bulunan eşyaları güvence altına alınarak bir an önce kurtarılması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

* Geçici barınma alanlarında birinci basamak sağlık hizmetleri sağlanmalı, Covid testlerinin alanda yaygın olarak yapılması, izolasyon ve karantina koşullarının oluşturulması, mevsimsel grip aşılarının yapılması hayati öneme sahiptir.

* Her türlü olağandışı durumdan eşitsiz biçimde daha fazla etkilenen dezavantajlı gruplar olan kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler daha fazla korunmalıdır.

* Zarar gören herkesin, hizmet verenlerin psikolojik destek ve travma değerlendirmesinin sadece kamu eliyle yönetilmesi mümkün değildir. Uzman gönüllülüğün İzmir Tabip Odası aracılığı ile sağlanması oldukça önemlidir."Sarı’nın dile getirdiği bu taleplerin ardından Türk 

‘EVİ YIKILANLARA EV VERİLECEĞİNE DAİR TEK BİR CÜMLE YOK’

Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Aykut Akdemir söz aldı. 

İzmir’de yeterince bina stokunun olduğunu belirten Akdemir, yıkılan binaların yerine yapılacak yeni binaların kimler tarafından nasıl yapılacağına dair kendileriyle herhangi bir bilgi paylaşılmadığını aktardı. Yıkılacak binalara asılan yazılarda 6306 sayılı yasanına 6 A’nın 2’nci maddesi uygulanacağını dile getiren Akdemir, “Bu kanuna göre yıkılması gereken evler yıkıldıktan sonra orada bulunan yerin alanı hazineye devredilir. Betona tapan hükümetin uyguladığı bu kanun göre; evi yıkılanlara bir ev verileceğine dair tek bir cümle yok” dedi. 

İZMİR TABİP ODASI BAŞKANI ÇAMLI:  UYARI ALDIK

İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfü Çamlı ise, yaptığı konuşmasında geçici barınma noktalarında fiziksel mesafe ve hijyen  konusunda ortaya çıkan olumsuz görüntüleri kaygıyla izlediklerini ifade etti. Barınma alanlarına HES kodu ve kontrollü bir şekilde girilmesi gerektiğini vurgulayan Çamlı, "Mevcut geçici barınma merkezlerinde  çadırlar birbirine çok yakın ve bunların ortalama 8 metrelik mesafelerle kurulması gerekiyor. Ayrıca bu alanlarda çalışan gönüllü ve görevlilere düzenli olarak Kovid-19 testi yapılması gerekiyor. Kovid test yapılan her 4 kişiden birinin pozitif çıkıyor. Ciddi yapısal tedbirlere ihtiyaç var. Toplum sağlığını korumak için sahadayız. Bizim alandan çıkmamızı ya da AFAD bünyesinde çalışmamıza dönük bir uyarı aldık. Bizler barınma merkezlerinde kalmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

KESK: DÖNÜŞÜMLÜ ÇALIŞILMALI

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Dönem Sözcüsü Necip Vardal da, hasar gören binalarda çalışan kamu emekçilerinin dönüşümlü çalışması gerekliliği üzerinde durdu. Çevre  ve Şehircilik Bakanlığı’nın tespitlerine göre; 5 okulda ağır hasar, 18 okulda orta hasar bulunduğu bilgisini paylaşan Vardal, depremzede çocuklara yönelik psiko-sosyal destek verdiklerini de dile getirdi.