12 Eylül 1980  askeri darbesinden bir gün sonra Ardahan’ın Okçu köyündeki evinde gözaltına alınan Cemil Kırbayır’dan o tarihten sonra bir daha haber alınamadı. Ömrünün 33 yılını oğlunun kemiklerini aramakla geçiren ve 2013 yılında 105 yaşında yaşamını yitiren Berfo Kırbayır (Berfo Ana), “Benim evladım gelir diye kapıyı, bacayı, açık bıraktım. Gün geçti, ay geçti, sene geçti, benim çocuğum gelmedi. Benim çocuğum ölmüşse, cenazesini bana versinler” sözleriyle hafızalara kazındı. “Cemil’imin kemiklerini bulmadan beni gömmeyin” vasiyeti bırakan Berfo Ana’nın son sözleri yine “Cemil” oldu. Berfo Ana’nın bir vasiyeti ise mezarının yanına oğlu için kazılan mezarın oğlunun kemiklerinin bulunacağı güne kadar açık kalması oldu.

ERDOĞAN’IN GERÇEKLEŞMEYEN SÖZÜ

Adalet mücadelesini kesintisiz sürdüren Berfo Ana, 5 Şubat 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe Sarayı’na davet ederek görüştüğü Cumartesi Anneleri içinde yer aldı. 103 yaşındaki Berfo Anne’yi dinleyen Erdoğan’ın talimatı sonucu Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun 9 Şubat 2011 tarihli toplantısında “gözaltında iken kayboldukları iddia edilen kişilerin akıbetinin araştırılması” amacıyla bir alt komisyon kurulması kararı alındı.

KOMİSYON RAPORU

Komisyon, yaptığı araştırma sonucu 350 sayfalık bir rapor hazırladı. Raporun sonuç bölümünde “Komisyonumuz; Cemil Kırbayır’ın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır” diye yazıldı. Komisyon, Cemil Kırbayır’ın gözaltında iken işkence ile öldürüldüğü iddiasıyla ilgili olarak, sorgulamayı yapan üç birim olan Emniyet, MİT ve Sıkıyönetim Komutanlığının o dönemdeki görevlileri ve yetkilileri ile dönemin sıkıyönetim komutanı hakkında Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, elindeki tüm bilgi, beyan ve belgeleri Adalet Bakanlığı aracılığı ile savcılığa gönderdi.

DOSYA TEBLİĞ EDİLMEDEN KAPATILDI

Bunun üzerine Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, 2011/899 nolu yeni bir soruşturma başlattı. Soruşturma sırasında arşivde 2002/911 nolu takipsizlik kararı bulundu. Cemil Kırbayır’ın gözaltında kaybedilmesinden 6 yıl sonra, Kars Savcılığı bir soruşturma başlatmış ancak soruşturmada 2002 yılında takipsizlik kararı vermişti. Söz konusu 2002/911 nolu takipsizlik kararı ise aileye tebliğ dahi edilmemiş, dosya böylece kapatılmıştı. Bu karar 2014 yılında aileye tebliğ edildi. Aile hemen Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak, söz konusu takipsizlik kararının kaldırılmasını talep etti. Mahkeme takipsizlik kararını kaldırdı.

ZAMANAŞIMINDAN KAPANDI

Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı 14 Kasım 2019 tarihinde “kanun yararına bozma” talebiyle Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğü’ne gönderdi ve Cumhuriyet Savcılığınca 2002 yılında zaman aşımı nedeniyle verilmiş olan takipsizlik kararını kaldıran Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2014 tarihli kararının kaldırılmasını istedi. Bakanlık, 25 Şubat 2020 tarihinde Yargıtay’a başvurarak dosyada zamanaşımı bakımından “kanun yararına bozma” kararı verilmesini talep etti. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Bakanlığın talebini kabul ederek yerel mahkemenin kararını bozdu. Böylelikle Kırbayır’ın kaybedilmesine ilişkin dosya, başladığı yere, Kars Cumhuriyet Başsavcılığı'na geri döndü. Savcılık, 28 Aralık 2021'de kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi ve dosyayı zamanaşımından kapattı.  

KORUMAKLA GÖREVLİ KİŞİLERCE YOK EDİLDİ

Dosyanın zamanaşımı dolayısıyla kapatılmasına tepki gösteren Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, devletin kendilerine verdiği sözü tutmadığını söyledi. Devletin denetimi altında olan 26 yaşında bir insanın devletin güvenlik güçleri tarafından katledildiğinin altını çizen Kırbayır, “Devlet niye vardır? Yurttaşının, vatandaşının canını, malını korumak ve kollamakla görevlidir. Fakat sen bu kişiyi evinde almışsın ve yok etmişsin. Mücadelemiz sonucunda bize bir söz vermişsin ama bunu da yerine getirmemişsin. Açıkça devlet bize yalan söylemiştir” dedi.

ZAMANI SİZ ÇALDINIZ?

“Bu kaybedilme hangi dönemde yaşanmıştır?” diye soran Kırbayır, “12 Eylül 1980’de cuntacı 5 generalin darbe yapma sonucu Cemil Kırbayır katledilmiştir. Cesedi de yine devletin görevli tarafından ortadan yok edilmiştir. Bu nedir? İnsanlık suçudur. İnsanlık suçundan bir kere zaman aşımı söz konusu olamaz. Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelere rağmen dosya zamanaşımı bahanesiyle kapatılmıştır. Peki hangi zaman aşımı? Aile zamanında müracaatını yapmış mı? Çocuğumun başına ‘şunlar getirildi’ diyerek akıbetini sormuş mu? Evet, sormuş. Ama sen bütün itirazları ve müracaatları sümen altı etmişsin, saklamışsın, yok etmişsin. Ondan sonra böyle bir karar veriyorsun. Zamanı sen çaldın, zamanı sen erteledin. Ardından gelmiş ‘zamanaşımından dolayı dosya kapatıldı’ diyorsun. Peki kapatan kim?” diye sordu.

DARBECİLERE KARŞI OLMAK BU MU?

1983’ten bu yana kurulan her iktidarın “darbe ve darbecilere karşıyız” diyerek iktidara geldiğini ifade eden Kırbayır, “Siz darbe ve darbecilere karşıysanız neden 12 Eylül darbesinin sonucunda vuku bulan tüm kayıplardan dolayı devletin resmi görevlilerini korudunuz ve kolladınız? Darbe ve darbecilere karşı olmak bu mudur? Bize asıl acı çektiren budur. Gözümüze baka baka yalan söylüyorsunuz. İfade ettiğiniz şey yalandır, riyakarlıktır, iki yüzlülüktür” diye belirtti.  

KİME GÜVENECEĞİZ?

2011 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın annesi Berfo Kırbayır’la görüşerek dosyanın aydınlatılacağı ve oğlunun kemiklerinin bulunacağı sözünü verdiğini hatırlatan Mikail Kırbayır, “Hatta grup toplantısında ‘Cemil Kırbayır buhar mıydı havaya uçtu?’ diye sordu. Burada İçişleri Bakanlığı’nı görevlendirdi. Kayıpların akıbeti bulunması için komisyon oluşturdu. Bunu diyen kim? Bin yıllık devlet geleneği olan bir devletin başbakanı. Söz vermiştir ama sözünde durmamıştır. Bunlar hep aldatmaca oldu. Kime güveneceğiz?” dedi.

AYM VE AİHM’E GÖTÜRECEĞİZ

Kendilerini kullanmış olarak hissettiklerini ifade eden Kırbayır, son olarak şunları dile getirdi: “Cemil’in yaşam hakkı elinden alındığı gibi davası da yargılanmadan kapatıldı. Bir iddianame bile hazırlanmadı. 42 yıldır dosya savcılık aşamasında iken örtbas edildi. Bu ne demektir? Mehmet Eymür’ün, Selçuk Akyıldız’ın, Zeki Tunçkollu'nu koruma ve kollamaktır. Devlet için dosya kapanmış olabilir ama bizim için kapanmadığı gibi kamunun vicdanında da bu dosya kapanmamıştır. Mücadelemiz devam edecek. Ta ki mezarını bulana ve katilleri yakalanana kadar.  Bizler bunun peşine bırakmayacağız. Dosyayı ilk başta Anayasa Mahkemesi’ne ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götüreceğiz” diye konuştu.

Kırbayır'ın aile ve avukatları, sürece dair İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde bugün  basın toplantısı düzenleyecek.

MA / Ferhat  Çelik