Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen ve muhalefetin tüm itirazlarına karşı kabul edilen 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, 6 Aralık’ta Genel Kurul’da görüşülecek. 20 Ekim-26 Kasım tarihleri arasında 38 gün süren komisyon görüşmelerinde, milletvekilleri 225 kamu idaresinin bütçesini, 226 kamu idaresinin de kesin hesaplarının yanı sıra 198 Sayıştay raporunu görüştü. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaklaşık 234 saat sürerken, 257 milletvekili bin 650 söz talebinde bulundu.

Bütçe görüşmeleri boyunca ekonomideki krizler yanı sıra eğitim, sağlık, adalet, ekolojik yıkımlara dair de muhalefet milletvekilleri bir dizi protesto eylemi gerçekleştirdi. Siirt’te bir yurttaşın İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e “Burası Kürdistan’dır” sözleri bütçe görüşmelerine damgasını vurdu. İktidarın Kürt sorunu ve Kürt politikasına yönelik HDP’li milletvekilleri tarafından birçok eleştiri yapılırken, iktidar ise “Kürt sorununu” inkar dışında “Kürdistan coğrafyasını” da inkar etti. Bütçe görüşmelerinde muhalefetin verdiği birçok önerge reddedilirken, en fazla eleştiri ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik yapıldı.

Muhalefetin yoğun eleştirileriyle geçen bütçeye dair Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomi Komisyonu üyesi Erol Katırcıoğlu, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe görüşmelerine ve hükümetin yeni ekonomi yönetimine ilişkin Mezopotamya Ajansı'na önemli değerlendirmelerde bulundu.

Bütçe görüşmelerinin bakanlarla milletvekillerinin karşılaşmasıyla birlikte bazen sıcak tartışmalara yol açtığını dile getiren Katırcıoğlu, bu yılki görüşmelerin geçmiş dönemlere göre ilginin daha az olduğunu söyledi. Görüşmelerde bazı bakanlıklarda yaşanan durumların bir kez daha kendini tekrar ettiğini aktaran Katırcıoğlu, İçişleri Bakanlığı bütçe görüşmelerinin de bir önceki yıl gibi tartışmalı geçtiğini kaydetti. Katırcıoğlu, “Çalışma Bakanlığı, Hazine Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın bütçe görüşmesi de sakindi. Çevre Bakanı Murat Kurum’un bütçe görüşmeleri sıkıntılıydı. Tüm gün telefonuna baktı, hiç kimse ile göz teması kurmadı. Dolayısıyla da sonrasında kavga çıktı. Haddini aşan laflar etti” dedi.

HÜKÜMET SİSTEMİ ELEŞTİRİLDİ

AKP-MHP tarafından getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik eleştirilerin çok olduğunu dile getiren Katırcıoğlu, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen sistem doğrudan doğruya tek adam yönetimidir. Bütçeyi hazırladıklarını söyleyen kişiler de doğrudan doğruya saraya bağlı bürokrasidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gerçekten de bugün itibariyle siyasetimizin en ana sorunlarından bir tanesidir. Bu tamamen tek adamın yönetimine has bir durum hatta daha açık söylersek, tam bir padişahlık ifadesi diye düşünüyorum. Padişah da böyle çalışıyormuş, Tayyip Erdoğan’da böyle çalışıyor” diye konuştu.

KÜRT SORUNU İNKARI 

Bütçe görüşmelerinde gündeme gelen Kürt sorununa dair de bir inkar ile karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Katırcıoğlu, şunları söyledi: “Kürt sorunu konusunda hükümetin uzun bir süredir belirlediği inkar politikasıdır. Düşmanca bir yaklaşım benimsediğini görüyoruz. Bütçede zaman zaman Kürt illeri gündeme geldi. Komisyon başkanı Cevdet Yılmaz nötr olması gerekirken, bu tür konular söz konusu olduğunda kendisi Kürt olmasına rağmen söz kesip, bir tür milliyetçilik yaptı. Hükümetin pozisyonu MHP’nin de etkisiyle milliyetçileşmiş vaziyette.”

Bütçe görüşmelerinde sık sık AKP’li ve MHP’li milletvekilleri tarafından dillendirilen “Türk-Kürt kardeştir” ifadelerinin gerçek olmadığını söyleyen Katırcıoğlu, şöyle açıkladı: “Keşke öyle olsa ama öyle değil. Siirt’te bir yurttaş Akşener’e ‘Burası Kürdistan’dır’ dediği günün ertesinde yaka, paça evi basılarak, gözaltına alındı. Bunu bir Türk yapsaydı, alırlar mıydı? Böyle bir şey olmaz. Dolayısıyla açık bir dille ifade etmeseler dahi Kürtlere dair bir ayrımcı dil, ayrımcı bakış açısı var. Kürt sorunu hala ortada duruyor. Kürt sorununun çözümüne dair de bir irade yok.”

SORUNLAR DURUYOR 

Bütçede en büyük kalemin “güvenlik” harcamalarına aktarıldığını anlatan Katırcıoğlu, “Geçmiş bütçenin de bu bütçenin de en büyük kalemi güvenlik harcamalarında. Bu yıl yüzde 30 artış var. Bu çok fazla. Bakın polis gücü Almanya’da 270 bin, Fransa’da 285 bin kişi, Türkiye’de ise 600 bin kişi. Yani üstelik Almanya ve Fransa bizim nüfuslarımıza yakın. Her türlü kozmopolitizm var, göç alıyorlar. Türkiye’de bu kadar fazla olması esasında siyasette yaşanan sorundan kaynaklanıyor. Türkiye demokrasiyle yönetilmiyor. Çözülmemiş sorunlar var. Alevi, Kürt sorunu başta olmak üzere ciddi sorunlar var. Bu sorunlar olduğu ve ‘yok denildiği’ sürece tartışmalar devam edecek. Bu da güvenlik bütçesine daha fazla harcamalarına daha fazla pay ayırmalarına neden olacak. İnsanların ihtiyaçlarına ise daha az bütçe ayrılacak. Eğitime, konuta, sağlığa ayrılan bütçe azalacak. İnsanların hakkettiği refahı elde etmeleri mümkün olmaktan çıkacak” ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE BÖLÜNMÜŞ BİR TOPLUM’

Türkiye’de barış siyaseti olmamasını eleştiren Katırcıoğlu, “Türkiye toplumu zaten bölünmüş bir toplumdu. Mustafa Kemal ve arkadaşları buna Türklük ve İslamiyet üzerinden bir kimlik giydirmeye çalıştılar ama bu kimlikte olmadı. Olmadığını en iyi İslamcılar biliyor. Dolayısıyla bu sorunlarla yüzleşmeyen bir Türkiye’nin demokrasiye ulaşması mümkün olmayacak. Bu meseleler içinde de en önemli olanın Kürt sorunu olduğunu ve bunun anahtar olduğunu düşünüyorum. Kürt sorununu aşan kim olursa Türkiye’yi demokrasiye ulaştıracak” şeklinde konuştu.

Tüm bu meseleler yanı sıra bütçenin şimdiden gerçekleşmesinin mümkün olmadığını çünkü dolar kurundaki artışla uçup, gittiğini belirten Katırcıoğlu, bütçenin temel hazırlanma vizyonun da neo-liberal ekonomi yönetimi olduğunu söyledi. Özelleştirmeler, kamu ortaklığı, kamu-özel işbirliği ortaklığı meselelerine olabildiğince yer verildiğine dikkati çeken Katırcıoğlu, bugün kapitalizmi savunanların dahi pandemi kriziyle birlikte neo-liberal ekonomi yönetimini eleştirdiğini vurguladı.

BAŞARI DURUMU YOK

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Kurucusu ve Başkanı Klaus Schwab’ın bir makalesinde yer alan “ülke içindeki ve ülkeler arasındaki gelir dağılımı bozukluğu” ve “kamunun ortadan kaldırılması” iki tespitine atıfta bulunan Katırcıoğlu, “Burada aslında neo-liberal sistemin piyasacı yaklaşımına bir itiraz gelmiş oluyor. Bu itirazlar esas olarak soldan gelen itirazlardır. ‘Bu gelir dağılımı ile olmaz’ diyen, bizdik. ‘Kamunun bu kadar denklem dışına çıkarılması doğru değildir’ diyenler, bizlerdik. Bu bütçe liberal bir bütçe, liberal olduğu içinde kendini piyasacı olarak tanımlıyor. Ben o konuda bile ciddi olduklarını düşünmüyorum. Esası piyasacı bir iş değil. Soğan, patates peşinde koştular” eleştirilerinde bulundu. Katırcıoğlu, değişimi görmeyen bir yerden hazırlanan bu bütçenin başarılı olmasının mümkün olmadığını da sözlerine ekledi. Katırcıoğlu, toplumun ihtiyaçları ve refahını arttıracak bütçenin hem içeride hem de dışarıda yaratılacak barış siyaseti ile mümkün olacağını da kaydetti.

EKONOMİDE KULVAR DEĞİŞİKLİĞİ 

Ekonomide artan kriz halini ise Katırcıoğlu iktidarın kulvar değişikliğinden kaynaklandığını ancak bu politikanın da unsurlarının oluşmadığı eleştirilerinde bulundu. 20 yıldır iktidarda olan AKP’nin ekonomideki temel sorunlara çözüm bulmadığının altını çizen Katırcıoğlu, Türkiye’de üretimin doğrudan ithalata bağımlı olmasından kaynaklı hem fiyat hem de finansal istikrarın sağlanamadığını söyledi.

FELAKET SENARYOSU 

AKP’nin kulvar değişikliğiyle yapmak istediği politikayı ise Katırcıoğlu, şöyle açıkladı: “İthalat ve ihracat arasındaki fark olarak cari açığı, cari fazla haline getireceklerini, cari fazla olması durumunda da zaten döviz üzerinde bir baskı olmayacak. Dolayısıyla Türk lirası değerlenecek, fiyat istikrarı sağlanacak diye çok dolaylı bir yerden çözmeye çalışıyorlar. Bize göre olmaz.  Bunun olabilmesi için koşullar yeterince gerçekleşmiş değil. Bir kere kamu-özel işbirliği ortaklığına bir sürü güvence vermişsiniz ve bunu da dolar ile Euro üzerinden vermişsiniz. Bunlara ödenecek paralar artıyor, bunları nasıl karşılayacaksınız. Bütçeden karşılayacaksınız. Bütçe de vergilerden geliyor. Kamu borcu oldukça yüksek. Bunu da TL ile ödeyeceğimiz için bunu nasıl döndüreceğiz. Bence dolaylı ve dolaysız zamlara neden olacak. Bu bir felaket senaryosu ama bunu göze almış gibi görünüyorlar.”

MA / Berivan Altan