AKP-MHP iktidarı, seçimlerde 3'ü büyükşehir, 5'i il, 45'i ilçe, 12'si belde olmak üzere toplam 65 belediye kazanan HDP'nin 45 belediyesine kayyım atadı. HDP'nin elinde tek il belediyesi Kars kaldı. Seçimden bu yana birçok tehdit alan belediye eşbaşkanları, yardımcıları ve meclis üyeleri, bazı gruplar tarafından hedef gösterilerek, fiziki saldırılara uğradı. Kısa bir süre önce yapılan şehir içi yolcu taşıma ihalesi sırasında da belediye personelleri darp edildi. 

Kars Belediyesi Eşbaşkanları Şevin Alaca ve Ayhan Bilgen, belediyelerine yönelik baskıları ve kayyım politikalarını değerlendirdi. 

HALK İRADESİNİN GASPI

2014 ve 2019 yerel seçim sonrası HDP'li belediyelere yönelik kayyım politikasının geliştirildiğini, AKP-MHP'nin tek adam rejimini kalıcı hale getirmek için siyasi soykırım operasyonları yaptığını belirten eşbaşkan Şevin Alaca, anti demokratik uygulamanın halk iradesinin gaspına dönük bir darbe olduğunu söyledi. Kayyım politikasının ülkenin demokratikleşmesini istemeyenlerin yaptıkları en büyük kötülüklerden biri olduğunu ifade eden Alaca, “Boş gerekçeler ve mesnetsiz iddialarla belediyelerimize kayyımlar atanmaya devam ediyor. Tüm yaşananlara rağmen halkımız hiçte adil ve demokratik olmayan koşullarda 2019 yılında sandığa gitti. Halkımız oylarını partimizden yana kullandılar ama seçim öncesinde bile iktidar mensupları kayyımların atanacağına ilişkin beyanatlar verdiler. Nitekim seçimin hemen ardından bu uygulamayı tekrar hayata geçirdiler” dedi. 

'YARGI GEREKENİ YAPMIYOR'

HDP belediyelerin hedef haline getirildiğini ancak bu diğer muhalefet parti belediyelerine yapılmayacak anlamına gelmeyeceğini hatırlatan Alaca, “Özellikle pandemi sürecinde gördüğümüz gibi muhalif belediyelere yönelik engellemeler bundan sonra yaşanacakları da gözler önüne seriyor. Kayyımla ilgili itirazların sadece bizim partimiz değil, herkes tarafından dile getirilmesi gerekiyor. Bu ülkenin demokratikleşmesini isteyen herkesin buna karşı çıkması ve ses yükseltmesi gerekiyor. Seçimlerde HDP olarak 65 belediye kazandık ama şuan sadece il belediyesi olarak Kars Belediyesi kaldı. Seçim sonrası belediyemiz üzerinde de yoğun bir saldırı dalgası geliştirilmeye başlandı. Belediyeye yönelik fiili saldırılar, çalışanlarımıza saldırılar ve sosyal medya üzerinden yapılan saldırıların tümünü kamuoyuyla paylaştık. Elbette seçim sonrası bize saldırıların olacağını tahmin ediyorduk. Ama bu tehdit ve usulsüzlüklere ilişkin suç duyularını yapmamıza rağmen şuana kadar bir yol alamadık. Bu saldırıları yapan şahıslarla ilgili doğru bir soruşturma yürütmediler. Bunu yapmadıkları için bir sonraki hamlenin de önünü açtılar. Yargı gerekeni yapmadığı için bu durum saldırı yapanları da cesaretlendiriyor” diye konuştu. 

TEHDİTLERLE ALTYAPI HAZIRLIĞI 

Tüm bu tehdit ve hedef göstermelerin belediyelerine yönelik kayyım atanması için bir altyapı hazırlığı olduğunu düşündüklerini anlatan Alaca, “Kayyım atanması için bazı güçlerin desteklediği kişilerin olduğunu biliyoruz. Ülkede gündem çok hızlı değişiyor ama biz kentimize ilişkin kayyım politikasının olacağını düşünmüyoruz. Diğer belediyelerimiz olduğu gibi Kars'a da kayyım atanmasının hiçbir hukuki ve yasal gerekçesi olmayacaktır. Kars'ın çok önemli sorunları ve biz bunları çözmek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Kayyım ihtimalini düşünmeden, her an halkımızın sorunlarını çözmek için mücadele etmeye devam edeceğiz” diye belirtti. 

KAYYIM ATAMA KAMPANYASI 

Bir belediyenin öncelikli sorumluluğu ve muhatabının seçildiği şehre karşı hizmetleri etkin ve verimli biçimde vermek olduğunu vurgulayan eşbaşkan Ayhan Bilgen ise, “Belediyecilik; ayırımcılık, haksızlık, suiistimal ve rüşvet gibi asla kabul edilemeyecek şeylere fırsat vermeden bu hizmeti yerine getirmektir. Bizim bir yıllık pratiğimizle ilgili kentte rahatsızlık, tepki ve eleştiri yok. Aksine oy vermeyen insanlar bile açıkça önceki dönemlerle kıyaslanmayacak kadar net biçimde belediyenin disipline olduğu, imarda rüşvetsiz iş yapılabildiğini, kimseye haksızlık yapılmadığını söylüyor. Yine kentlinin imar, yol ve diğer birçok çalışma ile ilgili de yine bir beklentinin olduğunu biliyor ve halkımızın gündeminde sadece bunların olduğunu biliyoruz. Ancak tüm bunlara rağmen bir kayyım atanması için bir kampanyanın yürüdüğü çok açık. Belediyenin çalışmaları, etkinlikleri ve diğer birçok konuyu maniple edip, basına yansıtarak ve ardından bununla ilgili soruşturma açılmasını sağlamak kayyım atama çabalarını ortaya koyuyor. Yine kent içi ulaşım ihalesi yapıldığında belediyeyi basmak ve 'kayyım atansın' diye slogan atmak bu amacın birer parçasıdır” dedi. 

BİRLİKTE YAŞAMA DARBE

Kayyım atanmasını isteyenlerin ve bu taleplerin hiçbir karşılığının olmadığını dile getiren Bilgen, şöyle devam etti: "Banların hiçbir meşruiyeti yok ve bizim de hesap veremeyeceğimiz hiçbir hesabımız yoktur. Ne yasalar açısından suç teşkil edecek bir işlem ne de toplumsal vicdan açısından hesap veremeyeceğimiz hiçbir çalışmamız yoktur. Biliyoruz ki, kentle ilgili alacağınız her kararın siyasette riskleri vardır. Bir şehirde seçime rağmen o iradeyi yok sayarak alınacak bir karar siyasetçileri cezalandırmak, partiyi cezalandırmak değil, bu durum halkı cezalandırmak ve iradesini tanımamaktır. Bunun çıkaracağı sonuç; halkta bir kopuşu, demokrasiye dair inançsızlığı, umutsuzluğu, kendi oyunun bir değerinin olmadığı ve iradesine saygı duyulmadığının bir göstergesi olacak sonuçtur. Bu aynı zamanda ülkede birlikte yaşamı ve geleceği kurmaya dönük darbe niteliğinde bir sonuç olacaktır."

ESKİ DÜZENİ İSTİYORLAR

Olması gereken ile olan arasındaki uçurum ne yazık ki Cumhuriyet tarihi boyunca herkesin tanık olduğu bir durum olduğunu ifade eden Bilgen, "Kayyım atanmanın hiçbir gerekçesi yok ama buna rağmen asla atanmaz diyecek bir durum da yok. Bu ülkede iktidar partileri hakkında kapatma davaları açıldı, başbakan, cumhurbaşkanları yargılandı hatta idam edilenler oldu. Türkiye siyasi tarihi asla kabul edilemeyecek, hukuk devletinde asla normal görülemeyecek çok şeye tanıklık etti. Son yıllarda da kayyım uygulamaları bunun adeta bugüne kadar uzanan boyutu olarak önümüze çıktı. 'Abdestsiz namaz olur mu? Biz kıldık oldu' fıkrasındaki 'biz yaptık oldu' anlayışının savunabilirliliği meşru görülebilirliği yok. Bu şehirde belediye, raporlara yansıdığı gibi kurumsal nitelik ve vasfını kaybetmişti. Bu kadar kurumsal yapısını ve vasfını kaybetmiş bir kurum belki de ilk kez yılların birikmiş sorunlarını çözme tavrını ortaya koyuyor. Bunun çözülmesini istemeyenler, buranın eski düzendeki gibi birilerine peşkeş çekilmesini isteyenler bu ısrarlarını başka gündemden üzerinden devam ettireceklerdir. Yoksa kalkıp haksız alacaklarını talep etme gibi durumları yok. Ya da geçmişte olduğu gibi kartçı personel istihdam edip onların maaşlarını sigorta karşılığında ceplerine atma ihtimali yok" dedi. 

'HESABINI HALKA VERİRLER'

Kente gelen kaynakları halk için kullandıklarını ve belediye kaldıkları sürece kimsenin bunun dışında bir pratiğin içerisine giremeyeceğini ifade eden Bilgen, “Bu kaynakları imkanlar şehrin kaynaklarıdır. Biz bunu sadece emaneten yürütmesini sağlıyoruz. Dolayısıyla böyle bir beklentiye girenler, 'biz baskı oluştururuz, toplumun sinir uçlarına dokunuruz, bayrak ve Atatürk üzerinden başka semboller üzerinden bir gerilim ortaya çıkarırız' durumuna girerek 'buraya kayyım atanır' meselesi onlar için bir çaresizliğin sonucudur. Belli ki bunu deneyecek ve zorlayacaklar. Başarılı olup olmayacaklarını bilmiyoruz. Bu bizim vereceğimiz bir karar değil bu ülkeyi yönetenlerin, ülkenin yargısının, bürokrasinin bir tutumudur. Bu konuda ne bizim geri atacak bir durumumuz var ne de yapmaktan imtina edeceğimiz, korkacak ve cayacak bir pozisyonumuz var. Biz bu kent için acil olduğunu düşündüğümüz işlerin hepsini planladığımız gibi yapacağız. Bunun sonucunda farklı bir siyaset gelişirse herkes bunun hesabını elbette halka verir” diye konuştu. 

MA / Adnan Bilen