Karadeniz bölgesinde kalan kentler sık sık yaşanan ırkçı saldırılar ile gündemde. Hemen hemen her yıl, bölgeye mevsimlik işçi olarak giden kişilere dönük ırkçı saldırılar gerçekleşiyor. Söz konusu saldırılardan kaynaklı geçtiğimiz yıl 2 işçi hayatını kaybetti. 16 yaşındaki Suriyeli Eymen Hammami’nin 14 Eylül’de Samsun’da öldürülmesi de bunun son örneği oldu. 

ARTAN ‘KÜRT DÜŞMANLIĞI’

Bölgede, bu saldırılar sadece işçilere dönük gerçekleşmiyor. Geçmiş dönemlerde HDP’li siyasetçilere dönük de kimi saldırılar yaşandı. “Kürt düşmanlığının” her geçen gün daha da derinleştiği saldırıların yanı sıra, Hrant Dink ve Santa Maria kilisesi papazı Santoro cinayetlerinin faillerinin de Karadenizli gençler olması dikkati çekiyor.  

Geçmişte Rum ve Ermenilerin yoğunlukta yaşadığı, 12 Eylül askeri cuntası öncesi sol örgütlerin güçlü olduğu bölgede artış gösteren ırkçı saldırıları Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) üyesi ve Karadeniz örgütlenmesinde yer alan Seçkin Kır ile konuştuk.  

RUM VE ERMENİLER  

Kır, ırkçı saldırıların nedenlerini görmek için bölgenin tarihsel arka planına bakmak gerektiğini söyledi. Saldırıların arkasında sosyolojik ve ekonomik nedenlerin yattığına dikkati çeken Kır, bölgedeki ırkçılığın temellerinin 100 yıl önce atıldığını ifade etti. Kır, “Bölge ağırlıklı olarak Ortodoks Rumlardan, Ortodoks ve Katolik Ermenilerden oluşurken, Osmanlı'nın son zamanları ile birlikte bu nüfus bir kırıma uğratıldı. Özellikle Cumhuriyet ile birlikte bu kırım daha da yoğunlaştırıldı ve bu halklar tamamen imha edildi. Buralara göç ile birlikte yeni yerleşim alanları açıldı. Kendisine Türk diyen yerli nüfus boşaltılan yerlere yerleştirildi, gayrimüslümlerin mülklerine el konuldu” dedi. 

TOPAL OSMAN ZİHNİYETİ

Bölgeye yerleştirilen ‘ayrıcalıklı tabakanın’, varlığını devlete borçlu hissettiğini dile getiren Kır, “Dolayısıyla Rum ve Ermeni nüfusun yok edilmesi bu yeni 'tabakanın’ tekçi, homojen ve kültürel bakımdan fakir oluşu nedeniyle, kendi kimlik kodlarının dışındakilere karşı düşmanlığı da ortaya çıkardı. Müesses nizam her daim Karadeniz'i bu özellikleri ile her türlü propaganda ile yaşatmaya çalışıyor. Müesses nizam Rumları ve Ermenileri, İpsiz Recep ve Topal Osman gibi cezaevinden devşirdikleri suçlulardan oluşturulan çeteler ile yok etti. Aynı zihniyet günümüzde de devam ediyor” 

DÜŞMANLIK GEÇİTLERDE DİRİ TUTULUYOR

“Hrant Dink'i katledenler, Trabzon da rahip Santaro’yu öldürenler de bu zihniyetin sürdürücüleridir” diyen Kır, JİTEM kurucusu Veli Küçük'ün de yıllarca Giresun’da görev yaptığını hatırlattı. Kır, Karadeniz’de HDP’li olmanın bedel ödemek anlamına geldiğine işaret ederek, devletin özellikle Kürt düşmanlığını her daim insanların hafızasında tutmak istediğini belirtti. Kır, bunun için Sinop'tan Artvin'e kadar karayolundaki bütün üstgeçitlere çatışmalarda yaşamını yitiren askerlerin isimlerinin verildiğini ifade etti. 

‘KARDEŞLEŞME SAĞLANMALI’ 

“Memlekette Kürt sorunu çözülse bile, bölgede aynı anda Kürt düşmanlığı ve ırkçılık çözülmeyecek, bu daha bir süre alacak” diyen Kır, “Bölgeye gerek fındık gerek ise soğan ve şekerpancarı toplamaya gelen Kürt göçmen işçiler ile bahçe sahipleri ve yöre insanları arasında bir kardeşleşme sağlanmalı. Ancak o zaman bu ırkçılık ve ötekileştirme yok olacak. Parti olarak da yapmak istediğimiz şey bu” ifadelerini kullandı. 

‘ULUSLARARASI TEKELLER DE SORUMLU’

Kürt işçilerin çalışmak için geldikleri illerde hiçbir statü ve güvencelerinin olmadığını sözlerine ekleyen Kır, ırkçılığın emeği etnikleştirerek kapitalizmin hizmetine soktuğunu dile getirdi. Emeğin etnikleştirilmesinin de ucuz iş gücüne zemin hazırlamak amaçlı olduğunu kaydeden Kır, şöyle devam etti: “Dolayısıyla Karadeniz’de göçmen Kürt tarım işçilerine yönelik saldırılara, yerel tefeci tüccarlar, uluslararası fındık borsası, Karadeniz fındık piyasasına sahip Ferrero, Progida ve Stellifer gibi uluslarararası fındık tekelleri de ortaktır” dedi. 

Mezopotamya Ajansı / Tolga Güney