Özgür Kadın Hareketi’nin (TJA) “Kadınız, özgürlüğümüz için varız, değişim için ayaktayız” şiarıyla 1-2 Şubat’ta Diyarbakır’da düzenlediği 3’üncü Kadın Buluşması’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Buluşmanın Kürdistan ve Türkiye’den gelen 700 sayıda katılımcı ile gerçekleştirildiği belirtilen bildirgede, “İngiltere, Güney Kürdistan ve Türkiye’den gelen kadın mücadelesinde emekleri olan birçok kadın aktivist bize katılımlarıyla güç ve moral vermiştir. Buluşmamız kadın özgürlüğü ve eşitliği temeline dayalı savaşsız, sömürüsüz bir dünya için özgürlükte ısrar, mücadelede kararlılıkla kadın dayanışmasını büyütme ve geliştirme iradesini büyük bir coşku ile ortaya koymuştur” denildi. 

      

‘ÖLÜMSÜZLEŞEN TÜM KADINLARA ATFEDİYORUZ’

24 Ocak’ta Elazığ ve Malatya’da meydana gelen depremden etkilenen, yaşamını yitiren ve yaralananlar için geçmiş olsun, başsağlığı ve acil şifa dileklerinin yer aldığı sonuç bildirgesinde, kadın buluşmasının faşizme karşı kadın direnişi etrafında bütünleşmenin verdiği moral, coşku ve dayanışma ruhuyla gerçekleştiği belirtildi. Sonuç bildirgesinde, “Rojava'dan Şengalli kadınlara, Cumartesi Anneleri'nden beyaz tülbentli annelere, Şili’de Las Tesis dansıyla erkek-devlet şiddetine karşı tecavüzcü sensin, katil sensin diyerek tüm dünyaya yayılan kadın çığlığından İran ve Lübnan’a dünyanın her yerinde erkek egemen zihniyetinin cinsiyetçi, milliyetçi ve dinci saldırılarına karşı zindanlarda ve yaşamın her alanında kadın özgürlük mücadelesini direnerek büyüten tüm kadınları yüreğimizde harlanan özgürlük aşkıyla selamlıyoruz. Buluşmamızı uluslararası komployla Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez ve Silopi’de katledilen Seve Demir, Fatma Uyar, Pakize Nayır son olarak Rojava’da Akp destekli çeteler eliyle katledilen Hevrin Xelef ve zindanlarda teslimiyete karşı direnişin sesi olan Nurcan Bakır şahsında kadın özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşen tüm kadınlara atfediyoruz” diye belirtildi.

‘KÜRTSÜZLEŞTİRME POLİTİKASI’

Kapitalist modernitenin kendi amaç ve çıkarlarına göre Ortadoğu’yu yeniden dizayn ederek hegemonyasını geliştirmek üzerinden daha çok ekonomik, siyasi ve ideolojik boyutta yaşanan 3'üncü Dünya savaşı yeni gelişmelerle bazen çekişerek bazen de uzlaşarak daha da derinleşerek yayıldığı ifade edilen bildirgede, “Dünyaya mevcut durumda hakim olan politik tutum çıkar elde etme, gerektiği ve ihtiyaç duydukları kadar çelişkiyi göze alma ve aynı zamanda kendi iç çelişkilerini derinleştirmeden ve çatışır hale getirmeden bir dengeleme durumuna dikkat etme tutumudur. Rojavanın işgaline verilen destek ve onay da bu çerçevededir. Yaşanan savaş İran ve Türkiye’yi de savaş alanı haline getirmiştir. IŞİD Rojava’da askeri olarak yenilgiye uğratılsa da zihniyeti faşist iktidarlar tarafından yaşatılmaya çalışılmaktadır. AKP-MHP iktidarının kadın ve Kürt düşmanı faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyeti ve siyaseti IŞİD’in hamiliğini yaparak ‘Türkiye’nin savunması ve güvenliği, sınırlarımızın dışında başlar’ söylemi, neo-osmanlıcılık hayallerinin, ittihat terakkici zihniyet politikalarıyla başta Rojava olmak üzere Doğu Akdeniz ve Libya üzerinden Türk-İslam yayılmacılığına alan açmak istemektedir. İnkarcı ve soykırımcı siyasetine karşı duran herkesi düşman ilan ederek toplumu sindirmeye çalışmaktadır. Bu şekilde iktidarda kalmaya çalışmaktadır. Gelinen aşamada tüm baskı ve saldırılarına rağmen çöküşten kendini kurtaramayacağı gerçeği açığa çıkmıştır. Bu iktidar halkların, inançların, kültürlerin bir arada yaşamasının en doğal özgürlükçü koşullarını oluşturan Rojava kadın devriminin kazanımlarını boğmak üzerinden Kürt inkar ve imhasına dayandırdığı ‘beka’ söylemiyle Rojava demografyasını değiştirme yoluna giderek Rojava’yı Kürtsüzleştirme politikasını sürdürmektedir” denildi.

          

EŞBAŞKANLIK SİSTEMİ

Eşbaşkanlığın mor çizgileri olduğu vurgulanan bildirgede, “AKP-MHP iktidarı seçimlerden hemen sonra eş başkanlık sistemini tanımadığını, uygulanmasına izin vermeyeceğini söyleyerek kayyum darbesiyle belediyelerde eşbaşkanlık sistemine karşı savaş açmıştır. Kadın özgürlük mücadelesinin büyük kazanımlarından olan eşbaşkanlık sistemine yönelik bu saldırılarla kadın özgürlük mücadelesini zayıflatmayı, kadın iradesini teslim almayı hedeflemektedir. Eşbaşkanlık sistemimiz ve kazanımımız kadın öncülüğündeki demokratikleşmenin özünü oluşturuyor. Bu saldırılar karşısında mücadelemizi büyütme, kazanımlarımızı koruma ve direnişimizi yükseltme kararlılığıyla yolumuza devam edeceğiz”  diye kaydedildi.                                                                 

        

‘KAZANAN BİZLER OLACAĞIZ’

Şiddetsiz ve özgür yaşanılır bir dünya için mücadelenin sürdüğü kaydedilen bildirgede, şu ifadeler yer aldı: “Kürdistan merkezli Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde kadınlar direniş ve mücadele içerisindedirler. Kadının örgütlü mücadelesi, politik etkinliği erkek egemen zihniyetin yansıması olan faşist AKP-MHP iktidarının yıkılmasında kilit rol oynayacaktır. Saldırılar karşısında onurlu ve anlamlı yaşamın sahibi olmanın yolu örgütlülük, bilinç ve mücadele noktasında cesaretle direnmekten geçer. Büyük bedellerin büyük kazanımları açığa çıkaracağı hakikatinin bilinciyle mücadeleyi yaşamın merkeze koyan biz kadınlar kadın direniş ruhuyla kuşanarak 21. yüzyılı kadın özgürlük yüzyılı yapmanın cesaret ve fedakarlığıyla kazanan bizler olacağız.”

Kadın buluşmasında alınan kararlar ise sonuç bilgesinde şu başlıklar altında yer aldı:  

TECRİDE KARŞI MÜCADELE

 Başta Kürdistan olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu halklarının demokratikleşmesi, özgür ve barış içinde yaşaması için milyonların iradesi olan Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması ve özgürlüğüne kavuşması gerekmektedir. Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, halkların bir arada, demokratik ve barış koşulları içerisinde yaşamasının teminatıdır. Bu yaklaşım ile TJA sayın Öcalan’ın sağlığı, güvenliği ve özgürlüğüne kavuşması için verilen mücadeleye öncülük yapar, mutlak tecrit sistemiyle derinleştirilen çözümsüzlüğün ve başta kadınların özgür yaşam projesine olmak üzere Ortadoğu’da yaşayan halklara uygulanan toplumsal tecridin ortadan kaldırılmasında rol alması için özgür yaşamdan yana olan kadınları, gençleri ve tüm halkları ortak mücadele zemininde buluşturur ve harekete geçirir.  

ŞİDDET POLİTİKASINA KARŞI MÜCADELE

5 bin yıldır örgütlü bir şekilde kadın varlığına karşı geliştirilen yok sayma ve şiddet politikası kapitalist modernite sisteminin krize girmesi ile beraber saldırılarını daha da arttırmıştır. Kadın kırımı politikasına karşı TJA başta zihniyeti değiştirip dönüştürmek olmak üzere her türlü erkek/devlet şiddetine karşı, erken yaşta evlendirmeye, ve özel savaş zihniyetinin sonucu olarak kadınların düşürülmeye çalışılmasına karşı mücadele eder, politikalar geliştirir. AKP/MHP faşist blokunun, erkek egemen, kadın düşmanı, tekçi, neoliberal, gerici politikalarının sonucu olarak artan kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze her türlü erkek-devlet şiddetine karşı bütün kadınlarla birlikte mücadele eder. Şiddete maruz kalan kadınların başvuracakları ve kendilerini savunacakları özgür kadın evleri inşa etmek için kadın hareketleri ile ortak hareket eder. 

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde bir adım olan yasal kazanımların uygulanması için mücadele eder. 6284 Sayılı Yasa, İstanbul Sözleşmesi ve nafaka hakkımızın kapsamının anlaşılması, haklarımız ve kazanımlarımızın farkındalığının artırılması ve savunulması için seminer, forum, söyleşi, atölye çalışmaları, eylem, etkinlik vs. düzenler. Kadın kazanımlarına yönelik saldırı dalgasını teşhir eder. 

Kazanımlarımızın gaspını önleyecek politikalar geliştirerek, eşitlik ve özgürlük mücadelemizi yükseltecek, kadına yönelik hiçbir şiddetinin olmadığı bir dünya için mücadelemizi sürdüreceğiz.

SÖMÜRGE SİYASETİNE KARŞI MÜCADELE

Kürdistan’da 100 yıldır uygulanan sömürgeci zihniyete karşı TJA kesintisiz mücadele eder. Kadın kazanımlarını hedef alan ve günümüzün sömürgeci politikalarının bir parçası olan kayyum darbesi ve işgal girişimlerine karşı toplumun değerlerini esas alan kadın direnişi ile cevap olur. Kayyum darbesi ile Rojava Kadın Devrimi’ni boğmaya yönelik işgal saldırısını aynı anlayışın ürünü olarak gören TJA kayyum, işgal politikaları ile Kürt kadınlarına yönelik her türlü sömürge siyasetine karşı mücadeleyi yükseltir. 

 Kayyum zihniyetine karşı mücadele etmeyi, her alanda kadın iradesini ezmeye, emeğimize, bedenimize, kimliğimize el koymaya çalışan erkek egemenliğine karşı yürüttüğümüz kadın özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak görür. Eşbaşkanlık sistemimize yönelik saldırıyı hedef alan, kadınların iradesini gasp eden, kadın kurumlarını kapatarak erkek-devlet şiddetini körükleyen kayyum zihniyetine karşı mücadeleyi esas alır. Yerel yönetimlerin mekanlardan ibaret olmadığını, halkın kendi iradesi ve emeği ile yarattığı öz örgütlülüğü olduğu anlayışı ile yerel yönetimler politikamızı halkla beraber mücadele ederek sahiplenir, değerlerini korur ve kazanımları büyütür. 

KADIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK

 AKP-MHP faşist bloku tecrit politikalarının bir sonucu olarak, kendi anlayışı dışında kalan bütün kesimler için ülkeyi bir açık cezaevine dönüştürmüştür. Bu zihniyete karşı mücadele eden tüm toplumsal kesimleri sindirme politikalarının bir sonucu olarak rehin alıyor ve cezaevlerinde hak ihlallerine, işkence politikalarına devam ediyor. Bunun siyasi bir sonucu olarak kadın özgürlük mücadelesi veren kadınlar, halkın kendi iradesi ile seçtiği milletvekilleri, eşbaşkanlar, meclis üyeleri ve binlerce kadın siyasetçiyi rehin alarak tecrit uygulamaktadır. 

Tarihten günümüze kadar kadınlar ve halklar olarak bu politikalara karşı sürekli mücadele içerisinde olarak teslimiyeti kabul etmedik. Geçmişten aldığımız bu direniş mirası ile cezaevlerinde rehin alınan ama iradesini teslim etmeyip direnerek özsavunmasını büyüten bütün kadınların, siyasi tutsakların serbest bırakılması için mücadele kararlılığımızı yineliyoruz. Öncelikle cezaevi koşullarının iyileştirilmesi, hasta ve çocuklu tutsakların özgür bırakılması, her türlü hak gaspına ve işkenceye son verilmesi için hukuki ve toplumsal zeminde mücadele eder bununla birlikte özsavunmasını gerçekleştiren tüm tutsak kadınların özgürlüğüne kavuşması için ilgili tüm kurumlarla dayanışma içerisinde olarak ortak direniş örgütler. 

ENTERNASYONAL KADIN DAYANIŞMA AĞI 

Kapitalist modernite sistemi içerisinde bulunduğu krizi aşmak için dünyanın her yerinde kadın kazanımlarını hedef alan saldırılarına karşı gelişen kadın direnişlerine tanıklık etmekteyiz. Kapitalist moderniteye karşı demokratik moderntenin direnişçi kadın ruhu dünyanın dört bir yanında kendi hakikatini sahiplenme mücadelesini kesintisiz devam ettiriyor. Şili’den İran’a, Rojava’dan Afrika’ya, Fransa’dan Hindistan’a kadar bu ruh kadın devriminin değerlerini büyütüyor. Krizli Ortadoğu coğrafyasında köhneleşmiş kapitalist moderniteye karşı yükselen kadınların komünal değerlerini sahiplenme mücadelesi bizler açısından da umut, coşku ve moral yaratmaktadır. Bu gerçeklikten yola çıkarak TJA’lı kadınlar olarak bizler de yükselen kadın değerlerini sahiplenme, büyütme ve ortak mücadele alanına dönüştürmek için enternasyonel kadın ağının kurulması için her günü 8 Mart ruhu ile örgütleyip, mücadele edeceğiz. Bununla beraber TJA, delegesi olduğu dünya kadın yürüyüşünün (DKY) etkinlik kararlarını eş zamanlı yapmayı onaylar, çatışma ve çözüm (1325) çalışmalarına, AWİD ve Dünya Kadın Konferans çalışmalarına katılımını sürdürür. Yine Türkiyeli feminist, sosyalist, direnen kadınlarla eril zihniyete karşı direniş hattını güçlendirir, bu temelde kadına yönelik her türlü saldırıya karşı ortak mücadele eder. Paneller, çalıştaylar, ortak eylemsellikler yürütür. 

ULUSAL BİRLİK

 TJA, yüz yıllardır uluslararası hegemonik güçlerin politikalarının bir sonucu olarak Kürdistan halkına dayatılan parçalanmışlığa karşı ulusal birliğin ilkeler üzerinden inşa edilerek başta Bakure Kürdistan’da olmak üzere dört tarafta yürütülen gasp ve sömürgeci politikalara karşı çözüm gücü olarak tüm parçalardaki Kürt kadınlarının birliği ve dayanışması perspektifi ile hareket eder. Kürdistan coğrafyasında yaşanan soykırım politikalarına karşı her çevreden Kürt kadınları olarak Kürtlerin birliğini ve özgürlüğünü mücadelemizin itici gücü olarak kabul eder ve bu çerçevede Yekitiya Jinen Kurd platformunun aldığı bütün kararları, Kürt kadın konferansı da dahil olmak üzere sahiplenir. 

ANADİL ÇALIŞMALARI

 TJA, anadilimizi geliştirmek ve her türlü asimilasyon saldırılarına karşı koruyarak yaşam dili haline getirmek için mücadele eder. Bu çerçevede kadın yazarlar, şairler, sanatçılar ve edebiyatçıların katılacağı Kürtçe etkinliklerin organize edilmesi, eylem, etkinliklerin, sosyal medyanın, açıklamaların anadilde yapılması, her evin anadil için bir okula dönüştürülmesi asimilasyona karşı toplumsal bir özsavunmadır. Anadil ile ilgili söyleşi, panel, etkinlikler organize eder. Kürtçenin eğitim-öğretim dili olması için mücadele eder. 

Ayrıca ‘Tora çand u zimane Kurdi’ çalıştayında alınan bütün kararları benimser, kendisini bu çalışmanın öznesi olarak görür ve pratikleştirmesi için mücadele eder. 

PARADİGMAMIZ ÇERÇEVESİNDE EKOLOJİ MÜCADELEMİZ 

21'inci yüzyılın ve önümüzdeki bin yılların aydınlık çağlarının müjdecisi olan paradigmamız, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmadır ve ekoloji mücadelesi herhangi bir mücadele olmaktan öte, paradigmamızın yaşam özüdür. TJA doğa üzerindeki tahakkümü kadın ve toplum üzerindeki tahakkümün bir parçası olarak görür ve kapitalist sistemin ekolojik kırımına ve sömürü politikalarına karşı mücadele eder. Bu kapsamda buluşmamız kadın ekoloji komisyonunun kurulmasını karar altına alır. 

KÜLTÜREL SOYKIRIMA KARŞI MÜCADELE

Kültürlerin yok edilmesi bugün özel savaş politikalarının bir parçası olarak devam etmektedir. Asimilasyon politikaları, kültürlerin özünü öldürmekte ve sistemin tekçi politikalarına kurban edilmektedir. Bu anlamda TJA her farklılığın bir zenginlik olduğu bilinci ile hareket eder kültürel çalışmaların aldığı kararları ortak yürütür. Kültürlerin yaşatılması ve zenginleştirilmesi için özgün olarak paneller, festivaller, açık hava buluşmaları, sosyal medya etkinlikleri, tiyatro, film festivalleri düzenler. Kürt kültürünün yaşamsallaştırılması, devletin kültür kırım politikalarına karşı özsavunma olarak görür ve kültür ile ilgili yapılacak her etkinliği kurumlarımız ile beraber hayata geçirir. 

Dört parçada Kürtlere uygulanan asimilasyon politikası dilin, folklorun, kültürün egemen ulus-devletlerin politikaları çerçevesinde şekillendirilmeye çalışılmıştır ve bu politika bugün arttırılarak devam etmektedir. Kültürü yok edilen bir toplumun kendisi de yok olmaya mahkumdur. Halkların demokratik temelde, farklılıklar ile bir arada yaşamasının temel ölçütlerinden biri her halkın kendi kültürünü yaşatmasıdır. Bu anlamda Kürt kültürüne yönelik asimilasyon ve yok etme politikası bugün karşı karşıya kaldığımız düşman politikalarının özünü oluşturmaktadır. Kültürün asli taşıyıcısı olarak kadınlar bu politikalara karşı kültürü daha fazla yaşamsallaştırmayı ve büyütmeyi kendisine ahlaki ve politik olarak bir görev bilir ve bunun için uğraşır. 

ZORLA ALIKONULAN KADINLAR PLATFORMU

Êzîdî kadınların deyimiyle; ‘ Bizim Topraklarda Önce Kadınlar Uyanır, Sonra Güneş Doğar.’ Buluşmamız, Ortadoğu’da DAİŞ, Afrika’da Boko Horam vb. barbar çetelerının saldırılarına karşı yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde mücadele etme farkındalık yaratmak, kadın örgütlülüğünü pekiştirmek ve buna karşın harekete geçmek için oluşturulan, ‘Zorla Alıkonulan Kadınlar’ için mücadele platformunun çalıştay kararlarına sahip çıkarak, dünyada faili belli kadın cinayetleri alanına dönüştüren erkek devlet zihniyetine karşı tüm kadın hareketleriyle ortak mücadele yürütür. 

MÜLTECİ POLİTİKAMIZ

Savaş demek işgal demek, göç demektir, katmerli şiddet demektir. Yeryüzü işgal yeri değil hepimizin barınma, beslenme, koruma yeridir. Savaş karşıtlığı ve özgürlük mücadelesi vererek savaşları sonlandırmak, kadın odaklı barış mücadelesi vermekle mültecilik sona erebilir. Erkek şiddetinin bir başka yüzü olan mülteciliğin sona erdirilmesi için savaş karşıtı politikaları geliştirmek mülteci sorununun temel çözümüdür. Bizler de savaşlardan kaynaklı göçertilmek zorunda kalan kadınların ihtiyaçlarına cevap olabilmek, için birlikte mücadeleyi yükselteceğiz. Mülteci kadınların maruz kaldığı taciz, tecavüze karşı, ucuz emek iş gücü olarak görülmesine, ikinci eş olarak para karşılığı evliliğe zorlanmasına karşı ve mülteci statüsünü kazanmaları için kadın dayanışması ile mücadeleyi büyüteceğiz. 

ÇOCUKLARA YÖNELİK SAVAŞ POLİTİKALARI

Erkek egemen sistemin özel savaş politikalarını uyguladığı en temel kesimlerinden biri olan çocuklar bugün birçok tehlike ile karşı karşıyadır. En savunmasız olarak görülen ve bu kirli politikaların en açık hedefi haline gelen çocukların hayatlarının karartılmak istenmesi bugün taciz, tecavüz, emek sömürüsü, erken yaşta evlendirme gibi politikalar ile devam etmektedir. Mevcut iktidar tecavüz faillerine yönelik aflar çıkarmak istemekte, kız çocuklarını tecavüz eden kişi ile evlendirecek yasal düzenlemeler yapmaya çalışmakta, devlet kurumları özellikle kız çocuklarına yönelik söylemleri ile çocukları açık hedef haline getirmektedir. TJA olarak, çocukların karşı karşıya kaldığı her türlü düşürme, özel savaş politikalarına karşı mücadele edeceğimizi, özgür bir geleceğe sahip olmaları için direnişi büyüteceğimizi bir kez daha yineliyoruz.  

Jin Jiyan Azadî”