DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik işgal saldırılarını protesto eden ve 6 Kasım 2014’te Urfa’nın Suruç ilçesinden Kobanê’ye geçmek isteyen gruba askerlerin müdahalesi sırasında hayatını kaybeden Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans öğrencisi Kader Ortakaya’nın ölümüne ilişkin açılan dava dosyasında 7 yıldır ilerleme kaydedilmedi. 

Urfa Valiliği ve Suruç Kaymakamlığı o dönem Ortakaya’nın Kobanê tarafından yapılan atışlar sırasında isabet eden bir şarapnel parçasıyla öldüğünü açıklamış, Urfa’da yapılan otopside de ölüm nedeni "kişinin ateşli silah muhtemel şarapnel parçası yaralanmasına bağlı yaygın kafatası ve kaide kırıkları ile birlikte beyin harabiyeti ve kanaması sonucu ölüm" şeklinde kayıtlara geçmişti. Fakat Ortakaya’nın aile ve avukatlarının itirazları sonucu 2018’de mezarı açılarak yeniden otopsi işlemi yapıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından yapılan otopsi işleminde Ortakaya’nın "şarapnel parçasıyla değil yüksek kinetikli silahtan gelen ateş sonucu hayatını kaybettiği" tespiti yapıldı. Buna rağmen Suruç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen dosyada herhangi bir ifade alınmadı, dosyaya bir belge eklenmediği gibi avukatların talepleri de karşılanmadı. Dosyada etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle Ortakaya’nın avukatları 30 Ekim 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. 

OLAY ANINA DAİR GÖRÜNTÜLER

Avukatların AYM’ye yaptığı başvuruda olay anına dair görüntülere değinilerek,“‘09.22 itibariyle başlayıp 09.34 itibariyle biten yaklaşık 12 saniyelik zaman diliminde TSK'ya ait cobra aracından seri- otomatik olmayan, ancak seri-manuel atış olduğu anlaşılan yaklaşık 20 adet silah patlama sesinin duyulduğu görülmektedir. Ayrıca, görgü tanıklarının ifadeleri ve video kayıtlarında da tarafımızca tespit edilen zamanlama ve olay senkronizasyonuna ilişkin bu yöndeki tüm tespitlerin de bir arada bütünlük sağladığı sonuç ve kanaatine varılmıştır’ denmesine rağmen savcılıkça bu görüntülerin incelenmemesi soruşturmanın ne kadar özensiz yapıldığını göstermektedir” denildi. 

TALEPLER DİKKATE ALINMIYOR 

Olay yeri incelemesinin yapılmadığı ve buna dönük bir işlem yapılması talimatının da yerine getirilmediğine yer verilen başvuruda, bu nedenle olay yerindeki mermi ya da diğer delillerin toplanmadığına da değinildi. Başvuruda, olaydan 1 yıl sonra Suruç Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hiçbir askerin ifadesini almadan dosyada “görevsizlik” kararı vererek Diyarbakır Askeri Savcılığı’na gönderdiğine yer verildi. Avukatlar, müracaatta “1 yıl sonra ilk kez askeri savcılık, olayda görev alan askerlerin tanık olarak ifadesinin alınmasını istemiştir. Tanık olarak ifadesi alınan tanıkların bir çoğunun ifadesinde çelişki bulunması, kimisinin sadece gaz atıldığı kimisinin ise gaz atılmadığı, sadece uyarı yapıldığı beyanları karşısında savcılıkça bu çelişkileri gidermeye dönük hiçbir işlem yapılmamıştır. Savcılık, görüntü ve otopsi incelemesi yapmadan doğruluğu teyit edilmeyen istihbari bilgi ile (PYD-DEAŞ arasında çatışma olduğu) daimi arama kararı vermiştir. Maktulün yüksek kinetik enerjili bir silahla öldürüldüğünün ATK raporuyla kesin ve net olarak belirlenmesinden sonra savcılığa vermiş olduğumuz dilekçelerde birçok talebimiz olmasına rağmen savcılıkça bu taleplerimiz dikkate alınmamıştır” ifadelerine yer verildi.  

TALEPLER

Ortakaya’nın öldürülmesinin yaşam hakkının çok ağır bir şekilde ihlali olduğuna vurgu yapılan başvuruda, avukatlar taleplerini şöyle sıraladı: “Ortakaya’nın kolluk tarafından hem öldürülmesi hem de soruşturmasının özensiz bir şekilde yapılarak sürüncemede bırakılması, cesedinin ATK’ye zamanında gönderilmemesi, soruşturma dosyasının 6 yıldır tamamlanmaması, daimi arama kararına alınması, failinin tespitine dönük etkili bir işlem yapılmaması, olay yeri incelemesinin yapılmaması, askerlerin ifadesinin çok uzun süre sonra alınması ve diğer bir çok delilin usulüne uygun olarak toplanmaması Anayasa ve AİHS tarafından güvence altına alınan yaşam hakkına bağlı olarak etkili bir soruşturma yapılmaması, bu hakkın hem usul hem de esas boyutunun ağır bir şekilde ihlalidir. Yüksek mahkemenizce tüm tespitlerin yapılarak ve zaman aşımı süresi dolmadan ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması, etkili bir soruşturma yapılması için savcılık makamının harekete geçirilmesini talep ederiz.”

SORUŞTURMA KAPATILMAYA ÇALIŞILIYOR

Dosya avukatlarından Müslüm Baran, AYM’ye yaptıkları başvurunun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala bir gelişmenin yaşanmadığını söyledi. Ortakaya’nın katledildiğinde daha ilk andan itibaren görüntü ve tanıklara rağmen soruşturmanın kapatılmaya çalışıldığına vurgu yapan Baran, “Valilik Kader’in karşı taraftan gelen şarapnel ile öldürüldüğünü, kolluğun ateş açmadığını iddia etti.  Bu şekilde soruşturmayı kapatmaya çalıştılar. Tüm ısrara rağmen böylesine vahim bir olayda ayrıntılı otopsi bile yapılmadı. Daha sonra olay ‘taksirle öldürme’ olarak nitelendirilip askeri bölgede olduğu gerekçesiyle dosya Diyarbakır Askeri Savcılığı'na gönderildi. Askeri savcılıkların kapatılmasıyla dosya tekrar Suruç’a geldi ve fail tespit edilemediğinden dosya daimi aramaya alındı” dedi.

CEZASIZLIK POLİTİKASI 

Ortakaya’nın mezarının açılması ve ayrıntılı bir şekilde otopsisinin yapılması için ısrarcı olduklarını belirten Baran, “Olaydan 4 yıl sonra ısrarlarımız sonucu mezar açılarak dosya ATK’ye gönderildi. ATK, ölümün şarapnel ile olmasının mümkün olmadığını, yüksek kinetikli bir ateşli silah ile olduğu yönde bir rapor vererek haklılığımızı ortaya koydu. Ancak buna rağmen defalarca savcılıktan talep etmemize rağmen savcılık faillerin tespiti için tek bir işlem bile yapmadı. Belli ki bu gibi dosyalarda ucu kolluğa dayandığı için failler tespit edilmek istenmiyor. Bu da süregelen cezasızlık politikasının bir sonucudur” ifadelerini kullandı. 

FAİL KOLLUKSA DEVLET KORUR!

Dosyada faillerin belli olmamasına rağmen, Ortakaya’nın kesin ölüm sebebi ortaya konulmamışken savcılığın olayı “taksirle öldürme” olarak nitelendirdiğini hatırlatan Baran, şöyle devam etti: “Yani diyor ki ‘kolluk yapmış olamaz, yapmışsa da kesin kazayla olmuştur.’ Bu bile en başından dosyanın kapatılmak istendiğinin göstergesi. Bu gibi dosyalarda tüm delillere rağmen ısrarla fail ortaya konulmak istenmez. Bu olay belki de o dönem çözüm sürecini bitirmek isteyen FETÖ’nün bir eylemidir. Ancak talebimize rağmen bu husus bile araştırılmamaktadır. Bu da göstermektedir ki fail kolluk oldu mu devlet onu mutlaka korur. Böylece dosyalar sürüncemede bırakılır. Taksirle öldürme olarak nitelendirilmesinin bir diğer nedeni de olay tarihinden itibaren 15 yıl geçtiğinde dosya zamanaşımı ile tamamen kapatılır.”

AİHM’E TAŞINACAK

Baran, yaşam hakkına bağlı olarak etkili bir soruşturmanın yapılmaması nedeniyle AYM’ye başvuru yaptıklarını söyledi. Başvurularının bir yıldır AYM önünde incelemeyi beklediğini ifade eden Baran, “Dosyada talebimiz AYM’nin vereceği bir ihlal kararı ile bir an önce etkili bir soruşturma yapılarak faillerin tespit edilmesini ve haklarında dava açılmasını sağlamaktır. AYM’den olumsuz bir karar çıkması halinde dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacağız ve sonuna kadar hukuk mücadelesi vererek faillerin tespit edilmesini talep edeceğiz” diye konuştu. 

MA / Ferhat Çelik