Çözüm sürecinde “Sekretarya” görevi amacıyla PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın bulunduğu İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi'ne 2015 yılında Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım ile sevk edilen Veysi Aktaş’ın kardeşi Sabiha Aslan, ağabeyiyle ilk kez yaptığı telefon görüşmesini anlattı.

5 YIL SONRA İLK GÖRÜŞME 

Sabiha Aslan, ağabeyiyle 5 yıl aradan sonra 27 Nisan günü yaptığı telefon görüşmesinin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nda gerçekleştiğini dile getirdi. Aslan, o anları şu sözlerle aktardı: "Veysi’yle konuştuğumda ilk olarak hal ve hatır sorduk. Annemizi ve çocuklarımı sorunca sadece benimle konuşmasına izin verildiğini söyledim. Çocuklarım ve annemizle de konuşmak istiyordu. Keşke evden arasaydı, bütün ailemiz duyardı sesini. Annem evladının ne sesini duydu ne de kendisini 5 yıldır gördü. Yaşlı, hasta oralara gidemiyor. Zaten izin verseler de gidiş, gelişler çok ağır. İnsan bu durumu anlaması için yaşaması gerekiyor. 5 yıl sonra sesini duymak çok ağır bir histi. Uzun süre sonra görüşüne gittiğimde de aynı hissiyata kapılmıştım. Çünkü görüşmeden sonra arkanda bıraktığın bir insan var. Özlemlerimizi dile getirdik. Bana iki ayda bir çocuklarımın fotoğrafını çekip göndermemi istedi. Göndersek de ellerine ulaşmadığını söylediğimde ‘Evet geldiğini söylüyorlar fakat bize vermiyorlar’ dedi.”

DİYARBAKIR’I SORDU

Veysi Aktaş’ın “Diyarbakır’daki virüs durumunu” sorduğunu belirten kardeşi, “Bu hastalıktan dolayı herkesin direkt ölüyor algısı oluşmuş. Onlar bilmedikleri için tedirginliklerini dile getirdi. Çok önemli bir şey olmadığını tedbir aldığımızı söyledim. Şehri sordu ben de evimizin Newroz Parkı'nın tam karşısında olduğunu kafasında canlansın diye yolların tarifini ediyordum" diye konuştu.

'SON GÖRÜŞME OLABİLİR'

Aktaş’ın, İmralı'da koronavirüse karşı önlem alındığını, herhangi bir sorunun olmadığını belirttiğini aktaran Aslan, "Fiziki olarak iyi olduğunu söyledi. Genel olarak her hangi bir hastalığa karşı doktorun kontrol ettiğini, ilaç konusunda bir sorunların olmadığını söyledi. Salgından dolayı teması korumak için birbirlerini görmediklerini düşünüyorum. Temizlik malzemelerinin sınırlı verildiğini kendi bütçeleriyle aldıklarını söyledi. Aileyle telefonla iletişiminin devam edip etmeyeceği konusunda belirsiz olduğunu, 'Belki son görüşme ve iletişim de olabilir' dedi. Yani tamamen bir belirsizlik var. Veysi’nin sesi çok değişmişti. Genelde biraz aceleyle konuşur. Telefonla konuştuğumda sesini tanıyamıyordum. Cezaevinin çok nemli olduğunu, bundan kaynaklı olduğunu söyledi. Oranın havası nefesine ve sesine rahatsızlık verdi. Bu durum nasıl bir ortamda sıkıntılar yaşadıklarını gözler önüne seriyor" ifadelerini kullandı.

İMRALI’DA AĞIR TECRİT 

"Veysi 26 yıldır cezaevinde ama kaç cezaevi değiştirdiğini artık bilmiyoruz. 20 yıl geçtikten sonra sayamaz duruma geldik" diyen Aslan, tutuklularla iletişimin her zaman sağlanması gerektiğini vurguladı. Aslan, İmralı’da çok ağır bir tecrit yaşandığını belirtti. Bu tecridin kanun ve hukuk dışı olduğuna işaret eden Aslan, en temel hakları olan telefon, mektup, görüş haklarının ellerinden alındığına dikkati çekti. Tutuklularla bağlantılarının kopuk olduğunu ifade eden Aslan, böylesi bir kanunun görülmediğini dile getirdi.

Başta Öcalan olmak üzere İmralı’daki tüm tutukluların aileleriyle iletişim halinde olması gerektiğini kaydeden Aslan, "Savcılıkta telefon görüşmesi sırasında bir kişi yanımda durdu. O baskı altında ben ne konuşabilirim, ne söyleye bilirim. Madem öyle eve gelsinler sorun değil. En azından çocuklarım ve en önemlisi annem de konuşurdu. Annem için ve onlar için de bu iyi olurdu. En temel hakkımızı elimizden almasınlar. Ne görüş ne de telefon görüşmesi var. Bunlar sağlansa ihtiyaçlarının ne olduğunu bilsek istekleri doğrultusunda göndereceğiz. İletişim olmadığı için isteyemiyorlar, biz de ne göndereceğimizi bilmiyoruz" diye konuştu.

‘NE YAŞADIKLARINI BİLMİYORUZ’

İnfaz Yasası'nda siyasi tutukluların kapsam dışı bırakılmasına şaşırmadıklarını dile getiren Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yine kendi kanunlarını ortaya çıkardılar. Adli tutukluları çıkarırken, suçu olmayan, elinde kaleminden başka bir şey olmayan gazeteciler, demokrasiyi savunan siyasetçiler kapsam dışı bırakıldı. Başta Sayın Öcalan olmak üzere hasta tutuklular, yaşlılar ve tüm tutuklular serbest bırakılması gerekiyor. Hangi dine, kanuna yaptıkları sığar. İmralı Cezaevi'ne özel bir politika uygulanıyor. İmralı Cezaevi kayıp, hayal bir yermiş gibi, kaybolmuşlar, yoklar! Ne olduğunu, ne yaşadıklarını bilmiyoruz. Sınırsız bir kanunsuzluk var. Ağır bir zulüm, ilk onlara, daha sonra biz ailelere yapılıyor. Bu yüzden herkesin cezaevlerine ses çıkarması gerekiyor."

MA / Fahrettin Kılıç - Ayşe Sürme