İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından 2 sürecek “İstanbul Deprem Çalıştayı” başladı. Şişli’de bulunan İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlen çalıştaya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yurt içi ve yurt dışından çok sayıda akademisyen ve deprem uzmanı katıldı. Çalıştayda ilk olarak kısa bir konuşma yapan İBB Deprem risk yönetimi ve kentsel iyileştirme daire başkanı Dr. Tayfun Kahraman, depreme ilişkin ne yapacaklarını detaylı bir şekilde açıklayacaklarını söyledi. 

‘YETERİNCE DERS ÇIKARILMADI’

2018 yılında İstanbul depremine ilişkin bir çalışma yapıldığını dile getiren Kahraman, yapılan çalışmaya göre ortaya çıkan tablonun çok vahim olduğunu belirtti.  1999 yılında yaşanan Marmara depreminden yeterince ders çıkarılmadığını ifade eden Kahraman, 26 Eylül’de yaşadığımız deprem de gördüğümüz gibi bizler depremi hemen unuttuk. İstanbul’da bu tablo ile karşılaşmak ve bu tablonun varlığından bahsetmek emin olun en önemli problemimiz” diye konuştu.

‘İŞ İŞTEN GEÇMESİN İSTİYORUZ’

Ardından çalıştayın açılış konuşmasını yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, deprem afet dönemlerinde en önemli sorumluluğun yurttaşlara düştüğünü, bu anlamda daha çok duyarlı olunması gerektiğini söyledi. Depreme hazırlık anlamında siyasilerin de hazırlıklı olmadığını oy istemek için harcadıkları zamanı deprem hazırlıkları için harcanması gerektiğini ifade eden İmamoğlu, “Ancak bunu önemsemiyoruz. Çünkü depremle karşılaştığınız zaman daha önceki hazırlıklarımızı nedenli önemli, nedeni stratejik ve nedenli hayat kurtarıcı olduğu o zaman anlaşılır. Biz iş işten geçsin istemiyoruz.  Belki bu yüzden siyasetçiler bazen popülist düşüncelerle bu alanları pek önemsemezler çaba göstermezler zaman harcamazlar.  Siyasiler tarafından önemsenmediğini hep birlikte görüyoruz yaşıyoruz” dedi.

‘ÇOK BÜYÜK DEPREM PROBLEMİMİZ VAR’

İstanbul’un çok büyük bir deprem problemi olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “Ülkemizde bazı siyasilerin o devşirmek için elinden geleni yapa biliyor biz o tür siyasilerden değiliz ve asla olmayacağız. Bu şehrin bugününü ve yarınını görmezden gelemeyiz. Hepimiz biliyoruz ki çok büyük bir deprem sorunumuz var. Daha önceki ilçe belediye başkanlığım döneminde de bu süreci çok önemsedik ve depremle ilgili Beylikdüzü’nde önemli çalışmalarda bulunduk. Çalışmaların ne denli önemli olduğunu hem kadromuzla hem halkımızla paylaştığımızda insanların da böyle bir süreci önemsediğini kavradığı hep birlikte hissettik. Çalışmalar halen devam etmekte ve bununla ilgili sürdürülebilir bir sistemi Beylikdüzü’ndeki arkadaşlarım vatandaşlarımızla birlikte canlı tutmaktayız” ifadelerini kullandı. 

‘KAFAMIZI KUMA GÖMEMEYİZ’

İstanbul’da en önemli risklerden birinin deprem olduğunu bildikleri halde kafalarını kuma gömemeyeceklerini sözlerine ekleyen İmamoğlu, “Gerçekten bazı rakamları insan telaffuz bile etmekten tereddüt duyuyor. Ulusal bir felaketten bahsediyoruz. Korkmalıyız ve bu süreci bu denli ciddi almalıyız. Halihazırda 1,2 milyon yapının karşı karşıya olduğu büyük bir risk var. Aslında 48 bin binanın büyük çaplı hasar olacağı bir sürece anlatıyoruz.  On binlerce can kaybından bahsediyoruz. Bu nedenle yeni yönetim olarak İstanbul’u depremlere dayanıklı bir şehir haline getirmek bizim öncelikli hedefimiz olacaktır” diye belirtti. 

‘AYRANI YOK İÇMEYE…’

Kanal İstanbul Projesine de değinen İmamoğlu, şöyle devam etti: “Kurum yöneten insan olarak bütçeleri kısıtlı sorumlu ebeveynler, sorumlu iş insanları her bir kuruş harcamadan önce 10 kere 100 kere düşünürler bizim milletçe bir sözümüz ‘Hani ayranı yok içmeye’ derler o misal bir tavırla davranışla hareket edilmez. Elbette bir kamu yöneticisi akıllı bir siyasetçi toplumun önceliklerini en önemli unsuru olarak hayatına nakşeden bir siyasetçi nasıl düşünür. Öncelikle milletin hayat kalitesinin yükseltilmesi için hareket eder. İstihdam, eğitim, sağlık haklarımızda erime varsa. Ekonomi darda ise milletin kaynaklarını bir takım hayale yada hayallere harcamazsınız. Türkiye’de bir süredir Kanal İstanbul Projesi konuşuluyor. 2011 yılında seçim kazandıran bir proje olarak toplumun hafızasında kaldı. Proje bazen Hakkari’de konuşuldu bazen Antalya, Muğla ve Edirne’de konuşuldu. Peki bize sordular mı, bu salonda bulunan bilim insanlarına akademisyenlere üniversitelere bu soruyu sorup buna cevap aradılar mı? Ben 5 yıl o boyunca projenin yapıldığı alana yakın olan ilçelerin birinde belediye başkanlığı yaptım. Hiç davet edildik mi? Bizim gibi başka belediyeler davet edildi mi? Milyonlarca insan böyle bir sürecin hangi aşamasında var.”

‘DERİN RİSKLER BARINDIIRYOR’

Kanal İstanbul sadece bir deniz yolu ulaşım projesi olmadığını, projenin kentin hem karada ki hem denizdeki çevre dengesi sistemini değiştirebilecek çok derin riskler içerdiğini ifade eden İmamoğlu, “Göller, tarım alanları, yaşam alanları, yeraltı suyu sistemleri, şehrin tüm ulaşım sistemi projeden çok kritik bir şekilde etkileniyor. Tarım arazilerinin yok olması bir yana İstanbul boğazı ile yeni açılacak kanal arasında tam 8 milyon insanın yaşadığı bir adaya hapsedilmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu ucube proje ile ülkenin deprem riski en yüksek tehdit ve tehdit altında bırakılmış oluyor. Bu nasıl bir projedir hepinize soruyorum. Hep beraber düşünmeliyiz. Bu neyin ısrardır? Kanal yaklaşık 45 kilometre uzunluğunda 21 metreye yakın derinlikte en dar yeri 275 metre genişlikte. Bu proje Sazlıdere ve Terkoz havzalarını tamamen yok edecek. Terkos Gölü'nün yok olma riski de ortaya çıkıyor. İstanbul’un içme suyu ihtiyacı için müthiş bir tehdit oluşturduğu net olarak ortadadır ve tek başına bu bile büyük bir tehdittir. Bu projenin yapılmaması için yeterli bir nedendir. Bu proje için harcanması gereken paranın 75 milyar olduğu söyleniyor. Bize göre ise ucunun belli olmadığı bir yatırım. Birileri ‘İstanbul’a ihanet ettik’ demişti ama bu proje İstanbul’a ihanet projesi bile değildir resmen bir cinayet projesidir” ifadesinde bulundu.  

İmamoğlu’nun konuşmasının ardından İstanbul depremi ve dünyada yaşanan deprem deneyimlerinin anlatılacağı oturumlara geçildi.