Rize’nin İkizdere ilçesinde bulunan İşkencedere Vadisi’nde Cengiz İnşaatın yapmak istediği taş ocağına karşı bölge halkı günlerdir doğa nöbetlerini sürdürüyor. Dünyada koruma altında bulunan 200 vadiden birisi olan İşkencedere’ye giren iş makineleri yol açmak için onlarca ağacı köklerinden söktü. Bölgenin geçim kaynaklarından olan arıcılığın da yok olması anlamına gelen doğa katliamı için köylülerin eyleminin yanı sıra hukuki mücadelede devam ediyor. Projenin gündeme geldiği ilk gün Rize İdare Mahkemesine başvuran köylüler, yürütmenin durdurulmasını istiyor. Dava süreci devam ederken Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü’nün izni ile ağaç kesimine başlanması ise yurttaşların tepkisini çekti. 

Çevre aktivisti ve avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu, dava sürecini ve yaşananların hukuksal boyutunu Mezopotamya Ajansı'na anlattı. 

YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEBİ

Bu bölgenin üstünde de mermer ocağı bulunduğu belirten Okumuşoğlu, ona karşı da Rize İdare Mahkemesi’nde davalarının devam ettiğini söyledi. Şuan çalışma yapılmak istenen alanda ise Cevizlik Bazalt Taş Ocağı projesi olduğu ifade eden Okumuşoğlu, “İyidere’de yapılmak istenen bir liman projesi var ve limanın dolgu taşını buradan temin etmeyi düşünüyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan izin alınmış. Biz de bu izne karşı Rize İdare Mahkemesi’nde dava açtık, devam ediyor. Yürütmeyi durdurma talebimiz var. Hele ki ağaçların kesildiği şartlarda bu talebin derhal karşılanmasını istiyoruz. Eğer gecikilirse yarın öbür gün davayı kazandığımızda burada verilen zararların hiçbir şekilde geri dönmesi mümkün olmayacak. Davanın bir amacı kalmayacak. Biz bu davayı doğayı korumak için açtık. Doğa yıkıldıktan sonra o dava bizim lehimize olsa ne olur olmasa ne olur” dedi. 

‘YARGI KARARLARI YOK SAYILIYOR'

Aynı durumun "Yeşil Yol" projesinde de yaşandığını hatırlatan Okumuşoğlu, Türkiye’de mahkemelerin verdiği kararların kalıcı olmadığını vurguladı. Davaların şirketler kazanana kadar yenilendiğini ifade eden Okumuşoğlu, her iptal kararından sonra yeni bir izin çıktığını aktardı. “Türkiye’deki hukuksuzluk ya da garip hukuk bu şekilde işliyor” diyen Okumuşoğlu, şunları söyledi: “Zaten bu insanlar mahkemelerde hukukun bir türlü tecelli etmemesinden kaynaklı mücadele ediyorlar. Ekonomik yetersizliklerine rağmen yasak günlerinde her türlü cezayı göze alarak buraya geldiler. Hukukun en önce konuşulması gerekiyor. Yargıya güven ve yargının vermiş olduğu kararlara bir hukuk devletinin uyması bekleniyor. Ama maalesef bu ülkede hukukun vermiş olduğu kararlar hiç yokmuş gibi yeniden işlemler yapılıyor.”

'BURADA UMUT VAR'

Buradaki mücadelenin takip edildiğini dile getiren Okumuşoğlu, sosyal medya da söylenen “Burası şu siyasete oy vermiş. Gitsin onlardan çare bulsun” sözlerine de tepki göstererek, İkizdere’de yaşam mücadelesi verildiğine dikkat çekti. Tek bir kişi bile mücadele ediyorsa o insanın yanında olmak gerektiğinin altını çizen Okumuşoğlu, “Çünkü biz doğa mücadelesi veriyoruz. Ekoloji mücadelesi veren insanları yalnız bırakamayız. Burada bir umut var, buradaki yaşamı koruyabiliriz. Bu doğanın değerini kimse söyleyemez, parayla ölçülen şeyler değil bunlar. Dolayısıyla başka yönden bakmak lazım” diye ifade etti. 

YABAN HAYATIN GİDECEK YERİ KALMADI

Koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sürecinde yazılan makalelerde doğanın korunmasına ve önemine vurgu yapıldığını kaydeden Okumuşoğlu, “İşte burası da dünyanın koruma altındaki 200 ekolojik bölgesinden bir tanesi. Kesinlikle korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması gereken vadiler. Fakat biz burayı kim nereyi gözüne kestiriyorsa vererek tek tek yok ediyoruz. Bize mahkemelerde ‘Yaban hayatı oradan oraya gider’ deniliyor. Yaban hayatına gidecek yer kalmadı. Dar alanlara sıkışmış durumdayız. İnsan ve yaban hayatı beraber yaşıyor. İnsan daha güçlü olduğu için yaban hayatı da yavaş yavaş yok oluyor. Sıra insanlara da gelecek. Umarım bunu herkes görür ve ufak hesaplarla uğraşmaz. Burada verilen yaşam mücadelesi. Biz bunu biliyoruz ve bu mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğiz” diye konuştu. 

MA / Tolga Güney