Meclis’e getirilen Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin maddeleri üzerindeki görüşmeler sürüyor. TBMM Adalet Komisyonu’ndaki ikinci gün müzakerelerinde teklifin 5 maddesi kabul edildi. AKP ve MHP tarafından getirilen düzenlemeye tepki gösteren hukuk örgütleri, iktidarın kendine biat eden barolar istediğini söyledi.

Düzenlemenin kabul edilebilir bir yanının olmadığını ifade eden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Sekreteri Çiğdem Akbulut, Meclis Adalet Komisyonunda görüşülen düzenlemenin mevcut yasalara da aykırı olduğunu ifade etti. Şehir barolarının tek temsiliyetin söz konusu olması gerektiğini söyleyen Akbulut, “Barlar siyasi fikirleri her ne olursa olsun hak savunucusu olmak zorundalar. Ülkenin dört bir yanında farklı siyasi görüşlere sahip olsalar da birleşe bildikleri tek nokta var oda hak savunuculuğudur. Hak savunuculuğu iktidara karşı muhalefeti doğrudan doğurduğu için iktidar bunu engellemek adına baroların gücünü ortadan kaldırılmasını isteyerek bu düzenlemeyi hayata geçirmeye çalışıyor” dedi.

‘HAK SAVUNUCULUĞUNUN ÖNÜNE GEÇİLMEK İSTENİYOR’

İktidarın kendi siyasi temellerine dayalı farklı baroların kurulmasının önünü açarak hak savunuculuğunun bölünmesini hedeflediğini dile getiren Akbulut, düzenlemenin avukatlık mesleğine yönelik yansımalarının da olduğunu basit anlamda bir avukat duruşmaya girdiğinde hangi baroya kayıtlı olunduğu üzerinden mahkemelerin tavır geliştirebileceğini ifade etti. Akbulut, “Nihayetinde avukatlık mesleğinin özüne, yazılı hukuk kurallarına ve haktan yana mücadele etmeye aykırı bir tablo oluşturulacak” diye konuştu.

‘İMHA POLİTİKASININ BİR PARÇASI’

Çoklu baro sisteminin AKP-MHP iktidarının toplumun bütün direniş damarlarına yönelik başlatmış olduğu imha politikasının bir parçası olduğunu ifade eden Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) eski Genel Merkez yöneticisi Avukat Veysi Eski, hükümetin denetim altına alamadığı alanı bölüp parçalamayı hedeflediğini burada asıl amacın yargının üç sacayağından biri olan savunmayı parçalayıp kendine yandaş barolar yaratmak olduğunu ifade etti. Yapılmak istenen düzenleme ile Türkiye Barolar Birliğinin delege yapısının akla hayale gelmeyecek şekilde anti demokratik bir hal alacağını ifade eden  Eski,  “40 üyesi olan baroya 4 delege verilirken 4999 delegesi olan baroya da aynı sayıda delege verilecektir. Yani küçük bir baroda 10 avukata 1 delege düşerken büyük bir baroda 1000 avukata 1 delege düşecektir. Delege oyunu ile Türkiye Barolar Birliği yandaşlaştırılıp avukatlar üzerinde bir vesayet kurumuna çevrilecektir. Düzenleme hayata geçerse muhalif baro üyesi avukatlar fişlenerek mesleklerini yapmalarının önünde ciddi engeller çıkarılacaktır” diye konuştu.

‘KAMUSAL DENETİM ORTADAN KALKACAK’

Baroların geçmişte mesleki dayanışma loncası olarak örgütlendiğini dile getiren Eski, daha sonra yapılan düzenleme ile kamu kurumu niteliğinde meslek odaları olarak kabul edildiğini dile getirdi. Baroların İnsan haklarının ve hukukun üstünlüğünün korunması ve bu anlamda denetim sağladığını dile getiren Eski, düzenlemenin hayata geçmesi durumunda kamusal denetimi tamamen ortadan kalkacağını ifade etti.

‘KABUL EDİLEMEZ’

Bu düzenlemenin hukuk örgütleri açsından kabul edilemez olduğunu ifade eden Eski, “Bizim açımızdan bu tasarı üzerinde tartışma yürütülecek bir yasal düzenleme değildir. Bu tasarının geri çekilerek baroların, hukuk örgütlerinin ve akademisyenlerin dahil olduğu baroları ve avukatlık mesleğini güçlendirecek yeni bir avukatlık kanunun yapılması gerekmektedir. ÖHD olarak bu tasarıya karşı sadece avukatların değil kıdem tazminatı elinden alınan işçilerin yine saldırı sırasını bekleyen meslek odalarının en güçlü şekilde karşı durması gerektiğini top yekun saldırıya karşı ancak topyekun bir direnişle karşılık verilebileceğini düşünüyoruz. Her türlü eylem ve etkinliklerde Barolarımızın yanında yer almaya devam edeceğiz” diye konuştu.

‘BAROLAR HAK SAVUNUCULUĞUNDA ÖNEMLİ ROLE SAHİP’

Avukatlar ve hukukçular Türkiye’de otoriteye karşı en direngen gruplar arasında yer aldığını belirten Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Numan Arıtürk, “Avukatlık mesleğinin tarihsel olarak hukuk ve uygulamaları en iyi bilen kesim olmalarında kaynaklı hedef alınıyor. Öte yandan bir diğer önemli husus baroların meslek örgütü kimliğinin yanı sıra insan hakları savunuculuğunda çok önemli bir role sahip olması bu ısrarı derinleştiren temel faktördür” diye konuştu. 

‘PARÇALANMA İHTİMALİ YÜKSEK’

Avukatların cesaretini bağımsız olmalarından aldığını dile getiren Arıtürk, “Türkiye gibi demokratik tüm yapıların yok edildiği veya içlerinin boşaltıldığı bir ülkede iktidar anlayışının bu bağımsızlığı parçalamak suretiyle yok etmek istediği anlaşılmaktadır. Özellikle İstanbul, İzmir, Ankara illerindeki avukat sayısı düşünüldüğünde bu baroların parçalanma ihtimali yüksektir. Bu bağlamda sözünü ettiğimiz baroların parçalanması demek yaşanan antidemokratik uygulamalara karşı etkili bir şekilde itiraz gücünün cılızlaştırılmasıdır. Baroları bu şekilde parçalayarak güçsüzleştirilmesi hedeflenirken diğer yandan Türkiye Barolar Birliği’nin yetkilerinin kapsamının genişletilmesi son derece düşündürücüdür. Mecliste görüşülen kanun teklifi meclisten geçip kanunlaştığında otoriteye karşı en direngen olan kurumların arasında yer alan barolar peşi sıra yapılması muhtemel yeni düzenlemelerle birlikte etkisizleştirilecektir” dedi.

‘SON DERECE ANTİ DEMOKRATİK BİR UYGULAMA’

Tüm itirazlara rağmen düzenlemenin en önemli 5 maddesinin komisyondan kabul edildiğini söyleyen Avukat Several Ballıkaya, düzenlemenin komisyona gelişi ve komisyonda tartışmaya açılmasının son derece anti demokratik olduğunu ifade etti. Düzenlemenin asıl muhatabı olan baroların tartışmaların dışında bırakıldığını belirten Ballıkaya, “Baro başkanları bu tartışmaya katılmak ve bu konuda görüşlerini söylemek için Ankara’daydılar ancak baro başkanları meclis önünde bekletildi ve muhatap alınmadılar. Bu yönüyle konunun öznelerinin tartışmaların dışında bırakıldığı bir süreç işletiliyor ve ‘biz yaparız ve olur’ mantığı ile yürüyen bir süreçle karşı karşıyayız” dedi.

‘TEK KARAR VERECEK GÜÇ İKTİDAR OLACAK’

Düzenlemenin en önemli olan kısmının savunma hakkı ve hak arama özgürlüğü ile ilgili olan kısmı olduğunu dile getiren Ballıkaya, “Yargı üçayaklı olan bir sistem bu sistemin yargıç ve savcı kısımları iktidarın denetiminde. 2010 referandumundan sonra HSYK’de yapılan düzenlemeler ile iktidarın savcılar üzerindeki egemenliği artırılmış oldu. Bu sitemin en önemli 3’üncü ayağı olan savunma kısmını da avukatlar ve barolar temsil ediyor. Burada ki müdahale esasen avukatlara ya da barolara değil halkın hak arama özgürlüğüne bir müdahaledir. Her dönemde savunma iktidarın egemenliğini frenleyen bir mekanizma olarak işlev gördü. Savunma ortadan kaldırıldığında tek karar verecek güç iktidar olacaktır” diye belirtti.