Dersim Emek ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne dair Sanat Sokağı’nda panel düzenledi. “Li dijî şer, şovenîzm û kedxwarîyê werin em aşitîyê ava bikin (Savaşa ve sömürüye karşı barışı inşa edelim)” pankartının açıldığı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve Emek Partisi (EMEP) Yürütme Kurulu Üyesi (YKÜ) Levent Tüzel’in konuşmacı aldığı panelde, çok sayıda yurttaş katıldı.

‘KÜRT DÜŞMANLIĞI’

Ülkede onurlu bir barışın tesis edilmesi gerektiğini vurgulayan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, İstanbul ve Diyarbakır’da gerçekleştirmek istedikleri 1 Eylül Dünya Barış Günü mitinglerine hukuksuz bir şekilde izin verilmediğini hatırlattı. “Türkiye’de su gibi barışa ihtiyacımız var” diyen Beştaş, “Çünkü ülkede kan akmaya devam ediyor. Dün gece 7 yaşında bir çocuk sokakta bisikletiyle giderken bir zırhlı araç tarafından katledildi. ‘Kaza oldu’ denildi. Bu bir kaza mı gerçekten sormak istiyorum. Bu kazada neden hep Kürt çocukları öldürülüyor. Bölgedeki kolluk gücünün ne kadar umursamaz olduğunu gösteriyor. 6 yılda 123 insan, çoğu çocuk öldürüldü. Muhammet ve Furkan kendi evlerinde uyudukları sırada evlerine giren panzer tarafından öldürüldü. Yargılama sonucu 19 bin lira para cezası alındı. Tutuklanmadılar dahi. Bir panzer evin içinde çocukları öldürüyor ve cezasız bırakılıyor. Kürt düşmanlığı politikası yürütülüyor. Bunun faili yalnızca panzeri sürenler değil, ülkeyi kutuplaştıran, ayrıştıranlardır. Tek adam rejimi dediğimiz mesele tam da bu atmosferi sağlıyor” dedi.

‘HALKIN HAKKINI SAVUNUYORUZ’

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına ve HDP’ye yönelik kapatma davasını anımsatan Beştaş, “AİHM’in kararını yok sayamazlar. AİHM ‘HDP’ye yönelik tüm baskılarınız siyasidir’ dedi. Bu kararı kabul etmeyerek Kobane’ye ilişkin bir dava açtılar. Çözüm sürecinde gerçekleştirilen görüşmeler kapatma gerekçesi olarak gösteriliyor. 2012-2015 yılları arasında tüm bölgelerde herkes derin bir nefes alıyordu.  Savaş biterse sosyal bir refah sağlanacak. Daha ileriye gideceğiz diye bir umut vardı. Oyları düşen AKP ise bu süreci önce buzdolabına attı ardından ise, Erdoğan, Diyarbakır’a gelerek bu süreçte söylediklerinin arkasında olduklarını söyledi. Konuşmaları gerçekten akıl almıyor. Ellerindeki tüm imkanları kullanarak bizleri siyaset dışı bırakmaya çalışan bir akıl var karşımızda. Biz HDP olarak çözüm sürecini savunuyoruz. Bu ülkedeki her bir yurttaşların haklarını savunuyoruz” ifadelerini kullandı.

AYRIMCI POLİTİKA

Türkiye’de, Alevilere ve kadınlara dönük ayrımcılık politikalarının sürdüğüne dikkat çeken Beştaş, “Cem evleri hala ibadethane olarak kabul edilmedi. Kadınların haklarını savunan İstanbul Sözleşmesi feshedildi. Bizler tüm halkların haklarını savunuyoruz, savunacağız. Dersim’de ormanlar yanmıyor, yakılıyor. Bu ülkede gerçek bir barış sağlanmadan, çatışmalar bitmeden demokrasi tesis edilemez. Demokrasiyi sağlamak herkesin görevi. Kürt sorunu çözülmeden demokrasi, barış sağlanamaz. İnsanlar ana dilinde konuşamıyorsa, kendi inancına göre ibadet edemiyorsa, kadınların yaşam güvencesinin olmadığı sürece, demokrasi ve barış gerçekleşemez. Önemli olan birlikte mücadelenin koşulunu sağlamak. Bingöl, Dersim ve Bitlis’te orman yangınları yaşanıyor. Ulusal kanallarda haber olmuyor. Muğla, Marmaris ve orman yangınlarının olduğu tüm illere geldik. Ancak acılarda ayrım yapılıyor. Yoksulluk açlık sınırının altında. Doğalgazdan, elektriğe suya her kaleme zam geliyor. AKP ekonomide, sağlıkta ve aslında tüm alanlarda dökülüyor. Maske dağıtamadılar. Bu kadar beceriksiz bir iktidarla karşı karşıyayız. Tüm bu sorunların nedeni savaş. Halka ayrılması gereken bütçe savaşa ayrılıyor görüyoruz” diye belirtti.

GÖÇMEN SORUNU

Yaşanan savaşların var olan dünya devletlerinden kaynaklandığını belirten EMEP YKÜ Levent Tüzel ise, bulunduğumuz coğrafyada cehennemi yaşadığımızı söyledi. Batı ile Doğu’da gelişen emperyalistlerin kapışmasının sürdüğünü ifade eden Tüzel, “Son kapışmanın Afganistan olduğunu görüyoruz. Yaşananların bir nedeni de Türkiye’nin her yerde kılıç sağlayarak büyük devlet olma hayali. Sermaye güçlerinin, tekellerin planları var. Ortadoğu halkları bu şekilde kan ağlıyorken, hiç şüphesiz bugün ülkeyi yönetenler sorumluluğunu, hesaplarını göz ardı etmemek gerekiyor. Bizi yönetenler çok büyük büyük laflar ediyorlar. Suriye’de 10 yıla varan mülteci sorunun sorumluları batılı ülkelere efelenip, şantaj  yapıyorlar. Ne yazık ki asker gücüyle büyük devlet olunmuyor. 20 yıllık tek adam rejiminin geldiği son aşama budur. Alkışlanan, selamlanan olmaktan çok eleştiren pozisyondalar. Bunun en çok zararını ülkemizdeki halklar çekiyor. Göçmen ve mülteciler sorunu dünya savaşının doğrudan sonucu. Ülkemizde bu sorun siyaset kurgusu ve malzemesi olarak kullanılıyor” dedi.

GÖÇMEN SİYASETİ

İktidarın para hesaplarıyla göçmenler üzerinden siyaset sürdürdüğünü belirten Tüzel, “CHP ve İYİ parti gibi düzen partileri de ‘onları geri göndereceğiz’ demekten öteye gitmiyor maalesef. Bölge halkları için tehdit oluşturan mülteciler değil, barışa, emeğe kast eden, demokrasiden zerre nasibini almamış yöneticiler, sermaye grupları ve bunlara bağlı olan siyasilerdir. Ülkemizde verilen büyük bedeller var. Halkların ortak yaşamı acımasız politikalarla engellenmek isteniyor. Panzer tarafından ezilen Miraç buna bir örnektir” şeklinde konuştu.