Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması talebiyle hazırlanan ikinci iddianame, 19 Haziran’da Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kabul edildi. AYM, iddianame ve eklerinden oluşan 70 klasörle birlikte 8 adet flash belleği, 9 Temmuz’da HDP’ye tebliğ etti. HDP’nin 60 gün içerisinde iddianameye karşı savunma hazırlayarak, 7 Eylül’de AYM’ye teslim etmesi gerekiyor. İddianamenin kabul edilmesinin ardından hazırlıklarına başlayan HDP’nin, savunma için ek süre talebinde bulunmasını da önümüzdeki süreç belirleyecek. 

HDP Hukuk Komisyonu'nun, kapatma davasına karşı savunma hazırlığı için kurduğu Hukuk Bürosu’nda bir ay önce başlattığı çalışmalar, iddianame ve ek klasörlerin tebliğ edilmesiyle hummalı hale geldi. Hukuk Bürosu’nda yer alan 10 avukatın yanı sıra HDP’li hukukçu milletvekillerinin de aralarında bulunduğu 80 kişilik ekip çalışmaları sürdürüyor. Tek tek klasörlerin incelendiği iddianameye dair hazırlanacak savunma, aralarında ulusal ve uluslararası düzeyde çalışma yürüten akademisyenler, hukukçular, sivil toplum örgütlerinde yer alan isimlerden alınan görüş ve önerilerle son halini alacak. 

Kapatma davasına karşı savunma hazırlığının yapıldığı Hukuk Bürosu’nda, HDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede Mezopotamya Ajansı'na değerlendirmelerde bulundu.

İDDİANAME BOŞ 

Çalışmalarının iddianamenin tebliğ edilmesinden önce başladığını belirten Dede, bu süreçte birçok hukuk örgütü ve akademisyenle görüştüklerini söyledi. Dede, iddianame ve eklerine dair yaptığı ilk incelemede, Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın yaptığı “çöp bidonu” benzetmesinin haklılığının ortaya çıktığını ifade ederek, “Zira kısa sürede fark ettiğimiz gerçeklerden biride savcının bu kadar uzun bir iddianame ve eklere yer vermiş olmasının nedeninin, açtığı davaya duyduğu özgüvensizlikle ilgili olması oldu. Aslında içerik olarak bugüne kadar açılan davalarda en boş olan iddianamedir. Bunu sadece biz ifade etmiyoruz. Türkiye’nin sayılı hukukçularının da iddianameyi incelemesi ardından vardıkları kanaat bu yöndeydi” dedi.  

İDDİANAMELER AYNI 

İade edilen ilk iddianamede yer alan gerekçelere değinen Dede, “İddianamenin AYM tarafından uzun ve derinlikli gerekçelerle reddedilmesinin ardından iki aylık gibi bir sürede, savcının AYM’nin gerekçelerini ortadan kaldıracak bir iddianame hazırlamasının mümkün olmadığını düşünüyorduk. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kısa bir sürede AYM’nin eksiklik gördüğü yönlerini tamamladığını söyleyerek, bir iddianame hazırladığını iddia etti. Bu iddianame her ne kadar AYM tarafından kabul edilmişse de aslında ilk iddianamede belirtilen gerekçelerin ortadan kalkmadığına şahit olduk. Sadece biraz daha sadeleştirilmiş. Aslında hatalardan ayrık hale getirilmemiş. Sadeleştirildiği için de hatalar daha çok göze çarpıyor. İlk iddianamede yer alan yanlış kişilerin tespit edilmesi, iddianameye konulması, kişilerin yanlış eklenmesi, HDP kurulmadan önceki faaliyetlerin eklenmesi ya da kişilerin HDP’li olmadan önceki faaliyetlerin kapatma davasına gerekçe yapıldığını görüyoruz. Diğeri de ‘odak’ olma meselesi. Bu iddianame de de savcı önüne gelen evrakı, belgeyi bir torbaya doldurur gibi eklemiş. İşte bu yüzden torba iddianame diyoruz. Cumhuriyet savcısı tüm iddianamede adı geçenlere dair aynı cümleyi kurmak suretiyle bir illiyet bağı kurduğunu şeklen kabul etmemizi bekliyor. Biz açıkçası şaşkınlık içerisindeyiz. İlk iddianamede yer alan ve geri çevrilmesine neden olan gerekçelerin hepsi bu iddianame içerisinde de var” diye belirtti. 

AYM VE YARGITAY GERGİNLİĞİ 

AYM’nin kabul etmesini de şaşkınlıkla karşıladıklarını belirten Dede, bununda teknik bir nedenle yapılmadığı düşüncesini dile getirdi. Dede, AYM’nin iddianameyi kabul etmesinin etkenleri şöyle açıkladı: “AYM’nin, 800 sayfayı aşan bir iddianame ve 100 klasörden oluşan evrakları incelemesi, 15 gün içerisinde karar vermesi gerekir. 15 gün içerisinde eklerin raportör tarafından incelemesi mümkün değil. Birincisi, incelemek için zaman problemdi. İkincisi de AYM’nin ikinci kez iade kararı vermesi halinde AYM ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir gerginlik olduğu düşüncesinin toplumda oluşacağı kaygısı duyulmuş olabilir. En nihayetinde iddianamenin kabul edilmiş olması, HDP’nin kapatılacağı anlamına gelmiyor.” 

Davanın AYM tarafından reddedileceğini kaydeden Dede, hukuken hazırlanan iddianameyle partilerinin kapatılamayacağının altını çizdi. 

SAVUNMA HAKKI 

İddianamenin tebliğ edilmesiyle 60 gün süre verilmesinin savunma hakkını kısıtlanması olduğunu vurgulayan Dede, “Fakat Anayasa Mahkemesi’nin de ek süre vereceğini düşünüyoruz. Buna göre çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Tebliğ edilmeden önce çalışmalarımız başlamıştı. Tebliğ edildikten sonrada incelememiz devam ediyor. HDP Hukuk Komisyonu’nda çalışan avukat arkadaşlarımız, hukukçu milletvekillerimizin de desteğiyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bunun yanı sıra akademisyenler ve hukukçularla temas halindeyiz. Merkezi hukuk büromuzda çalışmalarımız sürdürülürken, diğer taraftan da hem yurt dışı hem de yurt içinden akademisyen ve hukukçularla görüş alışverişinde bulunacağız” diye konuştu.

‘DEFTERİ KAPATACAĞIZ’

Kapatma davasına bu kadar kapsamlı hazırlanmalarının sebebinin iddianamenin güçlü olmasından kaynaklanmadığını, Türkiye tarihinde yer alan parti kapatmalar defterini kapatmak için olduğunu söyleyen Dede, “Bu iddianameye karşı tek bir avukat savunma hazırlayabilir. Bu kadar güçlü bir ekibe ihtiyaç yok. Ancak bu hem bizim hem de Türkiye açısından tarihi bir dava ve bu tarihi davaya denk düşecek bir savunma hazırlanmasını kendimize borç biliyoruz. Tarihe geçecek bir belge olacak. Türkiye’de siyasi parti kapatmalar defterinin kapanmasına neden olacak bir önem atfediyoruz” ifadelerini kullandı. 

TARİHİ FIRSAT 

Davanın tarihi önemine vurgu yaparak, AYM’ye de büyük bir sorumluluk ve görev düştüğünü belirten Dede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye’de kapatılan partilere dair verdiği ihlal kararlarında güçlü içtihatlar yer aldığını, AYM’de bulunan yargıçlarında bugüne kadar herhangi bir parti kapatma davasında imzası bulunmadığına işaret etti. Dede, sözlerini şöyle sürdürdü: “AYM’nin de bunları göz önünde bulundurarak, kapatma kararı vermeyeceğini düşünüyoruz. Bunu hukuken de düşünüyoruz. İddianame ekindeki belgelerin asla delil olamayacağını asla yeterli olmayacağı ortada. Diğer yönden Türkiye’de gelinen aşamada bir siyasi partinin kapatılması gibi bir durumun AYM’nin tercih etmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Tarihi önemde bir fırsat var. AYM’nin de bu yönde karar vereceğini, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin bugüne kadar yürütülen süreçlerin dışında AİHM içtihatlarıyla paralel bir içtihat yaratacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. 

SİYASİ MÜCADELE 

Dede, “Savunma” tabirini hukuki olduğunu için kullandıklarını, partilerine yönelik saldırıları da bu savunmada istatistiklerle ortaya koyacaklarını ifade etti. Dede, devamında şunları söyledi: “Her ne kadar kapatılmak istenen partimiz olsa da kuruluşundan bu yana sürekli baskı altında tutulan, saldırıya uğrayan, sürekli şiddet uygulanan bir durumdayız. AİHM’in aradığı içtihatlardan biri şiddete bulaşmamış olmasıdır. Oysaki Türkiye’deki HDP örneğinde en fazla şiddete maruz kalan HDP’dir. Sadece yargı eliyle değil, parti binalarımıza yapılan bombalı saldırılardan, tabelalarımızın indirilmesine, yöneticilerimizin linç edilmesinden son olarak İzmir’de parti binamıza girilerek, partili arkadaşımız Deniz Poyraz katledilmesine kadar… Bu baskılar altında siyasi mücadele yürüttük. Aslında şiddete başvuran değil, şiddetin mağduru bir partiyiz. Bu kadar şiddete rağmen demokrasiye olan inancımızdan ve barışçıl demokrasi mücadelesi yürütmeden vazgeçmemiş bir partiyiz. Dolayısıyla bu dava sürecinde bu durumu da AYM’nin önüne koyacağız. Bu belgeler ve istatistiklerle tarihe not düşeceğiz.”

SAVUNMA KİTAPLAŞTIRILACAK

Klasörlerce iddianameye karşı tüm kesimlere ulaştırabilecekleri bir savunma hazırlayacaklarını paylaşan Dede, “İddianamedeki her ithama da yanıt vermekle de mükellefiz. Ama olabildiğince kısa, topluma ulaştırabileceğimiz, okumasını sağlayabileceğimiz bir savunma yapacağız. Önümüze koyduğumuz hedef bu. İddianamenin özünü uzun tutmamak, fakat eklerini daha geniş ele aldığımız, ayrıca ekler biçiminde bir savunma sunmayı düşünüyoruz. Çünkü amacımız sadece AYM’nin değil, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde herkesin okumasını sağlayabilmek. Süreç tamamlandıktan sonra kitaplaştırmayı düşünüyoruz. Felsefik, teorik bir tartışmayı da bu savunma içerisinde yürütmeyi amaçlıyoruz” dedi. 

MA / Berivan Altan