İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir şubeleri, Sincan Kadın Cezaevi’ne sevk edilmek talebiyle 204 gündür ölüm orucunda bulunan Didem Akman’ın durumuna dikkat çekmek için ortak basın toplantısı düzenledi. İHD Şube binasında yapılan toplantıya, Akman’ın ablası Ayten Akman ve avukatı Seda Şaraldı, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) üyesi Naime Emlik ile hak savunucuları katıldı. 

34 KİLONUN ALTINA DÜŞTÜ

Avukat Seda Şaraldı, Akman’ın Yeşilyurt Devlet Hastanesi mahkûm koğuşunda tutulduğunu belirterek, durumunun kritik aşamaya geldiğini söyledi. Akman’ın yanaklarının içe çöktüğünü ve ellerinde yaraların oluşmaya başladığını aktaran Şaraldı, ayaklarında ise bölgesel morlukların olduğu bilgisini verdi. Akman’a cam bardağın dahi verilmediğini dile getiren avukat Şaraldı, “Karton bardakta oluşan koku hassasiyeti nedeniyle sıcak su tüketemiyor. Didem bize en son kıyafet ile tartıldığında 34 kilo olduğunu söyledi. Şu an daha da zayıfladığını görebiliyoruz. Didem, hastanede bulunan mahkûmların kaldığı odanın banyosunda bugün fare çıktığını ve temizliğin iyi olmadığını söyledi. Düzenli temizlik malzemesi verilmediği için kendileri de temizlik yapamıyor. Didem'in talebi daha önce tutulduğu Sincan Cezaevi’ne sevk edilmek. Çünkü bu cezaevinde ağırlaştırılmış müebbet hükmünün infazına uygun hücreler var. Didem'in 2016’dan beri tutulduğu Şakran Kadın Cezaevi’nde ise ağırlaştırılmış müebbet hükmünün infazı için uygun hücreler yok. Didem 4 yıldır disiplin cezalarının çektirildiği hücrede kalıyor. Yasalara göre bu hücrelerde en fazla 20 gün boyunca kalınabiliyor. Bu hücre 5 adımlık, hareket alanı olmayan bir hücre. Uzun süreli kullanım için tasarlanmadığından, sürekli tamir gerektiren bir hücre” diye belirtti. 

TEK TALEBİ VAR 

Akman’ın tedavi edilerek Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilmesi durumunda ölüm orucunun bedeni üzerinde yarattığı tahribatlar nedeniyle düzenli olarak hareket etmesi gerektiğinin altını çizen Şaraldı, tutulduğu hücrenin buna uygun olmadığını söyledi. Şaraldı, “Didem için sevk hayati bir taleptir. Ölmek üzere şuan Didem. Ne kadar ilerlediğini görebiliyorum. Görme ve işitme sorunları yaşıyor. Ayakta durmakta zorlanıyor. Tek bir sevk talebinin kabulü, bu durumu sonlandırır” diye konuştu.

‘KİMSE ÖLÜMÜNE GÖZ YUMMASIN’

Akman’ın ablası Ayten Akman, kız kardeşinin taleplerinin bir an önce kabul edilmesi gerektiğini vurgulayarak, açlık grevinde olan 4 kişinin ölümüne göz yumulduğunu söyledi. Kardeşinin salıverilme talebinin olmadığını ifade eden abla Akman, “Kardeşim ben ölüm orucunda olmasam bile, 2 veya 3 yıl sonra o hücrede zaten öleceğim. Ne olur Sincan Cezaevine sevki yapılsın. Didem ölmesin ve kimse göz yummasın. Eğer Didem ölürse, burada Adalet Bakanlığı ve Şakran Cezaevi yönetiminin de sorumluluğu vardır. Bu sorumluğun altından kalkamayacaktır” ifadelerini kullandı. 

‘HAKKINI TALEP EDİYOR’

ÖHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Avukat Şükran Öztürk, Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutuklular için uygun bir yer olmadığını belirterek, “Pandemi süreci geçirdik ve pandemi kapsamında karantinaya alınanlar oraya götürülüyor. Disiplin cezası alanlar oraya götürülüyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların ayrı bir yerde kalması gerekir. Buna uyulmadır. Didem ekstra bir şey talep etmiyor. Haksız ve hukuksuzca kaldığı yere itiraz ediyor” şeklinde konuştu. 

‘DİDEM YAŞAMALI’

ÇHD Şube Sekreteri Avukat Erdoğan Akdoğdu, “ortaçağ hukuku” ile karşı karşıya olduklarını belirterek, şunları söyledi: “Yöneticiler birini kendi tutsağı ilan etmişse, ölüm ya da infazının ne zaman sona ereceğine onlar karar veriyorlar. Oysa 21’inci yüzyıldayız. Güya hukuk devleti ve yasaların olduğu bir ülkeyiz. Adalet Bakanlığı’nın ve kamu kurum kuruluşlarının kendi hukuk devletlerine uymadığı sistemde yaşıyoruz. Daha önce Helin, İbrahim, Mustafa ve Ebru’yu kaybettik. Şimdide Didem Akman’ı kaybetmek istemiyoruz. Çok basit insani talepler ile karşı karşıyayız. Kanunlarınıza ve kuralarınıza uyun. Benzer durum Kırşehir Kapalı Cezaevi'nde de var. Yani bir ülkede her cezaevi müdürünün kendine ayrı infaz uygulaması var. Oysa infaz yönetmeliği bütün cezaevlerini kapsar. Cezaevlerini yönetemiyorsanız, bunu başka kamu kurumlarına bırakın. Baroların gözetimine bırakın. Aksi halde buralarda yaşanan ölümlerden oraları yönetenler sorumlu olacaktır. Didem yaşamalı ve sesine ses vermeliyiz.”