Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, aralarında siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin de yer aldığı ve koronavirüs salgınına karşı yürütülecek çalışmalar amacıyla oluşturulan Kriz Koordinasyon Merkezi adına açıklama yaptı. Güven, salgın riski altında bulunan tutuklular ve bununla bağlantılı olan Meclis’e getirilmesi beklenen infaz düzenlemesine ilişkin konuştu.

Güven’in açıklamaları şöyle: “Hepimizin bildiği ve yakından takip ettiği gibi koronavirüs, bütün dünyayı bütün dünyayı tehdit etmeye devam ediyor. Her gün yeni vaka sayıları ve yeni ölümlerin yaşandığını üzülerek öğreniyoruz. Bunun karşısında bütün toplumlar kendi imkanları dahilinde önlemlerini almaya çalışıyor. Bizlerde hem evde kalınması gerektiğini söylüyoruz hem de bu konuda alınacak tedbirleri sık aralıklarla halkımızla paylaşıyoruz. Ancak bizim sesimizi ulaştıramadığımız ve hiçbir şekilde katkı sunamadığımız bir yer var. O da cezaevleridir.

CEZAEVLERİ KADERİNE TERK EDİLDİ

Cezaevleri bir toplumun içerisinde bulunduğu durumu, bir ülkenin yönetim biçimini en iyi ifade eden alanlardır. Cezaevlerinde 300 binden fazla insan var. Bu insanların arasında kronik hastalıkları olanlar, hasta tutuklular ve 7’den 70’e her kesimden insan var. Bunların sorumluluğu, elbette birinci görev devlete düşüyor. Devlet bunları tutsak ettiyse, her şeyi ile ilgilenmek zorundadır. Ancak üzülerek belirtelim ki hiçbir zaman böyle olmadı. Cezaevleri çoğu zaman kendi kaderine terk edildi, insanlar içeride kendi imkanlarıyla ayakta kalmaya, yaşamaya çalıştı. Örneğin; bende 6 yıl cezaevinde kalmış biri olarak söylüyorum: Küçücük koğuşta bin çok insan kalıyorsa, hangi önlem alınabilir? Onların beslenmeden sağlık sorunlarına kadar hiçbir şekilde içeride bunları gidermeye dönük bir mekanizma yoktur. Sürekli yetersizlikler ve imkansızlıklarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.

İNFAZ DÜZENLEMESİ SAMİMİ OLMALI

Şimdi bu virüs nedeniyle onlar daha büyük bir tehlike altındalar. Bu tehlikeyi de görerek, devletin, yetkililerin şu anda infaz düzenlemesi olarak Meclis’e getirdiği yeni yasal düzenlemenin samimi bir şekilde ele alınması gerekiyor. Kuşkusuz devletlerden samimiyet beklemek mümkün değil ama biz bütün sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve insanım diyen herkes, bu yasanın herkesi kapsaması için bir mücadele içerisinde olmak zorundayız. Devletin bu konuda yanlış yapmaması gerekiyor. Stratejik bir hata, yüzbinlerin ölümüne neden olabilir. Devlet bunun hesabını veremez. Tarih sayfalarına da bir trajedi olarak yansıyacak bir katliam olur.

Bunların yaşanmaması için yetkililere sesleniyoruz: Bu konuda ayrımsız, eşitlikçi bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Türkiye halklarının özlem duyduğu, herkesin ‘benimde içimi rahat ettiren bir yasal düzenlemeydi’ diyebileceği bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda yapılacak en ufak bir hatanın telafisinin mümkün olmadığını tekrar belirtmek istiyoruz. Bizde zindanlarda bu yasal düzenlemeyi bekleyen yüzbinlerin umudu olarak sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.”(MA)