HDP’nin Demokratik Mücadele Programı’nın üçüncü aşaması kapsamında farklı toplumsal kesimlere yönelik ziyaret ve temaslarını sürdüren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, Mersin’de Barış Anneleri ve Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyeleri ile bir araya geldi.

Kentteki bir otelde düzenlenen buluşmada HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan da yer alırken, duvara kampanya sloganı olan “Savaşa karşı barışı, tecride karşı özgürlüğü” pankartının asıldığı görüldü.

UĞURLU: AMAÇ KADIN MÜCADELESİNİ BİTİRMEK

Saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayan programda ilk olarak HDK Eş Sözcüsü İdil Uğurlu söz aldı. 

AKP-MHP faşizminin kadınlar üzerinden faşizmini meşrulaştırmak istediğini dile getiren Uğurlu, devletin kayyımlar aracılığıyla kadınlara yönelik saldırılarını devam ettirdiğini söyledi. “Bunlar özel savaş politikaların devamıdır” diyen Uğurlu, şunları dile getirdi: “Bu yüzyıllık Kürt düşmanlığının devamıdır. Devletin kadına yönelik saldırıları devam ediyor. Maske takmadığı için polislerin saldırısına maruz kalan kadınlara şiddet uygulayan polislerin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından serbest bırakılması, kadın düşmanlığı politikasının göstergesidir. İstanbul Sözleşmesi’ne saldırının nedeni de kadını eve hapsetmek ve kadın mücadelesini bitirmek. Kadınlar buna dair cevaplarını verdi ve vermeye de devam ediyor. Özellikle Kürt halkı ve yoksullara bu devletin vereceği kan ve gözyaşından başka bir şey yok. Buna karşı daha çok örgütlenmeliyiz. Mücadelemizi daha fazla büyütmeliyiz.” 

‘SARA’LAR, SEVÊ’LER, ARÎN MÎRKAN’LAR MÛCADELEMİZİ BU GÜNLERE GETİRDİ’

Uğurlu’nun ardından konuşan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ise, sözlerine “Sara’lar, Sevê’ler, Arîn Mîrkan’lar mücadelemizi bu günlere getirdi. Onlara sözümüzdür; mücadeleyi bıraktıkları yerden bizler devem ettireceğiz. Bizler özgürlük mücadelesi veriyoruz. Özgürlük mücadelesi kolay iş değil” diyerek başladı.

Bütün egemenlerin ilk önce kadın özgürlüğüne saldırdığını, kadınlara sadece çocuk doğurmayı ve evine kapatılması dayattığını söyleyen Güven, bu zihniyete karşı yürüttükleri mücadeleyi kanlarının son damlasına kadar sürdüreceklerini vurguladı.

‘SAYIN ÖCALAN’IN FELSEFESİ İLE UYANDIK’

“Herkes bir kere baskı görüyor, biz Kürt kadınları ise iki defa baskı görüyor” diyen Güven,  sözlerine şöyle devam etti: “Daha önce uyuyorduk ve bir gün bir felsefeyle uyandık. Sayın Öcalan bizleri uykudan uyandırdı. Kürdistan mücadelesinde kadın özgürlüğün gördük. Bu gün her ne kadar sayın Öcalan tecrit altında olsa da fikirleri özgürdür. Bugün onun fikirleri aramızda ve özgürdür. TJA olarak çalışmalarımızı yürüttüğümüz zaman Türk kadınlarının da gelmesini istiyoruz. Demokrasi herkese için lazım. Ama diğerleri geldiği zaman mücadelenin bir yerine kadar bizimle yürüyorlar, ardından ayrılıyorlar. Tecritten bahsettiğimiz için. Tabi ki tecritten bahsedeceğiz. Çünkü sayın Öcalan sıradan bir birey değil. Elbette onun üzerindeki tecridin kaldırılması için mücadele edeceğiz.” 

ROJAVA DEVRİMİ

Kürt illerinde yaşanan baskılardan dolayı Kürt halkının Türkiye metropollerine göç etmek zorunda kaldığını belirten Güven, “Ama halkımız burada da asimilasyona karşı mücadelesini verdi. Bugün Türkiye metropolleri Kürdistan şehirleri gibidir. Bunu sağlayan annelerdir. Süleyman Soylu kadınlardan korkulması gerektiğini söylüyor, doğru söylüyor. Biz Kürt kadınlarından çok korksunlar. Çünkü sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu halk kendi haklarını talep etmesinin ötesinde bir şey istemedi. Kadın mücadelesinde de aynı şeyler söz konusudur. Kürt kadın mücadelesi yürütenler çok bedel ödedi ama hala mücadelesini yürütüyorlar. AKP’nin politikalarına karşı mücadele edenler bedel ödeyecek ama kadın mücadelesi asla bitmeyecek. Rojava devrimi bütün kadınlara ilham oldu. Kadınların orada ortaya koyduğu mücadele son derece önemli bir devrimdir. Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu perspektifle mücadele eden kadınlardır. Rojava’daki devrim kadınların fedailiği ile kazanıldı. Bizler hem Kürt olduğumuz için hem de kadın olduğumuz için sorunlar yaşadık. İkisinin özü aslıda Kürt sorunu ile aynı kaynaktır. İkisi de yok edilmek ve boğulmak isteniyor” dedi.

‘ESKİDEN ANITKABİR’E ŞİMDİ DİYARBAKIR’A GİDİYORLAR’

DTK Eşbaşkanı, AKP’nin kurucuları arasında yer alıp, ayrıldıktan sonra kendi partilerini kuran Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın son dönemde Kürt sorununa, Kürt halkına yönelik verdikleri mesajlar üzerinde de durdu.

Güven, bu konuda şunları söyledi: “Yeni kurulan partiler var. Bunların da politikası belli Kürt soykırımı ve kadın kırımını amaçlıyorlar. Bunlara kanmayacağız. Bugün yeni kurulan partiler de aynı zihniyetteler. Eskiden parti kurunca Anıtkabir’e gidiyorlardı, şimdi ise Diyarbakır’a gidiyorlar. Kürt sorununu sadece kongrelerinde ele almaları yetmiyor. Bunun için somut pratik adımlar atılması gerekiyor.

Günlerdir heyet olarak yollardayız. Halk ile buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Amacımız sorunumuzu kendi içimizde tespit etmektir. AKP-MHP faşizmi var. Kürt sorunu bunlarla başlamadı. Cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan bir sorundur. İktidarlar geldi geçti. Birçok kişi biraz söz söyledi ama sözlerin ötesine geçmediler. Sadece güvenlik politikalarıyla saldırılar gerçekleştirdiler. Dersim deresinde başlayan kıyıma, Cizre bodrumunda devam ettiler. Bu zihniyetlerinin değişmediğinin göstergesidir.”

Son olarak DTK’nın kriminalize edilmek istenmesi eleştiren Güven, “DTK’nin kapısına mühür vuruldu ama kapımıza mühür vurarak çalışmalarımızı bitiremezsiniz. Çalışmalarımızı devam ettiriyoruz” diye konuştu.