Muhammed Eren Sütçü isimli şahıs 28 Aralık’ta Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bahçelievler İlçe Örgütü binasına bıçaklı ve silahlı saldırıda bulundu. Saldırıda Ramazan Dışarı ve partili Aziz Şimşek’i yaralayan Sütçü, kaçarak saklandığı fırında gözaltına alındı. Soruşturma dosyasına “gizlilik” kararı getirilen ve yaklaşık bir hafta boyunca gözaltında tutulan Sütçü, “silahla tehdit ve yaralama” suçlamalarıyla çıkarıldığı mahkemece serbest bırakıldı.

HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, partilerine dönük saldırı ve saldırgan Sütçü’nün serbest bırakılmasını değerlendirdi.

Partilerine dönük saldırıların hiçbir zaman son bulmadığını dile getiren Gülüm, bu dönemde yapılan saldırıların “katliam” ve “katliam girişimi” biçiminde yaşandığını söyledi. Muhalefetin sesinin halka ulaşılmasının zorlaştırıldığı, örgütlenme özgürlüğünün önüne geçildiği ve her türlü düşünce özgürlüğünün cezaeviyle karşı karşıya bırakıldığı bir süreçten geçildiği ifade eden Gülüm, “Bu süreç son dönemde daha da yoğunlaştı. Neden yoğunlaştı? Çünkü iktidar gerçekten çok derin bir krizle yaşıyor. Geçmişte olduğu gibi toplumda algı yaratarak kendi istediği zemini artık yaratamıyor. Bu nedenle iktidar herkesi bir birine düşman hale getirmeye çalışıyor” dedi.  

AZMETTİRİCİLİĞİN SONUCU

HDP’nin Türkiye’de toplumsal muhalefetin öncü güçlerinden birisi olduğunu, sokağı en çok kullanan, meydanları harekete geçiren ve halkıyla birlikte hareket eden bir parti olduğunun altını çizen Gülüm, iktidar “Ben HDP’yi susturabilirsem, HDP’yi kapatma davalarıyla, saldırılarla, gözaltılarla, tutuklamalarla tepkisiz hale getirebilirsem ben iktidarımı koruyabilirim” diyerek hareket ettiğini söyledi. İktidarın bütün söylemlerinde HDP’yi düşmanlaştıran, toplumun gözünde kriminalize eden, hedef haline getiren cümleler kurduğunun altını çizen Gülüm, bu sözlerle HDP’ye saldırının önünün açıldığını belirtti. İktidarın hedef göstererek saldırıları normalleştirdiğine de vurgu yapan Gülüm, “İktidar aslında azmettiriyor. Bunun anlamı azmettirmektir. İkincisi demokratik alanı sıkıştırmaya çalışmaktır. Demokratik siyaset alanını tüm muhalefete başta HDP olmak üzere kapatmaya çalışıyor. Bu son saldırılar işte bu söylemlerin, bu azmettiriciliğin sonucu olarak gerçekleşmiştir” diye belirtti.  

‘KİMDEN CESARET ALIYORLAR?’

Parti binalarının önünde her zaman polislerin durduğunu hatırlatan Gülüm, “Bu polisler bir siyasi partinin güvenliğini sağlaması gerekirken, bunun aksine çalışmalarımızı engellemek için duruyor. İzmir ve Bahçelievler saldırılarına baktığımızda kişiler elini kolunu sallayarak girip katliam gerçekleştirebiliyor. Nasıl oluyor da bir katil elini kolunu sallayarak eki silah ve bir bıçakla birlikte bu kadar polisin olduğu bir yerde rahatça girebiliyor? O cesareti nereden alıyor? O sakakta nasıl olur da kendisinden şüphelenilmeyeceğini, üzerinin aranmayacağını düşünebiliyor? Bu güvenlik hissi nereden geliyor? İşte tam da iktidarın cezasızlık politikasından, teşvik eden sözlerinden, düşmanlaştırmasından geliyor” ifadelerini kullandı.  

KARARI İKTİDAR VERDİ

Yargının da uzun süredir hukuki kararlar vermediğini ifade eden Gülüm, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Öldürme kastının çok net olduğu bir hukuki meseleden bahsediyoruz. Ama buna rağmen savcı şahsı tutuklamaya sevk talebini ‘yaralama’ ve ‘tehdit’ten yaptı. Bu mesel bir yaralama ve tehdit meselesi değil ki. Ortada bir katliam girişimi var. Bu kişi ‘katliama girişim’ ve ‘öldürmeye teşebbüsten’ tutuklamaya sevk etmesi gerekirdi. İkincisi siyasi partinin örgütlenme özgürlüğüne, siyaset yapma hakkına yönelik bir eylem. Bu saldırgan partiye geliyor ve o sırada ‘kim varsa onu öldüreceğim’ diyor. Aynı zamanda kendisi de ‘ben milliyetçi duygularla yaptım’ yiyerek ırkçı bir söylemle bunu yaptığını açıklıyor. Eylemini gerçekleştirirken ‘vatan haini’ sözünü de kullanması da siyasi bir saikle bu eylemi gerçekleştirdiğini söylemiş oluyor. O zaman aynı zamanda ‘insanlığa karşı işlenmiş bir suç’ olarak da değerlendirmemiz gerekiyor. Ama savcı tüm bunları geçmiş sadece yaralama ve tehditten tutuklamaya sevk etmiş mahkemede alıp serbest bırakıyor. Bu ne demek? Yaptığınız işi devam ettirebilirsiniz demektir. Şunu çok iyi biliyoruz. Bu kararı veren yargının kendisi değil. Eminiz ki bu soruşturma iktidar tarafından izlenmiş ve sonucunun ne olacağını iktidar karar vermiştir.”

DOSYA GİZLENDİ

Saldırgan hakkında yürütülen soruşturmanın “Terörle mücadele kapsamında” denilerek gizlilik kararının verildiğini hatırlatan Gülüm, “Peki bu kapsamda hangi örgütler var? Hangi bağlantılar var? Bunlara ilişkin hangi araştırmalar yapıldı?” diye sordu.  

Saldırganın tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmesinde bu durumların hiç birinin olmadığını ifade eden Gülüm, “Sorguda bununla ilgili bir şey göremiyoruz. Ama siz bundan kaynaklı gizlilik kararı alıyorsunuz. Neden? Çünkü dosyayı bize göstermek istemiyorsunuz, kamuoyuna göstermek istemiyorsunuz? Yaptığınız hukuksuzlukların görünmesini istemiyorsunuz. O nedenle de terörle mücadele kanunu gereği o kararı alabileceğinizi bildiğiniz için bu kararı alıyorsunuz” dedi.

HERKES SAHİP ÇIKMALI

İktidar kendi koltuğunu korumak için yaratmak istediği yeni faşizmini HDP’ye saldırarak sürdürmeye çalıştığının altını çizen Gülüm, bundan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. Verdikleri mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini dile getiren Gülüm, “Bu davaya herkesin sahip çıkması gerekir. Çünkü bu saldırı bize yönelik yapılmış olsa da aslında tüm toplumsal muhalefete dönüktür. Şu örneği görmek gerekir; Kayyım rejimi ilk olarak bize uygulandı. Bizler o gün bu ‘bizde kalmaz’ dedik. Bugün tüm Türkiye’de bir kayyum sürecinde geçiriliyor. Bugün de şunu söylüyoruz. Parti binalarımıza yapılan saldırıya eğer karşı duruş geliştirmezsek muhalefetin tamamına yayılır. Dolayısıyla herkesin bir arada dur demesi gerekir” şeklinde konuştu.