Dersim’de Munzur Üniversitesi öğrencisiyken kaybolan Gülistan Doku’dan 5 Ocak 2020’de bu yana haber alınamıyor. Baş şüpheliler Zainal Abarakov ile polis babası Engin Yücel adeta korunup kollanırken Gülistan'ın ailesi kızının bulunması için adalet mücadelesi yürütüyor.Gülistan’ın annesi Bedriye, babası Halit ve ablası Aygül Doku, Gülistan’ın akıbetini öğrenmek amacıyla 22 Şubat’ta Ankara’ya geldi. Ankara’da çeşitli temaslarda bulunan aile, Meclis’te siyasi partilerin grup toplantılarına katılarak eş ve genel başkanlarıyla görüştü. Meclis İnsan Hakları Komisyonu ile de görüşen aile, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile de görüşmek istiyor. Ailenin Bakan ile görüşme taleplerine henüz yanıt verilmezken, 23 Şubat’ta Bakanlık önünde gerçekleştirdikleri eyleme polisin müdahale etmesiyle darp edildiler. 

Gülistan’ın annesi Bedriye ve babası Halit Doku, Ankara’ya geliş amaçları ile yaşadıkları polis şiddetini anlattı.

DOKTOR RAPOR VERMEMİŞ!

Bütün partilerle konuşmak, görüşmek amacıyla Ankara’ya geldiklerini belirten Bedriye, Adalet Bakanı ile de görüşme amaçlarının olduğunu vurguladı. Meclis’teki temaslarının ardından 23 Şubat’ta Adalet Bakanlığı önüne gittikleri sırada polisler tarafından ablukaya alındıklarını ve darp edildiklerini kaydeden Bedriye, yaşadıkları polis şiddetini  şu sözlerle anlattı:

“Bakanlığın önünden bizi yerde sürükleyerek zorla bir araca bindirdiler. Araca binmek istemedik ama bizi sürükleyerek, darp ederek araca bindirdiler. O sırada parmağım demirlerin arasında kaldı ve morardı. 2 kadın polis kolumdan, 2’si de ayaklarımdan tutarak beni araca attılar. Bizi arabaya bindirdikten sonra bize ‘Burada kamera yok ne yapabilirsiniz ki’ dediler. Biz de ‘Kamera yok bizi öldürün burada’ dedik. 1 saatten fazla polisler aracın içinde bize hakaret ettiler. ‘Bağırmayın, sesinizi kesin’ dediler. Bizi nereye götürdüklerini bilmiyorduk. Sorduğumuzda ise ‘Haber alıp size haber vereceğiz’ diyorlardı. En son ısrarlarımız üzerine bizi hastaneye götüreceklerini söylediler. Biz de bizi neden hastaneye götürdüklerini sorduk. Hastane de sizsiniz, doktor da sizsiniz, bütün imkanlar sizin elinizde. Doktor muayenesinde ağrıyan yerlerimi söylediğimde doktor, ‘Bu yeni bir şey değil’ dedi. Omzun, sırtım ağrıyordu ‘Eskiden kireçlenmiş’ dedi. Parmağım demirlerin arasında kaldı ama bir şey demediler.”

'BİZ KATİL DEĞİLİZ, KIZIMIZI ARIYORUZ'

Hastaneden çıktıktan sonra kendi imkanlarıyla yeniden Adalet Bakanlığı önüne gitmek istediklerini ancak polislerin buna izin vermediğini aktaran Bedriye, polislerin kendilerini Bakanlık önüne götüreceklerini söylediğini ancak ardından kaldıkları otelin önünde indirdiklerini ifade etti. O sırada yeniden etraflarının polislerce sarıldığını söyleyen Bedriye, “Biz katil değiliz, kızımızı arıyoruz. Kızım üniversite öğrenciydi. Kızıma ne oldu, Uçtu mu, kaldı mı? Kızıma ne olduysa çıkarın en azından kemikleri olsun. Bir mezarı olsun ki dua edebilelim. Silahımız yok bir şeyimiz yok. Hükmümüz kime geçecek ki? Ne yapabiliriz ki? Bütün imkanlar sizin elinizde. Biz sadece kızımızı istiyoruz” sözlerine yer verdi.

SAVCININ YAPABİLECİĞİ BİR ŞEY YOKMUŞ!

Dersim’de 40 gün boyunca kar altında Adalet Nöbeti tuttuklarını ifade eden Bedriye, söz konusu süre boyunca Adalet Bakanı ile görüşme taleplerinin karşılık bulmadığını kaydetti. Bu talepleri doğrultusunda Tunceli Başsavcısıyla görüştüklerini aktaran Bedriye, savcının kendilerine, “Adalet Bakanı burada olduğunuzu, görüşmek istediğinizi bilmiyor mu? Bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Zaten günde bir defa gazetelerde çıkıyorsunuz” dediğini ifade etti.

MECLİS'TE KOMİSYON KURULMASI TELEP EDİLDİ

Meclis’teki temaslarını da anlatan Bedriye, görüştükleri parti yetkilerinin kendileriyle olumlu konuştuklarını dile getirdi. HDP, CHP, MHP ve İYİ Parti ile görüştüklerini ve partilerden Gülistan için araştırma komisyonu kurulmasını talep ettiklerini ifade eden Bedriye, sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclis İnsan Hakları Komisyonu ile görüşüp yaşadıklarımızı anlattık. MHP, ‘AKP’nin oyları bizden daha fazla onlar da kabul ederse bir komisyon kurarız’ dedi. İyi Parti bizi olumlu karşıladı. ‘Gülistanlar ölmesin, kadınlar ölmesin’ dediler. CHP de aynı şeyi söyledi. ‘İnsanlar ölmesin’ dedi. Partiler bizimle ilgilendiler ve iyi davrandılar. Partilerin dışında bir de Adalet Bakanı ile görüşmek istedik. Görüştükten sonra da memleketimize dönecektik. ‘Kızımıza ne oldu?’ diye soracaktık. Başka ne yapabiliriz ki? Kızıma ne olduğunu öğrenmek benim hakkım. Ben anneyim. Gece gündüz ciğerim yanıyor. Ekmek ve gözyaşını birlikte yiyorum. Süt, yumurta, peynir satarak kızımı okuttum. Ben okumadım, kızlarım okusun diye çalıştım.”

'ARTIK KADINLAR ÖLMESİN'

Adalet Bakanı ile görüştükten sonra ne yapacaklarına karar vereceklerini ifade eden Bedriye, Bakan ile görüşmeyene kadar Ankara’dan ayrılmayacaklarının altını çizdi. Gittikleri her yerde polis varlığına dikkat çeken ve bundan duyduğu rahatsızlığı dile getiren Bedriye, “Adımımızı attığımız an polisle karşılaşıyoruz. Bir yere gidemiyoruz. Her yerde önümüzü tutuyorlar. Bizi sürekli ablukaya alıyorlar. Gülistanların, öğrencilerin, kadınların artık ölmesini ve annelerin ağlamasını istemiyoruz. Annelerin yüreklerine bakın nasıl acılar var. Başımı yastığa koyup uyuyamıyorum. Artık kadınlar ölmesin. Herkesin annesi, babası, ailesi var. Kimse ölmesin. Kızımın bulunmasından başka bir şey istemiyorum” dedi.

'KATİL BİZMİŞİZ GİBİ DAVRANIYORLAR'

Gülistan’ın babası Halit de benzer ifadeler kullanarak, Meclis’te görüştükleri herkesin olumlu konuştuğunu ve Gülistan’ın bulunması için ellerinden geleni yapacaklarını belirttiklerini söyledi. Adalet Bakanlığı önünde maruz kaldıkları polis şiddetini anlatan Halit, “Bizi tekmelediler, yumrukladılar. Hastaneye gittiğimizde doktor bize ‘Bir şeyiniz yok, kırık yok’ dedi. Ama biz can ağrısından gece uyuyamadık. Sabaha kadar kaldığımız otelde polisler nöbet tuttu ve çıkmamıza izin vermedi. Adalet Bakanlığına gitmek istedik ancak izin vermediler. Katil bizmişiz gibi davranıyorlar. Biz de bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Buna hakkımız yok mu? Meclis’e de önce girmemize izin vermediler ancak daha sonra içeri girebildik. Biz Adalet Bakanı ile görüşmeden buradan gitmeyeceğiz. Ölsek de kendimizi yaksak da buradan gitmeyeceğiz. Bakan ile görüşmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.    

'BÖYLE BİR YERDE KIZIM KAYBOLDU'

Dersim gibi bir yerde kızının kaybolduğunu ifade eden Halit, “Milletvekilleri, ‘İstenirse Dersim gibi bir yerde kızınız bulunur’ diyor. Dersimliler ise ‘Bir koyunumuz dağa çıktığında bile askerler muhtarı çağırıp koyunun sahibini çağırmalarını istiyordu’ diyor. Böyle bir yerde kızım kayboldu” dedi.

'KENDİMİZİ YAKARIZ'

“Kızımızı aramak suç mu?” sözleriyle polis şiddetine tepki gösteren Halit, “Biz kızımızı devlete teslim ettik. Yerinin güvenli olmadığını bilseydik göndermezdik. Adalet Bakanı ile konuşmak istiyoruz. Eğer Adalet Bakanı ‘Ben sizin bakanınız değilim’ diyorsa konuşmadan geri döneceğiz. Bunu istemek bizim hakkımız. Bize neden böyle davranıyorlar? Kızıma bir şey olduysa da devletin haberi olmalı. Kızım yurtta kalıyordu. Her yerde devlet yetkilileri vardı. Diyarbakır’dan buraya kadar Bakan ile görüşmek için geldik. Neden görüştürmüyorlar? Ya bizi Adalet Bakanı ile görüştürürler ya da kendimizi yakarız.  Biz sadece kızımızı ve adalet istiyoruz. Eğer yaşıyorsa kızımızı, yaşamıyorsa da kemiklerini istiyoruz” diye belirtti.