Çete yöneticisi Sedat Peker, bugüne kadar yayımladığı 9 videoda, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler, uyuşturucu ticareti, Suriye’deki militarist örgütlere gönderilen silahlar ile belediye ve ihalelerdeki yolsuzluklara kadar birçok konuda çarpıcı itiraflarda bulundu. Peker'in hakkında itiraflarda bulunduğu kişilerin başında ise, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geldi. 

Hakların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütüme Kurulu (MYK) üyesi Mahfuz Güleryüz, Peker’in açıklamalarını “Kürt sorunu etrafında cereyan eden devlet-mafya ilişkilerinin dışa vurumu” olarak değerlendirdi. 

KANUN DIŞI YAPI

Peker’in itiraflarının küçümsenmemesi gerektiğini vurgulayan Güleryüz, anlatılanların demokratik bir ülkede "tüyler ürpertici etki" yaratması gerektiğini söyledi. Güleryüz, tüm itiraflara rağmen herhangi bir adım atılmamasının ülkedeki demokrasinin geldiği noktayı gösterdiğine dikkati çekti. 

Bugünkü itiraflara kimsenin yabancı olmadığını ifade eden Güleryüz, “Susurluk sürecinde kısmi bir yargılama süreci gerçekleştirildi. Ama bazı kişilerle sınırlı tutulan bir süreç işletildi. Esas kanun dışı diye tabir ettiğimiz yapıların hepsi korunarak bugüne kadar getirildi. Dolayısıyla bu yapı korundu ve temizlenmedi. Korunan yapının devlet içindeki gayri resmi görevi yürütüldü. Peker’in anlatımlarında ortaya çıkan da budur" diye konuştu. 

GAYRİ NİZAMİ SAVAŞ  

Peker’in açıklamalarında devlet yapısının korumaya çalıştığını kaydeden Güleryüz, “Peker’in anlatımlarında 'Kötü yapan devlet değildir. Devlet her zaman doğru olanı yapar. Gayri nizami işleri de yapabilir. Burada devleti suçlamıyorum, kişileri suçluyorum' ortaya çıkıyor. Konuşmalarının esasına baktığımızda çok kontrollü, esasa dokunmayan, etrafında dolanan, bazı insanların gayri nizami durumunu anlatan bir hikayeyle karşı karşıyayız. Tıpkı diğerlerinin yaptığı gibi yapıyor. Öncekiler de yapılanları anlatırken devleti soyutlayarak yaptılar. Ama bunun Kürt sorunu etrafında cereyan eden 100 yıllık devlet mekanizmasının bir tekrarı ve gayri nizami savaşın bir tezahürü olduğunu çok iyi biliyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

'YAPI DEŞİFRE EDİLMELİ'

"İtiraflardaki isimlerden ziyade gayri nizami yapıların sorgulanması ve feshedilmesi gerekiyor" diyen Güleryüz, şunları söyledi: “Ağar, Soylu ve Peker gider, bir başkası bu mekanizmayı doldurur. Nitekim de böyle olmuştur. Yüz yıllık tarihe baktığımızda Kürt sorunu ve demokrasi kesimlerinin bastırılmasında isimlerin kullanıldığını biliyoruz. Dolayısıyla esas olan bu kişilerinin devre dışı bırakılması değil. Esas olan bu sistematik gayri nizami yapının açığa çıkarılmasıdır" dedi.  

Güleryüz, Peker'in SADAT'a dair itiraflarına işaret ederek, "Erdoğan-Bahçeli hükümetinin bu kirli savaşta bir kez daha suçüstü yakalandı. Bu aynı zamanda Türkiye’deki suç örgütlerinin uluslararası alanda da suç işlediğinin bir kanıtıdır. Yani bu durum artık yalnızca Türkiye’nin sorunu değil uluslararası bir sorundur. Bu kişiliklerin hem yurt içinde hem de yurtdışında kullanıldıkları çok nettir" ifadelerini kullandı. 

TOPLUMSAL HAREKETLENME

Toplumsal bir hareketlenme olmadığı sürece hukuksal anlamda bir gelişmenin olmayacağını kaydeden Güleryüz, tarihsel gelişmelerin de bunun kanıtı olduğunu dile getirdi. Güleryüz, şöyle devam etti: "İşçisinden emekçisine, köylüsünden kentte yaşayan her yurttaşa kadar her kes bu gayri nizami hukuk dışı süreçten kendi payına düşeni aldı. Bu mesele HDP ve HDP’nin çevresine havale edeceği bir mesele değil. Toplumun bütün dinamikleri anlatımları ciddiyetle ele almalı ve bunun Türkiye’nin demokratikleşmesi için fırsata çevrilmesine ilişkin yolları aramalıdır. Türkiye’nin bağırsaklarını temizlemesi sürecinde etkin bir rol almalıdır. Toplumsal muhalefetle sokağı zorlayarak bu değişim ve dönüşümün önünü açmak gerekiyor. Toplum vicdanı ayağa kalkmalı. Zira anlatılanlar birkaç kişinin çıkar ilişkilerinin anlatım zinciri değil, hepimizin geleceğinin nasıl çalındığının ve nasıl tarumar edildiğinin anlatısıdır” dedi.

MA / Naci Kaya