Urfa’nın Suruç ilçesinde 14 Haziran 2018 tarihinde AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının seçim çalışması sırasında kendisine oy vermeyeceğini söyleyen Şenyaşar Ailesi’ne saldırdı. Esnaflık yapan Şenyaşar Ailesi’nden baba Hacı Esvet Şenyaşar ve çocukları Adil ve Celal Şenyaşar kaldırıldıkları hastanede yine AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın yakınları tarafından katledildi. Saldırıdan yaralı kurtulan Fadıl Şenyaşar ise tutuklanarak Elazığ Cezaevi’ne konuldu. Hastanede bulunan kamera kayıtlarında saldırıya dair görüntülerde 3 aile üyesini katledenler açıkça görülmesine rağmen yargılama sürecinde baba ve çocuklarını öldüren sanıklar ise tutuklanmadı.

Ancak Şenyaşar Ailesi’nin adalet arayışı bitmedi. Önceki gün katliamın 3 yılı geride kalırken, saldırıda eşi ve iki çocuğunu yitiren Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar’ın Urfa Adliyesi önünde “Adalet” talebiyle başlattıkları nöbet eylemleri de bugün 100. gününe girdi.

Urfa Adliyesi önünde annesi Emine Şenyaşar ile Adalet Nöbeti tutan Ferit Şenyaşar Adalet Nöbetlerini Yeni Yaşam Gazetesin'den Hasan Akbaba'ya anlattı.  

Aile olarak yaşadığınız bu katliam şu an hukuki olarak hangi boyutta?

Dava dosyası bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekirken işyerinde yaşananlar ile hastanede yaşananlar ayrı bir davaya dönüştürüldü. İşyerinde başlayan saldırı hastanede katliama dönüşüyor. Olay bir bütün iken şu an Urfa Başsavcılığı hukuka aykırı bir şekilde olayı iki farklı duruma dönüştürüyor. Ve bir buçuk yıl aradan sonra işyerindeki olay ile ilgili gizlilik kararı kaldırılıyor. Ve işyerindeki dava Malatya’ya taşındı. Malatya’daki heyet siyasi baskının etkisiyle sadece karşı taraftan bir kişiye 18 yıl hapis cezası veriyor, onun karşılığında ailesinden 3 kişi katledilmiş kardeşime 37 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Hastane davasının dosyası üzerinde gizlilik kararı var. Katliam güvenlik kameralarının önünde yapıldı ve tanıklar var, sağlık çalışanları var, annem ile babam birlikte hastaneye gidiyor; annemin fotoğraflar ile yaptığı teşhisler var, kardeşimin de aynı şekilde teşhisleri var. Bu kadar şeye rağmen hâlâ dava dosyası açılmamış ve hastanede bu katliamı yapan kişiler hâlâ toplum içinde serbestçe dolaşarak geziyorlar ve bu cesaretle topluma korku yaratmaya devam ediyorlar.

Başladığınız Adalet Nöbeti 100. gününe girdi. Bu nöbet eylemine sizi ne götürdü?

Evet, 100 gündür bu eylemi sürdürüyoruz ama öncesinde üç yıldır biz bir hak mücadelesi yürütüyoruz. Daha önce Ankara’ya da gittik. Bütün yargı kurumları ile görüşme talep ettik. Beştepe’ye gittik, Adalet Bakanlığı’na gittik, siyasi partilere gittik, yaşanan durumu katliamı açıklamaya çalıştık. Maalesef devlet kurumunda, yargı kurumunda bir muhatap bulamadık. Dosya savcısı ile aylarca görüşme için uğraştık. Hastane dosyasının açılması, gizlilik kararının kaldırılması için bizi aylarca oyaladı. Bunun üzerine başsavcı ile görüşme istedik. Kendisinin bizle görüşmek istememesi üzerine biz de Urfa Adliyesi önünde oturarak Adalet Nöbeti eylemimizi başlatmış olduk.

Bir günlük bir Adalet Nöbeti’nizden bahsedebilir misiniz? Neler yaşıyorsunuz?

Biz Suruç’ta oturuyoruz. Urfa ile Suruç arası 40 kilometre. Her sabah sekizde kalkıyoruz. Annem ile sanki bir işimize gider gibi bir telaş ile suyumuzu alıyoruz, ihtiyaçlarımızı alıyoruz. Urfa Adliyesi önüne gidiyoruz. Polis bizi sürekli buradan uzaklaştırmaya çalışıyor. Ellerindeki kameralar ile bizi taciz ediyorlar. Yanımıza destek için gelmek isteyen insanların da aynı şekilde görüntülerini alıyorlar. GBT kontrolüne tabi tutuyorlar. Eğer ses getirecek bir dayanışma ziyareti geleceği bilgisini almışlarsa bizi gözaltına alıyorlar. Gün bitiminde ise ifademizi alıp bizi serbest bırakıyorlar. Bu tutum insanlarda bir korku havası yaratıyor. Amaçları bizden uzaklaştırmak tamamen.

Kaç kere gözaltına alındınız?

4 defa gözaltına alındık. Bir keresinde de bir görüşme yapacaktık, adliye bahçesinin dış tarafındaydık. Bizi adliyenin dışına çıkarmaya çalıştılar. Biz buna karşı koyduk. Kaba kuvvet ile gözaltına almaya çalıştılar. Biz direndik, arbede esnasında ben fenalaştım, bir sinir krizi sonucu baygınlık geçirdim. Hastaneye kaldırılmamdan ötürü gözaltı işlemi iptal edildi. Dört defa gözaltına alındık, bunların hiçbirinde haklılık gerekçeleri yoktur.

Cezaevindeki kardeşinizin koşulları, durumu nasıl?

Güvenlik gerekçesiyle Elazığ Cezaevi’ne nakledildi. Şu an tek kişilik bir hücrede kalıyor. Her gün umutla uyanmak istiyoruz. Kardeşim de bizle aynı duygu içindedir. Şu an kasten adam öldürmeden 14 yıla yakın ceza verilmiş ama kamera görüntülerine göre kardeşim kesinlikle o kişiyi vurmamıştır. Biz bir gün adaletin sağlanacağına, kardeşimin o tek kişilik hücreden özgürlüğüne kavuşacağına inanıyoruz. O inanç ile hak arama mücadelemizi ısrarla sürdürüyoruz. Kardeşim hücreden koğuşa geçmek için defalarca başvuru yaptı, reddedildi. Sonrasında bizlere daha yakın bir cezaevine nakledilme talebi oldu, ona da ret cevabı verildi. Kardeşimize ve ailemize ayrı bir uygulama yapılıyor. Onu cezaevinde ayakta tutan sebep de adaletin bir gün sağlanacağına olan inancıdır. Bu inanç ile hücre şartlarına direnç gösteriyor.

Tek bir cümle ile sizin için Türkiye’de adalet kelimesinin karşılığı nedir?

Adalet sistemi güçlünün yanındadır.

Önümüzdeki günlerde eyleminiz hangi boyutta devam edecek?

Annemin sağlığı giderek kötüleşiyor. Olaydan önce annemin herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Şu an sağ gözü yüzde yetmiş görme kaybı yaşıyor. Ameliyat olması gerekiyor. Annem sürekli orada kaldırım üzerinde oturuyor ve bu dizlerinde büyük ağrılar yaşamasına sebep oldu. Dizlerinden ameliyat olması gerekiyor. Şu an bu ameliyatların yapılamasını kabul etmiyor. Adalet sağlanana kadar da ameliyat olmayacağını belirtiyor. Bundan sonrası için haftanın bir günü farklı bir ile gideceğiz ve gittiğimiz yerdeki baro, sivil toplum örgütü ve siyasi partiler ile görüşme gerçekleştireceğiz. İlk ziyaretimizi Antep Barosu’na yapacağız. Maruz kaldığımız adaletsizliği dile getirerek görüştüğümüz herkesten yardım isteyeceğiz.