İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” sloganıyla her hafta sürdürdükleri eylemin 634’üncüsünü sosyal medya hesabı üzerinde yayınladıkları video ile gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, Kulp ilçesine bağlı İnkaya köyünde Jandarma tarafında evi basılan, ardından eşi ve çocuklarının gözü önünde işkence edilen Kuddusi Adıgüzel’in hikâyesine yer verildi. Adıgüzel’in hikayesini İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Gurbet Yavuz, hukuki süreci ise Avukat Mesut Beştaş anlatı.

EŞİ VE ÇOCUKLARI ÖNÜNDE İŞKENCE 

Kuddusi Adıgüzel’in 18 Mart 1994 tarihinde evine askerlerce baskın yapıldığını hatırlatan Yavuz, “Evde detaylı arama yapıldıktan sonra bir torba makarnayı yere boşaltan askerler, Kuddusi Adıgüzel’i yere yatırdıktan sonra yakılan naylon torbayı Kuddusi Adıgüzel’ in vücuduna damlatır. Bu durum, eşinin ve çocuklarının gözü önünde yapılır” diye belirti.

‘MAHKEME BAŞVURUYU KABUL ETMEZ’

Yavuz, baskını yapan askerler arasında ailenin de tanıdığı Kulp merkezde ikamet eden Korucu Muhsin Can’ın da bulunduğunu belirterek, daha sonra evi ateşe veren asker ve korucuların, Kuddusi Adıgüzel’i yanlarına alarak önce Sivrice Karakolu’na ardından Kulp İlçe Jandarma Karakoluna götürdüğünü söyledi. Adıgüzel’in akrabalarının Kulp Jandarma Komutanlığına gidip Yüzbaşı Abdullah ile görüştüklerini hatırlatan Yavuz, “Yüzbaşı akrabalarına ‘Ben ne yaptıysam Kuddusi burada çözülmedi, ben de onu Diyarbakır Merkez Jandarma Komutanlığına gönderdim’ der. Eşi Muhlise Adıgüzel Kulp Cumhuriyet Savcılığa çıkarak eşinin akıbetini sorar. Savcı ise kendisine eşini Jandarma ve Emniyet’in gözaltına almadığını, örgüt tarafından kaçırıldığını söyler. Ardından kardeşi Zeki Adıgüzel, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne (DGM) başvuruda bulunur; fakat mahkeme başvuruyu kabul etmez” dedi.

DGM’DEN SONUÇ ÇIKMADI

Olaydan 15 gün önce gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan Reşat Pamuk ve Muhterem Ayato’nun, Kuddusi Adıgüzel ve Mirze Ateş ile birlikte gözaltında tutulduğunu aileye aktardıklarını hatırlatan Yavuz, bunun üzerine ailenin tekrar Diyarbakır DGM Savcılığına yaptığı başvurusunda bir sonuç çıkmadığını söyledi. 

12 Haziran 1994 tarihinde Kulp ilçesi Bağcılar köyü Düzpelit mezrası civarında 8 ceset bulunduğunu ifade eden Yavuz, “Bunun üzerine Muhlise Adıgüzel olay yerine gider. Eşini ait giysilerden tanır ve korktuğu için kimseyle bu durumu paylaşmaz ve herhangi bir mercie başvuru girişiminde bulunmaz” diye konuştu. 

AİHM BAŞVURUSU KABUL EDİLMEDİ 

Olayın hukuki sürecini takip eden ailenin avukatı Mesut Beştaş ise, 2001 yılında dosyanın kendilerine gelmesiyle, iç hukukta verdikleri birkaç dilekçenin ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptıkları başvurunun, dosya ile ilgili 1996-2001 yılları arasında hiçbir işlem yapıldığı ve zamanında başvuru yapılmadığı gerekçesiyle kabul edilemez bulunduğunu söyledi. 

‘8 CESET ARASINDA BULAMADIK’

Dosyayla ilgilenirken bir şeyle daha karşılaştıklarını hatırlatan Beştaş, tanık beyanlarına göre, o bölgede Adıgüzel’in kaybedildiği tarihten aşağı yukarı 6 ay sonra Kulp’un bir köyünde 8 kişinin öldürülmesi ile ilgili bilgiler edindiğini kaydetti. Bu öldürülen 8 yurttaş arasında Kuddusi ve Mirze’nin da olabileceğini düşünerek DGM’ye başvurduklarını ifade eden Beştaş, “Bu 8 ceset çıkarıldı, Kuddusi’nin çocuklarıyla DNA’sı karşılaştırıldı. Ne yazık ki onların arasında biz Kuddusi ve Mirze’yi bulamadık” diye belirti. (Diyarbakır/MA)