Gezi Parkı’nda tarihi ağaçların kesilerek yerine AVM projesinin yapılacağının duyulmasıyla 31 Mayıs 2013’te başlayan ve Türkiye tarihine geçen direnişin üzerinden 8 yıl geçti. Toplumun bütün kesimlerinin katıldığı direniş hafızalardaki yerini korurken, ilk kıvılcımlarının atıldığı 27 Mayıs’tan günümüze kadar yaşananları Mezopotamya Ajansı'ndan Kadir Güney derledi.

EYLEMLER BAŞLADI

2013 yılında AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilen Taksim Gezi Parkı’nda, İstanbul 6’ncı İdare Mahkemesi ile 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararına rağmen parktaki tarihi ağaçlar kesilmek istendi. Buna karşı 27 Mayıs 2013’te protestolar başladı. Parkın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının 3 metrelik kısmı gece 22.00 civarlarında yıkılırken, 5 ağaç ise taşınacağı iddiasıyla yerinden söküldü. Bu haberi alan Taksim İçin Ayağa Kalk Platformu üyeleri ve ekolojistlerden oluşan 50 kişilik grup, ağaçların kesilmemesi için parkta çadır kurarak nöbet eylemi başlattı. Nöbet eylemcileri sayesinde o gece yıkım ertelendi. Fakat parktan ayrılan polisler, yıkım için yeniden geleceklerini söyledi. Olaylar yaşanırken bir yandan da sanal medya üzerinden geniş kesimlere duyarlılık oluşturulması yönünde çağrılar yapılmaya başlandı.

ÇALIŞMALAR DURDURULDU 

Geceyi çadırda geçiren eylemcilerin yaptığı çağrılar karşılık buldu ve çok sayıda eylemci Gezi Parkı’na geldi. Öğle saatlerine doğru duvar yıkımına devam etmek isteyen ekipler ile eylemciler arasında gerginlik yaşandı. Öğle saatlerinde dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, parka gelerek eylemcilerle birlikte çalışmaları durdurdu. Çalışmaların durması sonrasında parkta duran eylemcilere polis müdahale etti. Eylemcilerin tüm müdahalelerine rağmen duvarın bir bölümü yıkıldı. 28 Mayıs’ta ise yapılan müdahalelerde çok sayıda yurttaş yaralandı. Giderek kitleselleşen eylem, çadır nöbetiyle sürdürüldü. 

TAKSİM BİZİM

Eylemcilerin parktaki nöbeti devam ederken, 29 Mayıs sabah saatlerinde polis müdahalesi gerçekleşti. Müdahalede çadırlar kaldırılsa da öğlen saatlerinde doğru kalabalıklaşan eylemciler çadırları yeniden kurdu. Yavuz Sultan Selim Köprüsü inşaatının açılışı sırasında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, "Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız" derken, aynı saatlerde Gezi Parkı içinde açıklama yapan Taksim Dayanışma ise, “Bu mücadele tüm canlılar için; Taksim bizim, İstanbul bizim” diyerek, direnişte ısrar mesajını verdi.

ÇADIRLAR YAKILDI

Eyleme karşı polis müdahalesi arttıkça, tepkiler hem sokakta hem de sanal medyada yankı bulmaya devam etti. 30 Mayıs’ta da nöbet eylemine yönelik polis müdahalesinde, bu kez çadırlar ateşe verildi. Buna rağmen devam eden eylemler ülkenin dört bir yanına yayıldı. Aynı gün parkta büyük bir kitle forum düzenledi. Her geçen gün eylemcilerin sayısı artarken, yaşananlara yönelik uygulanan medya sansürü tepkileri büyüttü. Tepkilerin yansımasını bulduğu Twitter’da, #DirenGeziParkı hastagıyla 2 milyon paylaşım yapıldı. 

DİRENİŞ YAYILDI

31 Mayıs’ta sabaha karşı gerçekleşen polis müdahalesi ise tüm toplumsal kesimlerin sabrını taşırdı. Müdahalenin ardından İstanbul ilçeleri başta olmak üzere, tüm Türkiye’de halk alanlara aktı. Ülkenin dört bir yanında polis müdahalesi yaşandı. Müdahalelerde çok sayıda kişinin yaralanması üzerine Türk Tabipler Birliği (TTB), “Acil Müdahale Birimi” oluşturdu. Aynı gün yapılan bir başvuru sonrasında İstanbul 6’ıncı İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası Projesi hakkında “yürütmeyi durdurma” kararı verdi.

DÜNYA GÜNDEMİNDE

Eylemcilerin korku duvarını yıkarak İstanbul’un ilçelerinden Taksim’e akın etmesiyle, Gezi Direnişi dünya gündemine oturdu. Birçok uluslararası basın kuruluşu, Taksim’de yaşananları canlı olarak duyururken, Türk medyasının büyük çoğunluğu ise üç maymunu oynamayı tercih etti. 31 Mayıs'ı 1 Haziran’a bağlayan günün ilk saatlerinde ise artık tüm Türkiye ayaktaydı.

BİNLER AKIN ETTİ

1 Haziran sabahı İstanbul'un Anadolu Yakası'nda toplanan on binlerce kişi, Boğaziçi Köprüsü üzerinden yürüyüşe geçti. Yetersiz kalan polise, jandarma dahil edildi. Taksim’e girişler engellenmeye başlandı, metro seferleri durduruldu. Bu kez eylemcilerin gözaltına alınması üzerine Taksim'de kurumlar adına yapılan açıklamada, "Taksim'i kazanana kadar evimize gitmeyeceğiz" mesajı verildi. Aralarında milletvekillerinin de bulunduğu binlerce kişi, Gezi Parkı'na yürüdü ve Gezi Parkı'nın Mete Caddesi tarafına giriş yaptı. Ardından yurttaşlar dört bir yandan Gezi Parkı’na akın etti.

MÜCADELEYE DEVAM

Taksim Meydanı ve çevresindeki polisler öğle saatlerinden sonra araçlarını ve ekipmanlarını bırakarak geri çekildi. Taksim ve İstiklal Caddesi’nde devlet ve polis müdahalesinin olmadığı günler yaşanmaya başlandı. Akşam saatlerinde açıklama yapan Gezi Parkı Direnişi Koordinasyonu, direnişin park nöbetine dönüştürüldüğünü duyurdu. Gezi Parkı’nda katılımcı örgütler tarafından nöbet tutulmaya başlandı. Ertesi gün aydın ve sanatçıların katılımıyla direniş zaferinin kutlanacağı şölen gerçekleştirileceği duyuruldu. On binlerce kişi alana yapılacak olası polis müdahalesine karşı Taksim'e çıkan tüm yolları barikatlarla kapattı. 

KOMÜNLER KURULDU

Parkta kalan on binlerce kişi, ihtiyaçlarını kurulan komünden karşılamaya başladı. Tamamıyla halkın desteğiyle işleyen ve ilk gün bir duvar üzerine bırakılan su, bisküvi, meyve suyu gibi malzemelerin bulunduğu komün, günler içerisinde gelişti ve onlarca komün masasına dönüştü. Ülkenin dört bir yanında direnişe destek eylemleri yapılırken, dönemin Başbakan'ı Tayyip Erdoğan ise her konuşmasında, "Yasadışı eylemlere izin verilmeyecek, gerekenler yapılacak" tehditlerinde bulundu. 

TERK ETMEDİLER 

Takvimler 11 Haziran’ı gösterdiğinde, polis müdahalesi bir kez daha kendisini gösterdi. Sabahın erken saatlerinde Taksim’e çıkan polis, şiddetin dozunu arttırdı. Bütün müdahalelere rağmen on binlerce kişi meydanı terk etmedi. Bu müdahaleden sonra da eylemler Gezi Park’ı başta olmak üzere birçok kentte sürdü. Yapılan tüm eylemlerde polis müdahalesi yaşanırken, Taksim Dayanışması, "Gezi Parkını terk etmiyoruz" açıklaması yaptı. 

YÜZLERCE GÖZALTI 

Emek ve meslek örgütleri Gezi Parkı direnişine destek vermek için 17 Haziran günü greve çıktı. Polis yurttaşların Taksim’e çıkışını engellemek için meydana çıkan yollarda müdahalelerini sürdürdü. Bu müdahalelere karşı, "duran insan" eylemleri başlatıldı. Kentlerin tüm meydanlarında eylem yapan yurttaşlar da polis müdahalesinden nasibini aldı. Haziran ayı boyunca yurttaşların Gezi Parkı'na yapmak istedikleri yürüyüşler, polisin sert müdahalesiyle karşılaştı. İktidarın direnişe karşı yaptığı operasyonlarda yüzlerce kişiyi gözaltına alındı, onlarcası tutuklandı. 

10 BİN YARALI

Haziran ayı boyunca süren direnişte yaklaşık 10 bin kişi polis müdahalesi sonucu yaralandı. 91 kişi kafa travmasına uğradı, 10 kişi gözünü kaybetti. Polis, 15 günde 150 binin üzerinde gaz bombası kullandı, tonlarca tazyikli su sıktı.

11 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ

1 Haziran tarihinde Ankara Kızılay’daki gösteride polis kurşunuyla kafasından vurulan Ethem Sarısülük, 12 Haziran 2013’te beyin ölümü gerçekleşti. Mehmet Ayvalıtaş, 2 Haziran’da göstericilerin İstanbul Ümraniye TEM Otoyolu’nu kapatma eylemi sırasında bir aracın kasıtlı olarak çarpması sonucu yaşamını yitirdi. 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, Eskişehir'de 3 Haziran 2013'de uğradığı saldırıda geçirdiği beyin kanaması sonucu 9 Haziran’da yaşamını yitirdi. Abdullah Cömert, Hatay’da 3 Haziran’da polisin attığı gaz bombasının kafasına isabet etmesi sonucu yaralandı, 22 Haziran’da yaşamını yitirdi. İstanbul Okmeydanı'nda polisin attığı gaz bombası kafasına isabet eden 14 yaşındaki Berkin Elvan, 269 gün verdiği yaşam mücadelesinin ardından hayatını kaybetti. 

22 yaşındaki Ahmet Atakan da 9 Haziran’da Hatay'da polisin attığı gaz bombasının başına isabet etmesi sonucu çatıdan düşerek yaşamını yitirdi. Mehmet İstif, Serdar Kadakal, İrfan Tuna, Zeynep Eryaşar, Selim Önder olmak üzere 11 kişi Gezi direnişi sırasında yaşamını yitirdi.

DAVA AÇILDI

Gezi direnişi sonrası İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkında dava açılan 16 kişiden 10’u, 18 Şubat 2020 tarihli karar duruşmasında bütün suçlamalardan beraat etti, davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala tahliye edildi. Ayrıca yurtdışında bulunan sanıklar hakkında yakalama kararı kaldırıldı. Ancak karar yapılan itiraz üzerine Kavala yeniden tutuklandı. 

YENİDEN YARGILAMA

Beraat kararının Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozulmasıyla dava yeniden görülmeye başlandı. İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden yapılan yargılamanın ilk duruşması, 21 Mayıs’ta görüldü. Toplam 17 kişinin yargılandığı davada ara kararını açıklayan mahkeme, iş insanı Osman Kavala'nın tutukluğunun devamına hükmetti. Yurtdışındaki sanıklar için yakalama kararının beklenmesine ve Gezi davası ile birleştirilmesi istenen Çarşı Davası’nın incelenmesi için 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nden dosyanın istenmesi kararı verildi. Davanın bir sonraki duruşması 6 Ağustos'ta görülecek.

MA / Kadir Güney