Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası Yargıtay tarafından onandı. Milletvekilliğinin düşürülmesiyle karşı karşıya kalan Gergerlioğlu’nun “hak mücadelesini” yakından tanıyan insan hakları aktivistleri verilen cezaya tepki gösterdi.

‘HUKUK GÜVENLİĞİ KALMADI’

İnsan Hakları Gündem Derneği Ankara Temsilcisi ve Ceza Hukukçusu Günal Kurşun, Gergerlioğlu kararıyla Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ihlal edildiğini belirtti. Kurşun, Yargıtay’ın cezası onamasıyla birlikte milletvekilinin dokunulmazlığı olmasına rağmen yargılanabileceği, soruşturma, kovuşturmaya uğrayacağı ve cezalandırılacağını söyledi. Bu kararın açıkça Anayasa ihlali olduğunun altını çizen Kurşun, “Anayasanın bu kadar pervasız ihmal edildiği bir ortamda, hukuk güvenliğinin herhangi bir değeri kalmamıştır” dedi.

‘HEPİMİZ ZARARR GÖRÜRÜZ’

TMK’nin son derece geniş tanımı nedeniyle herkesin “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım yataklık veya örgüt propagandası yapma” suçuyla yargılandığına dikkati çeken Kurşun, “Gergerlioğlu kararında bir örgütün adının geçtiği bir tweeti retweetlemek, propaganda fiili olarak değer bulabiliyor. Bir ceza hukukçusu olarak ben bunu açıklayacak kelime bulamıyorum. Bu noktadan sonra herhangi birisi hakkında retweet yüzünden ceza verilebilir. Hukuk güvenliğinin kalmadığı bir ortamda yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz atmosfer boğucu, deyim yerinde ise iktidarın eylem ya da işlemlerini eleştirmenin ya da iktidarın beğenmediği şeyleri söylemenin suç haline geldiği bir dönemi yaşıyoruz. Tüm bunlar Türkiye’nin geldiği nokta bakımından üzücü, yaralayıcı bundan hepimiz zarar görüyoruz” diye belirtti.

HAK SAVUNUCULARINA BASKI 

İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) Koordinatörlerinden Feray Salman, cezanın insan hakları savunucuları açısından ne ilk ne de son olduğunu söyledi. Bir milletvekilinin insan haklarını savunması gerekçesiyle cezalandırılmasının kabul edilemez olduğunu kaydeden Salman, Türkiye’nin insan hakları savunucuları tarihinin geçmişten bugüne baskılarla geçtiğini anımsattı.

1990’lı yıllarda insan hakkı aktivistlerinin kaçırıldığını, öldürüldüğünü, tutuklandığını hatırlatan Salman, şöyle devam etti: “Bir devletin kendisine saygınlığı, hukukun üstünlüğü prensibine ne kadar önem verdiği ve insan hak ve özgürlüklerini ne kadar koruduğu ile ilgilidir. Devletler ihlal yapar ama aynı zamanda ihlallerin kaldırılması için de uğraşırlar. Bu ihlalleri ortadan kaldırabilmek için en önemli referans kaynakları da insan hakları örgütleridir. İnsan hakları örgütleri neyin yanlış gittiğini devletlere söylerler. Türkiye aslında bu fırsatları kaçırıyor. Bu fırsat defalarca kaçırıldı. Zaman zaman yakalanmaya çalışıldı ama şu an bunu fırsat olarak görecek bir bakış açısına sahip değiliz.”

‘YAN YANA OLALIM’

Güvenlikçi bir bakış açısının hakim olduğunu ifade eden Salman, “Bu güvenlikli bakış açısının hemen arkasında insan hak ve özgürlüklerine değer vermeyen kişilerden oluşan bir zemin var. Bu onların yararına değil. Kısa dönemde bir şey kazanmış olabilirler ama uzun dönemde insan haklarını ihlal edenler, saygı göstermeyenler bir süre sonra insan haklarının savunulmasına ihtiyaç duyacaktır. Bir insan hakları savunucusuna yapılmış olan saldırı, cezalandırma pratiği hepimizedir. Bu bana nasıl olsa gelmez demeyelim. Hepimiz insan hakları savunucusu olmaya gayret gösterelim. İnsan haklarını korumak için yan yana el ele, dayanışma içerisinde birbirimizden güç alarak, yolumuza devam etmemiz gerekir” ifadelerinde bulundu.  

‘İNSANCA YAŞANACAK BİR ÜLKE’

İnsan hakları tahribatının derin yaşandığı bir ortam içerisinde olunduğunu dile getiren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Metin Bakkalcı, “Bu tahribatın tanıklığı dışında, Türkiye’de geniş bir kesimde maruz kalıyor. ‘İnsan haklarıyla insandır’ deriz. Kişiler hak taşıyıcı özne olduğu ölçüde insandır. Her ne kadar insanları hak taşıyıcı özne olmaktan çıkarmaya çalışıyorlarsa da bunlar kader değildir. Her halükârda tüm kötücüllerin çabalarına, çırpınışlarına karşı insanca yaşanacak bir ülke ve dünya oluşacaktır” diye belirtti.

“Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu bırakın cezalandırmayı, herkesin tanıklığında yaptığı çabalara sahip çıkılması gerekir” diyen Bakkalcı, “TİHV olarak, çabalarına tanık olduğumuz, insan hakları değerlerine sahip çıkan Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ceza verilmesi kabul edilemez. İnsan haklarıyla var olduğu için haklarını geliştirmesinden de başka çabası olmayacaktır. Bu hakların gelişmesini önleyebilmek mümkün değildir” dedi.