HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, çıplak arama konusunu gündemleştirmesi nedeniyle iktidar tarafından hedef alındı. Ardından hızlı bir şekilde milletvekilliği düşürüldü. Bunun üzerine 17 Mart’ta Meclis’te Adalet Nöbeti’ne başladı. Ardından sabaha karşı sabah namazı için abdest almaya giderken yaka paça gözaltına alındı. 21 Mart’ta yaşanan gözaltı operasyonunun ardından şiddet gördü, hastanede şiddet kayıt altına alınmadı. 2 Nisan günü tekrar apar topar gözaltına alınarak tutuklanan Gergerlioğlu, Ankara Sincan 2’Nolu F Tipi Cezaevi’nde.

Gergerlioğlu’nun haftalarca tecritte kaldığı ve avukatlarıyla dahi bir süre görüşemediğini öğrenildi. Gergerlioğlu Yeni Yaşam Gazetesi'nden Gülcan Dereli'nin sorularını yanıtladı.

Merhaba Ömer bey, öncelikle nasılsınız? Sağlığınız iyi mi?

Sağlığım iyi, gözaltına alındığım gece zorbalığa karşı öfkelendiğim için tansiyonum yükseldi ve göğüs ağrısı yaşadım. Anjiyo kararı aldılar, bu da nabzımı yükseltti. Anjiyoda önemli bir patoloji alınmadı; şu an ilaçlarıma devam ediyorum, önemli bir sorun yok.

Zamanınız nasıl geçiyor? İlk cezaevi deneyiminiz sanırım. Dikkatinizi çeken ilk ayrıntılar ne oldu?

Zamanımı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Bol kitap okuyorum, TV kısıtlı kanalları olsa da siyaseti takip etmeye çalışıyorum. Gazete girişleri de kısıtlı. Yeni Yaşam gazetesi de alınmayan cezaevindeyim. Makale, şiir yazıyorum. Vekilliğimin bitmesini düşünerek buradan siyasete müdahil olmaya, sosyal medyadan mesajlar vermeye çalışıyorum. Hem iç muhasebemi hem de dış görevlerimi ifade etmeye çalışıyorum. Vicdanlı bir toplum oluşturulması için neler yapılması gerektiğine odaklanıyorum. Cezaevine ilk girişim ama daha önceki Meclis heyetiyle çok cezaevi ziyareti yaptığım ve mahpuslardan mektuplar aldığım için cezaevi tanımını biliyordum. İlişkilerin mekanik olduğu ilk dikkatimi çeken husus oldu. Tecrit uygulanması yine dikkat çekici. Zaten F tipi hücrelerindeyseniz bir de sohbet topluluklarınız kısıtlamışsa tam tecrit yaşatılıyordur. Sabah erken kalkıyorum, fazla uyumuyorum, disiplinli bir hayat yaşıyorum. Spor ve güneşlenmeyi ihmal etmemeye çalışıyorum. Zira 2 katlı koğuşun alt katı 24 saat güneş görmüyor ve rutubetli. Burada sağlığa dikkat etmek lazım. Günlük yazıyorum, kitap yazma düşüncem de var. Avukat arkadaşlar beni yalnız bırakmıyorlar sağ olsun.

İçerisi ve dışarısı arasındaki farklar neler? 

Dışarısı büyük hapishane, içerisi küçük hapishane. Mesela özellikle özgürlük kısıtlamaları evet hapishanede bu zaten yapılıyor ama dışarıda da insanların konuşmaktan bile kaçındıkları bir polis devleti oluşturulmuş durumda. Burada işiniz elinizden alınmış ama dışarıda kötü yönetimden dolayı her 4 gençten biri işsiz. Covid’de kötü yönetim, aşı temininde gecikmeden dolayı binlerce insan ölmüş. Ve ekonomik sıkıntı, iflaslar had safhada. Burada düşünceniz hassasiyetleşiyor ama dışarıda korkudan kimse düşüncesini söyleyemiyor.

Gözaltı ve tutuklama sürecinde size yönelik kaba davranışlar oldu. Böyle bir yaklaşımı bekliyor muydunuz?

Hem Meclis’te hem de cezaevinde polisler tarafından gözaltına alınırken darp ve tokat, küfürlü muameleyi yaşadım. İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı çok ihlali gündem etmiştim. Benden intikam almak istediklerini gördüm. Halkın sinir uçlarına dokunacaklarını bile bile 27 yıl önceki manzaraları tekrar oluşturdular. Vekilliği gasp edilmiş birini evinden ve Meclis’ten zorbalıkla aldılar. Bu denli kabalığı beklemiyordum ama kral çıplak dediğim, çok ihlalleri ispatladığım için bana çok öfkeli olduklarını gördüm. Ama biz bildiğimizi söylemeye, yapmaya devam edeceğiz. İçişleri Bakanlığı’nın çıplak arama nedeniyle, bana söylediği sözler nedeniyle ona dava açmıştım, hala sürüyor. Çıplak aramanın olmadığını tüm devlet gücüne rağmen gösteremeyen, çıplak arama gerçeği ortaya çıktıkça öfkelenenlerin benden aldıkları intikamın adıdır bu olaylar.

Neden size böyle yaklaşıldı? Gündeme getirdiğiniz ihlallerle mi ilgili?

Gündeme getirdiğim çok ihlal oldu. 3 bin civarında soru önergesi, 4 bine yakın insan hakları komisyonuna dilekçe verdim. Cevap vermediler, cevabı böyle verdiler. Kürt meselesi, KHK soykırımı, cezaevi ihlalleri, insan kayırmalar, mülteci hakları vd. birçok meselede çok yoğun ve birebir mağdura temas ederek ciddi bir talim yaptım. Yeri geldi mağdurlarla beraber ağladım, yeri geldi vekil olduğum halde darp edildim ama geri adım atmadım. Çıplak arama konusunda iktidarı suçüstü yakalamam ve bunu Türkiye gündemi yapmam bardağı taşıran son nokta oldu sanırım. OHAL, KHK soykırımı için düzenlediğimiz raporlara, vurgulara Meclis’te cevap vermediler. Konuşmalarım Van’da helikopterden atılan insanlar için Van’da birebir mağdurlar ile görüşüp genel kurulda çarpıcı vurgularım, insan hakları komisyonundaki işkence ve insan kayırmalar için istediğimiz araştırmalar devletin en tepesine, yüzlerine sormamız, cinayet gibi mahpus ölümlerinin peşinden koşmamız, mültecilerin nasıl bir şantaj unsuru haline getirildiğini dünyaya bildirmemiz, cezaevindeki ihlalleri tüm çarpıcılığıyla ortaya sermemiz cezalandırılmamızı gerektirdi sanırım.

Sizi en çok hedef yapan konu çıplak arama konusu idi. Cezaevinde çıplak arama prosedürlerini okumak ne hissettirdi?

Çıplak arama konusunda aralık başından beri Türkiye’de tek başıma çok önemli bir gündem oluşturmuştum. İktidar hakaret, iftira, suç duyurusu, fezleke, soruşturma vd. her yolla beni susturmaya çalıştı ama gerçeğin ortaya çıkması gibi kötü huyu var. Beni cezaevine götürdüklerinde polisin kötü tavrından sonra cezaevinde de çıplak arama yapabilecekleri tedirginliği yaşadım. Kesinlikle izin vermeyecektim, çıplak arama yapmadılar. Sanırım rezaletin boyutunu arttırmaya cesaret edemediler, tahminim bu. Eğer bunu yapsalardı çıplak arama rezaletinin boyutunun büyüyeceğinden tedirgin oldular. Cezaevlerinde bize verirler, “mahkum yardım kitaplığını” ayrıntılı bir şekilde okudum. “Çamaşırını bile indirebilirler” aramayla ilgili bölümlerde. Cezalandırılıp cezaevine atılmıştım ve aylarca inkar edilen çıplak aramanın belgesini cezaevinde bulmuştum. Bu ne kadar ironik bir durum değil mi? İşte ihlalleri, haksızlıklarla siyasetçiye cezaevinde iddia ettiği çıplak aramanın belgesini bulduran Türkiye gerçeği bu! Utanç verici, yüz kızartıcı bu halden utanmaz onlar. Ruhsar Pekcan için işlem yapmayanlar çıplak aramayı inkardan mı utanacaklar! Kitaplıktan bunu okumak acı acı gülümsememe yol açtı. İnsana zulmedilir ama hak üzerine direnç gösterirse Allah ona zindanda da iddia ettiği belgeyi bulduruyormuş demek ki dedirtti.

Her gittiğiniz yerde hak ihlallerini gündemleştiriyorsunuz. Cezaevinde gözlemlediğiniz veya maruz kaldığınız ihlaller var mı?

Evet her gittiğim yerde dikkatli ve insana temas eden bir tarzda hak ihlallerini gündem ettim. Burada bana karşı yapılan hak ihlallerini sıralayayım, diğer mahpuslara yapılanları çok bilmiyorum zira görüşme imkanımız pek yok. Bana HDP Genel Merkezi ve oğlum tarafından gönderilen hakkımda çıkan 2 ayrı haber çıktıları ‘telif yasası çiğnenir’ diye engellendi. Ayrıca Rudaw ve TR724’de çıkan benimle ilgili haberler “yasaklı siteler” denilerek engellenmiş. Evden istediğim bere, “kar maskesi yapılabilir” denilerek engellenmiş. Ben burada kapıyı açsalar kaçmam, Anayasa ve halkın desteği ile Meclis’e dönmekten başka bir girişimde bulunmam. Bana Kürt bir mahpustan gelen mektupta, “Faşizme karşı direneceğiz” vb. ifadeler “terör örgütü propagandası” denilerek engellenmiş. Mahpus başka kişilere de bunları yazarken bir engelleme yaşamadığı halde bana yazarken yaşamasının ilginç, komik olduğunu yazmıştı. 2 ayda bir ve 12 kitaptan fazla kitap girişi yasak mesela. Cezaevinde kitap kısıtlaması ciddi bir hak ihlali. Burada kitap okumaktan başka ne yapılabilir ki? Ama bunda bile hak gaspı var.

Kobanê davasından tutuklu Can Memiş isimli tutuklu hukuk fakültesinden olduğu için masa “güvenlik” gerekçesiyle verilmemiş. 3 öğrencinin kaldığı bir koğuşta masa kısıtlaması yapmanın mantığı ne olabilir? Hak gaspı bu.

Hakkınızda yeni soruşturma açıldı Meclis’teki eyleminiz dolayısıyla. Nasıl yorumluyorsunuz?

Bu yeni soruşturma Meclis’teki skandal gözaltı ve çıkarmalarının üstünü örtmek, suçu bastırmak için yaptıkları bir girişim. Hukukçuların güldüğü girişimler bunlar. Düşünün Millet Meclisi’nden halkın oylarıyla seçilmiş bir vekili yargısal ayak oyunlarıyla düşürüp hızlıca Meclis Başkanlığınca kararı okutup ardından yeni ve iftara dolu bir savcılık kararıyla ve polisin zorbalığıyla Meclis’ten pijamalı, ayakkabısını giyememiş halde çıkartıyorsunuz. Namazını kılmasını bile engelliyorsunuz. Bu soruşturma suç bastırmadır, biz polisler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Asıl yargılanması gereken onlardır.

23 Nisan’da 1920 yılında bu Meclis’in illegalize edilmesine rağmen direnişle kurulmuştu. 2021 yılında Meclis’ten muhalif partinin vekilini zorbalıkla çıkarıldığı yer haline geldi. İki de bir “Gazi Meclis” diyenler yaptı bunu. Lafa gelince Gazi, icraata gelince ayak oyunlarıyla muhalif vekili Meclis’ten attırma. Bunların gerçek yüzü budur işte. Bir vatandaş olarak direnişimi, Bahçeli’nin emrini Şentop’un yerine getirmesiyle kırmaya çalışanlar asıl suç işleyenlerdir.

Bir hekim olarak cezaevinde salgına dair tedbirler nasıl, durumu değerlendirir misiniz?

Cezaevinde Covid tedbirlerine dikkat ediliyor. Maske, eldiven vb, önlemler var. Hastaneye giden 14 gün karantinada kalıyor. Ama dikkat etmedikleri husus avukat görüş mahallerinin küçük ve kapalı olması. Zaruretten avukat görüşleri uzun sürdüğü için bu herkes için risk oluşturuyor. Bahar ayında kaloriferleri Ramazan devam etmesine rağmen erken kapatmaları da hastalık açısından risk oluşturdu. Gündüz hava ısınıyor ama geceleri ısının düştüğü zamanlarda kaloriferler kapalı kaldı. Dilekçeyle uyarmamıza rağmen bu konuda düzeltme yapılmadı.

Vicdan toplumu oluşturmalıyız

Siyasi gelişmeleri takip edebiliyor musunuz? Nereye gidiyor memleket? Veya nereye doğru gitmeli ve nasıl?

Siyasi gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyorum. Çünkü ben hala bir vekilim, bu fetret dönemi bitecek ve inşallah Meclis’e döneceğim. Vekilliğimi zindanda da olsa yapmaya çalışıyorum. TBMM TV’yi talep ederek Meclis’i, sınırlandırılmış olsa da TV kanallarını, haberleri, haber programları, söyleşileri takip ediyorum. 2 gazete aboneliğim var. Makaleler, şiirler yazıyorum, yayınlatıyorum. Sosyal medyaya mesajlarımı yolluyorum. Siyasete, müdahilliğine ara vermek istemiyorum. Türkiye çok daha kötü bir yere gidiyor. İktidar büyük bir azgınlıkla yolsuzluklarını, yasaklarını örtbas etmeye çalışıyor. Kürt meselesi çözümsüz, çatışmalarla çözüm bulunmaya çalışılıyor. Bunların çözüm olmadığı bilindiği halde sadece süreç uzatılıyor ve iktidar hırsına sahip olanlar halkın gözünü boyamaya çalışıyor. Tüm toplumun tarafgirlikten, kimlikten uzaklaşıp meseleleri vicdan ekseninde değerlendirmesi gerekir. Vicdan kavramına yoğunlaşmak lazım. Vicdan toplumu oluşturamazsak yönetenler değişir, zulüm bitmez. Bu konuda tüm toplumun etkin, kalıcı, teorik ve pratik örneklerini her türlü çağdaş iletişim kanallarıyla gösterecekleri çalışmalar tavsiye ediyorum. Şikayet etme yerine üretim yapmalıyız.