AKP’nin tek başına iktidar olamadığı 7 Haziran 2015 seçimleri ardından başlayan süreçte Türkiye tarihinin en büyük katliamları yaşandı. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Mart 2015 tarihinde Antep’te söylediği “Kardeşlerim, 400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” sözleri ülkeye ağır fatura oldu. Hızla ilerleyen çatışmalı süreç, DAİŞ eliyle gerçekleştirilen Suruç ve 10 Ekim Ankara Gar katliamlarıyla sürdü. 

1 Kasım 2015'te tekrarlanan seçimler öncesi 10 Ekim'de Ankara Garı önünde “Emek, Barış ve Demokrasi” talebiyle düzenlenen mitinge yönelik saldırıda 103 barış savunucusu yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı.

DAVUTOĞLU’NUN SÖZLERİ UNUTULMADI

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Canlı bomba listesi elimizde ama eylem yapmadan tutuklayamayız” sözleri hafızalardan silinmedi. Davutoğlu’nun “Saldırı sonrası oylarımız artıyor” sözleri ise katliamın kime nasıl yaradığının itirafı oldu. Türkiye’deki siyasal atmosferin değişimine neden olan katliamın yargılamasından da Avukat Kemal Gündüz’ün deyimiyle bir arpa boyu yol alınmadı. 4 yıldır süren yargılamada, gelmeyen evraklar, yapılmayan soruşturmalar ve kamu sorumluluğunun gözardı edildiği gerçeği ile DAİŞ’lilerin göz göre göre katliamı nasıl gerçekleştirdiği ortaya çıktı.  

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlayan 36 sanıklı davasının iki yıllık yargılamasının ardından tutuklu sanıklar hakkında 2 Ağustos 2018 tarihinde karar çıkarken, aralarında İlhami Balı’nın da olduğu 15 firari sanık yönünden dava dosyası hala görülmeye devam ediyor.

İSTİHBARAT YAĞDI ÖNLEM ALINMADI 

Her duruşma öncesi yeni bir kamu sorumluluğunun ortaya çıktığı yargılamada, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri’nin emniyet görevlileri hakkında hazırladığı ön inceleme raporunda, Ankara Emniyeti’ne Suruç Katliamı’nın ardından istihbarat yağdığı ve Ankara’nın da saldırı girişimi olabilecek yerler arasında olduğu gelen belgelerle ortaya çıktı. Kovuşturma aşamasında Hatay, Kilis ve Antep’ten her gelen yeni belgede, katliamın nasıl adım adım örüldüğü bir kez daha görüldü.

9 KLASÖR ORTAYA ÇIKTI

Firari sanıklar hakkında yapılan yargılamanın karar duruşmasından 1,5 yıl sonra ortaya çıkan ve 9 klasörlük dava dosyasıyla ilgili belgelerde, soruşturmanın ciddiyetsizlikle yürütüldüğünü bir kez daha ortaya koydu. Klasörlerin birinde dava sanıklarından Yakup Şahin hakkında Nizip Cumhuriyet Savcılığı’nın bir soruşturma yürüttüğü bilgisi yer aldı. Katliamdan 10 gün önce Nizip Savcılığı, Yakup Şahin’in plakasını, fotoğrafını alarak, örgüt bağlantıları araştırılması için Antep Terörle Mücadele Şubesi’ne ve İstihbarat Daire Başkanlığı’na 2 Ekim 2015 tarihinde yazı yazdığı belgelendi. 

KADINLAR SINIRLARDAKİ RAHAT GEÇİŞİ ANLATTI

Davanın devam ettiği 2019 yılında, sanıkların eşleri duruşma salonlarında dinlendi. Etkin pişmanlıktan faydalanan DAİŞ’li kadınlar, mahkemede Suriye’ye sınırdan nasıl rahat geçtiklerini ve sınırda olmayan önlemleri anlattı.

4’ÜNCÜ YIL 3 SANIĞIN YERİ TESPİT EDİLDİ

16 Temmuz 2020’de görülen duruşmada ise, firari sanıklardan bir kısmının kamplarda olduğu bilgisi dava dosyasına getirilen yeni belge ile ortaya çıktı. Sanıklardan Mustafa Delibaşlar’ın SDG, Fadile Delibaşlar’ın Roj, Cebrail Kaya’nın SDG, İlhami Balı’nın ise adı bildirilmeyen X kampında olduğu bilgileri yer aldı.

Son duruşmada, soruşturmanın başında DAİŞ Emiri olarak ismi geçen ancak iddianamede ve 4 yıllık yargılamada tek bir yerde ismi geçmeyen Ebu Zeynep isimli bir DAİŞ sanığının da varlığı ortaya çıktı.

HALA BELGELER GÖNDERİLMİYOR

Hem tutuklu sanıkların hem de firari sanıkların yargılamalarında, avukatların kovuşturmanın genişletmesi için istediği birçok talep mahkeme heyeti tarafından kabul görmedi. Avukatların birçok talebi doğrultusunda mahkeme heyeti tarafından kamu kurum ve kuruluşlarına yazılan müzekkerelere ya cevap verilmedi ya da “istihbarı” bilgi denilerek, gönderilmedi.

Avukatların kabul edilmeyen önemli taleplerinden bir kısmı şöyle:

“* Sanıkların tuttukları evler, hücre evleri, ikamet olarak kullandıkları ancak örgüt faaliyetinde de kullandıkları evler, depolar civarındaki cadde, meydan, sokakları kontrol eden mobese, kamu ve özel kamera kayıtlarının toplanması, kira başlangıç tarihlerinden itibaren kayıtlar tespit edilip inceleme yapılarak dava sanıkları başta olmak üzere dosyada kimliği ya da eşgali şüpheli olarak kayıtlı şahısların ve ilişkide bulundukları şahısların tüm görüntü kayıtlarının tespitine dair yazıya ‘mobese ve kamera kaydı yok’ denilerek, cevap verildi.

* DAİŞ sanığı İbrahim Halil Durgun’un eşi Esin Durgun'un telefon kayıtlarında çıkan Sibel Dik, Sevin Ekici ve Yunus Durgun ile Ceren Yayrak'ın tanık olarak dinlenmesi mahkeme tarafından reddedildi.

* Sanık Talha Güneş'in Suriye’de bulunan babası Cemil Güneş ve annesinin Suriye'ye gidişleri ile ilgili bilgi ve kayıtların İçişleri Bakanlığı ve MİT'den istenilmesi talebi de yine mahkeme tarafından kabul görmedi.

* Yakup Şahin'in ablası Hülya Demir'in tanık olarak dinlenmesi,

* Sanıklar hakkında İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan haber tutanağı takip tutanağı, görüşme tutanaklarının Jandarma ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanlıklarından istenmesi,

* Emniyet Genel müdürlüğü ve Jandarma Genel Müdürlüğü’ne yüz tanıma sistemi konusunda yeniden müzekkere yazılması,

*Antep, Bingöl, Adıyaman, Elazığ, Urfa, Maraş Valiliği, Emniyet Müdürlüğü, Tem Şube müdürleri, gerekli soruşturmaları yürütmeyen cumhuriyet savcıları hakkında suç duyurusu

*Kilis’ten gelen tapeler üzerinden Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan dosya istenmesi, tapelerde geçen askerler hakkında suç duyurusunda bulunulması talebi

*Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen parmak izi kayıtlarında 5 Temmuz 2014 tarihinde Adıyaman TEM’i tarafından gözaltına alınan Ömer Deniz Dündar, 11 Ocak 2014 tarihinde Hatay TEM Şube tarafından gözaltına alınan Walentina Slobodlanjuk, yine 8 Temmuz 2014’te Adıyaman TEM Şube tarafından gözaltına alınan dosyanın firari sanığı Kasım Dere hakkında gözaltı bilgilerinin istenmesi,

*DAİŞ sanığı Nusret Yılmaz ile ilgili serbest bırakma işlemine ilişkin ayrıntılı bilgilerin Gürcistan sınır kapısından, Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’ndan istenmesi,

* Irak tarafından iade edilmek istenen DAİŞ’liler arasında dosya firari sanıklarının ve eşlerinin bulunup bulunmadığı, var ise bu kişilerin iadesi konusunda ne gibi işlemler yapıldığı konusunda Dışişleri Bakanlığı’na müzekkere yazılması reddedildi.”

SUÇ DUYURULARINDAN SONUÇ YOK

Dava kapsamında sonradan ortaya çıkan 9 klasör hakkında soruşturma savcıları hakkında Hakimler Savcılar Kurulu’na (HSK) yapılan suç duyurusu, DAİŞ sanıkları olan ve operasyonlarda ölü olarak ele geçirilen Mehmet Kadir Cabael, Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun’un ölümleri ile ilgili Antep Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu, İlhami Balı’nın tape kayıtlarının dinlenmesi sırasında ismi geçen askerler hakkında Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurularından henüz sonuç alınamadı.

Öte yandan davanın başlamasından sonra ortaya çıkan Müfettiş Raporları’nın ardından “kamu sorumlularının" yargılanmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvurudan da henüz bir sonuç gelmedi.

‘BİLİNMEYEN FAİLLERİN BULUNMASI İÇİN ÇABALIYORUZ’

Katliamın ardından müştekilerin avukatlığını üstlenen Erkan Ünüvar, dava boyunca sadece delillerin dosyaya konulmamış olduğunun görülmesinin yanı sıra gizlendiğini de gördüklerini belirtti. Dosya sanıklarından Yunus Durmaz’ın yazıştığı Ebu Zeynep hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan fezleke dışında dava dosyasının hiçbir yerinde isminin anılmadığına dikkati çeken Ünüvar, “Ankara Katliamı’nın bir numaralı sanığı olması gereken kişi hakkında hiçbir araştırma yapılmamış” dedi. Son duruşmada ortaya çıkan Ebu Zeynep gibi ismi bilinmeyen faillerin de bulunması için çabaladıklarını kaydeden Ünüvar, bunun yanı sıra katliamda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargılanması içinde mücadele ettiklerini vurguladı. Ünüvar, mahkeme heyetinin birçok taleplerini kabul etmediğini ve son dönemlerde kabul gören taleplerinin de ailelerin duruşmaları takip etmesi yönünde verdiği mücadele sayesinde sağlandığını söyledi. 

SANIKLARIN YERİ BELLİ  

Avukat İlke Işık da, son iki yıldır firari sanıklar yönünden davanın devam ettiğine işaret ederek, “16 firari sanık 4 yıldır yakalanmadı, yakalanmıyor. Bilerek yakalanmadı. Devam eden süreçte tutuklu sanıkların yargılamasından çok farklı değil” diye belirtti. Dava boyunca firari sanıklardan 3 kişinin ilk kez yerlerine dair bilgi geldiğini hatırlatan Işık, ancak bunların getirilmelerine ilişkin bir adım atılmadığını dile getirdi.  Yeri belirlenen sanıkların getirtilmesine ilişkin mahkemeye bir dizi öneride de bulunduklarını kaydeden Işık, “Ancak herhangi bir adım yok” dedi.

‘DAİŞ’Lİ KADINLAR DİNLENMELİ’

DAİŞ’li kadınların Türkiye’ye gelmesi ardından büyük bir mücadele ile mahkemede dinlenmesinin sağlandığını anlatan Işık, şöyle devam etti: “Suriye’den sanki Ankara’da yaşıyormuş gibi bahsettiler. Bu kadınlardan bir kısmı canlı bomba diye ödül listesinde ismi olan isimlerdir. Mahkemeye yardım etmemelerine rağmen ‘etkin pişmanlıktan’ faydalandıkları gerekçesiyle haklarında ceza verilmedi. Hepsi serbest, geziyor. İki celsedir en az 10 kadının daha dinlenmesini istiyoruz. Bunların arasında Kasım Dere ve Ahmet Güneş’in eşleri de var. Bunlar kilit isimler ancak mahkeme iki celsedir cevap vermiyor. Bu şu açıdan önemli, onlar dava dosyamızın sanıklarının eşi, onları tanıyorlar. Örneğin Serpil Dere’yi dinlemeliyiz, Kasım Dere nerde? Bunları ancak onlardan öğrenebiliriz.”

Işık, DAİŞ’li kadınların “etkin pişmanlıktan” faydalanarak, cezadan kurtulmalarının da dava dosyasında firari sanıklar açısından da benzer uygulama yapılabilir mi sorularını akıllara getirdiğini ve bunun çok tehlikeli bir boyut kazandığına işaret etti.

‘YARGILAMA GARİP BİR HAL ALDI’

Avukat Murat Kemal Gündüz ise, dosyada hala 35-40'a yakın X, Y, Z olarak adlandırılan ve kimlikleri dahi tespit edilmeyen sanıklar olduğunu belirtti. Gündüz, “Görüntüleri var katliam sonrası hücre evlerini boşaltıyorlar ama bu hiçbir şekilde isimleri yok ve polis arşivinde bunları tespit edilmediğini öğreniyoruz” ifadelerini kullandı. Antep ve Kilis’de görülen DAİŞ yargılamalarında Emniyet Genel Müdürlüğü’nden istenen istihbari raporların gönderildiğini ancak Ankara Gar Katliamı davası kapsamında istenen istihbarat verilerine dair “Bunlar istihbari bilgi delil olarak, kullanılamaz” yanıtı aldıklarını söyleyen Gündüz, “Biliyoruz ki başka dosyalarda kullanılmış. Bu yönüyle yargılama eksik, dosyalardan gelen sanık teşhislerinde İlhan Bali’nin eşinin Türkiye’ye geldiği, teşhis edildiği, gözaltına alındığı ve serbest bırakıldığı. Bizim dosyalardan teşhis ettiğimiz kadarı ile yaklaşık 2 bin kişi o Antep, Kilis ve Hatay bölgelerinde İŞİD örgütüne üye ya da sempatizan olması nedeniyle gözaltına alınmış, hakkında dava açılmış, o bilgiler de gelemedi. Yargılanma şu an mahkemenin ısrarlı taleplerine rağmen yollanmaya belgelerin beklendiği garip bir hale dönüştü. Bazı kişilere cezalar verildi ama katliama göz yumanlar hakkında bir işlem yapılmadı” diye konuştu.

Kamu sorumluluğu nedeniyle yargılama yapılmamasının yanı sıra 4 yılda tek bir ismin dahi şüpheli olarak geçmediğini kaydeden Gündüz, “Yargılamada bir arpa boyu yol alamadık çünkü mahkeme heyeti davada delil olabilecek taleplerimizi reddediyor. Yargılamanın 5’inci yılında geldiğimiz nokta bu. ‘Kim ne yapmış, kiminle yapmış’ ortaya çıkarılması gerek ama bu yargılama ve bu çaba ile bunun ortaya çıkarılmasının sonuçsuz olduğu gözüküyor. Dava kısır bir halde devam ediyor” dedi. 

Mezopotamya Ajansı / Berivan Altan