DAİŞ’in 2014 yılında Kobanê'yi işgal saldırıları sonrası başlayan protesto eylemlerinde 50’yi aşkın kişi yaşamını yitirdi, binlerce kişi gözaltına alındı. Tarihe "6-9 Ekim Kobanê Serhildanı" olarak geçen eylemlerde Bilal Gezer, Mardin’in Dargeçit ilçesinde 7 Ekim’de öldürüldü. Bilal Gezer’in failleri etkin bir soruşturma yürütülmediği için ortaya çıkarılmadığı gibi, dosyası da gizli tutuluyor. Ağabeyinin faillerinin bulunmasını isteyen Mehmet Emin Gezer ise, gittiği Dargeçit Polis Merkezi’nin önünde sırtından vurularak, belden aşağı felç kaldı. 

Olaya dair başlatılan soruşturma kapsamında “kasten öldürmeye teşebbüs” suçlamasıyla haklarında Midyat Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılan 4 özel harekat polisi savunmalarında, “havaya ateş açtıklarını” iddia etti. 

Yargılama sırasında sanıkların kaç adet mermi kullandığı ve hangi mermileri kullandığı tespit edilmesine rağmen Gezer’in vücudundaki merminin hangi silahtan çıktığının tespit edilemediği öne sürüldü. Yargılamanın tamamlandığı 2016 yılında ise mahkeme, özel harekat polisleri O.A., M.K., M.Ç. ve A.T. hakkında “ceza verilmesine yer olmadığı” yönünde karar verdi.

SUÇA ‘MEŞRU’ GEREKÇELER

Kararın gerekçesini olay öncesi ilçede olayların olması ve karakola dönük bombalı araçla saldırı yapılacağı yönünde istihbari bilgiye dayandıran mahkeme, “bölgenin özelliklerini” göz önünde bulundurarak, olayın “meşru savunmada sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş ile aşıldığının vicdani kanaatine ulaşıldığı”nı savundu. Kararın devamında, Dargeçit’te 1993 yılından 2014 yılına kadar yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden polis ve askerlerin isimlerine yer verilerek, sanıkların eylemini “bölgede yaşadıkları, tanık oldukları, çatışmalarda ve bombalı eylemlerde arkadaşlarını kaybettikleri, yaşanılan olayların etkisiyle içine düştükleri psikolojik hal nedeniyle heyecanlanmaları, paniğe kapılmaları ve hatta korkmaları, bunun sonucunda da meşru savunma sınırını aşması beklenebilecek bir durum” olarak değerlendirdi.

YARGITAY ‘HATA’ DEDİ

Karar sonrası Gezer ve diğer katılan avukatlar, kararın bozulup, sanıkların cezalandırılması talebiyle dosyayı Yargıtay’a taşırken, sanıkların avukatları ise beraat talebiyle Yargıtay’a başvurdu. Dosyaya dair kararını açıklayan Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi ise, sanık avukatlarının talebini “yerinde” bularak, olayın “kaçınılmaz hata” sonucu yaşandığını belirtti. 

Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi kararında, “(…) sanıkların bölgede yaşadıkları, tanık oldukları, çatışmalarda ve bombalı eylemlerde arkadaşlarını kaybettikleri, yaşanılan olayların etkisiyle kendilerine yönelen saldırıları def etme amacıyla meşru savunma koşullarının oluştuğuna ilişkin kaçınılmaz bir hataya düşülerek işledikleri anlaşılmakla” değerlendirmesi yaptı. Kararın devamında da sanıkların meşru savunma nedeniyle beraatlarına karar verilmesi gerektiğini savunularak, şu ifadelere yer verildi: “(…) meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeni ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar müdafisinin temyiz itirazı bu nedenlerle yerinde görüldüğü.” 

Sanık avukatlarının itirazını kabul edip mahkemenin “cezaya yer olmadığı” kararını bozan Yargıtay, dosyayı beraat yönünde karara bağlaması için tekrar yerel mahkemeye gönderdi. 

CEZASIZLIK CESARETLENDİRİYOR

Mahkeme ve Yargıtay kararlarını değerlendiren avukat Ahmet Arıkan, Emin Gezer’e dönük “öldürülmek kastıyla” ateş açıldığını ve yaralanarak felç kaldığını belirtti. Olay yerinde uzun namlulu silahlardan çıkan 30’un üzerinde merminin tespit edildiğini ifade eden Arıkan, mahkemenin “cezaya yer olmadığı” kararının zaten ödül mahiyetinde olduğunu, Yargıtay’ın kararının ise ikinci ödül olduğunu söyledi. Kararın hukuken açıklanamayacağını söyleyen Arıkan, mahkemenin kararının sanıkların eyleminin suç olduğu ancak içinde bulunduğu koşullar nedeniyle ceza verilmesine gerek görülmediği, Yargıtay ilamının ise yaşanan olayın bir suç olmadığı anlamı taşıdığını dile getirdi. 

Bölgede kolluk tarafından işlenen suçlarda bir cezasızlık politikası uyguladığını belirten Arıkan, kolluğun daha önceki olaylarda bir cezalandırma yoluna gidilmemesinden cesaret aldığını ifade etti. Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik açılan Kobanê Davası’nın failleri ortaya çıkarmayı amaçlayan bir dava olmadığını belirten Arıkan, davanın ceza tekniği açısından bir sonucu olmadığını, dosyanın siyasi saikle hazırlandığını söyledi. 

GEZER: ADALET BEKLENTİMİZ OLMADI

Saldırıda ağır yaralanan Emin Gezer ise, olay sırasında 14’e yakın polisin ateş ettiğinin tespit edildiğini ancak sadece 4’ü hakkında dava açıldığına dikkati çekti. Polislerin beyanlarında da silahsız olduğunun belirtildiği ancak “ihbar” olduğunun söylendiğini kaydeden Gezer, “Dargeçit’in bir girişi var. Çıkışı da o zaman yoktu daha yeni yaptılar. Madem ihbar vardı girişi tutsalardı zaten bu tehlikeyi önlerlerdi. O nedenle bunların hepsi uydurma” diye belirtti. Davanın başından itibaren adalet yönünde bir beklentilerinin olmadığını dile getiren Gezer, “AKP iktidarından zaten bir adalet beklentimiz olmadı. Burada küçücük çocuğa da gidip sorsanız ülkedeki adaletsizliği size anlatır. Bu nedenle verilen karara şaşırmadık” dedi. 

Türkiye’de en güvenilmez kurumların başında yargının geldiğini söyleyen Gezer, bugün HDP’liler hakkında açılan Kobanê Davası’nı “AKP’nin iktidarda kalma çabası” olarak değerlendirdi.

MA /  Ahmet Kanbal