Gazete Karınca yazarı Erdal Doğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin parti çalışanlarını ülke geneline görevlendirmesi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun linç edilmek istenen videosunu paylaştığına dikkat çekerek hem Millet İttifakı'nı hem de HDP'yi provokasyonlara karşı uyardı.

Millet İttifakı'na da çağrıda bulunan Doğan, "Eğer Millet İttifakı demokratik ve daha iyi işleyecek güçlü bir parlementer sistemi hedefine, programına koymuşsa ve başarılı olmak istiyorsa; HDP’yi yalnızlaştırarak ya da kriminalize ederek değil tutarlı bir şekilde milyonlarca seçmenin iradesini ve siyasi rehine olarak cezaevinde tutulan HDP’li yöneticilerin anayasal hukukuna, varlığına sahip çıkarak başarılı olabilir. Aksi taktirde iktidarın belirlediği gündem içinde sürüklenerek mevcut gücünü dahi kaybedebilir." diye yazdı.

Erdal Doğan'ın Gazete Karınca'da "Alternatif olmak; kararlılık ve tutarlık ister" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık sorunundan, Suriye ve Irak’a asker gönderilmesi ilgili tezkerenin 2 yıl daha uzatılması, CHP’nin bu kez mecliste grup olarak tezkereye hayır demesi, normal halde Haziran 2023 tarihinde olması gereken CB ve genel seçimler sanki bir kaç aya yapılacakmış atmosferinin yoğun seyri, döviz kurları karşısında TL’nin giderek daha çok değer kaybedişi, paralel biçimde halkın daha da fakirleşmesi karşısında arada kaynayıp gitmemesi için geçen haftalardan pek de ayrıntı sayılmayacak bir kaç gelişmeyi not etmek isterim.

Tarihlerden 28 Ekim 2021, CB Recep Tayyip Erdoğan, partisinin meclis grup toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı asker cenazesinde yapılan saldırı eyleminin görüntülerini içeren videoyu izletmiş, ardından Kılıçdaroğlu’nun “yeniden hesap vereceğini” vurgulamıştı. Aynı gün eski AKP milletvekili şimdi Deva Partisi milletvekili olan Mustafa Yeneroğlu, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na 2019’daki bu saldırı sonrası “geçmiş olsun” mesajlarını yasakladığını açıkladı.

Aynı gün videoyla ilgili CHP Genel Merkezinde açıklamada bulunan CHP lideri ise: “Şahıs bugünkü grup toplantısında uzun uzun benim videolarımı izlettirmiş. Aleni tehditler savurmuş adeta birilerine ‘Yarım kalan işi bitirin’ talimatı vermiş. İşte buradan söylüyorum: Ne senden ne senin şürekândan zerre kadar korkum yok. Sonuna kadar mücadele vereceğim. Bunu bilesin” açıklamasında bulunmuştur.

Tarih 29 Ekim 2021, Eski CHP Milletvekili Dursun Çiçek, Irak-Suriye tezkeresinin tartışıldığı CNN Türk’teki bir programda; “Eğer ‘Hayır’ gibi bir risk olsaydı biz de devreye girerdik, herkes de devreye girerdi, ‘evet’e çevirirdik. Ama öyle bir risk yok. Daha rahat bir karar verdiler. Ben mesela devreye girmedim, ‘hayır’ demelerine. Çünkü öyle bir risk yoktu” ifadelerini kullanmıştır.

Tarih 02 Kasım 2021, bu kez MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında CHP’yi hedef alarak;”Tarihine sırt çevirmiş, kökünden uzaklaşmış, işgal edilmiş CHP’nin gerçek yüzünü her zeminde her yöremizde anlatacağız. CHP’nin neye dönüştüğünü kimlere hizmet ettiğini, kaynağından nasıl koptuğunu halka hizmet hakka hizmet şiarıyla izah edeceğiz.Bu günden itibaren yeni görevlendirmeleri yapıyorum CHP’nin gizli gündemini ağır kusurlu siyasetini halkımıza doğrudan aktarmak ve ifşa etmek amacıyla arkadaşlarımızı Anadolu’ya gönderiyorum. Kabaran tehlikeleri alttan alamayız, yerimizde sayamayız o nedenle erkenden yol almalıyız” ifadelerini kullanmıştır.

Bir gün sonra da yani 3 kasım 2021’de İyi parti Genel Başkanı Meral Akşener Meclis grup toplantısında:

“Neymiş nasıl olur da burası Kürdistan dermiş. Niye şaşırıyorsunuz muhteremler? Neye şaşırıyorsunuz! Bu kişi bir HDP çalışanı. Biz aylardır ne diyoruz? HDP bizzat bana sorulan bir soruya verdiğim cevap, HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz. HDP, PKK ile arasına mesafe koymalıdır, diyoruz. Kürdistan söylemi terör örgütünün. Bizim açımızdan şaşırtıcı bir şey yok. Cumhur İttifakı mensupları sırf bize saldıracaklar diye PKK’nın ajandasını Türkiye’nin gündemine taşıdılar.(..)”

Aynı gün yani 3 Kasım 2021 tarihinde, Kürşat Yılmaz henüz cezaevindeyken kendisini kahraman ilan Devlet Bahçeli’yi tahliye olur olmaz makam odasında ziyaret etmiş ve bu ziyaretin fotoğrafları kamuoyuna bir nümayiş havasında paylaşılmış. Aynen daha önce Alaattin Çakıcı’da olduğu gibi.

Pek ayrıntı sayılmayacak bu tablo derinleşen siyasi ve ekonomik krizde, tezkereye grup olarak hayır oyu vermiş CHP, Suriye’de askeri operasyon yapılacak bölgelerde hava sahasını açmaya niyetli görünmeyen ABD ve Rusya, Rusya’nın Kürtlerin Suriye’de özerkliğini tanınması için Esad hükümeti ile görüşme trafiği başlattığı, S400’lerin İncirliğe taşındığı gibi benzer minvalde çokça haberlerin kamuoyuna yansıması karşısında daha önem arz ediyor. Özellikle de seçime yeniden parlementer rejime geçişi amaçlayan muhalefet grubundaki partilerin ortaklaşmalarının netleşmeye başladığı şu dönemde.

Yukarıdaki 5 günlük seyir önümüzdeki süreçte birçok gerilimi ve provokasyonu potansiyel olarak içinde barındırdığı gibi olası siyasi cinayetler için de pusuda bekleyenlere çok ciddi ortam yaratmış bulunmakta. Artık burada önemli olanın nereden gelirse gelsin olası bu tür provokasyonlara, siyasi cinayetlere karşı herkese çok ciddi sorumluluk düştüğüdür. Bu sorumluluk en çok da HDP’yi kriminalize etmekte iktidarla yarışan muhalefet cephesine düşmektedir. HDP’yi mevcut iktidar argümanlarıyla kriminalize ettikçe kendi politik çalışma sahasını da daraltmakta ve iktidara alternatif olmaktan çıkmaktadır. Çünkü iktidarın bugün hedefe aldığı herhangi bir şeyi yarın gerek reel politika gerek olması gereken bağlamında hedef olmaktan çıkarıp çözüm aracı olarak normalize ettiğinde ortada yaya kalacak kesim iktidarın diline yapışmış kalacak muhalefet olacaktır. Yani iktidar manevra yapıp halk nezdinde bunu kabul ettirip hızla yol alırken muhalefet cephesi yaya kalacaktır. İktidar ortakları her ne kadar kutuplaştırmayı biliyorsa aynı şekilde yüz seksen derecelik bir manevra ile bu kutuplaştırmayı sönümlendirecek potansiyele siyasete sahiptir.

Hal böyleyken ve çoğu zaman böyle seyir etmişken; Devlet Bahçeli’nin partilerini ülke genelinde görevlendirmesi , Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun asker cenazesinde saldırı videosunu izletip “ yeniden hesap vereceğini” vurgulaması karşısında hem Millet İttifakı hem de HDP’nin provokasyonlara karşı daha dikkatli olması gereken bir güzergaha daha girmiş bulunmakta. Bunun yanında daha önemli olan ise; Millet İttifakı’nın tutumudur. Eğer Millet İttifakı demokratik ve daha iyi işleyecek güçlü bir parlementer sistemi hedefine, programına koymuşsa ve başarılı olmak istiyorsa; HDP’yi yalnızlaştırarak ya da kriminalize ederek değil tutarlı bir şekilde milyonlarca seçmenin iradesini ve siyasi rehine olarak cezaevinde tutulan HDP’li yöneticilerin anayasal hukukuna, varlığına sahip çıkarak başarılı olabilir. Aksi taktirde iktidarın belirlediği gündem içinde sürüklenerek mevcut gücünü dahi kaybedebilir. Çünkü halk muhalefetten yalpalayan değil geleceğe dair tutarlı bir siyasi kararlılık bekler ve arzular. Ancak o güven içinde onu alternatif olarak görür ve iktidara taşır.