Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan kararla 28 Şubat 1997’de yapılan ve tarihe “post modern” olarak geçen darbe, siyasi ve idari birçok alanda büyük değişikliklere yol açtı. Toplumdaki kutuplaşma medyayla körüklenirken, birçok insan mağdur oldu. Darbenin mağdurlardan biri olan ilahiyatçı Recep İhsan Eliaçık, o dönem yaşadıklarını anlattı.

MEŞRULAŞTIRMA ÇABASI 

Darbe sırasında memleketi olan Kayseri’de yaşadığını belirten Eliaçık, “MGK’de o kararlar alınınca, dönemin hükümeti bazı icraatlara girişti. İşte Kur’an kurslarının kapatılması, imam hatiplerin orta kısımlarının kapatılması, başörtülü öğrencilerin üniversite, devlet dairesi ve kamu kurumlarına alınmaması gibi… Bunları da irtica operasyonu adı altında meşru bir zemine oturtmaya çalışıldı” dedi.

O dönemde Kayseri Gündem Gazetesi ve Birlik Radyosu’nda Yayın Danışmanlığı ve yönetmenliği gibi alanlarda çalıştığını dile getiren Eliaçık, “Aynı zamanda bir vakıf çevresinde örgütleniyorduk. Dönemin iktidarının attığı adımlara karşı toplumun dini kesimlerinde yoğun bir karşı çıkış vardı. Biz de gazete ve radyolarımızdan bunların aktarımlarını yapıyorduk. Biz haber yaptıkça tepkiler, artıyordu. Radyo yayınlarımızda telefonlar kilitleniyor. İnsanlar haberini yaptığımız eylem noktalarına gidiyordu. Kayseri’de eylemlerin odağı bizim radyomuz olmuştu” diye konuştu.

MAHKEMELERLE BOĞUŞTU 

Yapılan eylemlerin ardından birçok kez devlet baskısıyla karşılaştığını vurgulayan Eliaçık, birçok konuda yargılandığını hatırlattı. Yolda yürürken insanların kendisine selam vermeye bile çekinir hale geldiğini dile getiren Eliaçık, “1999 ve 2002 yılları arasında hayatım mahkemelerle boğuşmakla geçti. İşten el çektirildim. İşsiz kaldım. Herhangi bir yere giremez oldum. Bulunduğum çevrede elebaşı diye, mimlendim” diye anlattı. 

O dönem eve kapanarak kitaplar yazmaya başladığını belirten Eliaçık, şöyle devam etti: “Kendimce önemli gördüğüm tüm kitapları o zaman yazdım. İşte bu kitaplar ‘Adalet Devleti’,  ‘Kur’an-ı Kerim Tefsir’i’ ve ‘İslam’ın Yenilikçileri’ kitaplarıdır. Fakat bu kez de evde rahat bırakmadılar. Bu sefer gece baskınları düzenliyorlardı. Gece 03.00’te evi basıp her yeri darmadağın ediyorlardı.” 

‘SOPAYI TUTAN EL DEĞİŞMEDİ’

Darbenin üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen devlet zihniyetinde hiçbir şeyin değişmediğini ifade eden Eliaçık, şunları söyledi: “Türkiye’de değişenler ve değişmeyenler var. İktidarlar değişiyor ama devlet değişmiyor. Sopa değişiyor. Sopayı tutan el değişmiyor. Halkın tepesine inen bir sopa var, ceberut bir devlet anlayışı var. Devlet her yerde her zaman haklıdır anlayışı var.” Mevcut AKP hükümetinin de 28 Şubat zihniyetinden bir farkı olmadığını, Müslümanları temsil eden bir parti olmadığını ifade eden Eliaçık, “AKP artık iyice muhafazakarlaşıp,  İslamcıları bile karşısına aldı. Klasik devlet zihniyetini işleterek iktidarı götürüyorlar. Buna karşı esasında dini çevrelerin uyanık olması ve AKP’yi tümden terk etmesi gerekir. Çünkü onlar artık dini çevrelerin taleplerini yerine getirecek konumda değil” şeklinde konuştu.

KAYA VE GERGERLİOĞLU 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu üzerinde yoğunlaşan baskıları değerlendiren Eliaçık, “Gerek Gergerlioğlu gerek Kaya, büyük insan hakları mücadelesi veriyorlar. Her ikisi de 28 Şubat’ı görmüştür. Her ikisi de bizim arkadaşlarımızdır. Şu anda büyük bir insan hakları mücadelesi veriyorlar. Her ikisini de verdikleri mücadelede destekliyoruz. Bunlar İslami kesimlerden geldikleri için, onların söylemleri AKP’ye çok daha batıyor. ‘Sizin orada ne işiniz var’ diyorlar. Çünkü onlara verecekleri hiçbir cevap yok. Bizler onlarla aynı kökten gelen insanlar olarak muhalif durumdayız. Dolayısıyla bizim söylemlerimizin gelişmesini, yaygınlaşmasını derinleşmesini ve başkalarının bunu duymasını istemiyorlar. Hemen cezalandırıyorlar” diye konuştu. 

Gergerlioğlu’nun takdir edilmesi gereken bir milletvekili olduğunu sözlerine ekleyen Eliaçık, “Nerede bir insan hakları ihlali görmüşse, her yere giden birisi. Çıplak aramaları dile getiriyor. Ezilenlerin ve başı sıkışanların sesi olarak, milletvekilliği kürsüsünü çok güzel kullanıyor. Siz bundan ne istiyorsunuz şimdi, bunu neden istemiyorsunuz?” diye sordu.