Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1989’da kabul edilen 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nün 31’inci yılındayız. Çocukların sahip olduğu haklar ve bu haklarından yoksun bırakılmaları konusunda bilinç ve farkındalık oluşturmak amacıyla kutlanan bu günü, dünya genelinde milyonlarca çocuk yine haklarından mahrum bir şekilde karşıladı. 

Bu milyonlarca çocuğun bu yıl Kovid-19 pandemisinin gölgesinde kutlanan günde karşılaştığı başlıca şey, eğitimde ortaya çıkan eşitliksizlik oldu. Fırsat eşitsizliğinin söz konusu olduğu ülkelerin başında ise, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler geliyor. Bu ülkelerdeki çocuk olmak adeta “işçilik” ile eş.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2017 yılı tahminlerine göre; dünyada 5-17 yaş arasında olan yaklaşık 218 milyon çocuk, ekonomik sorunlardan dolayı çocuk işçiliğine zorlanmış durumda. Bunlardan 152 milyonu çocuk gelişimine uygun olmayan işlerde çalıştırılırken ve 73 milyonu tehlikeli işlerde çalışmak zorunda bırakıldı.  

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ

Türkiye’de mevcut çocuk işçi sayısı ile yine sınıfta kaldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), verilerine göre, 2019 yılı sonu itibarıyla ülke nüfusunun 22 milyon 876 bin 798’ini oluşturan çocuklardan 5-11 yaş grubunun yüzde 48’i, 12-14 yaş grubunu yüzde 28’i, 15-18 yaş grubunun yüzde 24’ü gelişimine uygun olmayan işlerde çalışmak zorunda bırakıldığı yönünde. 

Bu rakamlara kayıt altına alınmamış çocuk işçi gerçekliği eklendiğinde, yaşan sömürünün önünü kesmek için daha fazla denetime ve küresel işbirliğine ihtiyaç olduğu ortada.

ÇOCUĞA OLAN YAKLAŞIM SORUNU 

Türkiye’nin 2017-2023 Eylem Planı’nda belirtildiği üzere, İş Kanunu kapsamında olan işyerlerinin denetiminin çocuk işçiliği özelinde yapılmaması, denetim yapan kurum ve kişilerin konuya duyarlılığı ile farkındalık düzeylerinin yeterli olmaması bu alanda çözüm bekleyen önemli sorunların başında geliyor. Yine “genç yaşta sorumluluk bilincini kazansın” ve “aileye maddi olarak destek olsun” yönündeki hakim baskın anlayış ve ülkede yaşanan ekonomik kriz de çocuk işçiliğinin önünü açan başlıca etkenlerden.

TAAHHÜTLER YERİNE GETİRİLMEDİ

Bununla birlikte Türkiye, taraf olduğu ILO Sözleşmeleri kapsamında hazırladığı Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı (2017-2023) bünyesinde “Sokakta çalışma”, “Küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma” ve “Tarımda aile işleri dışında, ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma” gibi alanlarda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik taahhüdü de yerine getirmedi. 

ÇOCUK YAŞTA EVLİLİK 

Türkiye’de çocukların yaşadığı en büyük sorunlardan bir diğeri ise, erken yaşta evlendirilmeleri. TÜİK’in Türkiye'de çocuk yaşta evlilikler ve adölesan, yani ergen yaşta doğurganlık hızına ilişkin verilerine göre; 2019'da 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarında evlilik oranı yüzde 3.1, 15-19 yaş arasında görülen ergen doğurganlık hızı binde 17 oldu. 2020’de ise bu sayı katlanırken TÜİK açıklamasında, adölesan doğurganlık hızı ve ‘resmi’ kız çocuk evliliklerinin azaldığını belirtti. Ancak uzmanlara göre bu veriler gerçek tabloyu yansıtmıyor.

ÇOCUK YAŞTA EVLİLİK MEŞRULAŞTIRILIYOR

Avrupa Konseyi (AK), çocuklara yönelik cinsel istismar ve sömürüden korumak amacıyla 25 Ekim 2007’de Lanzarote Sözleşmesi ile çocukların haklarını garanti altına almaya çalıştı. Türkiye’nin 2010 yılında taraf olduğu bu sözleşmeye, çocukların durumları göz önüne alındığında uyulmadığı aşikâr. Çocuk istismarcılarına af çıkarılması ve çocuk cinsel istismarının “erken evlilik” adı altında meşrulaştırılması girişimleri uzmanlar tarafından bu duruma sıkça örnek olarak gösterildi. 

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan'ın yaptığı "Erken evlilik ve cinsel istismar suçu ayrıştırılmalıdır. İnsanlar sadece erken bir yaşta evlendi diye yüz kızartıcı suçlardan yargılanmamalıdır. Bu durum başta bu evliliklerden doğan çocuklar olmak üzere kişinin ve ailesinin haklarını ihlal etmektedir" açıklaması tepki çekmişti. 

EŞİK’İN UYARILARI 

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), Çocuk istismarının engellemesi ve önünü geçilmesi için bir dizi uyarılarda bulunuyor. Madde madde sıralan bu uyarı ve öneriler şöyle:

“* Çocukların evlilik adı altında istismar edilmelerinin hukuken önünü açıp, evlilik yaşının düşürülmesini isteyenlerin hedefinde olan Lanzarote Sözleşmesi tüm hükümleriyle hayata geçirilmeli.

* Çocuk yaşta evlendirme, çocuk cinsel istismarıdır. Eğer maddi bir bedel karşılığı yapıldı ise bu çocuk cinsel sömürüsüdür.

* Türk Ceza Kanunu’nda bu yönde etkili hükümler olmakla birlikte bu hükümler kâğıt üzerinde bırakılmaktadır. Saldırganlar birçok durumda cezasız bırakılmakta; ceza kaçınılmaz olduğunda ise sadece istismarcı cezalandırılmakta ve bu eksik uygulama cinsel istismarın önlenmesine hizmet etmemektedir. Bu fiili uygulama Lanzarote Sözleşmesi’nin suça yardım ve yataklık edenler ya da suça teşebbüs edenlerin cezalandırılmasını öngören 24. maddesi ile suçun ciddiyeti göz önüne alınarak, etkili, orantılı ve özgürlüklerin kısıtlanmasını içeren cezaları da kapsayacak caydırıcı yaptırımlarla cezalandırılmasını öngören 27. Maddelerine de açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

* Çocuk yaşta evlendirmeleri ve çocuk istismarını önlemesi gereken ama bunu yapmayan; aksine teşvik eden, kolaylaştıran ya da göz yuman tüm sorumlular cezalandırılmalı, kamu görevlileri ise görevlerinden alınmalıdır.

* Evlatlarını çocuk yaşta evlendiren aileler ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman kişiler ve resmi otoriteler özellikle cezalandırılmalıdır.

* Çocuk cinsel istismarını ve çocuk yaşta zorla evlendirmeleri savunan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan derhal görevden alınmalıdır.”

'İSTİRMARCILARIN ÖNÜ AÇILIYOR'

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Meltem Akboğa’ya göre de çocuk yaşta evliliklere dair açıklanan veriler gerçeği yansıtmıyor.

Çocuk yaşta evliliğin meşrulaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Akboğa, “Resmi evlilik yaşı 18 denilmekte fakat daha küçük yaşta çocukların evlendirilmesine mahkeme kararlarıyla izin verilmekte ya da resmi olmayan evliliklerin devlet tarafından denetimi yapılmamaktadır” diyerek, çocuk evliliklerinin yargı eliyle meşrulaştırılmasına dikkat çekti. 

‘YÜZÜMÜZÜ ÇOCUKLARA DÖNELİM’

Akboğa, Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Türkiye’deki milyonlarca çocuğun “yaşam hakkı” başta olmak üzere birçok hak ihlaline maruz kaldığını da ifade etti. Hal böyleyken devletin ne çocukları ne de kadınları koruyan hiçbir yasaya destek vermediğini vurgulayan Akboğa, herkesin yüzünü yarınların geleceği olan çocuklara çevirmesi gerektiğinin altını çizdi. Akboğa, “Cezaevine atılan, evlendirilen, yaşama hakları ellerinden alınan çocukları ve henüz bu ihlallere uğramamış çocukları korumanın, haklarını savunmanın görevimiz olduğunu bu gün vesilesiyle devlete ve diğer tüm kişi/kurumlara bir kez daha hatırlatalım. Çocukları ihmal ve istismardan korumak için Çocuk Haklarını uygulamak korumak ve genişletmek zorundayız” diye konuştu.