Diyarbakır'da koronavirüs (Kovid-19) salgını vakaları her geçen gün daha da artıyor. Diyarbakır Tabip Odası, salgın tedbirlerinin kaldırılmasının ardından kentin yüksek vaka sayısıyla ilk 5'e yükseldiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığı'nın aşılama tablosuna göre, kent kırmızı listede yer alıyor. Kentteki iş çevreleri, sivil toplum örgütleri, dernekler ve sağlık örgütleri, Delta varyantıyla birlikte daha da ağırlaşan tabloya karşı harekete geçerek, aşılama seferberliği başlattı. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, salgının kentteki son durumunu Mezopotamya Ajansı'na (MA) anlattı.

8 KAT ARTIŞ

Tedbirlerin tamamen kaldırılmasından önce tüm hastanelerde yatan hasta sayısının 90 ila 100 arasında olduğunu anımsatan Güldiken, bugün itibariyle bu sayının 250’ye ulaştığını kaydetti. Güldiken, 1 Temmuz öncesi yoğun bakım ünitelerindeki hasta sayısının ise 25'den 50’nin üzerine çıktığını paylaştı. Kentteki günlük vaka sayısının binin üzerine çıktığını söyleyen Güldiken, “Yüzde 200 gibi bir artıştan söz ediyoruz. Pozitif vakalar yüzlerdeyken binli sayılara ulaştı. 8 katlık bir artış olduğunu söylemek mümkün” dedi.

ARTIŞIN NEDENİ 

Özellikle bölge kentlerinde vaka sayısında ciddi artış yaşandığına dikkati çeken Güldiken, Diyarbakır, Siirt, Batman ve Urfa’da yaşanan vaka sayısının temel nedeninin aşılama oranındaki düşüklük olduğunu söyledi. Güldiken, "Diyarbakır’da birinci doz aşı yüzde 40, ikinci doz ise yüzde 20 bile değil. Hepsini topladığımızda Diyarbakır’da 700 bin kadar aşı yapılmış. Fakat yaklaşık 1 milyon 200 bin insanın en az bir doz aşı yapması gerekiyor. Şu haliyle daha yarısı yapmamış. Önümüzdeki süreçte, bayramın da etkisiyle hem vaka sayıları hem de hastanede yatan hasta sayısı daha da artabilir" uyarısında bulundu.  

AŞININ ÖNEMİ 

Aşının salgına karşı koruyuculuk sağladığını vurgulayan Güldiken, aşı olanların da salgına yakalanabileceğini ancak hastalığı daha hafif atlatabileceğini ifade etti. Güldiken, “Delta varyantı mutasyona uğradığı için hızlı bir şekilde yayılıyor. Bu durum aşısızları daha çok etkiliyor. Şuan Diyarbakır’da hastanelerde yatanların yüzde 85 ve 90’nını delta varyantlılar oluşturuyor” diye belirtti. Güldiken, yönetilemeyen sağlık sisteminin insanlarda aşıya karşı bir güvensizlik oluşturduğuna işaret ederek, "Fakat mutlaka aşı yapmak gerekir. Evet, 5 yıl sonra nasıl bir yan etkisinin olacağını bilmiyoruz. Biz şimdi bir tercih yapıyoruz; Bir tarafta aşı olmadığımızda ölme riski, hastanede tedavi görme riski çok yüksek. Diğer tarafta ise, aşı olursak yüzde 90 üzerinde bir koruyuculuk var. Ölmemeyi tabi ki garantilemiyor. Ama entübe riskini azaltıyor” şeklinde konuştu. 

ÖNERİLER 

Aşının yanı sıra maske takmanın da ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Güldiken, salgına karşı şu önerileri sıraladı: “Kapalı alanlarda, özellikle bir buçuk iki metrelik alanlarda maske takılmazsa o ortamda bir enfekte kişi varsa süper bulaştırıcı oluyor. Kalabalık ortamlardan uzak durmak gerekir. Eğer zorunlu gitme hali var ise de maske takmak gerekir. Eve dönüşte el hijyenini sağlamak gerekir. Kızamık, ebola, AİDS, kuş ve domuz gribinin yayılmasının önlenmesi aşıyla olmuştur. Aşı bir tedavi yöntemi değil, koruyucu ve önleyici bir yaklaşımdır. Aşıyı önemsemek gerekir. Yetersiz alınan önlemler nedeniyle yine bir kapanma durumu yaşayabiliriz. Bu durum toplumun ruhsal durumunu kötü etkileyecektir.

MA / Eylem Akdağ