Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarından biri olan 1937-38 Dersim Soykırımı’nın üzerinden 83 yıl geçti. Seyid Rıza ve arkadaşları Wusênê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Ağa, Fındık Ağa, Resik Uşen ve Hesenê Ivraimê, 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ Buğday Meydanı'nda idam edildi. Seyid Rıza ve arkadaşlarının cenazeleri ailelerine teslim edilmediği gibi mezar yerleri de bugüne kadar açıklanmadı.

Resmi rakamlara göre, 1937 yılında çoğunluğu çocuk bin 737 kişi, 1938’de 6 bin 868 kişi katliamdan geçirildi. Soykırımın ardından evlatlık verilen ya da çocuk yetiştirme yurtlarına gönderilen binlerce Dersimli çocuğun akıbeti ise hala bilinmiyor. Dersim Soykırımı’na dair birçok araştırma yapan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Halklar ve İnançlar Komisyonu üyesi Nesimi Aday, arşivlerin açılarak, Dersim halkından özür dilenmesi gerektiğini ifade etti. 

BİLİMSEL ÇALIŞMALAR YAPILDI

Dersim’in anlatılması için Koçgiri Katliamı’ndan başlanması gerektiğini dile getiren Aday, 1921 Koçgiri Katliamı’nda Kürtlerin yenilgiye uğradığını ve liderlerinden Alişer Koçgiri ile Dersim İsyanı’na öncülük eden Nuri Dersimi’nin, Dersim’de Seyit Rıza ve kentin ileri gelenleriyle buluştuğunu belirtti. Dersimlilerin, Osmanlı Devleti’ne atfen söylediği “Dersim’e sefer olunur, zafer olunmaz” sözünü hatırlatan Aday, “Jön Türk Hareketi ve itaatkârcı uzantıları olan Kemalist hareket, Dersim’e çok organize bir şekilde girdi. Önce raporlar hazırlattılar, etnolojik, bilimsel çalışmalar yaptılar. Dersimliler ne yer, ne içer, nerede yaşar, sosyolojik durumları, inanç kimlikleri nedir diye bütün bunları çalıştılar. Önce Seyit Rıza ve lider kadrolara saldırı yapıldı. Alişer ve Seyit Rıza’nın bütün ailesi Laçinan deresinde katledildi. Seyit Rıza müzakere için Erzincan valisiyle görüşmeye giderken, tutuklanıp düzmece bir mahkemeyle yargılandı” diye hatırlattı.

İDAM KARARI

Elazığ’da yargılamaların “kasap” olarak bilinen General Abdullah Alpdoğan tarafından yapıldığını anımsatan Aday, “İnsanlar Türkçeyi anlamadıkları için savunma yapamamış, tercüman verilmemişti, avukatları yoktu. Hatta idam kararı açıklanırken, bazı Dersimlilerin sevinç ile idam çino (idam yok) diyerek sevindikleri söylenmiştir. Seyit Rıza ve arkadaşları idam alırken, 72 kişinin büyük bir kısmı batı illerinde bulunan hapishanelere sürgün edildi. Bu 72 kişiye ne oldu, hiç bilmiyoruz. Yaptığımız yerel, sözlü tarih çalışmalarında bu insanların bir kısmının cenazelerinin geldiği, büyük bir kısmının da cenazesi gelmemiştir” dedi.

İDAM

Seyit Rıza’nın idam edilmeden önce Mustafa Kemal Atatürk ile arasındaki diyalogun MİT belgesiyle ortaya çıktığını vurgulayan Aday, “Belgeye göre Atatürk trende yemek yerken, Seyit Rıza’ya ‘af dile’ diyerek telkinde bulunuyor. Seyit Rıza, Mustafa Kemal’in önüne çıktığında, af dilenecek bir şey yapmadıklarını söylüyor. ‘Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun’ diyor. MİT belgesine göre, Mustafa Kemal ‘asın’ talimatı veriyor. Seyit Rıza’nın bu sözlerinden sonra Mustafa Kemal kin oluşturur. Seyit Rıza’nın oğlunu, gözleri önünde öç alırcasına astırıldığını düşünüyorum. Seyit Rıza, cellat istemez kendi infazını kahramanca kendisi gerçekleştirir. Naaşları nerede bilmiyoruz, Sürgünleri bilmiyoruz. Mahkeme tutanakları açılmıyor. Açılmasını talep ediyoruz” diye belirtti. 

SOYKIRIM

İdamdan sonra neden soykırım yapıldığını soran Aday, şöyle devam etti: “Asıl katliamı 1938’de yaptılar. Devlet ‘bir isyan var’ diyor. Dersimliler olarak bunu kabul etmiyoruz. Dersim'de bir isyan değil, elbette bir siyasallaşma, kendi kendilerini yönetme kararı vardır. Bu katliama ve isyana neden değildir. Neden beşikteki bebekleri süngüyle öldürüp nehre attınız? Munzur suyunda kan aktı, kadınlar çocuklarını boğmak zorunda kaldı, mağaralarda kaldılar. Yer gök çocukların ve kadınların feryadıyla inledi. İnsanlar kendilerini uçurumdan atarak intihar ettiler. Dersim bir soykırımdır, katliam bile dememek lazım. Başbakanlık görevdeyken Tayyip Erdoğan’ın özür dilemesi samimi bulunmadı. Samimiyet burada sorgulanabilir. Dersim arşivleri açılmalı, etkili bir özür dilenmeli, sürgüne gönderilen, evlatlık verilen çocukların akıbetinin ne olduğuna dair toplumda etkili bir yüzleşme yapılmalı. Yaraların sarılması için bunlar yapılmalı. Bu insanlık, vicdan meselesidir.” 

‘GERÇEKLER GİZLENİYOR’

Yaptıkları araştırmada birçok bilgi ve belgeye ulaştıklarını kaydeden Aday, soykırımda Almanya’dan getirilen 20 ton klor gazı ve Amerika’dan getirilen Marten tipi bombardıman uçaklarının kullanıldığını vurgulayarak, “1937 yılında hepsi kullanıldı. Birçoğu Sabiha Gökçen tarafından kullanıldı. Bu soykırım mahkemelerine Almanya’nın da dâhil olması gerekiyor. Almanya ile Osmanlı’dan bu yana stratejik ilişkiler sürüyor. Bu ortaklık hala gizleniyor. Belgelerimizden sonra Alman parlamentosunda bulunan Sosyalist Milletvekilleri Merkel hükümetine sordular. Fakat Alman hükümeti ‘bunları Türkiye'ye sorun’ dedi” ifadelerini kullandı. 

‘100 YIL SÜREN ASİMİLASYON’

Geçmişten bu yana asimilasyon politikalarının devam ettiğini belirten Aday, sözlerini şöyle tamamladı: “Dersim, en çok Türkçe konuşan bir kente dönüşmüştür. Bu 100 yıllık politikanın sonucudur. Coğrafyası yok ediliyor, nüfusu sürekli azaltılıyor, barajlarla, HES’lerle insansızlaştırılıyor. Dersim dağları işgal altındadır. Alevilik asimile ediliyor. Dersim Kürt Alevi ocaklarının merkezidir. Bu Ocaklar üzerinden bir asimilasyon politikası yürütülüyor. Biz bunlara karşı da duracağımızı söylemek istiyoruz.”

Mezopotamya Ajansı / Ayşe Sürme