Diyarbakır’a gelen Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, kentteki basın mensuplarıyla kahvaltılı toplantıda bir araya geldi.  Davutoğlu, burada yaptığı açıklamada, 28 Kasım 2015’te Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesini “siyasi suikast” olarak değerlendirerek, “Bu süreçte beni en çok üzen de Tahir Elçi’nin katledilmesidir. Bunu o gün de siyasi suikast olarak söyledim. Tahir Elçi, Diyarbakır’ın kültürel mirasına sahip çıkan ve hepimizin takdirini kazanan aydın bir insandı. Ona dönük bir saldırının müsebbiplerinin bulunması bizim için hala hukuki bir borçtur. Sonrasında da zaten Başbakanlık’tan ayrılmak zorunda bırakıldım. Başbakanlık’tan ayrıldıktan sonraki tablo ile bugünü karşılaştırdığımızda Türkiye’nin nereden nereye geldiğini, nasıl bir otoriterleşmenin içine girildiğini hepiniz görmek durumundasınız. Tahir Elçi ve tüm mazlumlar için hukukun bir gün tecelli edeceğine inancım sabittir” ifadelerini kullandı.

‘KAYYIMLAR UTANÇ TABLOSU’

Kayyımların Türkiye’ye yakışmayan bir utanç tablosu olduğunu belirten Davutoğlu, “Demokrasilerde seçilen kişiye saygı, sadece o kişiye saygı değildir. Ona oy veren vatandaşlara da saygıdır. Eğer o kişi suçlu ise kimse hukukun üstünde değildir ve yargılanır. Suçluysa suçu tespit edildikten sonra görevinden alınır ve yerine de belediye meclisinde seçilmişler arasından biri seçilir” dedi. 

‘KÜRTÇE ÜZERİNDEKİ KISITLAMALARI KALDIRACAĞIZ’

“Hiç kimsenin kaybetmediği bir Türkiye inşa edeceğiz” diyen Davutoğlu, devamında şunları kaydetti: “Kürtçe üzerindeki bütün kısıtlamaların kaldırılması. Kürtçenin sözde değil; gerçekte, eğitimde öğretimde kullanılmasının önünün açılması. Kürt, Kürtçe bu toprakların dilidir, yabancı bir dil muamelesi yapılamaz. Türkçe ve Kürtçe birbirine rakip diller değil. Bütün anadiller bizimdir ve mukaddestir. Türkiye’nin resmi dilinin Türkçe olması Kürtçenin kısıtlı kullanılmasını gerektirmez. Bunlar birbirine yapancı, düşman diller değil. Bir var ise diğeri yok olacak diller değil. Bu konudaki kısıtlamaları kaldıracağız.” 

Davutoğlu, basın toplantısından sonra 12 Eylül darbesindeki işkencelerin sembolü haline gelen Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin önüne giderek burada açıklama yaptı. Davutoğlu, burada yaptığı açıklamada, 12 Eylül darbesinin 41 yıl önce yapıldığını hatırlatarak, darbeyi karanlık bir gün” olarak niteledi. 

‘İNSAN HAKLARI İHLALİNE ZEMİN HAZIRLADI’

Darbeden sonra parti kapatmalara dikkat çeken Davutoğlu, on binlerce insanın işkencelere maruz kalacak bir hapis hayatına maruz kaldıklarını ifade etti. Davutoğlu, “12 Eylül darbesine karşı omuz omuza mücadele etmek zorundayız. Darbenin getirdiği 12 Eylül Anayasası’nın kısıtlayıcı, yasaklayıcı günleri o günden bu güne toplumsal alanda insan haklarına dayalı bir anayasanın gelişmesini imkânsız kıldığı gibi büyük insan hakları ihlallerine zemini hazırlayacak bir zemini oluşturuyordu” şeklinde konuştu.

‘HUKUK TARİHİMİZİN YÜZ KARASI’

Cezaevi önünde insan hakları ihlallerini kınamak için bulunduklarını belirten Davutoğlu, Diyarbakır ziyaretini 12 Eylül’e denk getirmeyi özellikle istediğini dile getirdi. Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceler için “İnsanlık onurunu yok eden bir muamele” ifadesini kullanan Davutoğlu, “Diyarbakır Cezaevinde o yıl yaşananlar bizim hukuk tarihimizde bir yüz karasıdır. İnsanlık birikimimiz açısından gelecek nesillere bırakılan çok kötü bir mirastır” diye ekledi.