Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 827’ncisini gerçekleştirdi. Koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirilen eylemde bu hafta 2001’de Şırnak Silopi’de ifadeye çağırıldıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’in akıbetleri soruldu.

Açıklamada ilk olarak söz alan Serdar Tanış’ın babası Şuayip Tanış, oğlunun kaybedildiğinde Silopi HADEP ilçe başkanlığı yaptığını hatırlatarak, “Biz mahkemelere dava açtık. Bu davadan vazgeçmiyoruz. Yaşadığımız sürece kanımızın son damlasına kadar, sağ oldukça kemiklerine yahut mezarına ulaşıncaya kadar vazgeçmeyeceğiz. Söyleyecek çok şey var saatlerce anlatsak bitmez. Davacıyız, vazgeçmiyoruz. Kanımızın son damlasına kadar, canımız sağ oldukça bu davayı sürdüreceğiz. Olayın faili bellidir. Birinci derecede sorumlu olan Şırnak il jandarma alay komutanı Levent Ersöz’dür” dedi. 

VAZGEÇMİYORUZ

Serdar Tanış’ın annesi Rabia Tanış da 20 yıldır oğlunu aradığını dile getirerek, “Oğlum 20 yıldır kayıp, haber alamıyoruz. Oğullarımızın davasından vazgeçmiyoruz. Kemikleri ya da mezarı neredeyse onu soruyoruz” diye konuştu.

MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ

Serdar Tanış’ın oğlu Diyar Tanış da, babası kaybedildiğinde 1 yaşında olduğunu hatırlattı. 20 yıldır babası ve dayısını aradığını belirten Tanış, “Olayın üzerinden 20 sene geçti fakat hiçbir şekilde ne babam ne dayım hakkında hiçbir somut bilgiye değinemedik. Ben ve aile fertlerim 20 senedir babam ve dayımın akıbetinin açığa çıkarılması için mücadelemizi sürdürüyoruz. Olayın üzerinden 100 yıl da geçse babamın ve dayımın akıbetinin açığa çıkarılması için mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.

DOSYA YENİDEN AİHM’DE

Serdar Tanış’ın kardeşi alan aynı zamanda dosyanın avukatlığını da yürüten Hakim Tanış, dosyanın AİHM tarafından karara bağlandığını ve Türkiye’nin mahkum edildiğini hatırlattı. Daha sonrasında dosyanın soruşturma aşamasında takipsizlikle sonuçlandığına vurgu yapan Tanış, “Türkiye’deki yargılama makamları tarafından takipsizlik verildi. Bu takipsizlik kararına karşı iç hukuk yollarını tükettik. En son iç hukuk yolu olan ve en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk. Anayasa Mahkemesi de başvurumuzu kabul edilemez gördü. Daha sonra dosyayı tekrar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderdik. Şu an dosya hala AİHM’de bulunmaktadır. Ne yazık ki söz konusu Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz her ne kadar faili meçhul denilse de aslında failleri meşhur olan kişilerdir. Bunu şöyle bir sözle belirtmek istiyorum, failleri meşhur olan şahıslar tarafından öldürülen mazlumların yaşadığı bir hukuk devletindeyiz ne yazık ki” diye konuştu. 

KAYBEDİLDİĞİNDE 5 YAŞINDAYDIM

Ebubekir Deniz’in kızı Ceylan Deniz de 20 yıldır tüm girişimlerinin sonuçsuz bırakıldığını söyledi. Babası kaybedildiğinde henüz 5 yaşında olduğunu dile getiren Deniz, “Babamın bir gün dönecek hayaliyle büyüdüm. Büyürken babamıza hasret bırakıldık. Herkesin yaşam hakkı vardır. Bizim babalarımızdan alındı. Babalarımızın ne bir taziyesi kuruldu ne bir mezarı var. Biz bir mezar taşından bile mahrumuz. Tam 20 yıldır babamın geleceği günü bekliyoruz ve kaç yıl geçerse geçsin babalarımızı aramaktan, faillerin yargılanmasından vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti. 

TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ OLMADI

Bu haftaki basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından Hülya Demir Duru okudu. Anayasa'nın ikinci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devletidir” yazılı olduğu hatırlatan Duru, “Hukuk devleti, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Türkiye, hiçbir zaman hukuk devleti olmamıştı. Ancak denge ve denetimden tümden uzaklaşmış yeni hükümet sistemi ile hukukun tamamen dışına çıktı. Hukukun üstünlüğüne, demokratik hesap verebilirliliğe ve adalete kapalı bu sistemde bireyin temel hak ve özgürlükleri korumasız kaldı. Şiddet ve yaygın hak ihlalleri yoluyla varlığını sürdüren siyasi rejim, hakikat ve adalet talebimizi varlığına bir tehdit olarak gördü ve karşılıksız bıraktı” dedi.

KOMUTANDAN TEHDİT

Serdar Tanış ve arkadaşları 2000 yılında Silopi'de HADEP ilçe teşkilatı açmak üzere çalışmalara başladığını anımsatan Duru, şöyle devam etti: “Benim bulunduğum bölgede HADEP açılamaz, buna asla izin vermem’ diyen Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can’ın ağır tehdit ve baskısı ile karşılaştılar. Tüm baskılara rağmen 3 Ocak 2001 tarihinde HADEP ilçe teşkilatı açıldı ve Serdar Tanış İlçe Başkanı oldu. Sonrasında baskılar daha da ağırlaştı. 25 Ocak 2001 tarihinde Silopi Jandarma Komutanlığından Serdar Tanış'ı telefonla arayıp komutanlığa gelmesi istendi. Serdar Tanış, ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz ile birlikte Silopi Jandarma Komutanlığı'na gitti ve onlardan bir daha haber alınamadı. Silopi Jandarma Komutanlığı beş gün boyunca Tanış ve Deniz’i görmediklerini söyledi. Kamuoyu baskısının artması üzerine Şırnak Valisi Hüseyin Başkaya, onların 25 Ocak'ta Silopi Jandarma Komutanlığı'na geldiklerini ama yarım saat kaldıktan sonra, ayrıldıklarını açıkladı.”

‘YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜZÜ YERİNE GETİRİN’

İnsan hakları örgütleri, aydınlar, BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Komisyonunun Tanış ve Deniz'in akıbetinin araştırılması için devreye girdiğine vurgu yapan Duru, ama tüm girişimler sonuçsuz bırakıldığını kaydetti. Dosyada etkin bir soruşturma yürütülmeden 2015 yılında takipsizlik kararı ile kapatıldığını sözlerine ekleyen Duru, şunları dile getirdi: “Takipsizlik kararına yapılan itiraz ise Cizre Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Bunun üzerine aileler17 Ağustos 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, 18 Temmuz 2019 tarihinde başvuruyu süre aşımı gerekçesiyle reddetti. Oysa 2001 yılında AİHM'e taşınan davada Mahkeme, ‘yerel mahkemeler tarafından ayrıntılı bir adli inceleme veya bağımsız bir soruşturma gerçekleştirilmemiş olmasını üzüntü ile karşılamaktayız’ diyerek Tanış ve Deniz’in kaybedilmesinden devletin sorumlu olduğu sonucuna varmış ve Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etmişti. Adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz: İç hukukta ‘yürütülen soruşturmanın kusurlu olduğu ve önyargılı fikirlere dayandığı’ AİHM kayıtlarına geçen Tanış ve Deniz dosyasında adil bir yargılama faaliyeti yürütme yükümlülüğünüzü yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin Serdar Tanış, Ebubekir Deniz ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.”