Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek amacıyla her hafta gerçekleştirdikleri eylemlerinin 839'uncusunu online gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, 106 yıl önce evlerinden gözaltına alınıp bir daha geri dönemeyen İstanbullu Ermeni aydınların akıbetini sorularak, faillerin cezalandırılması talep edildi.

EMRİ VERENLER CEZASIZ KALDI

Cumartesi İnsanları’ndan Rober Koptaş, birçok aydının bulunduğu Ermeni grubunun İstanbul’da gözaltına alındığını, bir gün gözaltında bekletildikten sonra trenlerle Çankırı ve Ankara’ya gönderildiklerini hatırlattı. Tren yolculuğundan sonra kendilerinden haber alınamadığına işaret eden Koptaş, bir kısım insanın döndüğünü, bir kısmının ise hayatını kaybettiğini söyledi. Hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğunun aydın sınıftan olduğuna işaret eden Koptaş, bunun bilinçli işlenen bir soykırım olduğunun altını çizerek, “Böylelikle Anadolu’daki Ermeni kesim son buldu. Öldürülenlerin mezar taşı olmadı ve emri verenler cezasız kaldı. Onların katillerinin yargılanmaması başka katliamların yolunu açtı ve bu ülkede barışı imkansız kıldı. 24 Nisan da tıpkı Cumartesi Annelerinin mücadelesi gibidir. Ermeni halkının Galatasaray Meydanıdır” dedi.

24 NİSAN’IN DEVAMI

Gazi Mahallesi olayları sonrası gözaltına alındıktan sonra kaybolan ve daha sonra haber alınamayan Hasan Ocak’ın kardeşi Aysel Ocak da, Ermeni halkının en parlak beyinlerinden olan insanların kaybedildiğini söyleyerek, katliamlarla bir yüzleşme olmadığını ifade etti. Soykırımın hala devam ettiğinin altını çizen Ocak, “24 Nisan bu ülkede kaybetmelerin başlangıcıdır. Bugün 24 Nisan’ın devamını yaşıyoruz. Onlar gibi olmayanları kaybediyor, katlediyor, baskılıyorlar. Fakat hesabını soranlar da var” diye konuştu.

CEZASIZLIK DÖNGÜSÜ

Basın metnini okuyan İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’nden Sevinç Koçak ise, soykırımda yaşamını kaybedenleri anarak, katliamı Nazilerin 7 Nisan 1941 tarihli “Gece ve Sis” operasyonu kapsamında yaptığı kaybetmeleri işaret ederek tanımladı. Soykırımla beraber toplu kaybetmelerin başladığını belirten Koçak, toplumsal bellekten silinmek istenen bir geçmiş olduğunu ve bunun ağır insan hakkı ihlalleri ile dolu olduğunu vurguladı. Koçak, failleri yargılamayanların bugün cezasızlık döngüsüyle “adalet krizinin” temelini oluşturduğuna dikkati çekerek, “24 Nisan 1915 gecesi İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey'in emriyle İstanbul Emniyeti tarafından bir operasyon başlatıldı. Operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri Bey yönetti. Siyasi Şube Müdürü Mustafa Reşat Bey yönetiminde önceden hazırlanan Tutuklanacak Ermeni'ler Listesine göre polisler gece yarısından sonra insanları evlerinden ‘İfadeniz var bir saat içinde geri döneceksiniz’ diyerek götürdü” ifadelerini kullandı.

174’ÜNÜN MEZAR TAŞI YOK

Koçak, 24 Nisan 1915'de başlatılan bu operasyon kapsamında birçok insanın İstanbul’un çeşitli semtlerinde gözaltına alındığına işaret ederek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gözaltına alınanlar önce semt karakollarına oradan da Sultanahmet’teki Merkez Cezaevi’ne nakledildiler. 25 Nisan 1915 tarihinde Cezaevi Müdürü İbrahim Bey nezaretinde ve güvenlik güçleri eşliğinde özel bir trenle yola çıkarıldılar. Tutuklular önce tren sonra at arabalarıyla Ayaş ve Çankırı’ya sevk edildiler. Daha sonraki günlerde İstanbul’da devam eden tutuklamalarla Çankırı’ya getirilenlerin sayısı 158 kişiye, Ayaş’a getirilenlerin sayısı 92 kişiye çıktı. Gözaltına alındıkları andan itibaren başlarına geleceklerden hükümetin sorumlu olduğu bu insanlardan 174'ü bir mezar taşları bile olmadan yok edildiler.”

İNKARA KARŞI HAKİKAT

Devlet gözetiminde kaybedilen insanlar için, “Onların hakikati resmi tarihten düşürüldü” diye konuşan Koçak, tüm kayıpları hakikat ve adalet mücadelelerinde yaşatacaklarını belirterek, “Unutturmaya karşı hatırlamayı, inkara karşı hakikati, cezasızlığa karşı adaleti savunmayı sürdüreceğiz” diye ekledi.