Kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 763’ncü haftasında Galatasaray Meydanı’nda buluşmak isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Sokak polis tarafından ablukaya alındı. Cumartesi Anneleri, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfiller taşıdı. 

Bu hafta, 27 Ekim 1991’da İstanbul’da gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Toraman’ın akıbeti soruldu.

‘KEYFİ BİÇİMDE ENGELLENİYOR’

İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Sebla Arcan basın metnini okuyarak, “Tanıklara rağmen, AİHM mahkumiyetlerine rağmen, kamu görevlilerinin açıklamalarına rağmen, bizzat faillerin itiraflarına rağmen, TBMM raporlarına rağmen hukuk işletilmiyor, hakikat ve adalet talebimiz karşılanmıyor. 64 haftadır da uluslararası hukukun ve Anayasa'nın güvencesindeki düşünce, ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğümüzü kullanma hakkımız keyfi biçimde engelleniyor” dedi. Taleplerinin çok net olduklarını ifade eden Arcan, güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra varlığı inkar edilen sevdiklerinin ne olduğunu öğrenmek istediklerini vurguladı.

‘POLİSLER MÜDAHALE ETMEDİ’ 

28 yıl önce gözaltında kaybedilen Hüseyin Toraman için hakikatin ve adaletin peşinde olduklarını dile getiren Arcan, “24 yaşındaki Toraman Gebze'de yaşıyordu. 1 Mayıs için bildiri hazırlama suçlamasıyla hakkında arama kararı vardı. Bu nedenle İstanbul'a taşındı. 27 Ekim 1991 sabahı İstanbul Kocamustafapaşa'daki evinin önünde silahlı, telsizli, sivil giyimli kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından 34 ATZ 56 plakalı Beyaz Toros'a zorla bindirilerek kaçırıldı. Kaçırılma semt karakoluna çok yakın bir yerde ve mahalle sakinlerinin gözü önünde gerçekleşti. Olaya tanık olanlar polisi arayıp, bir kişinin silahla kaçırıldığı haberini verdi. Bunun üzerine Çınar Polis Karakolu'ndan bir polis ekibi olay yerine geldi. Görgü tanıklarından bilgi alan polisler bir dükkanın telefonundan görüşmeler yaptıktan sonra olaya müdahale etmeden ayrıldı” diye konuştu.

‘OĞLUN CEBİMDE Mİ Kİ ÇIKARAYIM’

Baba Ali Rıza Toraman’ın Çınar Karakolu'na giderek neden müdahale etmediklerini sorduğunu ifade eden Arcan, “Karakol amiri Hüseyin'in kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını bu nedenle müdahale edemediklerini söyledi. Baba Toraman karakol amirinin bu beyanını gizlice kaydetti, ses kaydını savcılığa ve dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'e verdi. İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar'la görüşen aileye Ağar, ‘Oğlunuz emniyettedir, merak etmeyin, evinize gidin’ dedi. Oğlunun bulunması için dönemin Başbakan'ı Süleyman Demirel'le görüşen Hatice Toraman'a Demirel, ‘Oğlun cebimde mi ki çıkarıp vereyim’ dedi. Ailenin tüm ilgili kurum ve kişilere yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı” diye belirtti.

Toraman’ın gözaltına alındığının inkar edildiğini kaydeden Arcan, açılan soruşturmalarda da bugüne kadar herhangi bir sonuç alınmadığını söyledi. Savcıları göreve çağıran Arcan, “Kaç yıl geçerse geçsin Hüseyin Toraman ve tüm kayıplarımızı aramaktan, 64 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

‘YÜZÜNE BAKMAYA BİLE KIYAMAZDI’

19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, Toraman’ın ablası Sakine Toraman’ın gönderdiği mektubu okudu. Mektupta, “Veda etmeden, helallik almadan gidişler, gönüllerde dönüşsüz olmuyor. 28 yıldır adını koyamadığımız bir zamanda bekler dururuz seni. O pazar sabahı kurulan, ekmeğini getiremediğin kahvaltı sofrası hala yerde. 28 yıldır seni bekliyor. Bir bilsen daha nice sofralar ekmeksiz kaldı senden sonra. Berkin Elvan'ın annesi beklemez mi getirilemeyen ekmeği. Cizre'de elinde ekmeğiyle vurulan 70’lik Mehmet dedenin sofrası hala ekmeksiz değil midir? Hüseyin’im, biliyor musun, İstanbul sokakları ilk sende tanıdı gündüz gözüyle insan kaçırmayı. İnanamadık, nereden bilecektik senden sonra daha yüzlerce canın aynı akıbeti paylaşacağını. Dünyamız karardı, bilirsin ne çok severdi annem seni. Yüzüne bakmaya bile kıyamazdı. Seni bulmak için her şeyi öylece bıraktı. Çalmadığı kapı kalmadı” ifadeleri yer aldı.

‘SİZİ ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’

Mektupta Toraman, “Sürgünde doğup sürgünde ölen babamı iki yıl önce, senin kaçırıldığın gün toprağa verdik. Ben mi, ben yıllarca sana ağlamadım. Ağlarsam eğer, işte o zaman gerçekten ölürsün sandım” diyerek en çok canını yakan şeyin bu olaylardan kardeşi Toraman’ın habersiz olması olduğunu belirtti. Memleketin dört bir yanında kaybedilen canların sayısının bini bulduğunu belirten Toraman, “Evlatsız bırakılan anne babalar, anne babasız bırakılan evlatlar. Sonra buluşup bir araya geldik. Birlikte sizleri, kaybedilen canlarımızı aramaya başladık. Galatasaray’ı siz kayıplarımızla kavuşma mekanımız eyledik. Acılarımızı dillendirdiğimiz, sorumlulardan hesap sorduğumuz yer oldu Galatasaray. Canım kardeşim, çeyrek asrı aştı adalet arama mücadelemiz. Zaman aşımı deyip dosyaları birer birer kapatmaya çalışıyorlar. Ama onlar bilmiyorlar, anaların acısı, acımız zaman aşımına uğramıyor. Kuşaktan kuşağa aktararak, seni, sizleri aramaktan vazgeçmeyeceğiz!” dedi.

‘BELLİ Kİ TEDİRGİN ETTİ’

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Kumi Naidoo ise “Sevdikleriniz için hakikat ve adalete ulaşmak adına on yıllardır sürdürdüğünüz mücadele, insan haklarına saygı gösterilen bir dünya için verilen tüm mücadelelere ilham veriyor” diye konuştu. “Hakikat ve adalet talebiyle her hafta gerçekleştirilen buluşmalarla sürdürdüğünüz cesur, onurlu ve barışçıl mücadele belli ki yetkilileri tedirgin etti” diyen Naidoo, “Yoksa Ağustos 2018'de 700’üncü kez toplanmanızı engellemek için tazyikli su, biber gazı ve plastik mermileriyle polisi çağırmalarının bundan başka ne sebebi olabilir? Sizi susturma girişimlerinde başarılı olamadıklarını gördüğüm için mutluyum. O günkü polis şiddetini gösteren görüntüler dünyanın dört bir yanında izlendi. O görüntüler, sizin mücadele ettiğiniz devlet şiddetinin sembolüdür. Güçlerinin değil, zayıflıklarının sembolüdür” diye konuştu. Naidoo, Uluslararası Af örgütü olarak Cumartesi Anneleri’nin yanında olduklarını ifade etti.