İnsan Hakları Derneği (İHD), PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında 2013 ile 2015 yılları arasında sürdürülen çözüm sürecinin sona ermesi ve silahlı çatışmaların yeniden başladığı 24 Temmuz 2015 tarihinin 5'inci yıldönümüne ilişkin basın toplantısı düzenledi. İHD Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Sokağa çıkma yasakları halen devam ediyor. Hala Sur ilçesinde girilmesi yasak sokaklar var, biliyor musunuz?” diye sordu.

Türkdoğan, 2013 yılında başlayan ve 2015 yılında sona erdirilen çözüm sürecinin yurttaşlardan büyük destek aldığını söyledi. Çözüm sürecinin bitirilmesine giden süreci özetleyen Türkdoğan, “20 Temmuz 2015 tarihinde çocuklarla dayanışmak için Kobanê’ye gitmek isteyen Sosyalist Devrimci Gençlik Federasyonu’na bağlı gençlere yönelik Suruç’ta gerçekleştirilen canlı bomba saldırısı, 22 Temmuz 2015 tarihinde Ceylanpınar’da, bugün hâlâ aydınlatılamayan iki polis memurunun infaz edilmesi olayı yaşanmış ve bugün beşinci yılını doldurduğumuz 24 Temmuz 2015 tarihinde oldukça kapsamlı hava bombardımanı ile başlayan silahlı çatışma dönemine girilmiştir” şeklinde konuştu.

Türkdoğan, silahlı çatışmaların başladığı 24 Temmuz 2015’ten sonrası İHD’nin kayıt altına aldığı bazı önemli olayları ve insan hakkı ihlallerini şu şekilde sıraladı:

“* 1 Ağustos 2015 tarihinde Akil İnsanlar Heyeti içerisinde yer alan 20 kişinin yayınladığı açıklama ile taraflara yeniden çatışmasızlık sürecine girmeleri ve barış sürecini devam ettirmeleri çağrısı yapılmıştır.

* 16 Ağustos 2015 tarihinde Türkiye tarihinde ilk defa uygulanmaya başlayan 24 saati aşan uzun ve kesintisiz sokağa çıkma yasakları dönemi başlamıştır.

* Sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerleşim yerlerinde silahlı çatışmaların en ağır biçimde yaşandığı ve çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği yeni bir kanlı süreç başlamıştır.

* 10 Ekim 2015 günü KCK tarafından tek taraflı çatışmasızlık kararı alındığı açıklansa da aynı gün saat 10.04’te Ankara Tren Garı önünde Barış Mitingi yapmak amacıyla toplanan KESK-DİSK-TTB-TMMOB ile onları desteklemek için orada bulunan siyasi parti ve DTÖ üyesi barış yanlısı insanlara yönelik Türkiye tarihinin en büyük canlı bomba saldırısı gerçekleştirilmiştir. Adeta barışa bomba ile cevap verilmiştir.

SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI

* 14 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır'ın Sur ve Şırnak'ın Cizre ilçelerinde aylarca sürecek kesintisiz sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş, askeri birliklerin her türlü ağır silahla operasyon yapmasına imkan tanınmıştır.

* Sokağa çıkma yasağı süren Cizre'de 20 Ocak 2016 ile 12 Şubat 2016 tarihleri arasında üç bina bodrumunda sayıları hâlâ tam olarak bilinmeyen 140 ile 170 olduğu tahmin edilen sivillere yönelik ağır yaşam hakkı ihlalleri gerçekleşmiştir.

* Mayıs 2016’da Anayasa’ya eklenen geçici madde ile milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır.

* 15 Temmuz 2016 tarihinde Askeri Darbe Girişimi gerçekleşmiş, ancak ertesi gün darbe girişimi bastırılmıştır.

* 20 Temmuz 2016 tarihinde adeta bir karşı darbe yapılarak, tüm Türkiye’de kesintisiz olarak 2 yıl sürecek OHAL ilan edilmiştir.

* 25 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye, Suriye’nin Cerablus kenti üzerinden Bab ve Azez’i kapsayacak şekilde askeri operasyon başlatmış ve bu bölgeyi fiilen askeri kontrolü altına almıştır.

* 25 Ekim 2016 tarihinde seçilmiş Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş-Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı gözaltına alınarak, seçilmişlere yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonları başlatılmıştır. Bu operasyonlarla birlikte Kürk kentlerindeki seçilmiş belediye eşbaşkanları ile belediye ve il genel meclis üyelerinin görevlerinden alınıp belediyelere kayyım atama dönemi başlamıştır.

EŞ GENEL BAŞKANLARIN TUTUKLANMASI

* 4 Kasım 2016 tarihinde dokunulmazlıkları kaldırılan HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte çok sayıda milletvekili gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bu süreç halen devam etmektedir.

* 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği referandumu YSK’nın kanuna kararı ile geçerli kabul edilen mühürsüz oy pusulası ve oy zarfları sayesinde değişiklikler kabul edildiği ilan edilmiştir. Böylece askeri darbecilerin yaptığı 1982 anayasası sivil olduğunu iddia eden kişilerin gerçekleştirdiği değişiklikle daha otoriter hale gelmiş ve Türkiye tek kişi yönetimine dayalı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak tanımlanan otoriter bir anayasa düzeyine gerilemiştir.

* 19 Temmuz 2018 tarihinde OHAL sona erdi, ancak çıkarılan 7145 sayılı kanunla OHAL 3 yıllığına uzatılacak şekilde kanunlarda değişiklikler yapıldı. Türkiye halen uzatılmış OHAL rejimini yaşamaktadır.

AÇLIK GREVLERİ

* 7 Kasım 2018’de cezaevinde tutuklu olarak bulunan HDP milletvekili Leyla Güven, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması amacıyla süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladığını mahkeme salonunda açıklamıştır.

* 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerle AKP önemli büyük şehirleri kaybetmiştir. Bu süreçte HDP’nin demokrasiden yana güçleri destekleme stratejisi çerçevesindeki tutumu belirleyici olmuş, özellikle tekrarlanan 23 Haziran 2019 İstanbul seçimi Türkiye'de demokrasi ve barıştan yana olan çevrelerin aynı istikamette oy kullanması halinde seçim sonuçlarına göre çoğunluğu teşkil ettiği ortaya çıkmıştır.

* Açlık grevlerinin etkisi ve insan hakları ile hukuk örgütleri, Barış Anneleri, Meclis’te HDP’nin siyasi çalışmaları ve demokratik kamuoyunun etkili çalışmaları sonucu hükümet Abdullah Öcalan'ın avukatları ile görüşmesine izin vermiş ve 27 Temmuz 2011 tarihinden beri avukatları ile görüştürülmeyen 2 Mayıs 2019 tarihinde avukatları ile görüşebilmiştir.

* Leyla Güven’in devam ettirdiği ve Türkiye'deki 90 hapishanede 3065 mahpusun katıldığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerinin 200. gününde Abdullah Öcalan'ın avukatları vasıtasıyla yayınladığı mektubu ile açlık grevleri 26 Mayıs 2019 tarihinde sona erdirilmiştir.

* 19 Ağustos 2019 tarihinde seçilmiş belediye eşbaşkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanması süreci yeniden başlatılmıştır. Bu kapsamda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi EşBaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı gözaltına alınıp bırakılmış, ancak daha sonra tutuklanarak iftiracı tanık beyanı ile hapisle cezalandırılmıştır. Yargıtay süreci devam etmektedir.

* 9 Ekim 2019 tarihinde Türkiye bu sefer Suriye’nin Kuzeydoğu’suna askeri operasyon gerçekleştirmiş, bu operasyonda daha önceki ÖSO olan paramiliter grupların simini SMO olarak değiştirerek operasyona dahil etmiştir. Türkiye bu operasyonda önce ABD ile daha sonra Rusya Federasyonu ile ateşkes anlamına gelen mutabakat zabıtları imzalayarak Suriye'deki Kürt siyasi ve askeri varlığını her ülke üzerinden tanımak durumunda kalmıştır.

* 4 Haziran 2020 tarihinde hapis cezaları kesinleştiği belirtilen HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğlulları ve CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun milletvekillikleri düşürülmüştür.

* 16 Haziran 2020 tarihinde Türkiye, Kuzey Irak’ta kapsamlı bir askeri operasyon başlattı, operasyon halen sürmektedir.”

BİLANÇO 5 BİN 365 ÖLÜM

İHD Dokümantasyon Birimi’nin son 5 yıllık süreçte yaşanan yaşam hakkı ihlal bilançosunu paylaşan Türkdoğan, Türkiye toprakları içerisinde tespit edilen hak ihlallerinin korkunç boyutta olduğunu belirtti. Bilançoya Türkiye’nin son 5 yıl içerisinde Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda yaşamını yitiren siviller, güvenlik görevlileri ve silahlı militanlara ait veriler içermediğinin altını çizen Türkdoğan, 5 bin 365 kişinin silahlı çatışma, yargısız infaz ve saldırılarda yaşamını yitirdiğini, 7 bin 986 kişinin ise yaralandığı bilgisini paylaştı.

Bilançonun tespit edilebilen rakamlardan oluştuğunu ifade eden Türkdoğan, “Bu verilerden özellikle silahlı çatışmada yaşamını yitiren asker, polis, korucu ve silahlı militanların sayısının çok daha yüksek olduğunu tahmin etmekteyiz” diye açıkladı.

‘YENİDEN BİR BARIŞ SÜRECİ ZORUNLU’

Devam eden silahlı çatışma ve savaş halinin sona ermesi ve yeniden bir barış sürecinin inşa edilmesinin zorunlu olduğunun altını çizen Türkdoğan, öncelikli olarak atılması gereken adımları şu şekilde sıraladı:

“* Siyasi iktidarın Kürt Sorunu’nun varlığını kabul ederek en az cumhuriyetle yaşıt bu sorunun çözümünün demokratik ve barışçıl yollarla olacağını kabul etmesi ve buna uygun bir siyasi irade oluşturması gerekmektedir.

* Devam eden silahlı çatışma ve savaş halinin 5 yıl gibi uzun bir sürede nihai olarak sonuca bağlanmadığı ve bağlanamayacağının anlaşılması gerekmektedir. Dolayısıyla bir an önce çatışmasızlık ortamının sağlanması gerekmektedir. Bu konuda herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.

* Halen İmralı Hapishanesi’nde tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi ve yasal haklarının kullandırılarak avukatları, ailesi ve talep eden heyetlerle görüştürülmesinin sağlanması gerekmektedir.

* Kürt Sorunu’nun TBMM nezdinde siyasi muhatabı HDP’dir. HDP’nin dışlanmasına dayalı siyasetin terk edilerek, iktidarın HDP ile yapıcı bir diyaloğa girmesi sağlanmalıdır.

* Hapishanelerde tutulan başta Kürt siyasetçiler olmak üzere seçilmişlerin ve diğer tüm siyasi mahpusların en kısa sürede salıverilmesi sağlanmalıdır.

* Siyasi iktidarın seçilmiş belediye eşbaşkanlarını görevden alıp yerlerine kayyım atama uygulamasına son vererek, tüm seçilmişlerin görevlerine iadesi sağlanmalıdır.

* Türkiye’nin diğer ülkelerde olduğu gibi Kürt Sorunu’nu çözmek için gerçek bir çatışma çözüm sürecine girmesi gerekmektedir.

* İnsan hakları savunucuları için barış hakkını savunmak bir haktır, bizler barış hakkını savunmaya ve barışın Türkiye'nin en önemli ve öncelikli talebi olduğunu haykırmaya devam edeceğiz.

‘TECRİT SONLANDIRILMALI’

Türkiye’nin yeni bir barış sürecinin inşasına ihtiyacı olduğunu dile getiren Türkdoğan, “Yukarıdaki önerilerimizin kabulü ile barış sürecinin yeniden inşa edilebileceği kanaatindeyiz. Buzdolabına konulan sürecin yeniden çıkarılmasını istiyoruz. Bu bizim hakkımız. Bu rakamlar ekonomik rakamlar değil, eşya rakamları değil, insan rakamları. Herkesin oturup düşünmesi gerekiyor. Bu politikalar ile hiçbir şey çözemezsiniz, vazgeçin. İmralı'da tecrit sonlandırılmalı, yeni bir barış çözüm sürecinde bunun çözülmesi elzemdir” ifadelerini kullandı.

Türkdoğan, “Bizler barış hakkını savunmaya devam edeceğiz. Yeni bir barış sürecinin inşasına ihtiyacımız var. Önerilerimiz dikkate alınırsa, sorunların çözüleceğine inanıyoruz” dedi.