MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD FED), cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin yıl sonu raporunu açıkladı. Cezaevinde yaşanan hak ihlallerinin pandemi ile birlikte arttığının belirtildiği raporda, Ekim 1994 ve 24 Eylül 1996 yıllarında Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde yaşananlar ve 19 Aralık 2000 Hayata Dönüş Operasyonları adı altında yaşanan acı ölüm olayları hatırlatıldı. 

20 Temmuz 2016 tarihinde başlayan Olağanüstü Hal’in (OHAL) 18 Temmuz 2018 yılında kaldırılmış olmasına rağmen OHAL uygulamalarının cezaevlerindeki etkisinin bitmediğinin kaydedildiği raporda, 2020 yılı itibariyle yaşanan pandeminin cezaevleri açısından daha sert uygulamaları getirdiği belirtildi. 

Raporda, cezaevlerinde “pandemi tedbirleri” adı altında, mutlak bir tecrit hali ve ceza içinde ceza politikası yaşatıldığına dikkat çekilirken, Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan önlemlerin pandemi şartlarında yetersiz olduğu vurgulandı. 

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 8 Kasım 2020 tarihli açıklamasında 368 Ceza İnfaz Kurumu’ndan 117’sinde pozitif vaka görüldüğü ve 12 tutsağın yaşamını yitirdiği bilgisinin paylaşıldığı raporda, cezaevlerinde pandeminin mevcut ceza infaz kurumu tarafından bir fırsat olarak değerlendirildiğine dikkat çekildi. Raporda, cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine de değinerek, 27 Kasım 2020 tarihinde, tutuklu ve hükümlülerin Abdullah Öcalan ve cezaevlerinde geliştirilen tecrit politikasına karşı eylemin başlatıldığı belirtildi. 

Derneklere kayyım atama düzenlemesinin yaşanan hak ihlallerinin duyurulması engellenmeye çalışmaya yönelik olduğunun belirtildiği açıklamada, “Tüm kamuoyu bilmelidir ki derneklere ve sivil topluma kayyım atanması, cezaevlerinin ve toplumun nefes almasının engellenmesine neden olacaktır” denildi. 

MED TUHAD FED, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunda devamla şu bilgilere yer verdi: 

SAĞLIK

“Cezaevlerinde sağlık hakkı, yaygın bir şekilde ihlal edilmektedir. Uzun zamandır sağlık hakkına erişim engelleri yaşanmaktadır. Ancak pandemi ile birlikte bu durum tahammül edilmeyecek ve yaşam hakkını ciddi boyutlarda tehlikeye atacak bir hal almıştır. 

Sağlık durumu,  cezaevlerinde kalamayacak kadar kötü durumda ol an birçok hasta tutuklu ve hükümlü tedavi bile edilmeyerek cezaevlerinde yaşamını yitirmiştir. Örneğin, 80 yaşındaki hasta tutuklu Ali Boçnak ve 75 yaşındaki hasta tutuklu Takiyettin Özkahram bu süreçte yaşamını yitirmiştir. Aslında bu iki somut örnek bile yaşanan hak ihlallerinin özetler niteliktedir. Yine birçok cezaevinde Kovid-19 vakası yaşanmıştır. Hastalığın önlenmesi-yayılması noktasında yetersizlikler yaşanmış hem de tedavi süreçleri eksik yürütülmüştür. 2 Ekim 2020 tarihinde tutsak Muhammet Emir Covid-19’dan kaynaklı solunum yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetmiştir.

Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda çift kelepçe uygulaması, pandemi tedbirleri de hiçe sayılarak devam etmektedir. Tutuklu ve hükümlüler uzun süredir böyle insanlık dışı uygulamalarla tedavi edilmektedir. 

HİJYEN 

AİHM’in uygun donanıma sahip ve hijyenik sıhhi tesislere erişimin, tutuklu ve hükümlülerin kişisel haysiyet duygusunu korumak için büyük önem taşıdığına dair önemli kararları var. 

Cezaevlerinde fiziksel koşullar bakımından yeteri önlemler alınmamış olmakla beraber tutsakların kişisel hijyenlerini sağlayabilecekleri koşulları da oluşturulmamıştır. Aynı maskenin aylarca kullanıldığı birçok cezaevinde gözlemlenmiştir. Yine temizlik malzemelerinin yeterli ve ücretsiz dağıtılmadığı bilinen bir gerçektir. Pandeminin böylesine yaygın olması yaşanan hak ihlallerinin de özeti niteliğindedir. 

ÇIPLAK ARAMA

İnsanlık onuru ve pandemi kuralları hiçe sayılarak, birçok cezaevinde çıplak arama dayatması yaşandığı raporlara yansımıştır. Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu ve Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yaşanan çıplak aramalar uzunca bir süredir kamuoyunun gündemindedir. 

ORTAK ALAN-SOSYAL FAALİYETLER

Bütün cezaevlerinde yaşanan temel ihlallerin başında ortak alan, sosyal faaliyetlerin yaşanmaması durumu gelmektedir. Aynı koşullar altında bulunan tutuklu ve hükümlülerin, sosyal faaliyetlerinin engellenmesi hem hukuka hem de temel insanlık kurallarına aykırılığa neden olmaktadır. Bu haliyle pandeminin tam bir tecrit haline dönüştüğü, birçok kurumun da raporları ile de tespit edilmiştir. 

GAZETE VE DERGİLER 

Başta Yeni Yaşam Gazetesi olmak üzere birçok dergi ve gazete hiçbir mahkeme kararı olmaksızın birçok cezaevine ulaştırılamamaktadır. Kürtçe gazete ve dergilerin gerek tercüman yokluğu gerekse de güvenlik bahanesi ile cezaevlerine alınmadığı iletilen temel sorunlar arasındadır. 

AİLEDEN UZAK CEZAEVLERİ SORUNU

Yaşanan pandemi ile birlikte ailelerinden uzak kentlerdeki cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin temel gündemlerinden biri de aileye yakın cezaevlerine sevk meselesi olmuştur. Tutuklu ve hükümlülerin, dilekçelerine pandemi nedeniyle olumlu yanıt verilmezken, resmen bir çifte standart uygulama olarak birçok tutsağın rızası dışında başka cezaevlerine güvenlik gerekçesiyle sevk edildikleri de basına yansımıştır. Ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler, yazdıkları mektuplar ve başvuruları ile pandemide tam tecrit halinde olduklarını birçok kez dile getirmişlerdir. Bu haliyle hem derneklerimize hem de ÖHD’ye aileye yakın cezaevine sevk talebi noktasında birçok başvuru yapılmıştır. 

KAMERA MESELESİ 

Cezaevlerinde yaşam alanlarını görecek şekilde kameraların konulduğu hem kurumların hem kamuoyunun hem de TBMM’nin gündemine getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin Meral Danış Beştaş kararı bu noktada yaşanılan durumun hak ihlali olduğunu açıklar niteliktedir.

DİSİPLİN CEZALARI 

Cezaevlerinde en çok başvuru yapılan konulardan biri de keyfi disiplin soruşturmalarıdır. Birçok tutsağın ‘Disiplin soruşturması’ adı altında infazı yanmış. Yine infaz koruma memurları ile yaşanan en ufak sorunların disiplin soruşturmasına dönüştüğü bir gerçektir. Ceza infaz kurumunda, disiplin cezalarının sıklaştırılması birçok cezaevinde dile getirilmektedir. Yine açlık grevleri sonrası, verilen disiplin cezaları da basına yansımıştır. Tutuklu ve hükümlüler, idarelerin disiplin soruşturmaları keyfi olarak yaygınlaştırdığını ve asıl hedefin infaz yakma olduğunu sürekli dile getirmektedirler.

TESPİTLER VE ÖNERİLER

Yapılan görüşmeler, raporlar neticesinde Ceza İnfaz Kurumlarında birçok hak ihlali yaşandığı, yaşanan bu hak ihlallerinin, ziyaret edilen tüm cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı sorunlarla ortaklık gösterdiği gözlemlenmiştir. Kronik bir hal alan ihlallerin başında, hasta tutukluların tedavi edilmemesi ki bu kapsamda hayatını yitiren tutuklu ve hükümlülerin de olması, kitap, gazete, kıyafet konularında idarelerin olumsuz tutumları ve sosyal-kültürel hakların ihlali, çıplak arama, sevk adı altında sürgünler gibi uygulamalar yer almaktadır.” 

Raporda yapılan değerlendirmeler sonucunda şu öneriler sıralandı:

"* Cezaevlerinde öncelikle hasta tutuklu ve hükümlülerin infazların durdurulması, aksi durumda tedavi koşullarının derhal sağlanması gerekmektedir. 

* Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere yönelik işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, hukuka aykırı fiiller gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma mekanizmaları işletilmelidir.

* Tutuklu ve hükümlülerin, mahremiyet hakkına saygı duyulmalı, mahrem alanları gösteren kameralar derhal kaldırılmalıdır.

*Tutuklu ve hükümlülerin,  sosyal ve kültürel etkinlik gerçekleştirmeleri için gerekli olanaklar sağlanmalıdır.

* Tutuklu ve hükümlüler, tahliye edilinceye kadar, yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesinin sağlanması, vitamin takviyesi yapılması gerekir. 

* Tutuklu ve hükümlüler, tahliye edilinceye kadar, risk grubunda ve kişisel hijyenlerini sağlamakta yetersiz olan kronik hasta, engelli, yaşlı, çocuklu, hamile tutuklu ve hükümlülerin adli kontrol yoluyla cezalarının ertelenmesi sağlanana kadar, kalabalık koğuşlar yerine kapasitesi ve hijyen koşulları uygun ortamlarda tutulması lazım. 

* Tutuklu ve hükümlülerin, özgürlüğünden alıkonulduğu süre boyunca sağlıklı bir ortamda kalmaları için gerekli temizlik araçları kendilerine verilmeli, kişisel koruyucu malzemeler ile temizlik malzemelerinin kantinden ücreti karşılığında değil, ücretsiz erişimi sağlanmalıdır, hijyen koşullarına dikkat edilmeli, pandemi koşulları dikkate alındığında temizlik ve sağlık konularında titiz davranılması gerekmektedir.

* İnceleme yapan kurum üyeleri ve yetkilileri, cezaevi idaresi, fiziki koşullar ve tutuklu ve hükümlülere yönelik hukuka aykırı gerçekleştirilen muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir.

* Bilim Kurulu ve Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı ölçüler doğrultusunda Ceza İnfaz Kurumu’nda salgına ilişkin tedbirler artırılmalıdır. Bu çerçevede Ceza İnfaz Kurumu’nun temizliği, dezenfekte edilmesi, infaz koruma memurlarının sosyal temas kurallarına uyması öncelikli önerilerdir.

* İmralı Cezaevi başta olmak üzere Türkiye’deki tüm cezaevlerinde, alınmış olan tedbirlerin standartlara uygun olup olmadığı konusunda, (çok ciddi sayılabilecek hak ihlalleri iddiaları olduğu gözetilerek) kamuoyunun bilgilendirilmesi için, aralarında hukukçuların, insan hakları örgütleri ve hükümet temsilcilerinin de bulunduğu bir heyetin kısa süre içerisinde oluşturularak incelemelere başlamaları gerekmektedir."